Türklüğü Solumak Fırsatı / Can PULAK -55
Türklüğü Solumak Fırsatı – Can PULAK / info@antalyabugun.com
Avrupa’ya, Amerika’ya, Avustralya ve Yeni Zelanda’ya gider, dünyayı defalarca dolaşırız da, burnumuzun dibindeki Ecdad-ı fatihan bölgesini görmezden geliriz. Kosova’ya gittiniz mi hiç? Gitmediyseniz gerçek Türk’lüğü ve bozulmamış Müslümanlığı yaşamak için mutlaka gidiniz.
Ali Şen olmasaydı, belki yıllarca farkedemeyecek, aklımıza bile getirmeyecektik 500 yıldan fazla hükmettiğimiz coğrafyayı. Sevdiği dostlarından oluşan 20 kişilik grubu uçakla memleketi Kosova’ya getiren, gezdiren ve ağırlayan Ali Şen, ülkemizde hasret kaldığımız dostluğu, kardeşliği ve gerçek sevgiyi de yaşattı bizlere.
Önce Kosova’yı, Başkent Priştine’yi ve bir tablo kadar güzel yemyeşil Priznen’i anlatmalıyım sizlere… İstanbul’dan uçakla 1,5 saatte iniyorsunuz Priştine’ye. Burası süratle gelişen ve yabancı yatırımların hızla arttığı bir kent. Düzenli ve bakımlı yollarla 50 dakikada ise, Priznen’e ulaşıyorsunuz. Ülkenin etrafı dağlarla çevrili ama Kosova verimli bir ovanın üzerine oturmuş.
17 yaşındaki çılgın! / Rahmi TURAN -54
17 yaşındaki çılgın! - Rahmi TURAN
Yıl 1956… Günlerden 25 Mayıs Cuma…
Yugoslavya o günlerde komünist rejimin ağır baskısı altında eziliyor.
“Ozna” adlı gizli servis, rejim karşıtı olduğunu düşündüğü kişileri ya yok ediyor, ya da zindana atıyor… Hapsedilenler bir daha güneş yüzü göremiyorlar!
Türkler için hayat şartları işkenceden farksız… Korku içindeki insanlar, ertesi güne sağ çıkıp çıkamayacaklarından emin değiller…
25 Mayıs, Devlet Başkanı Tito’nun doğum günü. Türk ve Arnavutların yaşadığı Kosova’nın Prizren kentinde, o gün şehri dehşete düşüren bir olay yaşanıyor!
Ekin İti Gibi… / Prof.Dr. Selahattin ÖZYURT
Ekin İti Gibi... / Prof.Dr. Selahattin ÖZYURT
"Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme! Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve boyca da dağlara erişemezsin.” (İsra/37)
"Hem insanlara karşı avurdunu şişirme (kibirlenme) ve yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Allah, övünen ve kuruntu edenlerin hiçbirini sevmez.” (Lokman/18)
SORUNLARIMIZA ULUSAL ÇÖZÜMLER ÜRETELİM –28 / Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
SORUNLARIMIZA ULUSAL ÇÖZÜMLER ÜRETELİM –28 / Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
"Milli benliğini yitirmiş uluslar, başka milletlerin avıdır." Mustafa Kemal ATATÜRK
12 ülke, Akdenizde güç gösterisi yapıyor (9.12.2015-Milliyet)
Şehir, mimari, sosyal hayat – Dr. Aziz ALEMDAR
Şehir, mimari, sosyal hayat – Dr. Aziz ALEMDAR
Mescid‐i nebevi de temelleri atılan, İslam tasavvuru, şehir devleti ve toplum yapılanması, zaman ve sayının artması ile büyüyerek, sıfırdan Bağdat’ı kurarak günümüze kadar geldi. Bu medeniyet birikimimizin artık gökdelenlere evrildiğini görüyoruz.
Dallas dizisini seyrederken her 5 dakikada bir kentin havadan hızlı turunu müşahede ettiğimizden midir? Öyle derin bir hayranlık ve istek ile hatta kıskançlıkla baktığımızdan mıdır? Bilmem….
