Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

29Tem/160

– 12 EYLÜLDE BİR ÖĞRETMEN … / Cevat NAS

- 12 EYLÜLDE BİR ÖĞRETMEN ... / Cevat NAS

(Bu anlattıklarım ,yaşadıklarımdan bir kesittir,gerçektir.)

İhtilal gerçekten de çok kötü birşey. Kurunun arasında yaşlarda yanıyor. 12 Eylülde bir arkadaşımın evinde misafirdim. Üç gün evin olduğu mahalleden dışarı çıkamadık. Neyse üç gün sonra çalıştığım köye ilçe merkezi yakın olduğu için yürümeye başladım. Memleketle o zaman zarfında telefonlada konuşmak zordu, köye yola çıkmadan fırsat bulup ailemle ptt den konuşmuştum. 
*
Köye yaklaştığımda, jandarma jipi ile karşılaştım. Hemen indiler, kimliğime baktılar. Beni arabaya sorgusuzca aldılar. Seydişehir’de bir okulun bodrumuna diğer topladıkları şüphelilerin içine beni de attılar. İçerdekilerin tiplerine baktım, bıyıkları ağızlarına dolan, biçimsiz heriflerdi. Belli ki Kürtçü, bugünkü adıyla pkk olan o zamanın aşırı sol örgüt elemanlarıydılar, bu aşırı örgüt camiasını buraya toplamışlardı. Kısa geçiyorum. Bana çok hain bir gözle bakıyorlardı. Ben içlerinde resmen belli oluyordum. Altınyıldız takım elbiseli, gençliğin baharındayım, giyim kuşamım onlardan çok farklı. Yavaş yavaş içerde ki tutuklular beni sorgulayacak gibi. Yalnızım, korkmaya da başlamıştım hani. Hepsi belli ki devlete ve düzene karşı çok hınçlıydılar. 
*
Bir hafta geçti ne su var, ne ekmek! Bir tuvalet var, pislikten yanına yanaşılmıyor. Çok açım, gözlerim kararıyor. Beni niçin buraya getirdiler, diye kendi kendime soruyorum. Şüphelerim çok. Başımıza gelmeyen kalmadı ki,hangibirinden şüpheleneyim! Gümüşhane’de Ocak yönetiminde 7 yıl görev yapmıştım. İster istemez o çalkantılı dönemde bazı mahkemelerim vardı. O zaman hangi mahallede kavga çıksa, Ocak yönetiminin ismi verilirdi. Mahkeme ve karakola gide gele bıkmıştık. Ben kabakuvvete karşı olan biriyim, hayatımda tavuk bile kesmedim. Acaba Türk Metal Sendikasında konferans vermiştim, o da mı var işin içinde, diye de düşündüm durdum. 
*
Neyse 8. gün gece demir parmaklıklı kapının arkasında askere yaklaştım, arka tarafı da kolaçan ederek, askere seslendim. Ben burda niçin varım? Öğretmenim, vatanseverim, milliyetçiyim vb.. Asker, bende ashabtanım, deyip sırıttı. Yılana sarılırcasına yemin ederim, dedim. Beni komutana götür. Burda hayatım tehlikede dedim. 

Asker dikkatle baktı. Neyse gece yarısı beni dışarı aldılar. Komutana götürdüler. Bir sürü sorgudan sonra, komutan bir yerlerle konuştu. Diğer odadan sesi geliyordu. 
*
Bana yemek getirdiler, çay verdiler. Benim tek sıkıntım, ailemin bu meseleyi duymaması idi. Anama dayanamazdım. O'nun üzülmesini asla istemezdim.

