1 KASIM GENEL SEÇİMLERİNİN ANLAMI… / Prof.Dr. Mustafa E. ERKAL
1 KASIM GENEL SEÇİMLERİNİN ANLAMI… / Prof.Dr. Mustafa E. ERKAL
1 Kasım 2015 Genel Seçimleri yaklaşıyor. Siyasetin beşeri ilişki üstüne kurulu olduğunu kabul ederek eski teşkilat mensupları ve sivil toplum kuruluşları ile görüşülmelidir. Seçmenden uzaklaşarak il veya ilçe binalarında seçmen beklemek sonuç vermeyebilir. Vatan savunmasında şehit düşen asker, polis ve korucuların ailelerine TOKİ tarafından birer daire verilmesi neden düşünülmez?
Genel Seçimlere giderken seçmenin fark edemediği, fark etse de nedense ciddi ve önemli bulmaz göründüğü asıl sorun, ülkenin milli güvenliğinin tehdit altında oluşudur. Seçim beyannamelerindeki asgari ücreti artırma ve benzeri teklifler oldukça eksiktir. Seçmen yönetenlerin halkla kurdukları ilişkilere, dini referanslara ve bazen de menfaat hesaplarına göre tercihini kullanıyor. Asıl güvenlikle ilgili tehlikeyi gözardı ediyor. Bundan dolayı 1 Kasım demokrasi sınavı olmaktan çok ülkenin milli birlik ve bütünlüğünün korunup korunamayacağının sınavıdır.
Bir ülkede milli kimlik ile kavgalı, devletin kuruluş felsefesi ile ters düşen bir iktidarın bulunması söz konusu olursa; güvenliğin tehdit altında olup olmadığını tartışmaya bile gerek kalmaz.
Yine Yeni Türkiye ve Yeni Anayasa lafları ortada dolaşıyor. Yeni Türkiye’ye yeni anayasa tramvayı ile gitmekten vazgeçmeyenler var. Anayasanın ilk üç maddesi ve milli kimlikle ilgili 66. Maddesi öncelikle değiştirilmeye çalışılacak. Türk Milleti ifadesi de değiştirileceklerin arasında… Anlaşılan milliyetçiliği reddeden sağ iktidar yine iş başına gelirse, Yeni Türkiye’ye terörsüz varacak ve anayasa Türksüzleştirilecek. O halde, İmralı – Kandil rekabeti neden?
Bazılarının garip ve cahilce bir iddiası var: “Efendim Türkiye’de başkaları da var”. Devletin başı bir ara Türkiye’de Türk Milleti dışında başka milletlerin varlığından bile bahsedebilmişti. Demek ki Yeni Türkiye tezgahı, Türk Milletini milletleşme sürecinden geriye döndürüp etnik merkezli bir başkalaştırmaya ve ayrıştırmaya sokacaktır. İnsanların birbirine resmi kanaldan başkalaştırılması, yabancılaştırılması ve soğutulması daha demokratik bir Türkiye yaratacak! Ferdi haklar yerine kolektif haklar getirilerek Cumhuriyet Türkiye’si parsellenecek. Böylece Türkiye terörsüz ve barış ortamında dış projelere açılacak ve ufalanacak. Bu yozlaşmanın ve tehlikeli değiştirmenin sözde ileri demokrasi ile ne ilgisi olabilir? Ciddi birçok ülke bu yolda politika mı uyguluyor? Almanya Alman, Fransa Fransız, İtalya İtalyan ve İngiltere de İngiliz olmakla mı kavgalı ve acaba milli kimlikle mi uğraşıyor? Yoksa birçok batılı ülke eritmeci politikalar uygulayarak yabancı kaynaklı nüfusa vatandaşlığı açmıyor mu? Bir ülkede çeşitlilik olabilse bile, o ülke buna dayanarak milli devlet olmaktan çıkmaz; milli kimliğe etnik referans gözüyle bakmaz. Ciddi ülkelerde her etnisiteye ayrı uluslaşma süreci tanınmaz ve bunlar milliyet kapsamında düşünülür ve dışlanmazlar.
“Efendim Türkiye’de başkaları da var” diye ezanın sesli okunmasından, Ramazan uygulamalarından, TV’lerdeki iftar programlarından vaz mı geçeceğiz? Başkaları da var diye ülke ismini ve bayrağını da değiştirecek mi? Etnik körlük ve yobazlık uğruna her etnik guruba bir flama mı vereceğiz? Cuma namazlarında cemaatin camilerin dışına, yollara taşmasını mı önleyeceğiz? Atatürk’ün resimlerini mi kaldıracağız? Bu örnekler uzar gider.
Anayasanın ilk üç maddesi ve milli kimlikle ilgili 66.Madde topun ağzında. 66.Madde kucaklayıcı, birleştirici, kavrayıcı ve ayrıştırmayan bir maddedir. Etnik ve ırki mülahazalarla buna karşı çıkmak bir çeşit pasif ırkçılıktır. Kendilerini Türk Milletine mensup hisseden ve Türk kültürünü yaşayan dini azınlıklar ve bazı etnik guruplar da 66.Madde ile bırakınız aşağılanmayı ve dışlanmayı, eşit vatandaş yapılmıştır. Sen benden değilsin, farklısın diyerek insanları dışlamak eşitlikçi bir politika mı?
Yanlış yetiştirilme tarzının ve sözde bazı dini telkinlerin sonucu olarak Türkiye’de Türk ile uğraşırsanız tabii ki terörle mücadeleyi gerektiği gibi yapamaz, ekonomiden dış politikaya kadar ülke çıkarlarını koruyamazsınız. Terör örgütü ile Mahmutpaşa pazarlığına girişir, Devletin itibarını kırar, kendinizi değil; operasyon izni vermeyen valilerinizi suçlarsınız. Yunan işgali altındaki 16 ada ve adacığı hesaba katamazsınız. Ortadoğu bizden sorulur deseniz de, Suriye politikanız iflas eder. Bir ara koruculuğun kaldırılmasına sıcak bakar, milli savunma bütçesini azaltmakla ve askerle uğraşır, ülke düşmanlarına alan açarsınız.
Bundan dolayı 1 Kasım bir demokrasi sınavı olmaktan çok; Türkiye’nin milli birlik ve bütünlüğünü koruyabilme sınavıdır. 1 Kasımda sandık başına bu ve benzeri gerçekleri düşünerek gidilmelidir.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.