Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
9Kas/25Kapalı

Özgür Kocaeli Gazetesi, 5 Kasım 2025 Salı

2025.11.05c

7Kas/25Kapalı

YALANIN NORMALLEŞTİĞİ ÜLKE – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

YALANIN NORMALLEŞTİĞİ ÜLKE - Ruhittin SÖNMEZ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son grup toplantısında yaptığı açıklama yine dikkat çekti.
Bahçeli, “Meclis’te kurulan komisyondan seçilecek milletvekillerinin İmralı’ya giderek ilk ağızdan, doğrudan ihtiyaç duyulan mesajları alması süreci çok daha güçlendirecektir. MHP, böyle bir heyete katılmaya hazırdır” dedi.
Bu açıklamadan sonra genel beklenti şu: Artık TBMM heyeti teröristbaşının ayağına gidecek ve bu ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü devlet müzakereci sıfatını kazanacak, bir siyasi aktör olacaktır.
Ayrıca, AİHM’in Selahattin Demirtaş kararı sorulan MHP lideri, “Hukuki yollar sonuca ulaşmıştır. Tahliyesi Türkiye için hayırlı olacaktır”dedi. Bahçeli ve Erdoğan’ın ister AİHM ister Yargıtay ve AYM kararları olsun istemedikleri bir mahkeme kararı olduğunda uygulamama gibi bir alışkanlığı vardır.
Buna rağmen bu söz edildiyse, iktidar bu defa Demirtaş’ın tahliyesine karşı çıkmayacak ve AİHM
kararına uyacak beklentisi normal. Zaten Demirtaş’ın cezaevinden Bahçeli’ye teşekkür mesajı arada bir anlaşma yapıldığı yorumlarına sebep olmuştu. Anlaşılan Demirtaş da yeni süreçle Türkiye’nin dönüştürülmesi projesine destek verecek bir aktör olarak devreye sokulacak.
İktidar kanadının bu tutumu, Türkiye siyasetinde sözün ve tutumun nasıl değişebildiğini gösteren
çarpıcı bir örnek oldu. Abdullah Öcalan’ı “kurucu lider” olarak tanımlayan Bahçeli, 2007’de Meclis kürsüsünden “Bölücü başını asamıyorsan, al sana ip, as!” diyen de aynı Bahçeli’ydi.
2015’te “İmralı canisiyle pazarlık yapanlarla aynı masaya oturmayız” ifadelerini kullanan da.
Bu yalnızca bir söylem değişikliği değildir, parti politikasının kökten değiştirilmesi, Türk Milletine
verilen sözlerin tam zıddını yapmaya savrulmadır.
Hz. Mevlana’nın “Göründüğün gibi ol, olduğun gibi görün” ilkesine aykırı bir duruştur.
Böyle ani değişiklikler, toplumda büyük bir belirsizlik yaratıyor. Bu hal, vatandaşların devlete ve siyasetçilere olan güvenini ciddi şekilde zedeliyor. Siyasi liderlerin sözlerinin değerini tartışmaya
açıyor.
Sözü ve politikası sürekli değiştirilen bir devlet, toplumun zihninde ve kalbinde yerleşik güveni
sarsar.
Bu değişimin elbette dış boyutu vardır. Suriye’nin kuzeyinde ABD/İsrail merkezli yeniden yapılanma planları, Türkiye’yi bölgesel denklemde sıkıştırmıştır. İktidar da -ABD baskısıyla- iç politikada yeni bir yönelişe gitmiştir. Ancak hangi gerekçe olursa olsun, hakikatin eğilip bükülmesi, toplumsal sözleşmenin temel direğini gevşetir.
Bizi yönetenlere inanmak ve güvenmek istiyoruz. Yapamıyoruz.

