Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

8Ağu/140

CUMHURİYETİN KAVŞAK NOKTASI 10 AĞUSTOS – Dr. Sakin ÖNER

sakin-ner_thumb1CUMHURİYETİN KAVŞAK NOKTASI 10 AĞUSTOS - Dr. Sakin ÖNER

Türkiye 10 Ağustos 2014’te ilk defa halk oyuyla Cumhurbaşkanını seçmeye hazırlanıyor. Bu seçim, sonuçları itibariyle 91. Yılını idrak eden Türkiye Cumhuriyeti’nin kader seçimidir. Çünkü bu seçim sonucunda; ya iktidara geldiği günden beri Cumhuriyet’in kurucuları ve onların Türk milletine kazandırdıkları değerlerle savaşan, ülkeyi bölünme noktasına getiren ve artık tek şahıs diktatörlüğüne yönelen bir zihniyet başarılı olacak, ya da iyice yozlaştırılan parlamenter sistemi, bozulan kurumlar arası uyumu, kuvvetler ayrılığı prensibini, yok olan hukukun üstünlüğünü yeniden rayına oturtacak bir zihniyet başarılı olacak.

Türkiye Cumhuriyeti’nin son on iki yılına egemen olan siyasi iktidarın “kontrolsüz güç” haline gelen lideri, “Yeni Türkiye” söylemi ardında resmen Türkiye’nin geçmişinden intikam almaya hazırlanıyor. Ona göre “Eski Türkiye”, saltanata ve hilafete son vermiş, laikliği kabuk ederek dinden uzaklaşmış, tekkeleri kapatarak tarikatların gelişmesini önlemiş, dindarlara baskı yaparak dini hayatı engellemiş, üniter yapıda bir millî bir devlet kurarak, bizi İslam ümmetinden koparmış, çağdaş hayat tarzını benimseyerek insanımızı dinî hayat tarzından uzaklaştırmış din düşmanı bir Türkiye’dir. Onun için bu Türkiye bütün kurumlarıyla değiştirilmeli, Osmanlı yeniden hayata geçirilmelidir.

RTE’nin “Yeni Türkiye”si, aslında bir bakıma eskinin ihyasıdır. Önce Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile “Neo-osmanlıcılık” politikasını hayata geçirmeye çalıştı, yüzüne gözüne bulaştırdı. İslam dünyasında ve eski Osmanlı coğrafyasında bir tane dostumuz kalmadı. Ne yurtta sulh, ne de cihanda sulh kaldı. Yurt içinde her gün halkımızın 36 etnik gruptan oluştuğunu söyleyerek alt kimlikleri kaşıyan RTE, Türk üst kimliğini yozlaştırdı, Türk milliyetçiliğini ayakları altına aldığını açıkladı. Milleti dilim dilim böldü, ülkeyi kutuplaştırdı. Kendisini destekleyenlerin dışındaki bütün vatandaşlarımızı “öteki”leştirdi. Çocuklarımızın ve gençlerimizin millî duygularını pekiştiren “Andımız”ın okunmasına son verildi, millî bayramlar etkisizleştirildi, Atatürk köşeleri kaldırıldı. Birçok kurumdan “TC” ibaresi kaldırıldı, Atatürk’ün milliyetçilik anlayışını ifade eden “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözü birçok yerden silindi. Türk bayrağı bu dönemdeki kadar tahkir edilmedi.

Bütün ideojiler ve siyasi hareketler, ideallerini hayata geçirebilmek için ciddi bir insan kaynağı oluşturmak isterler. Bunun için öncelikle eğitimi istedikleri gibi yönlendirmeye ağırlık verirler. RTE de 4+4+4 diye özetlenen kesintili eğitim sistemi ile bunu yapmak istemektedir. Kendisinin de okuduğu İmam-Hatip Ortaokulu ve Lisesini model okul olarak tüm eğitimin odağına oturtmuş, bütün okulları “İmam-Hatipleştirme” sürecini başlatmıştır. “Dindar nesil yetiştirme projesi” olarak takdim edilen 4+4+4 sistemi aslında bir “Parti militanı” ve ileride “Parti kadroları” yetiştirme projesidir. Biz dinimizin en iyi şekilde öğrenilmesi ve yaşanılmasından yanayız ve İmam-Hatip okullarına karşı değiliz. Ama burada amaç, samimi dindar yetiştirmek değil, biat kültürü ile yetişmiş parti militanlarını kendi amaçları doğrultusunda istendiği şekilde kullanmaktır. 2023 Vizyonu, işte bu doğrultuda yetiştirilen gençlerin liselerden ilk mezun olacakları tarihtir. Ama 2023 bile RTE’yi kesmemekte, bu vizyon 2053’e, hatta 2073’e kadar uzanmaktadır.

