KAR KÜLTÜR(süzlüğ)Ü – Adem ARI
KAR KÜLTÜR(süzlüğ)Ü - Adem ARI
Günlerdir, aylardır hatta yıllardır beklediğimiz özlediğimiz kar geldi. Her mevsim gençleşen doğa beyaz gelinliğini giyindi. Toprak beyaz yorganına büründü. Yüzlere ışıltı, gönüllere ferahlık geldi.
Bir haftadır karın sevinci ile yaşadık. Kar topu oynadık, karda yattık, yuvarlandık, kaydık. Tabii kayan sadece eğlence için bizler olmadık. Araçlarımız kaydı; kazalar oldu. İşe gidenimiz evinin önünde kaydı, sokakta kaydı; yaralandık.
Kar, bir doğa olayı. Kültür, bir milletin kendine özgü nesillere aktardığı maddi manevi birikimler.
Kar kültürü; Bir milletin özelde karla ilgili oluşturduğu tutum, inanç ve alışkanlıklar.
Millet olarak kar ile ilgili büyük bir kültür oluşturmuşuz. Ne yani karın da kültürü mü olurmuş. Evet, olur. Kar yağmadan önce “kar duaları”mızla başlayan zengin bir kar kültürümüz var. Bu kültürden aşağıda söz edeceğim ancak bir de “kar kültürsüzlüğü”müz de var. Her kültürün yabancısı, kültürsüzü olduğu gibi kar kültürsüzlerimiz de var.
Nasıl mı? Kar topu oynamayı kar savaşına çevirenler. Güya güzellik olsun veya küçük selam olsun diye trafikteki araçlara kar topu atmayı abartarak araçlara zarar verenler. Önünde karda kaymamak için tedbirli giden aracın arkasından hızla ve selektör yaparak araç sürenler. Kar magandaları, bölünmüş yolda tersten son hızla gidip kendilerince gösteri yapanlar. Evlerinin, dükkanının önünü temizlemeyenler… dahası.
Belediyelerimiz, kurumlarımız önceden tedbir aldı. Günler öncesinden kar araçları, tuz torbaları gerekli noktalara yerleştirildi. Karla mücadelede belediyeleri ve ilgili kurumları kutlamak gerekir.
Halk olarak üzerimize düşeni yapıyor muyuz?
Kar kazaları konusunda sorumluluklarımız nelerdir?
Eğitim kurumlarımız bu konuda ne yapıyor?
Basın-yayın kuruluşları ne yapıyor?
Tek kanallı dönemlerde hemen hemen her gün toplumsal duyarlılığı sağlama ile ilgili yayınlar yapılırdı.
Çok kanallı TV yayıncılığında resmi kanallar üzerine düşeni yapıyor mu?
Halkın vergileri ile yayın yapan kurumlar halkın bilgilendirilmesi ve bilgilendirilmesi konusunda ne yapıyor?
İktidar kurumlarının reklamlarını yaptırmaktan fırsat bulsalar da; ara sıra olağan üstü durumlar için yayın yapsa.
Bunları bugün yazıyorum. Yazıma karın başladığı günlerde başlamıştım. İşte ilk günlerde yazdıklarım:
Köyde iki gündür yağan kar bu gece evimizin saçaklarında sarkıtlar oluşturdu. Doğup büyüdüğüm köy evindeki buz sarkıtları beni çocukluğuma götürdü. Annem; 4 yaşından 7 yaşına kadar din dersi almak için bir saman kağıda basılı elifbamı koltuğumun altına sıkıştırıp evden camiye uğurlarken;
“Evladım; saçak diplerinden yürüme. Yolun ortasından-ortasından yürü” derdi. Evimizin hemen dibinde Ömer dedenin samanlığı, yolun karşısında muhtar amcanın evi vardı. Arnavut kaldırımlı sokağımızın duvar diplerine yaya yürüyüşleri için o günün şartlarında büyükçe taşlar konurdu.
“Türkler yolun ortasından yürüyor” eleştirisinin arka planında bu var.
Geleneksel kültürümüzün son demlerine yetişebildiğim o yılları hep özlemle anarım. Pancar, elma, üzüm pekmezimiz olurdu. Komşularla birlikte pekmez kaynatırken; kışın karda yapacağımız “kar helvası”nı konuşurduk. Kar helvasına başka yerlerde “karsambaç” derlermiş, ne güzel Türkçe.
En son kar helvasını 8 yıl önce yedim. Kartalkaya yolu üzerinde Sarıalan köyünde bir evde iki gece konaklamıştık. İzmit’e dönüşümde ilkokuldan arkadaşım Havva; “Adem, dönerken kar getir kar helvası yaparız” demişti. Getirmiş ve ailelerimizle birlikte yemiştik. Ahh Kartalkaya.
Ne güzel kar kültürümüz var.
Divan edebiyatımızda kış için özel bir tür oluşmuş; Şitaiyyeler
Bunlar içinde konusu doğrudan kar olan Berfiyyeler var. Nedim’den bir örnek verelim:
“Başında kar saçağı sarık arkada sâde
Nice gezer bu soğuklarda bilmezem ar’ar”
Efsanelerimiz var; Sivas’ta, “Kar İle Pırçalık Efsanesi”.
Kar hikayelerimiz var; çocuklarımız için. “KAR” romanımız var. “Dünyada en fazla dile çevrilmiş roman”
Türkülerimiz hiç kardan söz etmez mi?
“Kar yağar kar üstüne”
“Kar tanesi”
“Pencereden kar geliyor”
Türk Müslümanlığının şaheseri Mevlid’de;
“Kardan ak idi ve hem soğuk idi…” diyor Süleyman Çelebi.
Evet değerli okuyucular; benden bu kadar, bir kar tanesi. Gerisini siz araştırın.
(Değerli okuyucularım; Geçen haftaki yazımı bitirirken bu haftaki yazımın “Halkapınar Şehitliği” olacağını yazmıştım. Gümdemin kar olması üzerine bu yazıyı yazdım.)
https://www.yenikocaeli.com/yazar/adem-ari/kar-kultur(suzlug)u/184037.html