TARİKAT ve CEMAATLER – Prof. Dr. Enis ÖKSÜZ
TARİKAT VE CEMAATLER - Prof. Dr. Enis ÖKSÜZ Ulaştırma Eski Bakanı
Herkes kafasına şunu iyice soksun! İstedikleri kadar şeyh, iste-dikleri kadar, gavs, istedikleri kadar kutup olsunlar. İstedikleri kadar takla atıp, istedikleri kadar allayıp pullasınlar. İstedikleri kadar uçup, istedikleri kadar Allah Dostu (!) palavralarıyla milleti kandırsınlar, İçinde Türk olmayan, Türkün ruhu olmayan, herşey bu millet için, bu coğrafya için, bu devlet için bir Beka meselesidir.
Bunu kafamıza küçük harflerle değil, büyük ve kalın harflerle muhakkak kazımak zorundayız. Kazımadığımız müddetçe Fetö ve türevleri ne ilk ne de son olarak bu milleti can evinden vurmaya devam edeceklerdir. Bataklık varsa sinek, sinek varsa sıtma muhakkak vardır.
Bu batağın çaresi, temiz suyun gürül gürül çağlayacağı Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve faziletidir.
İlim için lazım olan aklın, din için de lazım olduğuna inanandanım.
Çünkü akla değer vermeyen ümmetlerin sonu cennet değil cehennemdir. Esarettir, uşaklıktır, rezilliktir, pisliktir. Bunu görmek için ille alim olmaya gerek yok. Ağzına kadar hacı, hoca, seyyit, gavs, kutup, şeyh, şıh dolu islam dünyasına bakmak yeter de artar bile.
TOGG İLE GURUR DUYMAK İÇİN – Ruhittin SÖNMEZ
TOGG İLE GURUR DUYMAK İÇİN - Ruhittin SÖNMEZ
“TOGG’un yaşaması ve dünya çapında bir marka olabilmesi için şunlar lazım” dediğinizde birileri tarafından hemen “hain” veya “ülkesinin başarılarından gurur duyamayan gafillerden” olmakla
suçlanabilirsiniz. Yani bu konuda yazmak riskli.
Ama mademki bu tercih yapıldı, “bu alanda ülkemizin başarılı olmasına nasıl katkı sağlayabiliriz?” diye düşünmek ve yazmak lazım.
TOGG henüz seri üretime başlamadı. Açılış töreninde gösterilen araçlar seri üretim bandından çıkmadı.
Ama eksiklikler giderilecek ve muhtemelen ilk modeli Mart 2023’te satışa sunulacak.
Bu tarihe kadar toplam yatırımın 1,8 Milyar Euro olacağı, 15 yıl içinde yatırım tutarının 3,5 Milyar Euro’ya çıkacağı söyleniyor. Bu bizim için ciddi bir para.
Türkiye’deki milyonlarca tarım üreticisine sağlanan desteklerin tamamının 29 Milyar TL (yaklaşık 1,5 Milyar Euro) olduğunu düşünürseniz gerçekten önemli bir meblağ.
Böyle bir yatırım başarılı olursa yani kâr eden, katma değer üreten, ülkenin yeni teknolojilere geçişine katkı sağlayacak bir fabrika olursa müthiş olur.
Diğer yandan, Kur Korumalı Mevduata ödenen örtülü faiz 8 Milyar Euro civarında. Böyle bakarsanız TOGG yatırımı için harcanan para çok değil.
Alman markası Volkswagen’in elektrikli araç üretimi ve otonom sürüş teknolojilerine 2024 sonuna kadar ayırdığı kaynak 73 milyar Euro imiş. Diğer ünlü markaların bu alana yapacağı
yatırımların boyutu da dudak uçuklatır.
Bu açıdan bakarsanız bu yatırım için ayırabildiğimiz kaynak çok kısıtlı. Rakiplerimizin kaynakları bizimle kıyas kabul etmeyecek kadar büyük.
Erzurum Seninle Gurur Duyuyor! – İdris TÜRKTEN
Erzurum Seninle Gurur Duyuyor! – İdris TÜRKTEN
Kutsal bildiğimiz kavramlar bir bir asaletini ve haysiyetini kaybediyor. Kaybolan irfanımızın yerine siyaset ve din bezirgânları, insanlığın yüzyıllardır oluşturduğu irfan meşalelerini birer birer söndürüp yerine hırsızlığı, ahlâksızlığı ve şiddeti pazarlıyor.