3 bin yılı aşan tarihi ile 3 büyük medeniyete baş﴾kent﴿ lik yapan İstanbul’da gökdelenler, hem de akıllılarından, yükseldiğinde toplumca sevinmiştik…
Evet başarmıştık. Bizde muasır medeniyet seviyesine çıkıyorduk işte. Konvertibiliteyi, alternatifi biliyorduk ya…. gerisi çocuk oyuncağı.
Hatta K‐D‐V yi de hesaplıyorduk kafadan, makine yardımı almadan.
Ülkemizin mezralarında bile ”alouuu” diyebiliyorduk.
BÜYÜCÜNÜN ÇIRAĞI – Ahmet ALTAN
BÜYÜCÜNÜN ÇIRAĞI - Ahmet ALTAN
16 Şubat 2016 Salı 21:45
Devletlerin tarihinde çok korkunç, çok kanlı, dehşet verici sahneler boldur, neredeyse her devletin tarihinde vardır bunlar ama insanda sanki derisinin üzerinde salyangoz yürüyormuş duygusu uyandıran kaygan sahnelere çok da fazla rastlanmaz.
Benim için böyle sahnelerin en tipik örneği Enver Paşa’dır.
Sadrazam Said Halim Paşa’nın yalısındaki kabine toplantısına biraz geç gelen Enver, yüzünde gülücüklerle hükümet üyelerine aynen şöyle der:
“Bir çocuğunuz oldu beyler.”
Osmanlı kabinesi, tarihin en büyük imparatorluklarından birinin “cihan savaşına” katıldığını bu sözlerle öğrenir.
Almanlarla anlaşan Enver tek başına imparatorluğu savaşa sokmuş, “müjdeyi” de hükümet üyelerine bu garip sözlerle vermiştir.
Enver Paşa’nın savaşa girdikleri için böylesine sevinçli olmasının birçok nedeni olabilir ama en önemlisi, her istediklerinde devletin yönetimini ele geçirebilen ama devleti asla yönetemeyen İttihatçıların her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdıktan sonra “çıkış” yolu olarak sadece savaşı görmeleridir.
O “çıkışın” nereye çıktığını biliyoruz.
Milyonlarca insan öldü, imparatorluk paramparça oldu, o “müjdeyi” veren Enver Paşa binlerce kilometre uzaktaki bir tepenin eteğinde vurulup, “şehitlik” geleneğince kanlı elbiseleriyle gömüldü.
Bugünkü yöneticilerin, Suriye ve YPG ile ilgili açıklamalarını okudukça aklıma Enver’in “müjdesi” geliyor, “bir çocuğunuz oldu beyler,” hamasi palavraların arkasına saklanmaya çalışan sevinç, İttihatçıların sevincine çok benziyor.
Bakış açınızı değiştirin – Hasan Eren ULU
Bakış açınızı değiştirin - Hasan Eren ULU
Habertürk’ten Murat Bardakçı hafta sonu yayımlanan yazısında dil devrimi denilen “Öz Türkçe” ya da sâdeleştirme hevesine değindikten sonra “Resmen var olmayan ama hâlâ devam eden ve devam ettikçe de Türkçeyi daha berbat ve takır-tukur hâle getiren dil devriminden ileride uzun uzun bahsedeceği” sözünü vererek yazısını noktalamış.
Bardakçı’nın yazısını okuyunca tüylerim diken diken oldu; kaybedilen değerimizin yalnızca Türkçe ile sınırlı olup olmadığını düşünmeye başladım…
Doğrusu 20. yüzyıl Türk kültüründe büyük bir kırılmanın yaşandığı çağ olarak târihe geçti. Bir yandan “medeniyet kulvarı değişikliği” yapılarak asrî hayat tarzı Türk insanına sunuldu diğer yandan “estetik değer yargılarımız” her nasılsa toprağa gömüldü…
Özellikle şehircilik ve mîmârî kültür bakımından sınıfta kaldığımızı söylememe gerek var mı acaba? Teknolojinin ilerlemesi ile daha fazla tüketme hedefine odaklandığımızı kim inkâr edebilir ki? Şehirlerimizin görünen yüzü ortada… Modern mîmârî, gönlünüze ferahlık veriyor mu? Kaç âbidevî yapı göz zevkinizi okşuyor?