4Kas/25Kapalı

Mavi Kocaeli Gazetesi, 3 Kasım 2025 Pazartesi

20251103_162658

20251103_160803

21Eki/25Kapalı

BAŞ AĞRISI VE BAŞ BELASI – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

BAŞ AĞRISI VE BAŞ BELASI - Ruhittin SÖNMEZ

Yedi yaşındaki torunum Asil, grip sebebiyle evde istirahat etmekte iken, babasına “başım belada”
diyor. “Neden?” sorusuna ise “çünkü başım ağrıyor” diye cevap veriyor. Bu yaştaki bir çocuğun
“başım belada” gibi soyut bir kavramın anlamını bilememesi ve başın ağrıması gibi somut
algıladığı bir durumla özdeşleştirmesi normal bir şey.
Evimizde espri konusu olan bu kavram kargaşasının, toplumumuzun çok önemli bir kesiminde de
yaşandığını düşününce keyfim kaçtı. Çünkü toplumun önemli bir kesimi, ülkenin gerçekten “baş
ağrısı mı çektiğini” yoksa “başının belada mı olduğunu” ayırt edemiyor. Hatta bir kısmı bu belirtilerin farkında bile değil.
PISA testleri de bunu doğruluyor. Sadece öğrenciler değil, yetişkinler de kavramsal okuryazarlık sorunu yaşıyor. Bir kısım eğitimli insanlarımızın da dahil olduğu çok geniş bir kesim soyut kavramları, mecazları, ironileri anlayamıyor, yani soyut düşünmekte başarısız. “Sakla samanı gelir zamanı” atasözündeki derin mesaj bile, samanla işi olmayanlara ulaşamıyor.
Soyut düşünme yeteneğinin gelişmemesi, sosyal medyada trol üretimi haber ve yorumlar, iktidarın
güçlü propaganda mekanizmasının beslediği bilgi kirliliğiyle de bağlantılı.
Bu insanların ekonomiden, adalete, milli eğitimden demografinin değişmesine, terörsüz Türkiye ile
ABD/İsrail projelerinin bağlantısına kadar konularda sebepleri, birbirleriyle bağlantılarını ve muhtemel sonuçlarını yorumlaması ve akıl yürütmesi yetersiz kalabiliyor.
Bugün Türkiye’nin başını ağrıtan meseleleri ve başımızın belada olduğunu gösteren iç ve dış gelişmeleri kavrayabilenlerin oranı bu sebeplerle düşük olsa gerek.
Önce şunu belirtelim: BAŞ AĞRISI ile kastettiğim kronik ama yönetilebilir iç sorunlar, BAŞ BELASI
tanımlamasıyla kastettiğim ise krize ve hatta beka sorununa dönüşebilecek iç ve dış tehditlerdir.
Basit ilaç ve istirahat gibi yöntemlerle tedavi edilemeyen baş ağrılarının bazen hastanın hayatını
sonlandırabilecek kök sebeplerin belirtisi olabildiği, zamanında tedavinin ihmal edilmesi halinde
sonuçlarının çok kötü olabileceğini de unutmamak gerekir.
Şimdi ülkemiz ve milletimiz için bu iki tür sonuca yol açan sosyal ve siyasi gelişmelerden bazılarına
bakalım. Her birinin hangi şiddette baş ağrısına veya ne büyüklükte belaya sebep olabileceğini
düşünelim. Bu yorumları “formüle etme, yorumlama ve akıl yürütme” yetenekleri OECD ortalamasının altında kalmayan siz değerli okurlarımla yapalım istiyorum.

21Eki/25Kapalı

Kocaeli Gazetesi, 16 Ekim 2025 Perşembe

2025.10.16b

20Eki/25Kapalı

Kocaeli Bizim Yaka Kocaeli, 16 Ekim 2025 Perşembe

2025.10.16a

18Eki/25Kapalı

Helaller ve Haramlar (2) – Fahri SAĞLIK

fahri sağlık

Helaller ve Haramlar (2) - Fahri SAĞLIK

İslam’da bir diğer haram/yasak hırsızlık ve rüşvettir. Bunların haramlığı, Kur’an ve sünnetle sabittir. Nitekim Kur’an’da, hırsızlık hakkında şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve birbirinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.” (Nisa 4/29) Rüşvet hakkında ise, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Allah’ın lâneti, rüşvet verenin ve rüşvet alanın üzerinedir.” (İbn Mâce, Ahkâm, 2)