Ve ne yazık ki bu bezirgânların sattıklarının alıcısı toplum içinde gittikçe artıyor. Düşünmüyor yığın, ah bir düşünüp idrak edebilse…
Bezirgânlar pazarı boş,
Pazarladıkları sahtelik ellerinde kalacak.
Kimisi siyasetçinin peşinde, kimi şeyhinin,
Onlar ne söylerse şuursuzca onu şakıyorlar.
Çözüm süreci esnasında Diyarbakır meydanında gördük:
Kanun kaçağı Şivan Perver öldürülen bir PKK’lı için yakılan ağıtı anırıyordu: “megri, megri…”
Herkesin elinde birer mendil salya-sümük terörist için yakılan ağıta ağlıyor.
Şartlanmışlardı bir kere şuur kaybolmuş, düşünce melekeleri iflas etmişti!
Kaderin cilvesine bakın ki, o gün terörist ağıtına salya-sümük ağlayan insanlar, bugün siyasi karşıtlarını PKK yandaşı olmakla suçluyorlar.
TOGG – Ruhittin SÖNMEZ
Türkiye’nin yerli ve milli otomobili olma iddiası ile projelendirilen TOGG seri üretime başlıyor. Hayırlı olsun.
Ege Cansen “Bu yatırımın gayri iktisadi olduğunu” söylüyor. “Bu otomobil, markası dışında, yerli ve milli olmayacaktır. Üstelik külfeti, nimetini aşacaktır. Bu külfet hayat pahalılığı olarak halkın sırtına binecektir” diyor.
Ege Cansen iyi bir iktisatçıdır ve üst düzey yönetici olarak uzun yıllar süren sanayi tecrübesiyle de gerçek bir uzmandır.
“Yaklaşık dört yıl önce Başkan Erdoğan “yerli ve milli” otomobil üretme kararı almıştı. Ben de bunu “akla ziyan bir proje” diye nitelendirmiştim. Çünkü gümrük birliği içinde kalındıkça, bu yatırımın öngörülebilir hiçbir vadede kâra geçmesi mümkün değildir. Bugün de aynı kanıdayım” diyor.
****
Değerlerin Aşınması (Gönülde İzi Kalanlar) – Turan CAN
Değerlerin Aşınması (Gönülde İzi Kalanlar) - Turan CAN
Değerlerin değersizleştiği bir zaman diliminde yaşıyor insan. Paranın pul her şeyin yol olduğu bir dünya. Gel de bu dünya da yaşa.
Marifet iltifata tabiidir demiş atalarımız. Güzel demişler.
Meşhur sözdür; değer veriyorsanız, değer görmelisiniz, aksi ahmaklıktır, saflıktır…
Kişiye ya da kişilere kıymet verirsiniz, özen gösterirsiniz, itinalı davranırsınız, hatta başınıza tâç yaparsınız, ama yaranamazsınız!
Var mıdır, böyleleri?… Var tabii ki. Hem de ziyadesiyle. Ancak iyiler de var… Gönlü güzeller de var… Yüreği ganiler de var… Biz de onları takip ediyoruz… onlardan da ayrılamayız… bu minvalde meseleyi biraz açalım…
İLBER ORTAYLI’dan Tarihimiz*
İLBER ORTAYLI'dan Tarihimiz*
*Osmanlı diye insan yoktur,
Türk vardır,
Çerkez vardır,
Kürt vardır,
Gürcü vardır ama osmanlı yoktur.
Osmanlı olunmaz osmanlı doğulur, onun için de "Osmanoğulları’ndan” olmanız gerekir.
Bu da bir millet değil ailedir.
Kendi soyunu inkar edip de taht sahibinin soyunu benimsemek bir tek bizim ülkemizde görülüyor sanırım.
Kimliğini yitirip bir aile adının boyunduruğu altına girmeye heves edenlerin vecizesi.
Ancak kul köle olmayı bilenlerdir bunlar.
‘OSMANLIYIM’ DİYENLER BUNLARI DA BİLMEK ZORUNDA!
GENÇLER BU DURUMU HAKETMİYOR, İÇİMİZ TİTREMELİ – Ruhittin SÖNMEZ
GENÇLER BU DURUMU HAKETMİYOR, İÇİMİZ TİTREMELİ - Ruhittin SÖNMEZ
“Gençlerimiz geleceklerinden umutsuz. Onlara hak ettikleri imkân ve özgürlükleri sunamıyoruz. Tek sunduğumuz işsizlik, mutsuzluk ve yasaklar. Çareyi yurtdışında arayan gençlerimizi nasıl suçlayabiliriz ki!”
Bu sözlerin sahibi alanında dünyaca ünlü bir finans profesörü. Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenim görmüş. Çift anadal olarak, elektrik elektronik mühendisliği ile fizik bölümlerini tamamladıktan sonra Princeton Üniversitesinde iktisat alanında yüksek lisans ve doktora yapmış. Wharton Üniversitesinde finans profesörü olarak görev yaparken “benim ülkeme hizmet etmem lazım” diyerek Türkiye’ye dönen Prof. Dr. Bilge Yılmaz.
Prof. Bilge Yılmaz dünyanın en prestijli üniversitelerinde ders veren, ABD Merkez Bankası’na ve birçok finans kuruluşuna danışmanlık hizmeti sunan bir bilim adamı. Gençlerimizin durumunu anlatırken ağlamamak için kendini zor tuttuğu konuşmasını Youtube üzerinden izleyebilirsiniz.
O’nun şu sözleri söylerken ki samimiyetini, ülkemizin ve gençlerimizin durumunu görerek, içinin titrediğini hemen hissediyorsunuz. Aynı konuları düşünürken benim de gözüm doluyor, içim yanıyor. Bu yüzden O’nun ruh halini çok iyi anlayabiliyorum.
“Şu an Türkiye’de bir beyin göçü var. Türkiye yetiştirdiği yetenekli gençleri yurtdışına kaybediyor. Açıkçası bu gençleri de suçlayamıyorum ben. Onların gitme nedeni ile benim gelme nedenim de aynı zaten. Türkiye çok zor bir dönemden geçiyor çok kritik dönemeçteyiz daha fazla hata yapacak payımız yok. Ekonomik olarak bu çocuklara bir gelecek sunamıyoruz. Bir tivit attı diye tutukluyoruz. Ülkede özgürlükler yok. Bu çocuklar ne yapsın?”
“Ülkede liyakat yok. Devlet okul sistemi çökmüş. Eskiden yetenekli ama varlıklı olmayan çocukların bir yükselme umudu vardı, o kalmamış. Yani zengin değilseniz gireceğiniz okullar sınırlı, iyi eğitim veremiyor. Çok haksız bir rekabet var, yükselemiyorsunuz. Yükselseniz bile mezun olduğunuzda liyakat önemli değil, önünüz tıkanıyor. İşe girdiğiniz zaman maaşınız düşük.”
Bilge Yılmaz Türkiye’ye geldiğinde İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile görüştükten sonra siyasete atıldı. Halen İYİ Parti’nin Ekonomi Politikaları Başkanlığını yürütüyor. Ama o sıradan bir siyasetçi değil.
Bu konuşmanın linkini seyretmeniz için paylaşıyorum. https://www.youtube.com/watch?v=gPLLyBWzJnk
Bilge Hoca’nın konuşması sırasındaki ağlamamak için kendini zor tutan hali o kadar doğal ve içten ki…
“Megrimegri” törenlerinde ve “Türkçe Olimpiyatları” sahnelerinde dökülen gözyaşlarına ve bazı politikacıların attığı nutuklara benzemiyor değil mi?
Mehmet Ziya Gökalp, 25 Ekim 1924 günü uçmağa varmasının 98. yıl dönümde saygıyla…. /
Mehmet Ziya Gökalp, 25 Ekim 1924 günü uçmağa varmasının 98.yıl dönümde saygıyla.... / Mehmet BOZ
Mehmet Ziya Gökalp 25 Ekim 1924 günü, 48 yaşında, uçmağa varmıştı.
•Turancılıkla başlar ve Türkiye Türkçülüğüne, kültür, dil ulusçuluğuna varan bir ulusçuluk anlayışını erişir.
