
İNSAN DEĞİLSİNİZ… / Süheyl ÇOBANOĞLU
İNSAN DEĞİLSİNİZ... / Süheyl ÇOBANOĞLU (RUBASAM Bşk.V.)
Her gün bir yerlerden karşımıza çıkan sözde müftü, ilahiyatçı, profesör, kuran kursu öğretmeni, imam, gazeteci, televizyoncu vs. gibi din adına fetva verip insanlıktan nasibini almamış sapıkların, alçaklıkları, terbiyesizlikleri, seviyesizlikleri, ahlaksızlıkları, soysuzlukları, yalancılıkları ve iftiraları artık mide bulandırmanın da ötesine geçti.
Bunların kimlik ve kişilikleri nasıl bir erozyona uğramış ki bu kadar seviyesiz olabiliyorlar anlayabilmek mümkün değil. Sadece son günlerde yaşananlardan birkaçına değinecek olursak;
Yardımcı Doçent ünvanlı herifin teki Atatürk düşmanlığı yapmak adına ne halt yiyeceğini şaşırmış, “1924’te Çanakkale ve Bursa’da camilerin genelev olarak kullanıldığını” iddia edebilecek kadar alçaklaşabiliyor.
Soyu bozuk başka bir kısım ahlaksız da yakın zaman öncesinde Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder ATATÜRK’ün annesine edepsizce iftiralar atmış, hakaretlerde bulunmuştu.
Sevenleri Prof.Dr. Atilla Çetin’i anacak
İlimizin tarih alanında yetiştirdiği en önemli isimlerden birisi olan Kandıralı bir annenin evladı Prof.Dr. Atilla Çetin doğum yıldönümünde sevenleri tarafından anılacak.
Kardeşi Dr. Aylin Çetin, Arşiv ve Tarihçiliğe Adanmış bir ömrün sahibi Prof.Dr. Atilla Çetin'i sevenleri 3 Mart Cumartesi günü saat; 13.30'da İzmit Öğretmenevi'de başlayacak yemekli toplantıya bekliyor.
Kandıra Akademi’de sertifikalar verildi -1
Prof.Dr. Mehmet Bayrak Başkanlığındaki Kocaeli Kandıralılar Derneğinin 25.yılında faaliyete geçen Kandıra Akademide ilk sertifikalar verildi.
TELE EKRAN BAĞIMLILARI MUTLU OLUR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
TELE EKRAN BAĞIMLILARI MUTLU OLUR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Bir kısım yandaş medya bir zamanların komünist SSCB’nin Pravda’sı, ya da “Mısır’ın yarı resmi El Ahram Gazetesi” gibi.
Gazetecilik ilkeleri ve etiği bir yana bırakılmış, birer resmi propaganda aracı haline gelmiş durumdalar.
Hatta bazılarını dinledikçe George Orwell’in 1984 romanında anlattığı hayali ülkede, tele-ekranlardan yapılan propaganda cümleleri aklıma geliyor.
***
Trabzon Tanıtım Gününe katıldık..
24 Şubat 2018 Cumartesi / 22-25 Şubat tarihleri arasında İnterteks Fuar Merkezi’nde Trabzon Tanıtım Günleri tertiplendi. Cumartesi günü Kandıra Akademinin çalışmalarını bitirince Trabzon Tanıtım Gününe; Kocaeli Kandıralılar Derneği Başkanı Prof.Dr. Mehmet Bayrak, Günay Gülcü ve Erdal Baykara ile birlikte katıldık.
Girişte Kandıra Yoğurdu ile karşılaştık ve ikramı büyük bir mutlulukla kabul ettik.
Türk Siyasetinde Liderlik Sultası – Prof.Dr. Harun DEMİRKAYA
Türk Siyasetinde Liderlik Sultası – Prof.Dr. Harun DEMİRKAYA
Türkiye, son yıllarda niteliksiz siyasetçilerin elinde kıvranıp duran bir ülke görünümündedir. Türkiye’de siyaset yedikçe doymayan, sürekli zulüm kusan, dev bir dinazora dönüşmüştür.
“Eğer bir yerde sorun varsa, sorumlusu yönetimdir” ilkesi gereği, son 60-70 yılda maruzu ve mağduru olduğumuz tüm yozlaşmalar, tüm kokuşmalar ve kahırlar, ülke geleceğine yönelik taktik ve stratejik sorunlar, bir biçimde siyaset kurumunun eseridir.
Ülkemizde partiler arasında farkların önemli ölçüde eridiği, seçim meydanlarında söylenenlerin iktidara gelince unutulduğu, seçim ve değerlendirme sürecinde meşruiyet kaygılarının yaşandığı bir siyaset atmosferi egemendir.