TÜRK-YUNAN NÜFUS MÜBADELESİ (30 OCAK 1923) – Süheyl ÇOBANOĞLU
TÜRK-YUNAN NÜFUS MÜBADELESİ (30 OCAK 1923) - Süheyl ÇOBANOĞLU / RUBASAM - Rumeli Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi
GÜNEYDOĞUDA NELER OLUYOR? – Dede Ersel AKSU
GÜNEYDOĞUDA NELER OLUYOR? - Dede Ersel AKSU
ÇÖZÜM SÜRECİ İLE BAŞLAYAN ÇÖZÜMSÜZLÜK
Aylardır gözümüz kulağımız Güneydoğu’da. Aynı ülke içinde, savaşa girmiş iki ülke gibiyiz.
SÖZ, MUHABBET ÜSTÜNE!.. / Yrd. Doç. Dr. ABDULKADİR ERKAL
SÖZ, MUHABBET ÜSTÜNE!.. / Yrd. Doç. Dr. ABDULKADİR ERKAL abdulkadirerkal@gmail.com
Günümüzde kullandığımız öyle kelimeler vardır ki, bunlar asli anlamlarını yitirerek değişik anlamlarda kullanılmaya başlanmıştır. ‘Muhabbet’ kelimesi de bunlardan biridir.
Günlük konuşma dilinde muhabbet; ‘sohbet, dostça konuşma ve yarenlik’ gibi anlamlarda kullanılmaktadır.
Arapça ‘h, b, b’ kökünden türemiş olan muhabbet aslında ‘sevgi ve aşk’ anlamına gelmektedir.
Tasavvufi literatürde ise; her şeyini sevdiğine vermek, bağışlamaktır.
Zira muhabbet, yaradılışın yaratılmışlar arasındaki cazibenin temeli olması bakımından tasavvufun temel terimlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
İran sinemasını Batı üzerinden tanınıyor.. – Dr. Abdolhossein Laleh(İran Sanat Akademisi öğretim üyesi)
Abdoolhossein LALEH, مصاحبه یئنی شفق با عبدالحسین لاله و مجتبی راعی (سینمای ایران)
İran sinemasını Batı üzerinden tanıyoruz.
Modern İran Sinemasında İran Edebiyatının İzleri'nin peşine düşen Abdolhossein Laleh İran’da Türk sineması hakkında 7 belgesel çeken bir isim. Hem İran hem de Türk sinemasını yakından takip eden Laleh, Türk seyircisinin İran Sinemasını Batı üzerinden tanıdığını dile getiriyor ve iki kültürün ortak yönlerine dikkat çekiyor.
İran Sanat Akademisi öğretim üyesi Dr. Abdolhossein Laleh ile Modern İran Sinemasında İran Edebiyatının İzleri adlı kitabının rehberliğinde sinema-edebiyat ilişkisini ve kendi hikayesini konuştuk. Söyleşi esnasında Laleh'e eşlik eden ünlü İranlı yönetmen Mücteba Raî'ye de dostu Mecid Mecidî'nin son filmi Allah'ın Elçisi: Hz. Muhammed hakkındaki kanaatlerini sormayı ihmal etmedik.
Vecdi Gönül’den Kocaeli Aydınlar Ocağı’na övgü – Tanzer ÜNAL
Vecdi Gönül’den Kocaeli Aydınlar Ocağı’na övgü – Tanzer ÜNAL
Geçen hafta cuma günü…
Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın akşam toplantısı var.
Toplantının konuşmacı konuğu Yaşar Yakış, eşi ile birlikte Ankara’dan yola çıkmış İzmit’e gelmek üzeredir.
Telefonu çalar, arayan Vecdi Gönül’dür.
Kocaeli eski valisi ve Kocaeli eski milletvekili…
Eski Milli Savunma Bakanı…
Yaşar Yakış ile Vecdi Gönül, üniversite arkadaşlarıdır.
Yıllardır devam eden dostlukları vardır.
Vecdi Bey, “Neredesin, akşam beraber olalım” der.