• 48 yıllık kısa yaşamında çok sayıda kitap ve makale yazmayı başarmış bir aydınımızdır.
Atatürk’ün “Fikir Babam” dediği Mehmet Ziya Gökalp'i uçmağa varmasının 98.yıl dönümde saygı, sevgi ile anıyorum. 25 Ekim 2022 Salı
ÇOK ÇOCUK YAPIN DEDİKÇE DOĞURGANLIK AZALIYOR – Ruhittin SÖNMEZ
ÇOK ÇOCUK YAPIN DEDİKÇE DOĞURGANLIK AZALIYOR - Ruhittin SÖNMEZ
AKP Genel Başkanı ve CB Erdoğan partisine katılan eski CHP ve Memleket Partili milletvekili “Teğmen M. Ali Çelebi”ye rozet takarken sarf ettiği sözler farklı yönlerden tartışıldı.
Çelebi’ye çocuk yapma tavsiyesi veren Cumhurbaşkanı Erdoğan "Çocuk çok önemli, sayıları arttırmak lazım… Bak PKK'lıların 5 tane 10 tane 15 tane var" demişti.
Erdoğan, bu sözleriyle, Kürt vatandaşlarla PKK’lıları özdeşleştirdiğine dair eleştirileri dikkate almalı. Bir devlet başkanının bir siyasi parti liderinin bu türlü sözler etmesi yanlış.
Ayrıca bireylerin özel hayatlarına müdahale anlamına gelen cümleleri de şık bulmuyorum.
Yeni Hafta Başındayız… OKUYABİLİRİZ!…
Yeni Hafta Başındayız… OKUYABİLİRİZ!…
Arıları ve sinekleri ağzı açık bir şişeye koymuşlar.
Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını d a karanlığa doğru yerleştirmişler.
Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru ilerlemiş .
Ama şişenin tabanı kapalı olduğundan dışarı çıkmayı başaramamışlar.
Bu arada sinekler, şişenin ağzına doğru doluşmuşlar ve dışarı çıkıp karanlıkta kaybolmuşlar.
Karanlık tarafta bulunan şişenin açık ağzına doğru tek bir arı bile gitmemiş.
Camın önünde ışığa doğru çabalamaya devam etmişler.
İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor.
Ancak daha derinlemesine düşününce;
Karşımıza anıt gibi dikilen bir yaşam tarzı ortaya çıkıyor.
A. Einstein e göre arılar olmazsa, insan yaşamı 4 yıl sonra son bulur.
Arılar nerede, hangi çiçek ile besleneceğini bilen, yüzlerce kovan arasında kendi kovanını bulabilen, ve o kovanın yüzlerce peteği arasından kendininkine yumurtlamayı hiç şaşırmadan uygulayabilen bir canlıdır.
Ve bu olağanüstü canlı nasıl olur da şişenin ağzını bulup çıkamaz değil mi?
HERKES DEĞERLİDİR – Seyfettin KARAMIZRAK
HERKES DEĞERLİDİR - Seyfettin KARAMIZRAK
Uzun yıllar “üstün zekâlı” denildiğinde; IQ testinde yüksek puan alan, “mantıksal - matematiksel zekâ” sı yüksek bireyler akla geldi hep.
Zekâ ölçümü için Binet'in geliştirdiği, Stanford-Binet ve WAIS-R testleri kullanılmaktadır. Ancak, zekânın ne olduğunun tanımında eksikliklerin olduğunu yine ilgililer ifade etmektedirler.
Bu ekole göre, “üstün zekâlı” sayılan bireylerin birçoğunun, müzik, sosyal vb. diğer zekâ türlerinde aynı yüksek performansı gösteremedikleri bir gerçektir.
Boğaziçi, Bilkent gibi tanınmış üniversitelerin “sayısal” ağırlıklı bölümlerinden mezun olan kişilerin, yöneticiliklerde beklenen başarıyı sağlayamadıkları, bunun nedeninin de, fazla sosyal olamadıkları, personeli motive edemedikleri, iş doyumunu gerçekleştiremedikleri gözlemlenmektedir.
Artık yönetici almak isteyen ünlü şirketler, aradıkları koşullar arasında, sosyal ve diğer zekâ türlerinin de bulunmasını istemektedirler.