Çoğunluk oyu ile iktidar olanlar, realiteye uymayan ve fakat yoksul halk katmanlarının beklentilerine uygun söylemlerle oy almaktadır. Yeni alternatifler çıkamamakta; çıkanların klasik lider sultası nedeniyle önü kesilmektedir. Seçim sonuçları da demokratik iradeyi değil, tepkisel iradeyi yansıtmaktadır. Kaldı ki seçimler sonucunda beliren irade milli irade değil, şu ya da bu saiklerlerle oy kullanmış olan seçmen çoğunluğunun iradesidir. Oysa iktidarların görevi sadece milli iradeyi temsil etmek değil, aynı zamanda ülkeyi hukuk normlarına uygun yönetmek olmalıdır.
ABD ve Türk Diasporası
25 Şubat 2018 Pazar / Erdoğan Aslıyüce Başkanlığındaki Hoca Ahmet Yesevi Vakfının 179.Yesevi Dostları kahvaltısında Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. H. Musa Taşdelen "ABD'deki Türk Diasporasu"nu anlattı.
Dr. Oktay Taşolar hocamız kısa da olsa Hoşgelmiş..
23 Şubat 2018 Cuma / İyi bir Göğüs Uzmanı olan Dr. Oktay Taşolar hocamız bir kahve içimi büromuza uğradı. Sağolsun..
AFRİN ÜZERİNDEN PSİKOLOJİK HAREKÂT – Av. Ruhittin SÖNMEZ
AFRİN ÜZERİNDEN PSİKOLOJİK HAREKÂT – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan Afrin’e yönelik “Zeytin Dalı Harekâtını” bir “savaş” olarak tanımlayarak buradan bir “savaş atmosferi” yaratmaya çalışıyor. Bu atmosferi kamuoyuna yaymak için de her fırsatı kullanıyor.
En önemli devlet meselelerini bile partisinin il kongrelerinde gündeme getiriyor.
Hafta sonunda AKP’nin Kahramanmaraş ve Gaziantep il kongrelerinde konuştu.
· Partililerin ‘Reis bizi Afrin’e götür’ sloganları atmaları üzerine; “Sefer görev emri olanlar göreve hazır olsunlar ama şu anda ihtiyaç yok. Karar verildiği anda yola revan oluruz” dedi.
Oysaki böyle bir ihtiyacın olmadığı ve bu şartlarda olmayacağını hem kendisi ve hem de TSK mevcudu ve harekâta katılanların niteliklerini değerlendiren herkes biliyor.
Ancak bu söze inanan vatandaşlarımız tarafından e-devlet “sefer görev sorgulama hizmeti” yoğun bir ilgi gördü. E-devlet kilitlendi, bu hizmeti veremez hale geldi.
· Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisini izleyenler arasında bulunan ve asker selamı vererek ağlayan, asker kıyafetli küçük bir kız çocuğunu gördükten sonra kürsüye çıkarttı.
Ağlayan çocuğa sarılan Erdoğan, “Türk bayrağı da cebinde… Şehit olursa inşallah, bayrağı da inşallah örtecekler. Her şeye hazır, değil mi?”
Elbette şehitlik kutsal bir kavram ve her Türk gerekirse vatan için şehit olacak bir inanca sahiptir. Ancak gerektiğinde asker ve asker adaylarına gösterilebilecek bir hedefi ve motivasyon cümlelerini küçük bir kız çocuğuna söylemek ne kadar doğrudur?
Bir devlet başkanının küçük bir kız için ölmeyi teşvik edici değil, daha güzel yaşayabileceğine dair umut veren konuşmalar yapması gerekmez mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “çözüm süreci” dediği dönemde teröristlerce şehit edilen Mehmetçiklerin cenaze törenlerinde “şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganlarının atılmasına dahi karşı çıktığını hatırlıyoruz. Hatta bu sloganların söylenmemesi için gerekli önlemleri aldırdığını biliyoruz.
Dahası, bu sebeple Devlet Bahçeli ve Kemal Kılıçdaroğlu’na "Siz kandan besleniyorsunuz, kafatası milliyetçilerisiniz" dediğini de unutmadık.
Ancak “savaş atmosferi” yaratmak şu anki politikalarına daha uygun geliyor.
***************************************
MUHTEŞEM BİR HİKAYE : GÖZ YAŞLARIYLA OKUYACAKSINIZ!!!
Okulun ilk gününde 5. sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı derecede sevdiğini söyledi. Ancak bu imkânsızdı, çünkü ön sırada oturduğu yerde bir yana kaykılmış ismi Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı. Bayan Mediha bir yıl önce Mustafa’yı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemişti. İlave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu. Bu öyle bir noktaya geldi ki, Bayan Mediha onun kâğıtlarını büyük bir kırmızı kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (x ) yapmaktan ve kâğıdın üstüne büyük? F? (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu.
Bayan Mediha’nın okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi gerekiyordu ve Mustafa’nın kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onun hayatını gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı.
Mustafa’nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu ve temiz yapıyor ve çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok eğlenceli?
İkinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
Mustafa mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor, ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evde ki yaşamı mücadele içinde geçiyor.?
Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
Mustafa’nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Mustafa elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve eğer bazı adımlar atılmazsa evde ki yaşamı yakında onu etkileyecek.
Mustafa’nın dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
"Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çok
fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor.