2020’nin Yaprakları Dökülürken – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN
2020’nin Yaprakları Dökülürken – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN (e. İSU Yönetim Kurulu Üyesi – Kocaeli Kent Konseyi Başkanı)
Sonbaharların bir özelliği ilkbaharın yeşillendirdiği bitkilerin sararması, ağaçların yapraklarının sararıp dökülmesidir. Bu, yeşilin tabiata verdiği neşe ve coşkunun yerine hüzne dönüşmesine sebep olur. Şu günlerimizdeki hüznümüzü, bazı dost ve arkadaşlarımızın kaybı ve buna COVID-19 salgınının kısıtlamalarının eklenmesi ayrıca artırmıştır.
Vefatı ile bizleri üzen isimlerden biri Ali Koç'tur. İzmit merkezde ticaretle uğraşan bu hemşerimizi Kocaeli Aydınlar Ocağı faaliyetlerinden tanırım. Beyefendi tavrı, bulunduğu ortamlardaki yapıcı yaklaşımları ile çevresine örnek olan bir insandı. Kendisi 70’li yıllarda Adalet Partisi ve 80’li yıllarda Anavatan Partisi’nde yöneticilik yapmıştır. Şehrimizin sorunlarının çözümünde gerek sivil toplum kuruluşları gerekse siyasi parti çalışmaları ile faydalı olma gayretini hep sürdürmüştür. Ocağımızın faaliyetlerine eşi Nevin hanımla katılırdı. Sohbetlerinde çok iyi yetişmeleri için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadığı çocukları makine mühendisi Murat bey, elektronik mühendisi İskender bey ve halen Kocaeli Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Prof.Dr. Nevcihan hanımla gurur duyardı. Kendisini rahmetle anarken geride kalan eşi ve çocuklarına sağlık ve mutluluklar dilerim.
Binlerce Şükür – Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
Binlerce Şükür - Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER Kaliteli Yaşam Uzmanı
Sabah yürüyüşümü yaparken, uzaktan iki kişinin konuşmalarına şahit oldum.
- Böyle de hayatın hiç tadı tuzu yok ki.
- Her yer kapalı. Çay içecek yer bile yok.
- Bırak çayı, oturacak yer bile yok...
Oturacak yer var kardeşim. Evine dönünce koltuk ve divanlarında istediğin kadar oturabilirsin.
Evinde en güzel yemekleri yapıp, ailenle sosyal mesafeye uyarak yiyebilirsin.
Bulaşıcı hastalıktan hayatını kaybeden canlarımızın sayısı on binlere yürüyor.
Yüzlerce sağlık kahramanımızı şehit verdik.
Yoğun bakımda bizim gördüğümüz güzelliklerin hiç birini göremeyen, nefes alamayan on binlerce hastamıza Rabbim şifalar versin inşallah.
BİNLERCE ŞÜKÜR OLSUN RABBİMİZE
- Toprağın altında olmadığımız için.
- Entübe olmadığımız için.
- Yoğun bakımda olmadığımız için.
- Aşıda tünelin ucu göründüğü için.
- Nefes alıp verebildiğimiz için.
- Canla başla çalışan fedakar - cefakar sağlık kahramanlarımız olduğu için.
- Başımızın üstünde bir çatımız olduğu için.
- Yiyecek ekmeğimiz olduğu için.
- Sokakta yürüyebildiğimiz için.
- Vatanımız - Milletimiz olduğu için.
Lütfen bardağın dolu tarafını görelim.
Olumsuzluklara odaklanarak, onları besleyip semizleştirmeyelim.
Fevzi Agam.. / Aile Hekimi Dr. Ali DEĞİRMENCİ
Fevzi Agam.. / Aile Hekimi Dr. Ali DEĞİRMENCİ (Körfez Çamlıtepe Aile Sağlığı Merkezi)
2020 yılı bir fırtına gibi geldi, geçiyor. Geçerken de iki güzel dostumuzu; Fevzi Genç ve Yalçın Şakacı abilerimi bizden aldı, kopardı. Her ikisi de samimi ve güzel insanlardı.
Doktor olunca ilk olarak 2000 yılında Kandıra Sağlık Ocağı’nda göreve başladım. Kandıra, benim doğup büyüdüğüm yer olan Muğla - Ula’dan bir farkı olmayan Türkmen kasabası. Kandıralılar da aynı bizim oranın insanı gibi..
Fevzi Genç’le Kandıra’da aynı sağlık Ocağında çalışırken tanıştık. İlk günlerde burdan en kısa zamanda tayin ister giderim diye düşünürken Fevzi Aga ve onun dostları beni o kadar sarıp sarmaladı ki adeta ev sıcaklığını yaşattılar.
