Beyoğlu Müftüsü AYDIN YIĞMAN ile Ramazan ve Oruç Sohbeti – Oğuz ÇETİNOĞLU
Beyoğlu Müftüsü AYDIN YIĞMAN ile Ramazan ve Oruç Sohbeti - Oğuz ÇETİNOĞLU
Oğuz Çetinoğlu: Ramazan ayını idrak ediyoruz. Ramazan ve Oruç hakkında genel bir değerlendirmenizle sohbetimize başlayabilir miyiz?
Aydın Yığman: Yüce dinimizin beş şartından biri olan orucun vakti Ramazan ayıdır. Ramazan ayının dinimizde büyük bir önemi ve diğer aylar arasında seçkin bir yeri ve müstesna özellikleri vardır. Bu özellikler kısaca şunlardır:
1- İnsanlığı karanlıklardan çıkarıp aydınlığa kavuşturan Rabbimizin son mesajı Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim, bu ayda yeryüzüne inmeye başlamış ve böylece insanlık için yepyeni ve mutlu bir dönem başlamıştır.
Bu gerçek, Kur'an-ı Kerim'de şöyle bildirilmiştir: ‘Ramazan ayı ki onda Kur'an, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi.’
Kur'an-ı Kerim Ramazan ayında inmeye başladığı için bu ay, bir anlamda Kur'an ayıdır. Kur'an-ı Kerim’i Peygamberimiz (sav) Efendimiz’e getiren büyük melek Cebrail, her yıl Ramazan ayında Peygamberimize gelir ve o güne kadar nazil olan Kur'an ayetlerini karşılıklı olarak birbirlerine okurlardı.
Peygamberimizin bu dünyadan göçtüğü yılın Ramazanında bu durum, son olarak ve iki defa gerçekleşmiştir.
Ramazan ayında camilerimizde ve evlerde okunan ve cemaatin büyük bir manevî zevk ve huşû içinde dinlediği mukabele ve Kur'an hatimleri Cebrail ile Peygamberimiz arasında yapılan mukabelenin devam ettirilmesidir. Bu vesile ile Kur'an okumanın fazileti ve manasını anlamaya çalışmanın önemini belirtmekte fayda vardır.
Çetinoğlu: Lütfeder misiniz Hocam?
Yığman: Kur'an okumak ve okunan Kur'an'ı dinlemek, sevabı çok olan bir ibadettir.
Peygamber Efendimiz: ‘Kim Allah'ın kitabı Kur'an'dan bir harf okursa onun için bir sevap vardır. Her sevabın karşılığı da on kat verilecektir’ buyurarak Kur'an okuyanlara verilecek sevabın miktarını belirtmiş, ayrıca Kur'an-ı Kerim'in okuyucularına şefaat edeceği Peygamberimiz (sav) tarafından bildirilmiştir. Peygamberimiz Şöyle buyuruyor: ‘Kıyamet günü oruç ve Kur'an, kul'a şefaatçi olurlar. Oruç:
- Ya Rabbi, ben onu gündüzleri yemekten ve zevklerinden alıkoydum. Şimdi beni ona şefaatçi kıl, der. Kur'an:
- Ya Rabbi, ben onu gece uykusundan alıkoydum. Şimdi beni ona şefaatçı kıl, der.
Her ikisi de şefaat ederler.
Kur'an-ı Kerim, insanlığın kurtuluşu için gönderilen son ilâhî mesajdır. Onu okumak ibadettir.
Çetinoğlu: Sâdece okumak yeterli mi?
Yığman: Sadece okumak yeterli değildir. Müslüman’ın asıl görevi, Kur'an'ı okuyup manasını anlamaya çalışmak ve onun gösterdiği nurlu yoldan yürümektir.
Çetinoğlu: Kur'an-ı Kerim'in gönderilişindeki sebeb ve hikmetten söz eder misiniz?
Yığman: Kur'an-ı Kerim'in gönderilişindeki sebeb ve hikmeti, yine Kur'an'dan öğreniyoruz.
Yüce Allah şöyle buyuruyor: ‘Ey Muhammed! Sana bu mübârek kitabı (Kur'an'ı) ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.’
Çetinoğlu: Ramazan ayının diğer bir fazileti ile devam edebilir miyiz?
Yığman: Hz. Muhammed Aleyhisselâm'a peygamberlik görevi bu ayda verilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in bu mukaddes göreve başlaması ile karanlıklar içinde bocalayan insanlık için nurlu bir ufuk açıldı. O’nun kalplere yerleştirdiği iman ışığı sayesinde cehaletin yerini ilim, zulmün yerini hak ve adalet, kin ve düşmanlığın yerini insan sevgisi aldı ve gerçek anlamda huzur ve kardeşliğin temelleri atıldı.
Ramazan gecelerinde cemaatin büyük bir coşku ile kıldığı teravih namazı da bu aya mahsus bir ibadettir.
Bu ayı, ‘Evveli rahmet, ortası mağfiret, (günahların bağışlanması) sonu da cehennemden kurtuluş’ olarak nitelendiren Peygamberimiz, ayrıca mü'minlere şu müjdeyi veriyor: ‘Ramazan ayı gelince; cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar kösteklenir.’
Çetinoğlu. Çok güzel. Radir Gecesin’nden de bahsedeceksiniz herhalde…
Yığman: Bin aydan daha hayırlı olduğu Kur'an-ı Kerim'de bildirilen ve mü'minlere Allah'ın en büyük lütuf ve ikramlarından biri olan ‘Kadir Gecesi’ de bu ayın içindedir. Bu gece, Müslümanların iyi değerlendirmesi gereken büyük bir fırsattır.