İzmit için düşünen adam – İsmet ÇİĞİT
İzmit için düşünen adam – İsmet ÇİĞİT
Bana göre dünyanın en güzel şehri olan şu İzmit’te artık bu kenti, geleceğini düşünen, bu kent için fikir ve proje üretmeye çalışan insan sayısı, bir elin parmaklarının sayısını bulmaz..
Ama İzmit’i ve geleceğini düşünen, proje üretmeye çalışan insanların tamamen bittiğini söylemek de yanlış olacaktır.
Dr.Halil İbrahim Kahraman’ı tanır mısınız?
Ben, çok uzun yıllardan beri tanırım…
Kronik hastalıklarım nedeniyle belli aralıklarla tıbbi tahlillere ihtiyaç duyan biri olduğum için, geçmişte Soydan İş Merkezi’ndeki Tıbbi Tahlil Laboratuvarında, son yıllarda da Cihan Hastanesi’ndeki laboratuvarda pek çok kez şırıngayla kanımı almıştır…
Kan grubumu ilk belirleyen kişi de, kanımdaki şeker oranının yüksekliğini yüzüme ilk vuran kişi de Dr. Kahraman olmuştur.
Dr. Halil İbrahim Kahraman ile böyle başlayan dostluğumuz, karşılıklı güven ve sevgiyle ilerlemiştir.
Ben O’nun hastası, O benim okurum olarak gelişen ilişkimizde zaman zaman karşılıklı uzun sohbetler için fırsatlar ortaya çıkmıştır.
ENERJİDE BİR ÜLKEYE BAĞIMLI OLMAK – Ruhittin SÖNMEZ
ENERJİDE BİR ÜLKEYE BAĞIMLI OLMAK – Ruhittin SÖNMEZ
Başta Almanya olmak üzere Avrupa devletleri Rusya- Ukrayna savaşında ABD’nin başını çektiği cephede yer alıyor. Rusya’ya ciddi ambargo tedbirleri uyguluyorlar. Buna karşılık Rusya doğalgaz kartını oynuyor.
Avrupa nükleer ve hidrokarbon yakıtlı enerji tesislerini kapattıktan sonra büyük ölçüde Rus doğalgazına bağımlı halde. Rusya, Avrupa gaz ihtiyacının yüzde 40’ını, petrol ithalatının ise yüzde 26,9’unu tedarik ediyor. Almanya’nın doğalgazda Rusya’ya bağımlılığı daha yüksek, yüzde 55 mertebesinde.
26 Eylül 2022 de çok önemli bir sabotaj oldu. Rusya’dan Almanya’ya (Avrupa’ya) gaz nakli için yapılmış Kuzey Akım 1 ve 2 doğal gaz boru hatlarına yapılan sabotaj savaşın yeni bir cepheye geçtiği anlamına gelebilir.
Bu hatlar üzerinde gerçekleştirilen sabotajla dört ayrı patlama ve sızıntı oldu. Amiral Cem Gürdeniz bu saldırının Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın ABD kaya gazı ve LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) üzerinden enerjide ABD’ye bağlanması için yapılmış olabileceğini iddia ediyor. https://www.veryansintv.com/melez-savas-denizin-altina-indi-anglosakson-cephe-dunyayi-atese-atiyor/
Cem Gürdeniz “kaybeden başta Alman halkı oldu” ve “Almanya artık ABD’nin Yunanistan’dan sonra 52. Eyaleti olmuştur” diyor. “Almanya sırf Amerikan jeopolitik çıkarları ve Amerikan kaya gazı satıcılarına yeni pazar olmak uğruna hem refahından hem geleceğinden feragat ediyor” yorumunu yapıyor.
Acaba bu doğru bir değerlendirme mi?
GENÇLİĞİMİZE’DE AVRUPA TALİP – Abdullah KÖKTÜRK
GENÇLİĞİMİZE’DE AVRUPA TALİP – Abdullah KÖKTÜRK
Hızla yaşlanan nüfusunu gençleştirebilmek için, yıllardır bütün yolları deneyen Avrupa, bu konuda kendi bünyesinde henüz bir çözüm bulabilmiş değil.
Dolayısıyla, istemeye istemeye de olsa, yabancı gençleri bağırlarına basmayı bir çıkış yolu olarak görmeye başladılar.
