Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

11Nis/170

ADİL VE DÜRÜST OLMASA DA… / Ruhittin SÖNMEZ

r sönmezADİL VE DÜRÜST OLMASA DA… / Ruhittin SÖNMEZ

Beş gün sonra, 16 Nisanda yapılacak halk oylaması kampanyalarının adil olmadığını biliyoruz. Ama inşallah oy kullanma, sayma ve tasnif işleri dürüst olur da, adaletsizliğin zararını kısmen telafi etmek mümkün olabilir.

Ben bu süreçte “adil ve dürüst olmayan seçimlerle kitlelerine yanıltılabileceği ve bunun o millet için felaketle sonuçlanabileceği” fikrimi paylaşmaya çalıştım.

Çünkü seçimlerin yapılmasının sebebi “çoğunluğun yanılmayacağı” varsayımına dayanır. Ancak uygulama farklı olabiliyor. Yakın tarihin önemli figürlerinden Hitler’den, Saddam’a, Esad’a, Kaddafi’ye ve Asya'daki, Afrika'daki diğer diktatörlerin çoğunun adil ve dürüst olmayan seçimlerle geldiklerini ve bir daha da seçimle götürülemediklerini biliyoruz.

Evet” kampanyasını yürüten Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin devlet gücü ve imkanlarını hoyratça kullanması, buna karşılık “hayır” kampanyasını yürütenlerin tamamen gönüllülük esasına göre yaptığı kampanyalar söz konusu.

Adalet, hakkaniyet, demokrasi, hak, hukuk, kul hakkı gibi bütün değerler tepetaklak edildi.

Ama sonuçta propaganda gücü bakımında yüzde 95 evetçiler üstün.

Devlet imkanları ve gücünün abartılı istismarı o kadar ileri boyutta ki ezici propaganda gücü ters tepebilir.

Biliyorum bu dönemde de “Hak dururken güce tapanlar” olacaktır.

Fakat insanların içine yaratıcının koyduğu “adalet ve vicdan duygusu” harekete geçerse maneviyatın sillesinin sedası pek bir güçlü çıkabilir. Maddi gücün hezimeti ile karşılaşabiliriz.

Bu benim hem temennim ve hem de tahminim.

**********************************************

SONUCU “GİZLİ HAYIRCILAR” BELİRLEYECEK

Sonucun ne olacağını görmek için pek az zaman kaldı. Ama ben önce tahminimin gerekçelerini anlatmak istiyorum.

1- Bu güne kadar (diğer seçimlerden farklı olarak) ilk defa ciddi anket firmaları sonuç açıklamadı. Bu tanınmış firmaların çoğu daima AKP adına çalıştıkları için önceki seçimlerde son haftaya kadar yönlendirici sonuç açıklar, son hafta ise itibarlarını kurtarmak için gerçeğe yakın tahminlerini duyururlardı. Bu defa durum ciddi oranlarda “evetaleyhine olduğu için açıklama yapamadıkları kanaatindeyim.

AKP de bundan önceki seçimlerde bu anket sonuçlarını açıklar ve seçimin peşin galibi olduğunu rakamlarla ilan ederdi. Bu defa Cumhurbaşkanı ve Başbakan dahil AKP’liler hiç rakam vermediler. Belli ki rahat değiller. Çünkü Başbakan “yüzde 50 üstüne bir oy bizim için yeterli” demeye başladı.

Seçim yasağı geldiği için bu hafta TV ve gazetelerden anket sonucu açıklanamayacak. Muhtemelen sosyal medya üzerinden sonuçlar paylaşılacak.

Bu da ancak sosyal medya üzerinden propaganda yapabilen “hayır” kanadının aleyhine olmaz. Çünkü “hayırcıların” paralı ak-trol ordusuna rağmen eşit mücadele edebildiği tek alan sosyal medya.

2- Açıklanan anketlerde de “evet” ve “hayır” oranları başabaş gözüküyor. Ancak anketlerde ve sosyal medyada görünmeyen bir memur kesimi var. 2 milyon 650 bin devlet memuru var. 50 milyonluk seçmen kitlesi içinde yüzde 5’e tekabül eden bu kitleden anketçilere hiç “hayır” oyu vereceğim diyen yok. Bunu SONAR Başkanı Hakan Bayrakçı açıkladı. Sadece memurlar ve ailelerinin toplamının yüzde 8-10 civarında olduğunu varsayabiliriz. Bunun yarısı “hayır” dese anket firmalarını yüzde 5 oranında yanıltabilecek bir olgudur bu.