18Eki/25Kapalı

Mavi Kocaeli Gazetesi, 15 Ekim 2025 Çarşamba

2025.10.15a

17Eki/25Kapalı

Demokrat Kocaeli Gazetesi, 15 Ekim 2025 Çarşamba

2025.10.15c

16Eki/25Kapalı

Özgür Kocaeli Gazetesi, 15 Ekim 2025 Çarşamba

2025.10.15b

14Eki/25Kapalı

ZİYA GÖKALP’İN “FİRAVUN SANDALYESİ BENZETMESİ” – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

ZİYA GÖKALP’İN “FİRAVUN SANDALYESİ BENZETMESİ” - Ruhittin SÖNMEZ
Bu benzetmeyi Taha Akyol’un yazısında okudum. Ziya Gökalp’in yakın arkadaşı Ahmet Ağaoğlu 1939’da yaptığı konuşmasında şöyle diyor: Ziya Gökalp “kendisine defaatle teklif olunan Bakanlık sandalyesini aşağı görerek reddeylemiştir. Zaten Bakanlık sandalyesini ‘FİRAVUN SANDALYESİ’ diye adlandıran odur...” (İş Mecmuası, 1939, sayı 19, sf. 160)
Ziya Gökalp, bu ifadeyi dönemin “bakanlık makamı” için kullanmıştı. Ama özünde kastettiği şey
“iktidarın / makamın insanı dönüştürme gücü” idi.
Bugün bu anlamı genişleterek, “Firavun sandalyesi”ni yalnızca bakanlık değil; gücü denetlenmeyen,
hukukun üstüne çıkan, hesap sorulamayan her türlü otoritenin oturduğu koltuk olarak yorumlayabiliriz. Mevkiyi işgal eden kifayetsiz muhterislerin koltuktan aldığı güçten zehirlenmesi, kibir, eleştiriden rahatsızlık, “devlet benim” duygusu gibi olumsuzluklara dikkat çektiğini söyleyebiliriz.
Çünkü tarih boyunca, gücün sınırları kalktığında insanın zaafları da içindeki kötülükler de ortaya çıkar.
Bu durumdan ilgili tüm ekosistem etkilenir. Bu otorite devlet başkanı ise tüm ülke, Trump gibi bir devlet
başkanı ise tüm dünya etkilenir.
Öncelikle iktidarların tepesinde başlayan denetimsiz güç yoğunlaşması aşağıya doğru bir zincirleme etki yaratır. Bu durum siyasi, ticari veya idari alandaki tüm iktidarlar için geçerlidir.
Denetim mekanizmaları zayıfladığında yalnızca üst kademedeki karar süreçleri değil, bürokrasinin tüm
basamakları etkilenir.
Gücünü hesap sorulamayan otoriteden alan alt kademe yetkilileri de hesap vermekten
bağımsızlaşır. Bu kademeler için kurallar yerine kişisel sadakat öne çıkar; zamanla “kural dışı olanın
normalleştiği” bir düzen oluşur.
Yetkisini sınırlandırılmamış biçimde kullanan her makam, etrafında küçük iktidar adacıkları üretir. Bu
küçük iktidar adacıklarında oturanlara Ziya Gökalp muhtemelen “KÜÇÜK FİRAVUNLAR” derdi.
Bu küçük firavunlar, çoğu zaman mevzuata değil, bağlı oldukları merkezin iradesine göre hareket eder.
Her küçük firavun kendi etki alanı içinde denetimsiz gücünü, ne pahasına olursa olsun, devam ettirmek
kaygısına düşer. 4Y (yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar ve yalanlar) yaygınlaşır.
Kısacası, denetimsiz güç yalnızca merkezde değil, çevrede de yozlaşmayı büyütür.

11Eki/25Kapalı

Mavi Kocaeli Gazetesi, 8 Ekim 2025 Çarşamba

2025.10.08a

3Eki/25Kapalı

MESELE KAAN DEĞİL YALAN – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

MESELE KAAN DEĞİL YALAN - Ruhittin SÖNMEZ
Yerli ve milli muharip uçağımız KAAN hakkında iktidar kanadından gelen çelişkili açıklamalar, devlet
yönetimindeki zafiyeti sorgulatıyor. Erdoğan’ın Trump görüşmesinde gündeme gelen diğer stratejik konular bile bu tartışmanın gölgesinde kaldı.
Önce bu açıklamalara bakalım:
 Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (28 Eylül 2025): New York’taki Türkevi’nde yaptığı açıklamada,
“Şu anda almayı beklediğimiz F-35 ve KAAN’ın motorları var. ABD Kongresi’nde bekletiliyor lisansları durmuş durumda. Onların hayata geçirilmesi lazım ki KAAN’ların üretimi başlayabilsin. Bizim ABD ile
olan ilişkimizde sınırlamaların olması, bizi ister istemez uluslararası sistemde daha farklı arayışların
içerisine itecek” dedi.
 Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün: Fidan’ın sözlerinin ardından, “KAAN’ın teslimat takviminde gecikme yok. Tek kaynağa bağlı kalmıyoruz, alternatif tedariklerle çalışıyoruz. Yerli motor çalışmaları planlandığı gibi sürüyor. Seri üretimimizi riske atmamak için de yalnızca tek bir kaynağa bağlı kalmıyor, farklı tedarik kanallarıyla çalışıyor, alternatifleri eş zamanlı olarak değerlendiriyoruz”
açıklamasını yaptı.

2Eki/25Kapalı

Mavi Kocaeli Gazetesi,30 Eylül 2025 Salı

20250930_205814

30Eyl/25Kapalı

KÜSTAH ABD- SUSKUN TÜRKİYE – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

KÜSTAH ABD- SUSKUN TÜRKİYE - Ruhittin SÖNMEZ
ABD Başkanı Donald Trump ile Erdoğan buluşmasında “neler verdik ve ne aldık?” sorusunun bütün
cevaplarını henüz bilmiyoruz. Çünkü buluşma sonunda liderler birlikte bir basın toplantısı yapmadı.
Sızdırılan bazı bilgiler ve görüntülerden ortaya çıkan ilk tabloya göre; Trump ne istediyse aldı.
Erdoğan’ın “Trump meşruiyeti” dışında ne aldığını, Türkiye’nin neler kazandığını bilmiyoruz.
Türkiye’nin 225 adet Boeing uçağı siparişi verdiği kesinleşti 50 milyar dolar tutarında LNG
(Sıvılaştırılmış Doğal Gaz) alım sözleşmesi imzalandı. Eskişehir’deki Nadir Toprak Elementlerinin
çıkarılması ve işletilmesi ile Nükleer İşbirliği konularındaki anlaşmaların içeriği meçhul. Türkiye’nin bir iç meselesi olan Heybeliada Ruhban Okulunun, Oval Ofis’te konuşulduğu ve 2026-2027 döneminde açılacağı sözü verildiği söyleniyor.
Buna karşılık F35/ F16 alımlarımız konusu belirsiz. PKK/ PYD konusunda hiç açıklama yok. Erdoğan
ve Türk heyetinin Gazze, Filistin ve soykırım konularında bir talepleri olduğunu duymadık. Trump
bile “Erdoğan’ın Gazze konusunda ne düşündüğünü bilmiyorum” diyerek durumu özetledi.

23Eyl/25Kapalı

GENÇLERİMİZE NE VERİYORUZ VE NE BEKLİYORUZ?- Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

GENÇLERİMİZE NE VERİYORUZ VE NE BEKLİYORUZ?- Ruhittin SÖNMEZ

Youthall tarafından hazırlanan “Gençlerin Beklenti ve Yönelimleri Araştırması”nın 2025 sonuçları Türkiye’de gençlerin durumunun her geçen yıl daha da zorlaştığını gösteriyor.

Üniversite öğrencilerinin %44,2’si, yeni mezunların ise %76,7’si hâlâ ailesiyle yaşıyor. Bu oranlar geçen yıl, sırasıyla, %40,5 ve %69,7 idi. Bir yılda kaydedilen artış ürkütücü. Barınma maliyetlerinin yükselmesi, yeni mezunların iş bulmakta zorlanmaları bu artışın en önemli sebebi.

Yaklaşık 4,5 milyon genç, ekonomik nedenlerle, kendi ayakları üzerinde duramıyor. Öğrencilerin önemli bir kısmı haftalık yalnızca 750–1000 TL bütçeyle yaşamaya çalışıyor. İş arayan mezunların yarısı ise aylık 4 bin lira ve altındaki gelirlerle hayatını sürdürmek zorunda.

Aylık birkaç bin liralık bütçeyle yaşamaya çalışan, iyi beslenemeyen, kültürel ve sosyal etkinliklere katılamayan, zihinsel ve fiziksel kapasitesini tam kullanamayan bir kuşak yetişiyor.

Ülkemizde çalışarak okumak imkanı çok azdır. Türk Milleti çocukları için en fedakar olan toplumlardan biridir. Kendisi yoksulluk sınırı altındaki aileler bile “çocuklarım okusun” diye açlık sınırı altında yaşamaya razı olurlar. Bu sebeplerle öğrencilerin yüzde 66’sı ailesinden düzenli maddi destek aldığını açıklıyor. Ancak bu yük sürdürülebilir değil. Bu hem ailelerin hem de ülkenin sırtına binen çok ağır bir yük.

19Eyl/25Kapalı

BARIŞ VAADİYLE OYNANAN TEHLİKELİ OYUN – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

BARIŞ VAADİYLE OYNANAN TEHLİKELİ OYUN - Ruhittin SÖNMEZ
TBMM’de kurulan “Terörsüz Türkiye Komisyonu”, PKK’nın silah bırakacağı varsayımı üzerine kurulmuş görünüyor. Bu çerçevede af ve uyum yasaları, hatta Öcalan’ın istediği, Türkiye’yi üniter milli devlet yapıdan uzaklaştıracak anayasal değişiklikler gündeme getirilecek.
DEM’in Komisyon üyelerinden bir ekibin İmralı’ya gidip Öcalan’la görüşme yapması talebine MHP’nin
de katılması artık sürpriz olmaktan çıktı. Komisyonun, ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü teröristbaşının ayağına gidip görüşmesi, PKK açısından çok önemli bir başarı olacaktır. Çünkü bir yandan teröristbaşını meşru siyasi aktör haline getirirken, diğer taraftan taleplerinin komisyonda tartışılması, O’nu başmüzakereci sıfatıyla TBMM ile eşitleyecek.
PKK’nın ön şartları çok net: Öcalan’ın özgürlüğü, Kürt kimliği ve dilinin anayasal güvence altına alınması. Bu şartlar yerine getirilmeden örgüt “silahları bıraktık” demeyecek. Yani süreç, doğmadan çıkmaza mahkûm.
Hatta bu şartlar yerine gelse de PKK’nın Suriye, Irak ve İran’daki uzantıları faaliyetlerine devam edecek. ABD’nin Suriye’de PKK/YPG yapılanmasını büyütüp, Suriye’nin yeni yapılanmasında başat bir unsur haline getirmek istediği ortada. 80-100 bin kişilik bir ordu oluşturup, eğitip donatan ABD bu oluşumun tasfiyesini istemez. Böyle bir güce yaslanan KCK/ PKK’nın da tüm uzantılarıyla birlikte kendini feshetmesi pratik olarak imkânsızdır.
Washington’un hedefi PKK’yı tasfiye etmek değil, Suriye’nin yeniden yapılanmasında ona önemli bir rol vermektir. “Rojava’daki” özerk yapılanmayı (PYD/YPG/SDG) destekleyerek hem Türkiye’yi dengelemek hem de Ortadoğu’daki varlığını kalıcı hale getirmek istiyor. İsrail’in bölgedeki çıkarlarına hizmet edeceği değerlendirilen bu yapılanma hem Büyük İsrail Projesi ve hem de BOP için önemli.
Dolayısıyla “PKK silah bırakacak, barış gelecek” söyleminin sahada karşılığı yoktur.

12Eyl/25Kapalı

HUKUKSUZLUK EKEN YOKSULLUK BİÇER – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

HUKUKSUZLUK EKEN YOKSULLUK BİÇER - Ruhittin SÖNMEZ

CHP’ye kayyım atanmasıyla ilgili olarak Financial Times gazetesinde bir haber yayımlandı. Gazeteye konuşan uzmanın ifadesi şöyle: “Türk mahkemeleri, ülkeyi seçimli otoriterlikten açık diktatörlüğe daha hızlı taşıyan kararlar veriyor. Seçimler var ama rekabetçi siyasetin son izleri de siliniyor.”