Avrupa Birliği Komisyonu tarafından hazırlanan bir raporda da, bu gerçeklerde açık açıkta zaten vurgulanıyor. “Yaşlanan nüfusun daha da artacağı ve genç nüfusun da hızla azalacağı” belirtiliyor söz konusu raporda.
Yaşlanan Avrupa ise, özelikle Türk gençlerine güveniyor.
Raporda “Türkiye’nin genç nüfusuna AB’ liğinin ihtiyacı vardır” deniliyor.
Almanya, Fransa ve Hollanda gibi Avrupa Birliği ülkeleri, halen ülkelerinde bulunan yabancı çocuklarına zaten yıllardır sahiplenme ve faydalanma düşünesi ile yaklaşmaktadırlar. Verdikleri eğitimle bunu sağlamaya çalışıyorlar.
Bugün 50 bin Türk gencimiz dışarıda eğitim görmektedir. Bir çoğuda bu ülkelerde kalmakta ve kalmak arzusundadırlar.
Tüm bunların yanında, raporda belirtildiği gibi, 10 yıl içinde peyder pey gençlerimiz Avrupa Birliği ülkelerince istenecektir.
İş ve beyin gücüne ihtiyaç duyan Avrupa Birliği ülkeleri, bu sayıyı sık sık aşarak, daha da çok okumuş, yetenekli ve kaliteli gençlerimizi ülkelerine davet edeceklerdir. Başkacada çıkış yolları yoktur.
OUTLET VE İKİNCİ EL MAĞAZALARI – Ruhittin SÖNMEZ
OUTLET VE İKİNCİ EL MAĞAZALARI - Ruhittin SÖNMEZ
Türkiye’de AVM’ler gelişmeye başladıktan sonra “outlet” diye bir kelimeyle de tanıştık. “Outlet” uygun fiyatlı ürünleri temsil eden bir kavram.
“Outlet mağazalarda” doğrudan fabrika çıkışlı mallar, farklı sezon ürünü, seri sonu veya satıştan sonra iade edilmiş, bazen de defolu ürünler satılıyor. Bu yüzden uygun fiyatlı oluyorlar.
“Outlet ürünler” mağazanın kendi içinde ayrı bir bölümde veya “outlet mağaza” denilen tamamen bu tür ürünlerin satıldığı mağazalarda satılabiliyor.
Türkiye’de eskiden daha çok “kampanya”, “seri sonu fırsatı” “tenzilat” gibi isimlerle anılan indirimli satışlara genelde nispeten alt ve orta gelir grubu rağbet eder. Fakat “outlet center” denilen büyük AVM’ler her gelir grubuna hitap edecek şekilde tasarlanmakta. İstanbul’da üst gelir grubunun yaşadığı semtlerde de kurulan “sosyete pazarlarına” bile rağbet olduğuna göre, buna şaşırmamak gerekiyor.
Outlet mağazalarda veya kampanyalı satışlarda, marka ürünleri normal etiket fiyatının yarısı ve hatta daha azına alma imkânı vardı.
“Vardı” diyorum çünkü son zamanlarda outlet ürünlerdeki indirimlerin göstermelik bir hale geldiği görülüyor.
Gerek kendi gözlemim ve gerekse çevremden edindiğim bilgilere göre “indirimli satışlar, kampanyalar, seri sonu fırsatları” gibi satış türlerini yapanlar artık gerçek bir indirim yapmıyorlar. Hatta bazen önce fiyatları artırıp, bu yeni fiyat üzerinden indirim yapmış gibi etiketlerde oynama yapıyorlar.
Yaşadığım İzmit’te Türkiye’nin ilk “outlet center”lerinden biri bulunmakta. Burada her yıl mevsim sonunda “Ucuzluk Panayırı” kampanyası yapılıyor. Fakat burada da marka ürünlerde gerçek bir ucuzluk yerine Perşembe Pazarında satılanlar kalitesinde ürünlerin satılıyor olması hayal kırıklığı yaratıyor.
Geçen hafta İstanbul’da bulunan ve gerçekten devasa bir “outlet center” olan Viaport’u gezdim.
Buradaki mağazalarda ürünler normal mağaza fiyatlarıyla etiketlenmiş. Yani fiilen indirim yok.
Bunun ekonomik bir açıklaması olmalı.
