Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

23Şub/170

DOĞU TÜRKİSTAN’DA NE VAR NE YOK?! – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2DOĞU TÜRKİSTAN’DA NE VAR NE YOK?! - Mehmet Cemal ÇiİFTÇİGÜZELİ

Doğu Türkistan Vakfı’nın eskimez yöneticilerinden, değerli dostum ve saygın soydaşım Hamit Göktürk aradı. Ankara Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi, Türk Lehçeleri bölümü hocalarından Prof.Dr. Ekrem Barak Arıkoğlu’nun “Doğu Türkistan’da Bugünkü Durum” konulu etkinliğine davet etti.

Dünyada ne kadar Türk, soydaşım var, benim bir parçam. Evrende ne kadar insan hakkı ve hukuku zedelenenler mevcut yüreğim o nispette kanıyor, yanıyor. 300 milyonluk Türk Dünyasında hala kanayan yara, özgürlükleri zedelenen Kırım ve Doğu Türkistan Türklerine yapılanlardır.

Çözümü ise bu iki bölgenin bir an evvel evrensel donanımı içinde akademik tarifine, bilimsel yapılanmasına uygun olarak demokrasiye biran evvel geçmesiyle mümkün olacaktır. Dilerim bu süre hız kazanır, Kırım ve Doğu Türkistan’daki soydaşlarımızın hak ve hukukları dikkate alınır.

AKADEMİK BİR GEZİ

Üniversiteye geldiğimiz yıllarda Doğu Türkistanlı liderler İsa Yusuf Alptekin, Mehmet Emin Buğra ve Rıza Pekin Paşayı tanıma fırsatı buldum, sohbetlerine katıldım, faaliyetlerine katkı verdim, soydaşlarımızın dertlerini o gençlik heyecanı içinde dert edindim.

Aradan yarım asırdan fazla bir zaman geçti ve Prof.Dr. Ekrem Barak Arıkoğlu’nun Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı Turan Kültür Merkezi’nin İstanbul Üniversitesi Avrasya Enstitüsü’ndeki konferansında son gelişmeleri dinleme imkanımız oldu. Ayrıca Türk dünyamızın lokomotiflerinden Prof.Dr. Turhan Yazgan hocamızı da rahmet, minnet ve şükranla andık. Onca değerli arkadaşımızla da bu vesileyle birlikte olduk. Hasret giderdik, muhabbet ettik.

Prof.Dr. Ekrem Barak Arıkoğlu Doğu Türkistan’dan yeni dönen akademisyenlerden biri. Doç.Dr. İsmail Doğan ile beraber Kırgızistan Manas Üniversitesi Kaşgar Derlemeler Programı çerçevesinde bölgeye bir inceleme gezisi tertip etmişler. Doğu Türkistan’daki çoğu yerleşim birimini gezerek tespitlerde bulunmuş, resim çekmiş, analizler yapmaya çalışmışlar.

UYGUR TÜRKLERİ KAÇ MİLYON?

Buna göre; bölgeden çok sayıda tarihi eser Almanya’ya kaçırılmış. Aksu kentinde tarihi doku kayboluyor. Özellikle yazılı tabletler. Bölgenin nüfusu 23 milyon kadar!. 10-12 milyon kadar da Uygur Türkü yaşıyor. Fakat Hamit Göktürk’e göre ise Doğu Türkistan’da 25-35 milyon arasında Uygur Türkü değişik baskılara rağmen yaşamasını sürdürüyor. Yurt dışında ise bir milyonu aşkın Uygur Türkü var. Bunlar da daha ziyade Kazakistan’a yerleşmiş vaziyette. Suudi Arabistan’da da yaşayan soydaşlarımız mevcut. Prof. Arıkoğlu Başkent Urumçi’de 3 milyon insan yaşadığını söyledi. Kirlilik had safhada. Çevre özensiz, bakım yeterli değil. İnşaat bir hayli fazla. Camiler de temiz tutulmuyor. Vahhabi hareketi bölgede canlı. Eğer bir Uygur Türk’ü eğitimini tamamlayıp bürokraside yükselmek, toplum ile örtüşmek istiyorsa Çinçeyi öğrenmek ve Komünist Partisi’ne girerek görev almak mecburiyetinde!. O zaman da dini vecibelerini yerine getirmesi dikkat çekerek dışlanıyor. İnternet sınırlı ve facebook yasak. Sonrasından hatırlattıkları da şöyle;