3- Aynı şekilde Metropoll Başkanı Prof. Özer SencerTürkiye’de ilk defa bu kadar yoğun olmak üzere anketlere katılma isteksizliği ve doğruyu söylememe eğiliminin olduğunu” açıkladı.

“Evet” diyecek olanlar çok korkusuz. Memur, esnaf, işçi, işveren farketmiyor. Pervasızca oy’unun rengini açıklıyor, propaganda yapıyor. Hatta birilerine göstermek için sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanıyor. Dahası “hayır” diyenlere gözdağı veriyor, hakaret ve tehdit dahi edebiliyorlar.

Fikrini açıklamaktan çekinen veya “hayır” diyeceği halde korkusundan “evet” diyeceğini açıklayan işçi, esnaf, tüccar ve iş adamların sayısı da memurlardan az değildir.

Toplamda “hayır” diyeceğini gizleyen sözde kararsızlar ile “evet” diyeceğini açıklayan korkutulmuş gizli hayırcıların toplam oranı büyük sürprizler yaşatabilecek boyutta.

Anket firmaları bu sebeple de rakam açıklamaktan çekiniyor olabilir. Zaten Metropoll anket firması sahibi Prof. Özer Sencer “bu referandumda anketlere bakarak isabetli bir tahminde bulunmanın mümkün olmadığını” söyledi.

Kocaeli Aydınlar Ocağı olarak düzenlediğimiz İlhan Kesici’nin sunduğu “2017 ve Sonrası Ekonomik ve Siyasi Gelişmeler”konulu konferansı gerçekleştirdik. Bu konferansa davet ettiğimiz bir çok memur ve işveren arkadaşlarımızın “Başkanım durumu biliyorsun, lütfen bizi mazur gör” diyerek toplantıya katılmaktan çekindiklerine şahit oldum. (Yine de konferansa rağbet olağanın üstünde oldu. En yüksek katılımlı yemekli konferans programımızı gerçekleştirdik.)

Bu korku iklimini Cumhuriyet tarihimizde ilk defa yaşıyoruz. 32 yıldır bağımsız bir STK olarak hizmet veren Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın tarihinde de ilk defa yaşadığımız bir hadise bu.

Oy vermek gönül işidir. İnsanlar dışarıda sesini çıkaramasa da, vicdanıyla başbaşa kaldığı oy kabininde kendilerini korkutanlara oy verir mi?

Bakalım göreceğiz.

*************************************************

BİR FIKRA İLE EKONOMİMİZİN DURUMU

İlhan Kesici ekonomimizin halini şu fıkrayla anlattı:

Sivas’ta bir esnaf Hac’ca gitmeyi istiyor. Mali durumunu gözden geçirmek için bir muhasebeciden yardım alıyor. Muhasebeci gelir- gider durumunu inceliyor, yapması gereken masrafları hesap ediyor. Esnafa “hesap durumun iyi, Hacca rahat rahat gidebilirsin” diyor.

Fakat esnaf yapması geren ödemeler için cüzdanına baktığında durumun iç açıcı olmadığını görüyor. Ve şöyle söyleniyor: “Hesaba bahirem Hac lazım olmuş, cüzdana bahirem zekata muhtaç.”

Bizim ekonomimiz de böyle… AKP propagandasına baksak uçuyoruz. Gerçeğe bakınca zekata muhtacız.

***

İlhan Kesici’nin ekonomiyi rakamlarla izahı da aynı derecede açık. Kesici’nin verdiği rakamlara göre AKP dönemi, Cumhuriyet tarihinde ekonominin en kötü yönetildiği dönem.

Şöyleki, AKP öncesi çok partili dönemde, 1946-2002 arasında yıllık büyüme hızı yüzde 5,1 olmuş. Hem de 2. Dünya Savaşı, darbeler, ekonomik krizler ve koalisyonlara rağmen.

AKP’nin 14 yılında ortalama yıllık büyüme hızı yüzde 4,6 olurken, özellikle son on yılında başarı iyice düşmüş. Son on yılda büyüme hızı sadece yüzde 3,3 olarak gerçekleşmiş. Geçen senenin büyüme oranı ise yüzde 2.9 a düştü.

Ekonomi hala uçuyor ama anlaşılan uçağın yönü aşağı doğru…

11.04.2017

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.