Fevzi Bey (ki ben ona muhacir şivesiyle Fevzi Aga derdim) çok samimi, çok içten biriydi. Sevmediğine kin duymaz, ama sevdiğini resmen kuşatırdı. Fevzi Aga tam bir misafirperverlik örneği gösterip Kandıra’ya beni bağladı. Standartlar çerçevesinde bir memurluk hayatı beklerken Kandıra’da aile sıcaklığında memuriyet yaşadım.
O yıllarda görev gereği tüm köyleri dolaşırdık. Köylerdeki tüm insanlar, muhtarlardan tutun, fırın başındaki pide yapan bayanlara kadar herkes ‘’Fevzi abi, Fevzi abi‘’deyip bizi karşılardı. Öğle arasında çoğu defa ikramlara mazhar olurduk. Bu iltifatın sebebinin yıllarca köylü kentli demeden sağlık sorunlarında karşılıksız yardımcı olmasıydı kuşkusuz. Bunu bizzat yaşayarak gördüm.
Bir gün bana “Seni İzmit’teki arkadaşlarımla, dostlarımla tanıştıracağım” dedi. Sevdiği insanları önce heyecanlı heyecanlı anlatırdı. Bende de haliyle merak uyanırdı. Ahsen Okyar Beyefendi dahil o kadar güzel insanlarla tanıştırdı ki hakkını ödeyemem. Nerdeyse her hafta birilerinin yanına gittik. Fevzi Bey sayesinde İzmit’te birkaç ayda kalburüstü ne kadar adam varsa tanıdım. Sanki 40 yıllık İzmitli olmuştum. Dostluğa çok önem verirdi. Demek ki baki kalan tek şeyin bu olduğuna yıllar önce inanmıştı.
Çok esprili, eğlenceli biriydi. Musibet anında bile gülebilen kendiyle barışık bir insandı. Ne zaman üzgün, yüzü düşmüş halde görsem biraz argo, biraz kaba saba espriler yapardım. Hemen gülerdi.
Bir gün Sağlık Ocağının bahçesinde otururken trajikomik bir olay başımıza gelmişti. Yanımızdan sirenlerle itfaiye aracı geçti. 3-4 kişiyiz. Ayağa kalktık, yorum yapıyoruz tabi… İnşallah büyük yangın değildir falan diyoruz. Fevzi aga ‘’bırak hocam, hocam yaa! yine anız falan yakmışlardır. Ufakbi yangında bu telaş nedir? boşuna velveleye veriyorlar‘ dedi. Hepimiz de sanki olayı biraz küçümser gibi olduk. 5-10 dakika sonra biri geldi. “Fevzi abi, Fevzi abi sen ne duruyon burda? Demin giden itfaiye senin eve gitti’’ demesin mi. Biz şaşkınız tabi. Birkaç saat sonra geldi. Hem biz gülüyoruz, hem de kendisi. “Hocam bizim mutfak yanmış, bizim eşyalar erimiş” dedi. Yıllarca bu konu aklımıza geldikçe kendi aramızda anlatıp gülüşürdük.
Kandıra’da olduğum sürece, sayesinde Kabaağaç düğünlerini hiç kaçırmazdım desem, yeridir. Fevzi Aga klarnet ekibini yanımıza getirir, Ege türkülerini çaldırırdı. Çökertme, harmandalı, iki keklik derken tüm Ege bölgesini gezerdik. Öyle bir hale gelmişim ki nerelisin diye sorsalar Kabaağaç’lıyım diyecektim. Ne güzel zamanlarımız geçmiş. Şaka gibi…
Çok güzel babaydı. Çocukları için pervane olurdu. Kendi cebinde para yokken de borç bulup çocukların harçlığını eksik etmezdi. Kendi belki yokluğu gördü ama çocuklarına göstermedi. Birisi çocuklarını sorunca gözlerinin içi parlardı. Kaç çocuğun var? diyene bir oğlum, bir tane de prensesim var derdi. Her ikisini de kesinlikle sevgide ayırmazdı. Örnek bir babaydı.’’Hocam ikisini de evlendirdim, iş güç sahibiler, ölsem de artık gözüm açık gitmez‘’ derdi.
Birbirini seven insanlar için ölüm her zaman erkendir. Aga, aramızdan o kadar çabuk ve aniden ayrıldın ki, helalleşemedik bile.
Nur içinde yat aziz dostum Fevzi Aga..