Bölgeye sürekli Çinli göçmenler değişik cazip imkanlarla alınıyor. Yerleştirmek ve ev sahibi yapmak için de devamlı 30 katlı binalar yapılıyor. Bu binalarda hem Çinliler, hem Uygurlar yaşıyor. Bu aynı zamanda Uygurların tarihi evlerini terk etmesi ve yeni bir hayat biçimi olması anlamına geliyor. Pekin’in bu politikasıyla Uygurlar artık Uygur komşularıyla birlikte yaşamıyor. Geleneksel komşuluk bitti denebilir. Çinlilere tanınan imkanlar bir hayli fazla. Buna karşılık çiftçilik yaparak zengin olan Uygurların da sayısı az değil. Ancak özgürdür denilemez. Uyguların bereketli bağları ve üzüm kurutma evleri dikkat çekiyor. Turfanda kasabası denizden 150 metre aşağıda. Adı ile mütenasip meyve ve sebzeler erken yetişiyor. Pazar buluyor.

TÜRKİYE’YE AŞIK OLMAK VE ALEMDAR POLAT

-Siz rahat girdiniz mi Çine?

Bu soruya cevabı şöyle oldu Kahramanmaraşlı Prof.Dr. Arıkoğlu’nun;

-Çin turizme önem veriyor. Çok şık oteller yapılmış. Alış veriş merkezleri inşa edilmiş. Turistlerden para kazanmanın bütün yollarını açmışlar ve kullanıyorlar. Kötü reklamdan da endişe ederek çekiniyorlar. Çin’deki şiddetin psikolojik olduğunu savunuyorlar. Oysa Uygurlar gibi bazı Çinlilerin de kötü muamele gördüğünü, işkencelere maruz kaldıklarını anlattılar. Çünkü Çinli de olsa bir yerden bir yere gitmek için izin almalıdır. Bölgeden haber almak da kısıtlı.

-Size temaslarınızda mani oldular mı?

-Hayır. Uygur kardeşlerimiz bizi misafir etti. Zaman zaman aynı sofrayı paylaştık, konuk olduk. Yabancılarla da kesinle izdivaç yapmıyorlar. Türkiye’ye tek kelime ile aşıklar. Bize ısrarla çocuklarının istikbali için onları bir yolunu bulup yurtdışına çıkarmamızı istediler. Fakat çok zor. Buna rağmen bir yolunu bulup kaçanlar var.

“Peki Uygurların en büyük kahramanı kim?” diye Prof. Arıkoğlu ortaya bir soru sordu. Herkes bir ismi belirtti. “O hiç biri değil” dedi ve devam etti;

-Polat Alemdar çok seviliyor. Filmi sürekli izleniyor. Kurtlar Vadi dizisini bilmeyen yok. Bu dizilerin bir iyiliği de şöyle bölge Türkiye Türkçesini öğrenebiliyor.

ÇİN’E ÇAĞDAŞ DEĞERLER İHRAÇ EDİLMELİ

Bazı şehirlerin Doğu Türkistan’da 1950’lı yılları yaşadığı görülse de bölgenin zengin yeraltı kaynakları var.

-Evet, petrol, doğal gaz kaynakları zengin. Çin enerjiyi çok önemsiyor ve öncelikli ele alıyor. Bölgede nüfus lehinize ise önemli bir gelişmedir.

-Uzakdoğu yükselen bir değer olarak görülüyor. Bunun içinde Çin, Hindistan ve Malezya gibi devletler var. Batıda ise işsizlik, ekonomik kriz, siyasi çalkantılar, aşırı sağın yükselmesi, yatırımların durması ve dışarıya kayması gibi sorunlar mevcut. Çin’e batılı yabancı sermaye de girdi ve büyüyor. Bütün bunlar bir müddet sonra başta Uygurlar olmak üzere özgürlük ve demokrasi konusunda gelişmelere neden olamaz mı?

-Olabilir. Artık sorunları savaş, silahla değil, demokrasiyle çözmek gerek. İki ülke arasındaki ilişkileri dengeli götürmek icap ediyor. Çin’e daha fazla demokrasi konusuna arka çıkmalıyız. Çağdaş değerler ihraç etmeliyiz.