Biraz da dış politikada meydana gelen gelişmeleri gözden geçirelim. 1 Mart Tezkeresini Meclisten geçiremeyen Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanı RTE, ABD’ye çok mahcup oldu. Türk ordusunu yanıbaşında göremeyen ABD, ilk faturayı Irak’ta özel görevli olarak bulunan 11 askerimizin başına çuval geçirterek ilk intikamını aldı. Irak’ta 1 milyondan fazla Müslümanın kanının dökülmesini ve ülkenin üçe bölünmesini sağlayan ABD, Kuzey Irak’ta oluşan Barzani’nin Kürt özerk bölgesinin imarı ve bir miktar petrolü karşılığında jandarmalık görevini Türkiye’ye verdi. Kuzey Afrika’daki Müslüman ülkelerde Batı’nın estirdiği ve on binlerce Müslümanın kanının aktığı “Arap Baharı”nda Nato ve ABD’nin yanında yer aldık. Suriye’de kendi tuzağımıza düştük. Esad’ı bitirelim derken radikal İslamcı terör örgütlerini destekledik. Orada da on binlerce Müslümanın kanı döküldü, ülke birkaç parçaya bölündü. Suriye ile savaşın eşiğine geldik. Sınırlarımızda artık Esad değil, IŞİD ve PKK uzantısı PYD yer alıyor. Ayrıca bu dönemde hiçbir altyapı çalışması yapılmadan 1 milyonun üzerinde Suriyeli sığınmacıya yurdumuzu açtık. IŞİD, Musul Başkonsolosumuzu ve 49 kişilik ekibini esir alarak iki buçuk aydır elinde tutuyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti 91 yılda böyle bir itibar kaybına uğramadı.

Duble yol, köprü ve hava alanı yapımı, sağlık hizmetleri, TOKİ ve fakir fukaraya yapılan sosyal yardımlarla övünen RTE, en büyük tahribatı millî birlik ve beraberliğimizi bozarak, “Çözüm süreci” ile üniter yapımızı bölünme noktasına getirerek yaptı. Bu yapılan tahribat, maddi planda yapılan bütün olumlu gelişmeleri fazlasıyla önemsiz hale getirmektedir. Ayrıca devletin bütün organları ve kurumları da bölündü, çalışanlar birbirine düşürüldü. Kimsenin kimseye güveni kalmadı. Kuvvetler ayrılığı prensibi tamamen göz ardı edildi, bütün erkler RTE’nin elinde toplandı. Muhalif medya organları ya kapatıldı, ya da bir şekilde el değiştirtilerek yandaşlaştırıldı. Muhalif gazeteci ve televizyoncuların hepsi işinden edildi. Televizyon ve gazetelerin çoğu bir şekilde iktidar yanlısı hale getirildi. Sosyal medya her an kapatılma tehdidi altında işlevini tam olarak yerine getiremiyor. Ülkenin üzerine tek adam diktasının gölgesi düşmüş, halk bu diktanın korkusuyla özgür hareket edememektedir. Korku imparatorluğu giderek bütün ülkeye egemen olmaktadır.

Gün karar verme günüdür: Ya Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesine savaş açıp intikam almaya hazırlanan, milletin birlik ve ülkenin bütünlüğünü tehlikeye atan “kontrolsüz güç”e teslim olup, emellerini gerçekleştirmesine imkan vereceğiz, ya da olgun, dolgun ve mütevazı “Türk Milletinin Adayı” Ekmeleddin İhsanoğlu’nu seçerek Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini sigorta altına alacağız. 10 Ağustos 2014 Türkiye Cumhuriyeti’nin, dönüşü olmayan en önemli kavşak noktalarından biridir. Bilginize ve ilginize saygıyla arz ederim.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.