Geçen yıllara göre en az 2 veya 3 katına çıkmış fiyatlarla, normal mağazalarda alışveriş yapabilenlerin sayısı azaldı. Orta ve dar gelirli kesim hiç olmazsa outlet ürünler almak istese de buna imkân bulamıyor.
Satışlar daraldığı, talep düştüğü için eskisi gibi kaliteli ve çok çeşitli koleksiyonlar üretilmiyor. Giyim kuşam başta olmak üzere hemen her tür üründe çeşitler azalmış durumda. İthal markalarda bu çeşit azalması daha da belirgin.
Sürüm azaldıkça, sabit giderleri karşılamak için fiyat artırmak, talebi ve satışları daha da azaltıyor.
Mağazalar tam bir kısır döngü içinde.
Haliyle normal ürünlerin üretim ve satışı azalınca seri sonu, defolu veya iade de azalıyor. Outlet mağazalarına daha az çeşit geliyor. Onlar da göstermelik indirimlere başvuruyor.
DÜNYA KOŞUYOR BİZ YÜRÜYORUZ – Ruhittin SÖNMEZ
DÜNYA KOŞUYOR BİZ YÜRÜYORUZ - Ruhittin SÖNMEZ
Türkiye’yi değerlendirirken dünya sıralamasındaki yeri üzerinden değerlendirmek gerekir. Yoksa “20 sene önce şu mu vardı? Bakın şimdi şu imkanlar var” gibi anlamsız avunmalar içine gireriz.
Bütün dünyada bilim, teknoloji ve ekonomik gelişmelerin sonucu insan hayatında daha önceki dönemlerde olmayan imkân ve kolaylıklar söz konusu. O halde belli kriterler üzerinden dünya ülkelerini sıralayan araştırma sonuçlarına bakmak gerekir.
Bu anlamda üç tane haberle durumumuzu anlamaya çalışalım:
IMF verilerine göre, ekonomik büyüklük açısından Türkiye, 2021 yılında en büyük 20 ekonomi arasından çıkarak 21. sıraya geriledi.
Türkiye, 2005 ve 2010 yıllarında 17. sırada idi.
2015 yılında bir basamak yükselerek 16. sıraya çıktı.
2020 yılında 20. sıraya geriledi.
2021’de 21. sırada yer aldı.
IMF tahminlerine göre, ekonomik büyüklük açısından Türkiye
2022 ve 2023 yıllarında 23. sıraya düşecek,
2024 ve 2025 de 22. sırada yer alacak.
Türkiye’nin 2015 yılından bu yana hızlı çöküşünün sebeplerini bulup gerekli değişimleri yapmazsak, gidişatımız hiç iyi değil.
Çünkü dünya koşuyor biz yürüyoruz. Hem de mehter takımı gibi iki ileri bir geri yürüyoruz. Tabi ki aradaki fark açılıyor
Küresel Refah Endeksi’nde 2011 yılında 66. sırada olan Türkiye, 2021 yılında 167 ülke içinde 93. sıraya indi! (Euronews)
Bu endekse göre Hollanda 6, Almanya 9, İngiltere 13, ABD 20, Fransa 22, Malezya 42, Yunanistan 43, Bulgaristan 48 ve Türkiye 93. sırada. Yunanistan’ın sırasına gelebilmek için 50 ülkeyi geçmemiz lazım. Türkiye gibi bir ülke için utanç verici bir durum.
Bu endeks hesaplanırken Emniyet, kişisel özgürlük, yönetim, sosyal sermaye, yatırım ortamı, girişimcilik şartları, pazara erişim ve altyapı, ekonomik kalite, yaşam koşulları, sağlık, eğitim ve doğal çevre gibi 12 temel alanda 300 gösterge analiz ediliyor.
Görünen o ki Türkiye refah yarışında son 10 yılda çok geriledi. Ve her geçen yıl daha da gerilerde kalıyor
Uluslararası Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 2011 yılında 54. sırada olan Türkiye bugün 96. sıraya indi. (25 Ocak 2022)
Türkiye’nin ekonomik göstergelerde gerilemesinin temel sebeplerinden birinin “yolsuzluk” olduğu çok açık değil mi?
