Abdüllatif Şener anlatıyor
İmam hatip kökenliyim, AKP kurucularındanım, birçok gerçeği 60 yaşından sonra görebildim.
İnsanoğlu "ben" ve "çıkar" ön plana çıkınca hiçbir şeyi görmüyor. İlk kuruluş aşamasında Cüneyt Zapsu, Erdoğan, Gül ara ara ABD'ye gitmişlerdir.
Ben dinimize, kurana bağlı olarak bu arkadaşlarla Hz.Ömer’in adaleti, Peygamber efendimizin ümmeti, herkesin eşit, özgür, adaletli yaşayacağı bir partiyi kuruyoruz hayalindeydim, oysa henüz 15. günde Erdoğan'la 'özelleştirme' konusunda ayrı düştük, 2 ay küs kaldık.
ABD ile görüşmelerden hiç bilgilendirilmedim. Benim hayallerimin çok ötesinde bir gidişat başladı. Ayrılma kararı aldığımda gerek Erdoğan, gerek Gül defaten vazgeçmemi istediler.
"Kararım kesindir ben yokum" diyerek bıraktım. "Davaya ihanet ettin" diyenler oldu, ama ben vicdanen çok rahatım, Allaha verecek hesabım var.
Yedi üniversiteden teklif aldım, hepsi engellendi, hiçbir yerde çalışmama müsaade edilmiyor.
Önceki hükümetlerde halktan kesilen vergi oranı %31'di, gelişen teknoloji ile cep telefonları, banka kredileri gibi halktan alınan vergi oranı %41'e çıktı, yani halkın cebine daha çok girildi. Sadece halktan gelen vergi yılda eski parayla 600 katrilyon. Yapılan yol, hastane, köprüler halka lütufmuş gibi gösteriliyor, bu kadar paraya yaptıkların devede kulak, önemli olan halktan aldığını helal olarak yapıp haram yememek.
Başkanlık...
Bu sisteme birçok isim aradım, tek uyan Diktatörlük, bu sistem birçok yönden Türkiye'nin çöküşü ve uzun yıllar toparlanamamasıdır.
Böyle bir sistem için deli olmak lazım, akıllı bir insanı seçseniz bu yetkilerle delirir!
Meclisteki seçimlerde görüştüğüm arkadaşlar, Evete mecbur bırakıldıklarını, tehdit edildiklerini, açık Evet kullanmak zorunda kaldıklarını, bunu mevcut konumlarını kaybetmemek için yaptıklarını, referandumda "Hayır"
vereceklerini ifade ediyorlar.
Bakınız, siyasette muhalefet değil, iktidar sorgulanır, çünkü güç ve para iktidarın kontrolündedir. Muhalefeti sorgulamak siyaseten etik değildir.
Türkiye'nin İslami tarihinde hiçbir diktatör ve zalim düşünceli, İslamiyete bu kadar zarar vermemiştir. Dinimiz hoşgörü zihniyetidir, bugün insanlar ayrışmış, kendilerine dindar diyenler, kendileri gibi düşünmeyenler cezalandırıldıklarında sevinir, kendileri gibi düşünüp suçlu olduklarını bildikleri halde suçsuz sayılanlara sevinir olmuşlardır. Bu nasıl hoşgörü dini, bu nasıl müslümanlıktır?
AKP istikrar için Evet kampanyası yapıyor. 15 yıldır tek başına iktidar olan bir parti "istikrar" diyor ve bunca yetkiyi tek bir adama devrediyorsa, önce AKP seçmeni "bu nasıl bir iştir?" diye sorgulamalı.
Ben demokrasi ve gelecek adına Cumhurbaşkanı yetkileri azaltılır diye umut ederken tam tersi yapıldı.
AKP seçmenine bu maddeler gerçekliğiyle anlatılsın AKP seçmeni CHP seçmeninden daha çok hayır der, bu seçimde her Evet diyecek intihar etmiş olacaktır.
"Reis islamiyetin bayrağını ileri taşıyacak" diyenler kendilerini kandırmasınlar, islamiyet Türk tarihinde bu kadar kirlenmedi.
"Reis AKP içindeki Fetöcüleri temizleyecek" diyorlar, bunun için Başkanlığa gerek yok ki, istese ilk seçimde zaten temizliği yapabilir.
Ben Fetöyü ne gördüm ne de onunla tanıştım. Çocuklarım, hiçbir yakınım onun cemaat okullarında okumadı, "AKP içinde var mı?" derseniz başından sonuna kadar hepsinin Fetöyle ilişkisi olmuştur, zaten söylemlerden görüyorsunuz, kimi insanlar iş, aş uğruna, çocuklarının geleceği uğruna Fetöye girmek zorunda bırakılmışlardır.
AKP her yıl kurucular, bakanlar, milletvekillerinin katılımıyla 10 yıl boyunca toplantılarını Bank Asyanın tesislerinde yapmıştır!
Şimdi bilmem ne ilçesinin bilmem ne köyünde bir öğretmen Bank Asya'ya para yatırmış diye hapse atılmıştır. Bugün ise "suçlananların çoğu yanlış oldu" diye geri alınmıştır, hatta bazı gazeteci, yazar, sol düşünceliler bile Fetöcü diye içeri alınmıştır. Kendileri bile bu rezilliği kabul ediyorlar.
Bazı anayasa doçentleri, hele anayasa profesörü Burhan Kuzu TV'lerde bu anayasa değişikliğini yalanlarla savunuyorlar, hayretler içinde seyrediyorum. Bakın, emin olun ülkede gerçek bir demokrasi olsa bunların çoktan akademik ünvanları alınmıştı.
Başkanlık sistemi için her türlü plan en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş, padişahlara bile böyle yetki verilmemişti.
Gül, Davutoğlu, Arınç Hayırcı mı diyorsunuz. ben "Hayır" dediklerini duymadım, içlerinden diyorlarsa bilemem; önemli olan benim gibi gemileri yakıp "Hayır" diyebilmeleridir. Kendilerini iyi tanırım, hala "bize de bir yerden bir şey düşer mi" umuduyla bekliyorlar. Hele Davutoğlu çok yakışıksız gönderildi, arap baharının bütün sonucu üzerine yıkıldı, buna rağmen o da "bana da bir şey düşer mi" diye bekliyor.
Siyaset "Allah'ın evi" dediğimiz camilere kadar girdi, bundan Diyanet İşleri Başkanından tutun müezzinine kadar herkes hesabını verecektir.
Bu ülkede bu topraklar üzerinde hangi düşüncede olursa olsun hepimiz yaşıyoruz, bu vatana karşı hepimizin sorumluluğu var.
Ülke hiç bu kadar ayrışmadı, Türk insanı vicdanlıdır, vicdanın sesini dinleyecektir."
ABDÜLLATİF ŞENER
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.