Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

7May/180

AÇIKLAMA ve TEŞEKKÜR – Celal ERDÖL

celal

AÇIKLAMA ve TEŞEKKÜR – Celal ERDÖL

Çocukluğumdan beri, tarihimize ve memleket meselelerine hep ilgili olmuşumdur.

1963-1964 yıllarından itibaren olayları daha iyi algılamaya başladım. Bunda 1940-1955 yılları arasında İstanbul’da gurbet hayatı yaşadıktan sonra 1955 yılında Sürmene’ye dönen ve Millet Partisi Sürmene ilçe teşkilatında görev alan babamın etkisi oldukça yüksektir.

İlkokul dördüncü sınıfta , Kuran-i Kerim ve okul kitaplarının dışında okuduğum ilk kitap, rahmetli Ord.Prof.Dr. Ali Fuat Başgi’in “Gençlerle Başbaşa” kitabıdır.

Büyüyünce tarihçi olmak isterdim. Tarihin zaferlerle dolu olan konular ile övünür, mağlup olduğumuz konuları hazmedemezdim.

Ortaköy ilkokulunda okurken, Yunanistan'ın bağımsızlığını ilan ettiği konuya geldiğimizde cennet mekan rahmetli Cevdet hocama, “öğretmenin bu konuyu atlamayı” teklif etmiştim. Ondan o konularında çok önemli olduğunu öğrenmiştim.

Kütahya’da Orta okulda okurken, rahmetli dayımdan memlekete hizmet etmek yolunda en önemli aracın siyaset olduğunu onun içinde okuyup iyi bir meslek sahibi olmak gerektiğini öğrenmiştim.

Ortaokul yıllarında, Ziya Gökalp’ın Türkçülüğün Esasları kitabını okudum. Daha sonra rahmetli Necdet Sevinç’in Ülkücüye Notları akabinde Dokuz Işık doktirinini okudum, bir den bire kendimi siyasi mücadelenin içerisinde bulmuştum.

Harçlıklarımdan çoğunu gazete ve kitaplara verirdim. Orta Okul hayatımdan itibaren her gün bir milliyetçi bir de sosyal demokrat gazete mutlaka aldım ve okudum.

Siyaseti inandığımız “ilkeler ve değerler” doğrultusunda devletimize, milletimize bulunduğumuz bölge halkına ve yakınlarımıza “daha iyi hizmet” edebilmek için amaçlarına ulaşmada bir araç olarak görürüm.

Hedefim 50 yaşıma kadar, yaptığım işleri doğru ve iyi yaparak bir yaşam tecrübesini ve ekonomik özgürlüğümü kazandıktan sonra siyaset yoluyla ülkeme ve ülküme hizmet ederek çocukluk hedefime ulaşmaktı.

1980 Öncesi MHP, 1984-1992 dönemi ANAP ve daha sonra tekrar MHP’ye üye oldum. MHP’den iki dönem milletvekili aday adayı oldum, listelere alınmadım.

2003 Yılından beri MHP Genel Başkanının değişmesi gerektiğini, MHP iktidarının önünü onun kestiğini, o bıraktığı taktirde MHP’ye milletin teveccüh edeceğini dile getiririm. Bu konuda genel başkana 2007 yılında bir mektup da yazdım.
En demokratik hakkım olan genel merkeze muhalefet işlevini açıktan yaptığım için listelere konulmadığımı biliyorum.

O zamanlar Genel Merkeze methiyeler dizip, listelere girenlerin çoğu bu gün MHP’yi terk ederek başka siyasi partilerde görev yapmaktadırlar.

2015 Kasım seçimlerinden sonra MHP’de anayasal hak olarak başlattığımız KONGRE sürecinin, Erdoğan-Bahçeli işbirliği ile engellenmesinden sonra, Devlet Bahçeli’nin MHP genel başkanlığını sürdürdüğü sürece içim kan ağlayarak MHP’ye oy vermeyeceğimi ve İYİ Partiyi destekleyeceğimi açıklamış bulunuyorum.

Siyasi mücadelenin ülkemizin temel değerleri ile uyumlu belli ilkeler doğrultusunda yapılmasına ve bu ilkelerden asla taviz verilmemesine inanırım.
Ülkemizdeki siyasi yapılanma, siyaset kültürü, yönetim biçimleri ve siyasi partiler mevzuatı benim idealimin çok uzağındadır.

Siyasi partiler, tek seslidir, genel başkanların diktatöryası altındadır, genel başkanlar ne isterlerse, davayla çelişip çelişmediğine bakmadan o yapılmaktadır. Parti organları, hiç tartışmadan genel başkanın dediğini onaylama birimi olarak çalışmaktadır.

Genel başkanın başarılı veya başarısız olduğuna bakılmadan tasarrufları “Dava” ile çelişse de genel başkana SADAKAT esas alınmakta ve ülkü ve ilkeler göz ardı edilmektedir.

Adeta “Genel başkanın her söylediği, davranışları, yaşam tarzı, hareketleri” davanın yerini almaktadır.

Siyaset yapabilmek için liyakat, davaya inanmışlık, kişisel yetkinlikten ziyada genel başkana kayıtsız şartsız lidere “İtaat ve sadakat” tek kriter halinde gelmiştir.

Millet vekili adayları TEK BAŞINA genel başkanlar tarafından seçilmektedir. Böyle olunca da adaylar her zaman genel başkana borçlu duruma düşmektedirler.

Genel başkanın düşüncesi dışında fikir beyan etmek disiplin suçudur ve kesin ihracı gerektirir.

Siyasi gelecekleri genel başkanların iki dudağı arasında olanların yapacakları başka bir davranış biçimi sergilemeleri olası değildir.

Dolayısı ile genel başkanların, “Bana borçlusun ve ya itaat et, yada tek et” kılıcı her zaman milletvekillerinin enselerindedir.

“Vefa”, davaya değil genel başkana sadakatla ölçülmektedir.

Büyük bir olasılıkla yine milletvekili aday adaylarının öz geçmişleri, davaya adanmışlıkları ve liyakatları dikkate alınmadan teşkilatlara yaptıkları maddi katkı, yönetim kadrosuna ve yerel teşkilatlara yakınlıklarına göre genel merkezler tarafından adaylar belirlenecektir.

Çünkü hem adaylık başvurusu için zaman dar, hem de başvuruların değerlendirilmesi ve doğru adayların seçilmesi için süreç çok kısa.

Aslında aday adayı olmanın tam zamanıydı.

Doğru zamanda doğru yerde olmak gerektiğini biliyorum.

Ama Siyasi Partiler mevzuatı değişmeden, baskın bir erken seçim yapıldığı için yukarıda saydığım koşullar arasında değişen bir şeyin olmadığını görüyorum.

Ayrıca MHP’de üye kalmaya devam ederek, İYİ Partiden aday adayı olmayı siyaset etiğime aykırı buluyorum.

MHP’den aday adayı olursam da genel merkezin yine bizi eleyeceğini ve sıralamaya koymayacağını biliyorum.

O nedenle bu 24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak seçimlerde hiç bir siyasi partiden Aday adayı olmayacağımı kamu oyunun bilgisine sunuyorum.

Bu süreçte, gerek bire bir konuşarak, gerek arayarak bizi TBMM layık görüp Millet Vekili Adayı olmam konusunda bizleri teşvik eden tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Saygılarımla

XXX Celal Erdöl  çok eski bir arkadaşım. 1970’li yılların hararetli ortamında İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Sultanahmet’te (İİTİA) öğrenciliğimiz birlikte geçti.  İyi ve gayretli bir insandır. Samimi değerlendirmesini paylaşmış. A. Okyar

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.