Temmuz ayının son günleri. – Fatih KISAPARMAK
"Elçibey'in selamı ile geldiniz, adıyla aradınız.
Onun selamı ile gelenin ben ayağına gelirim."
Temmuz ayının son günleri.
İstanbul'da dayanılmaz bir sıcaklık var.
Evimin misafir odasında Fatih Kısaparmak'la Elçibey sohbetindeyiz.
Sorularıma büyük bir tevazu içinde cevap veriyor.
Gözleriyle uzaklarda bir şeyler arayarak, zaman zaman dalarak, utanarak, duygulanarak anlatıyor.
- Sizin, Elçibey'le, önemli bir karşılaşmanız, kucaklaşmanız oldu.
- Evet. Öyle...
- Onunla ilk defa nerede karşılaştınız?
- Ankara'da; Ankara Hastahanesi'nde.
BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE – Bekir EROĞLU
BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE - Bekir EROĞLU
Değerli okurlar,
"Beyaz Zambaklar Ülkesinde", kurgusal bir romandan daha çok ders verir nitelikte bir kitap...
Okuduğunuzda insanı sorgulatan ve okudukça ülkemizi, kendimizi, yaşayışımızı sorgulatan bir eser. Ayrıca ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün okulların müfredatında okutulmasını istediği bir kitap olması bakımından da önemlidir.
Çok etkilenerek, ders alarak okudum.
Beyaz Zambaklar Ülkesi bataklıklar ve kayalıklar ülkesi olarak adlandırılan 2 milyon nüfuslu Finlandiya’nın tüm halkın aydınından, köylüsüne, subayından, memuruna, din adamlarından, öğretmenlerine kadar herkesin birleşerek ülkeyi kalkındırmalarını anlatıyor.
"Güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler." – Mehmet Şükrü BAŞ
"Güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler." - Mehmet Şükrü BAŞ
2005 yılı şubat ayı.
Her ne kadar soğuğun ana vatanı Erzurum, ikamet yeri Sivas olsada Konya’nın ayazını o şiddetli kış günlerini unutmamak gerekir.
İşte Şubat ayının böylesine soğuk ve yağışlı bir günüydü.
Kızım Konya Milli Eğitim Müdürlüğünde öğretmenlik kur’asını çekti. Çektiği yer Doğanhisar ilçesine bağlı DEŞTİĞİN beldesi idi.
O güne kadar hiç duymamıştık bu ismi. İşte bu yer kızımın öğretmenlik mesleğine başlayacağı ilk yerdi.
Sonradan öğrendik ki belde iken mahalleye dönüştürülen Deştiğin 1495 rakımlı, tahmini 1500 nüfuslu, 19 Mayıs bayramında şiddetli bir kar yağışı nedeniyle törenlerin iptal edildiği bir yerdi.
Mevlid Kandili – Fahri SAĞLIK / Emekli Müftü
Mevlid Kandili – Fahri SAĞLIK / Emekli Müftü
7 Ekim Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece Yüce Rabbimizin âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’in mevlidi şerifini inşallah idrak edeceğiz. O, Yüce Allah’ın insanlığa gönderdiği son peygamber ve bütün insanlığın rehberidir. Onun gelişiyle insanlık başta inanç ve ahlaki yozlaşmalar konularında bireysel ve toplumsal düzeyde pek çok değişim ve gelişime şahit olmuştur.
Mevlid Kandili, insanı insan yapan bütün güzelliklerin odaklandığı bir şahsiyet olan rahmet elçisi Hz. Peygamberin doğumunu kutladığımız, onun bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatan insanlık ve merhametini, insaf ve adaletini, sabır ve metanetini, kerem ve cömertliğini, kısaca insanlığa sunduğu değerleri anlayıp hayatımızı onun yüce ahlâkıyla güzelleştireceğimiz bir tazelenme mevsimidir.
Kandiller; öze dönüşün, Yüce Yaratanımıza yürekten yakarış ve yönelişin, günahlarla kirlenmeye yüz tutmuş gönüllerimizi arındırmanın, geçici olanla kalıcı olanı fark etmenin, kalp gözümüzü açıp gönül dünyamızı temizlemenin fırsatı olan, nefsin yanıltıcı arzu ve isteklerinden uzaklaşmanın imkânlarını sunan kutlu zaman dilimleridir.