Yaşar Bey’in cevabı, “Şu anda yoldayım, senin memleketin İzmit’e yaklaşıyorum, akşam Aydınlar Ocağı’nda konferansım var…”olur.
Vecdi Gönül, telefon konuşmasını şöyle sonlandırır:
“Aydınlar Ocağı’nın yöneticilerine ve tüm mensuplarına selam ve saygılarımı ilet. Çok değerli bir dernek, çok güzel çalışmalar yapıyorlar. Ankara’ya dönünce konuşuruz.”
***
Yaşar Yakış, Vecdi Gönül’ün selam ve saygılarını konferansının başında aktardı, salonda bulunanlar Vecdi Gönül ismini duymaktan mutlu oldular.
AKP’den atılmak üzere olan Yaşar Yakış’ı dinlerken – M. Tanzer ÜNAL
AKP’den atılmak üzere olan Yaşar Yakış’ı dinlerken - M. Tanzer Ünal
Yaşar Yakış…
Emekli büyükelçi…
AKP’nin kurucu üyesi…
AKP’nin kuruluş dilekçesini ilgili makama sunan kişi…
AKP hükümetlerinin ilk dışişleri bakanı…
Yaşar Yakış’ı önce akşam Aydınlar Ocağı’nın düzenlediği konferansta dinleme fırsatım oldu.
***
LAF AĞIZDAN BİR KEZ ÇIKAR – Tarık TOROS
LAF AĞIZDAN BİR KEZ ÇIKAR - Tarık TOROS
Cumhurbaşkanı’nın iki tür konuşması var: Prompter’lı ve prompter’sız.
Prompter şu:
Konuşma metni sisteme yükleniyor, kürsünün önüne sağa ve sola yerleştirilen iki cam ekrandan yazılar akıyor, kürsüdeki kişi de sanki topluluğa bakıyormuş gibi, camlardan akan yazıyı “ezberden konuşuyormuş” gibi okuyor.
**
Cumhurbaşkanı’nın prompter’lı konuşmalarında sıkıntı olmuyor.
Problem, spontan konuşmalarda yaşanıyor.
Çok tartışılan…
“Üniter devlette başkanlık sistemi yoktur diye bir şey yok. Hitler Almanyası’na baktığınızda bunu görürsünüz” açıklamasını Suudi Arabistan dönüşü yaptı.
Arabistan’a giderken de “Selahattin Demirtaş’ın halen milletvekili yemini etmediğini” söylemiş, yanındaki damadı düzeltmişti.
**
PKK KÜRT KÖKENLİ VATANDAŞLARA DA İHANET ETMEKTEDİR. – Av. Halit MORALIOĞLU
PKK KÜRT KÖKENLİ VATANDAŞLARA DA İHANET ETMEKTEDİR. – Av. Halit MORALIOĞLU
Artık olayları biraz yakından takip eden herkes, PKK’ nın Türk Milletine ve bu Milletin ayrılmaz parçası olan Kürt kökenli vatandaşlara ihanet ettiğini görmektedir. Son zamanlarda Bölgede meydana gelen olaylara bir göz atalım:
- Olaylar tırmandırılarak onbinlerce esnafa kepenk kapattırılması,
- Binlerce vatandaşın evlerinden başka yerlere gitmelerine/ göç etmelerine sebebiyet verilmesi,
- Diyarbakır’ da okul yakılması,
- Onlarca okulun kapanmasına sebebiyet vererek yüzbinden fazla öğrencinin eğitim ve öğretimden mahrum bırakılması,
- İçinde çocukların yanarak ölmekten son anda kurtuldukları Siirt Halk Kütüphanesi’ nin yakılması,
- Mardin Dargeçit’ te sivil vatandaşların evinin taranması, iki sivil vatandaşımızın hayatlarını kaybetmeleri,
- Cizre’ de beş yaşında bir çocuğun ölümüne sebep olması,
- İstanbul’ da içinde sivil vatandaşların olduğu Halk otobüsünün kundaklanması,
- Gaziantep Şehitkamil'de Karacaoğlan Camii'ni, Bitlis'te Kültür Camii'ni, Şırnak'ta Merkez Külliye Camii'ni, Diyarbakır'da 500 yıllık Fatihpaşa (Kurşunlu) Camii'ni yakması, Mardin'in Nusaybin'de bir camiye roket atarlı saldırı düzenlenmesi,
- 22/12/2015 günü idrak ettiğimiz Mevlid Kandili akşamı Anadolu’ nun en eski camisi kabul edilen ve 1.000 seneden fazla bir süredir ezan okunan, namaz kılınan Diyarbakır Ulu Cami’ de okunacak mevlidin engellenmesi, daha da acısı bu camide Cuma namazına mani olunması.