Beni başka bir odaya rahat bir ortama aldılar. Sivil mahkemeye devrettiler. Beyşehirde iyi bir hakime denk geldim, veya komutan durumuma bakıp birşeyler yaptığındanda şüphelendim. İki mahkemede durumu kurtardım. Hakim baba gibiydi. Son mahkemeye girdim iş bitti serbestim. Hakim, evlat dedi, saat 5.30 da dışarıda beni bekle dedi. Cuma günüydü. Diğer işlemler o süre içinde bitirildi, saat 5.30 hakim Bey geldi. Hocam bu akşam misafirimsin dedi. Hanıma telefon açtım, bizi bekliyor dedi. Çekine çekine gittim. Beni tanıyanlardan kendimi sakınarak, eve gittik. Yenge Hanım, bizi gayet güzel karşıladı. Tanıştık, yemek yedik, gece saat 4 e kadar sohbet ettik. Hakim Bey düz bir adamdı, ideolojik değildi. Ben davadan kısaca anlatıyordum, çünkü kendisi de eşi hamfendi de soruyorlardı. Cevaplarım tatminkardı. 
*
Ancak Tarım Kentleri projesi, çok hoşlarına gitmişti. Başbuğla bir anımı paylaştım, bu kadar Demokrasiye inanır mı idi dediler? Ben de evet, bıraksalardı o kendisini halka anlatsa idi, halktaki kafa karışıklığı olmazdı dedim. Haklısınız, dediler. Yenge Hanım, biz ilk olarak bir Ülkücü ile karşılaştık, hepsi sizin gibi değiller ama dedi. Dayımın çocukları var, onlar hoşuma gitmiyor dedi. Sohbet, ahbaplığımız ben Beyşehir'den ayrılana kadar sürdü. Tatil günleri geldiğimde elime illaki tatlı vb birşey alıp önce ptt den telefon açıp eve giderdim. Mükemmel insanlardı. Bu durumları ailemle, paylaşmadım, çok azından bahsetmiştim. Ben Ancak o 8 günü hiç unutamadım, kabus gibiydi. Uzun zaman Beyşehirdekilere, ordaki arkadaşlara ve evinde misafir olduğum arkadaşım ve ailesine kimseye birşey bahsetmedim. 
*
Kafamda bir soru vardı; beni kim muhbirledi? Tekrar o komutana gitmeye karar verdim . Ve gittim. Komutan beni görünce gel bakalım Öğretmenim dedi. İyi ağırladılar. Komutanım beni kim muhbirledi dedim? Demesek dedi. Ben dedim kavgacı biri değilim, bileyim, başımıza yine bir iş gelmesin. Peki dedi öğretmenim. Sizi dedi biri imam ve diğer iki arkadaşı şikayet etti. Niçin dedim? Camide müezzinlik yapıyormuşsun. Köyde ikilik yaratıyormuşsun. Vb. Oysa imamın beni zorlaması ile Kaamet getirmek zorunda kalıyordum. Hem bir Müslüman müezzinlik yaptı diye muhbirlenir mi? Oradaki dört tane aileye gavur gibi davranıyorlardı. Ben de haksızlıklara karşı durdum, dayanamadım. Köyde ikilik dediği de buydu, suçum bunlar. Onun için diyorum, ihtilaller çok kötü olgulardır, keşke şu an ki ihtilale yeltenme de hiç olmasaydı. Bunca insan öldü. Gerçekten de ne kadar hainlik var işin içinde. Şimdi bir çok aile perişan olacak. 
*
Ben gençliğimden beri, fırsat buldukça ibadetimle meşgul olan birisiyim, dallandırıp, budaklandırmadan. Allah’la benim aramda olan mesele. Fırsat bulduğumda o vakit namazını kılma taraftarıyım. Çalıştığım ilk okulum bir köyde idi. Babam gelip beni orda görse muhakkak istifa ettirirdi. Zaten durumumuz iyiydi, öğretmelik yapmam istenmiyordu. Babam disiplinliydi, belkide memleketten kaçışım bu yüzdendi. O köyde, okul ile cami karşı karşıya idi. Köylüler tarlasına, bağına gidince, camide 3-5 yaşlı adam kalırdı, haliyle müezzin ben olmak zorunda olurdum. Bıyıklarım biraz uzundu, yani anlayın işte. Onları ara sırada hafif siyaha boyatırdım. A k c . Derneği bşk ve diğer dini kullanan bir derneğin başkanı o köylüydü, bu adamlar dini kullanan Humeyni hayranı militanlardı. İran -Irak savaşı vardı, onlar İran'ı tutuyorlardı. Benden de İran için para istediler vermedim. Humeyniyi çok seviyorlardı. Ben onlara İran da, Irak'ta Türkleri ileri sürüyor, ölenler Türkler, hiç birine yardım etmem dedim. Bıyıklarımın ucunu kesmemi söylediler,d erken bir cuma çıkışında o köyde yaşayan 4 Süleymancı aileyede (Ben Türk İslam Ülküsünü ve Atatürk ilke ve inkılaplarını savunan bir bireyim.) yaptıkları haksızlıklardan da iyice sıkılmıştım ve kapıştık. Haksızlık kime yapılırsa yapılsın, hazmedemem ve hemen etkilenirim. 
*
Atatürk'e attıkları iftiralar ve Atatürk'e ve Türklüğe olan kinleri beni çileden çıkarıyordu. Orada benden başka kimse olmadığığı için, saldırılarını rahatça yaparlardı. Bunlar buraya nereden gelmişlerdi? Bu kadar Atatürk ve Türk düşmanlığı fazlaydı. Atatürk'ün Nutuk kitabını, 9 Işık Doktrinini, Hasan Basri Çantay'ın Kur'an -ı Kerim Mealini hep yanımda taşır ve okuyordum. Onlar, Atatürk'e ve Başbuğa saldırdıkça, bu iki Türk Milliyetçisine hayranlığım kat kat artıyordu. Hala da artıyor. Özellikle şu an Atatürk'ü özlememek elde değil. Başbuğa zaten fırsat hiç verilmemişti.
*
Okulu bir sabah açtım, Atatürk'ün portreleri, İstiklal Marşı, Onuncu yıl Nutku vb diğer her şeyi darmadağın etmişlerdi. Ben Milli Eğitime durumu bildirmiştim, soruşturma aşamasındaydı. İhtilal patlak verdi. İşte beni muhbirleyenler bu üçlü idi. daha sonra İmrenler kasabasına tayinimi yaptırdım. Memleketten Milli Güvenlik hocam, Albay ...... sıkı yönetimin o bölgedeki ileri gelenlerindendi, hem tayinimi yapmıştı, hemde arka planda beni korumaya almıştı. Şimdi rahmetli oldu, Allah rahmet eylesin. 
*
Beni muhbirleyen bu üçlü oysa hakiki dindar olsalardı, benim gibi muhafazakar ve demokratik tavır sergileyen birine düşmanca davranmamaları lazımdı. Onlar kendilerinden olmayan herkese kafir gözü ile bakarlardı. Çok tartıştık. Ayet ve hadisleri fırsat buldukça okuyordum, anlamları üzerinde yoğunlaşıyordum. Ben bu adamlara hakkımı helal edemiyorum, haketmediğim şeyler yaşattılar bana. Şimdi ihtilal dediniz mi, aklıma o günler geliyor. Kurunun arasında inşallah şimdi de o zaman ki gibi yaşlarda yanmaz.

Saygılarımla...

http://www.millirefleks.com/Yazar-12-eylulde-bir-ogretmen-4801.html

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.