Bu görüşe ben de katılıyorum.

Ancak Hamit Göktürk Doğu Türkistan’da hala öldürme vakalarının yaşandığını, en son olarak iki ayrı olayda birinde 16, diğerinde 8 Uygur gencinin katledildiğini hatırlattı.

BATILI İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI NERDESİNİZ?!

Sorular bölümünde iki isim öne çıktı bir Uygur Türklerinin kahramanlarından insan hakları savunucusu, Çin’de 8 yıla mahkum, ancak batının baskılarıyla erken tahliye edilerek, sığınma hakkı istediği(2005) Amerika’da yaşamaya mecbur kalan Rabia Kadir Hatun, diğeri de Çin’de müebbet hapse mahkum Prof.Dr. İlhan Tohti. Türk Kültür Dünyası Araştırma Vakfı Avrasya Enstitüsü’nün girişinde kurduğu stantda Prof.Dr. İlhan Tohti’nin “Yolum ve Gayem” adlı Uygur Türkleri ve Çin Meselesi’ni anlatan kitabını almak istedim, kalmamıştı. Şıra Yayınları neşretmiş. Hamit Göktürk “Ben size iletirim” deyince rahatladım.

Prof.Dr.İlhan Tohti’nin suçu ne idi?

Prof.Dr. İlhan Tohti Çin’deki Milletlerarası Üniversitesi İktisat-Hukuk Fakültesinde öğretim üyesi iken bir açıklama yapıyor ve diyor ki “Çin Anayasası ve Bölgesel Özerklik Yasası Doğu Türkistan’da da uygulanmalı”. Bu makul ve meşru bir açıklama değil mi? Evet öyle. Bu açıklama batılı medyada yer bulunca kızılca kıyamet kopuyor. Davetli olduğu İndiana Üniversitesi’ne gitmek üzere geldiği havaalanında kızı Cevher Güzelnur ile birlikte önce gözaltına alınıyor. Prof.Dr. İlhan Tohti daha sonra 5 Ocak 2014 günü de Beijing’teki evinde bir müddet bekletiliyor, tarassut altında kalmaya mecbur ediliyor, baskı görüyor. Akabinde Urumçi’ye getirilerek tutuklanıyor. Suçu bölücülük yapmak!. Müebbet hapse mahkum ediliyor. Aman Allahım!..

Toplantımız yaklaşık üç saat kadar sürdü.

İstifadeli bir etkinlik oldu.

MÜEBBET HAPSE MAHKUM PROF İLHAN TOHTİ İÇİN BİR SİVİL PLATFORM

Akşam Topkapı Türk Dünyası Kültür Merkezindeki Adil Can Abdülkerim’in Uygur mutfak kültürünün tanıtıldığı Zinnet Restorant’a birlikteliğimiz sofrada da devam etti. Lokantanın süslemesinde Uygur görselleri mevcut. Yemekler saati saatine masanıza orada yapılarak getiriliyor. Peki soframızda neler vardı? Piyazman adındaki soğanlı ekmek; Uygurca soğuk deri anlamındaki lenkpo, Çince liangpi denilen acılı soya yağlı bir meze, et suyunda pişirilmiş üğre; acı biber, soğan, sarımsak ve soya yağından muamele gören acık; polov adı verilen pirinç pilavı; üzerinde kocaman mantılar, kevap(kebap) ve elde yapılan makarna inceliğinde neğmen.

Doğu Türkistan’ın bir başka meşhur ürünü ise değişik otlardan mürekkep yapılmış karma çayları. Piyale denilen küçük seramik çanaklarda içiliyor. Tercihen de yeşil çayı sofraların vazgeçilmezi. Sofralar aynı zamanda sohbetlere, muhabbetlere vesile oluyor. Öyle yiyip kalkmak yok.

Dualar edildi nimetler için. Bir Doğu Türkistanlı hafız aşir okudu. Müebbet hapse mahkum Prof.Dr. İlhan Tohti’nin biran evvel hürriyetine kavuşması için hep birlikte yakararak temennilerimizi ilettik Yaradana.

Almanya’da Uygur Türklerinin Mandelası İlhan Tohti için sivil bir de platform kuruldu. Türkiye’de de böyle bir girişim eylemine ne dersiniz?!

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.