Bu tür tespitler dünya kamuoyunda Türkiye aleyhine güçlü bir algı oluşturuyor. Aslında yabancılar sadece algıyı değerlendirmez, sosyolojik durumları ölçerler.

Mesela ülkelerdeki “hukukun üstünlüğü” durumunu ölçen Dünya Adalet Projesi’nin (WJP) ile Dünya Bankası’nın “Rule of Law” göstergesi bunlardan ikisidir. Son on yıla ait ölçümlerde Türkiye’nin hukukun üstünlüğü endekslerinde dramatik düşüşler görülüyor.

Dünya Adalet Projesi’nin (WJP) 2024 raporunda Türkiye, 142 ülke arasında 117. sırada. Bundan on yıl önce 80’li sıralardaydık. Türkiye’nin 37 basamak gerilemesi, sıradan bir dalgalanma değil; tarihî bir düşüştür.

Bu endekste yargı bağımsızlığı, temel hak ve özgürlükler, yürütme erkinin sınırlandırılması ölçülüyor. Endeksteki hızlı gerilememiz, sadece bir HUKUK SORUNU değil; aynı zamanda bir YÖNETİM SORUNU yaşadığımızın göstergesi.

Dünya Bankası’nın “Rule of Law” göstergesi de aynı gerçeği tespit ediyor. 2005’te +0,12 ile pozitif bölgede yer alan Türkiye, 2023’te –0,51 ile tarihinin en düşük seviyesine indi. (2025 verileri daha da kötü çıkabilir.)

En yüksek skorlar Finlandiya (+1,97), Danimarka (+1,91), Norveç (+1,83) gibi ülkelere ait. Dünya genelinde 193 ülke için ortalama skor –0,04

Türkiye dünya ortalamasının çok çok altında. Mozambik, Kırgızistan, Belarus gibi ülkelerin durumu bile bizden iyi.

Bu ölçüm sonuçları Türkiye’de hukuk devleti kurumlarının ciddi şekilde aşındığını gösteriyor.

9Eyl/25Kapalı

CHP’YE MÜDAHALE VEYA DEMOKRASİYE DARBE – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

CHP’YE MÜDAHALE VEYA DEMOKRASİYE DARBE - Ruhittin SÖNMEZ
Yargının siyaseti dizayn aracı haline geldiği bir tabloda, sadece CHP’nin değil, demokrasinin geleceği
sorgulanıyor.
Önce CHP İstanbul İl Başkanlığı yönetimi -İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile- görevden alınıp kayyıma (çağrı heyetine) devredildi. 15 Eylül’de yapılacak duruşmada ise Ankara Asliye Hukuk
Mahkemesinin kurultayın da geçersiz olduğu (mutlak butlan) kararını vermesi bekleniyor. Böylece Özgür Özel ve yönetimi de görevden uzaklaştırılacak. Parti kayyım olarak atanacak kişiye (muhtemelen Kemal Kılıçdaroğlu’na) devredilecek.
Bunlar CHP yönetimini zor kararlar vermeye zorlayacak. Belki “direniş veya sivil itaatsizlik”
eylemleriyle tanışacağız. Belki de CHP’nin bölünmesi veya yönetimin yeniden şekillenmesine sebep
olabilecek.
Bu tablo bize hiç de yabancı değil. 2016’da MHP’de yaşanan süreci hatırlayalım. Gemerek Asliye
Hukuk Mahkemesi, yetkisi olmadığı halde olağanüstü kurultayı durdurarak Devlet Bahçeli’nin koltuğunu
korudu. Başta Meral Akşener ve Ümit Özdağ dahil muhalifler partiden ayrıldı, MHP AKP’nin “stepnesi”
haline geldi.
Gemerek’te MHP’nin hatta Türkiye’nin geleceğini yargı dizayn etti. Bugün aynı senaryo CHP için
sahneleniyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, MHP ve CHP operasyonları arasında sadece bir yöntem benzerliği
değil, amaç benzerliği olduğunu vurguladı:
“Bahçeli koltuğunu korumak için MHP’nin iradesini Erdoğan’a rehin etti; bugün aynı yöntemle CHP’nin iradesi ipotek altına alınmak isteniyor” anlamında konuştu.

15Ağu/25Kapalı

İyi tatiller

20250620_142159