Zalimini Seç Oyunu – Karaçay AHISKALI
Zalimini Seç Oyunu - Karaçay AHISKALI
Zaman daralıyor an ve an... İnsan, insanlığın sonu olmak için çırpınıyor delice... Herkese yetebilecek olsa da dünya, kibrin kemirgenliğiyle baş edemiyor liderler... Ruhlar, şeytana teslim...
İblise amade ruhlar, küçük kıyameti zorluyor var güçleriyle... Ve kaybedecek olanların isimlerini belirlemekle meşgul olan analistler, zaferin mutlak sahibinden bihaber...
Haksız kazanç için kapışıyor-kapışacak ruhsuzlar...
Milyarlarca insan ölecek hiç için, yok yere, yapılacak savaşa inanmadığı halde...
Vahşette bir, gayede ayrı ittifaklara tanık oluyor - olacak dünya...
Hısmını seçerek, hasmını belirliyor -belirleyecek ülkeler...
"Zalimini Seç Oyunu"nda kazanamayacak hiçbir devlet...
Yağma öncesi sessizlik hakim her yana... Yakında basılacak o çirkin çığlık... Hurraaa...
İnsansız kalmış koltuklarda, lider diye, mutantların temaşa ettiği bir zaman da olmak... Ne trajedi...
Görülmemiş bir acıya ve karanlığa sürüklenirken insanoğlu, gerçeklerden bihaber insancıklar yarınları için planlar kuruyor... Komik...
Zalim denince aklınıza kim geliyor sizin... O, şu, bu... Ben!, diyecek kadar yiğit kaç kişi kalmıştır acep mavi gezegende... İyi(!) ki varsın bahane...
Nihat Gürer adam gibi adamdır – Cemalettin ÖZTÜRK
Nihat Gürer adam gibi adamdır – Cemalettin ÖZTÜRK
16 Aralık 2015 Çarşamba 05:00
http://www.mansetkocaeli.com/yazar/cemalettin-ozturk/kose-yazisi/nihat-gurer-adam-gibi-adamdir/89187
Adam olmak bir zanaattır.
Sözde kolay gibi gözükebilir ama zordur, sonu yoktur, meşakkatli bir süreçtir.
Farklı bir duruştur.
Erdem sahibi olmaktır. İlkeli, prensipli, öz disiplinli, omurgalı bir yaşam sürmek demektir.
Yaradılış meselesidir.
Sefer Gerektir – Karaçay AHISKALI
Sefer Gerektir - Karaçay AHISKALI
Açların dünyasında, kuvvetin adı sabır
Çilekeşin umudu; bitecek yarın kahır
Azıtmışsa insanoğlu, dünya olmuşsa ahır
Cihana temizlik vakti, gazap gerektir
Nefisperest görmez mazlumu, bir de zalime acır
Derler, gücü yeten yetene, sen etrafını kayır
Hak yolu ne çileli, görmedim böyle bayır
Arınsın diye ruhlar, ateş gerektir
Büyük hesaplaşma Türkiye üzerinden mi olacak… / Özer UĞUR
Büyük hesaplaşma Türkiye üzerinden mi olacak... / Özer UĞUR
3. Dünya Savaşı nükleer bombaların yaygın şekilde kullanılacağı savaşın adı. Kendi aralarında çatışma niyeti taşımıyormuşçasına bulaştıkları Türkiye çevresindeki sorunlar, nükleer devleri atom savaşının eşiğine getirir mi? Rus Jet’inin düşürülmesiyle Türkiye ve Rusya arasında başlayan gerginlik giderek tırmanıyor. Batı ve Rus medyasında eski korkuları hatırlatan yayınlar başladı.