Çetinoğlu: Oruçla ilgili bilgilere geçebilir miyiz?
Yığman: İslâm'ın beş şartından biri olan, insanı nefsinin aşırı arzularından ve maddî ihtiraslardan kurtarıp yücelten ve âdeta melekleştiren bir ibadettir. Oruçlunun derin bir huzur ve manevî zevk duyduğu sahur ve iftar sofraları, ramazan ayına ayrı bir anlam kazandıran özelliklerdir.
Çetinoğlu: Orucun fazilet ve hikmetleri hakkında neler söylemek istersiniz?
Yığman: Oruç, sadece belli bir süre aç kalma olayı olarak düşünülmemelidir. Oruç, aynı zamanda kişiyi kötülüklerden uzaklaştırıp iyi davranışlar kazandıran bir ahlâk ve fazilet eğitimidir de.
Orucun sağlık yönünden kişiye kazandırdığı faydalar yanında toplumda sosyal adaletin gerçekleşmesine de önemli katkıları olduğu bilinen bir gerçektir. Allah'ın emirlerindeki hikmetleri öğrenmek, ibadetleri daha şuurlu olarak yapmamızı sağlayacaktır.
Çetinoğlu: Oruçla ilgili genel mahiyette bilgilerle okuyucularımızı aydınlatmanız mümkün mü?
Yığman: İmsak vaktinden iftar vaktine kadar; yemek, içmek ve cinsî münasebetten uzak durmak demektir. İmsak vakti, başka bir deyişle oruç yasaklarının başlama vakti; tan yerinin ağarma zamanıdır. Bununla yatsı namazının vakti çıkmış, sabah namazının vakti girmiş olur. Bu vakit aynı zamanda sahurun sona erip, orucun başladığı vakittir. İftar vakti ise, oruç yasaklarının sona erdiği, güneşin batma vaktidir. Bu vakitle birlikte akşam namazının vakti girmiş olur.
Akıllı, buluğ çağına erişmiş Müslüman'ın Ramazan orucunu tutması farzdır. Ancak oruç tutamayacak kadar hasta olanlar ile yolculukta bulunanlar oruç tutmayabilirler. Hastalar iyileştiklerinden, yolcular da devamlı olarak oturmakta-yaşamakta oldukları yerleşim yerine döndükten sonra tutmadıkları oruçları kaza ederler. Hasta olan kişinin iyileşme ihtimali yoksa, tutmadığı her gün için bir fidye(1) verir. Hayız ve nifas halindeki kadınlar, bu günlerinde oruç tutmayıp daha sonra gününe gün kaza ederler.
Ramazan orucunu kasten ve isteyerek bozan kişi, bozduğu orucu kaza eder ve keffaret (2) öder. Oruç tutanlar, Ramazanın son günlerinde ve en geç Ramazan Bayramı namazından önce fitre(3) verirler.
Adak oruçların tutulması ile bozulan nafile oruçların kaza edilmesi vâciptir(4) Bunların dışında kalan ve mekruh(5) olmayan oruçlar ise nafile oruçlardır.
Ramazan Bayramının birinci günü ile Kurban Bayramının dört gününde oruç tutmak tahrimen(6) mekruhtur. Muharrem ayının sadece onuncu gününde, yalnız Cuma veya Cumartesi günlerinde oruç tutmak, yılın tamamını oruçlu geçirmek ve akşam iftar etmeksizin birleştirerek oruç tutmak ise tenzihen(7) mekruhtur.
Çetinoğlu: Muhterem Hocam, insanlarımızın bir kısmı, orucu bozan ve bozmayan fiiller ve durumlar hakkında tereddüt içerisinde olabiliyorlar. Ana meseleler dışında kalan bu hususları paragraf başlıkları itibariyle vermenizi istirham etsem…
Yığman: Güzel ve faydalı bir soru. Şunları söyleyebilirim.
Orucu bozup bozmadığında tereddüt edilen hususlardan, orucu bozan durumların bâzıları şöylece sıralanabilir:
Bir kerede çok tuz yemek
Pamuk ve kâğıt gibi yenmesi adet olmayan bir şeyi yutmak
Taş, demir gibi bir şeyi yutmak
Kiraz ve zeytin çekirdeği yutmak
Makada ilaç şırınga etmek
Burna ilaç çekmek
Kulak içine yağ damlatmak
Ağıza alınmış ibrişim gibi boyalı bir şeyin boyasıyla bozulmuş tükürüğü yutmak
Ağıza kaçan yağmur ve kar tanelerini yutmak
Ağzını çalkalarken burnuna çekerken suyu genize kaçırmak
Tan yeri ağarmışken daha ağarmadı sanılıp sahur etmek veya cinsel yakınlıkta bulunmak
Güneş battı iftar zamanı geldi sanılarak iftar etmek
Dokunulmak, öpmek veya oynamakla bel gelmesi inzal olmak
Unutularak yeme içmeden sonra orucum bozuldu diyerek yeme içmeye devam etmek
Ramazan orucuna niyet etmeden yiyip içmek
Bile bile kendi isteğiyle genize duman çekmek
Kadınlar tenasül uzuvlarının içine bir şey damlatmak, parmaklarıyla yaşlık salmak veya bez gibi bir şeyler takmak.
Orucu bozup bozmadığında tereddüt edilen hususlardan, orucu bozmayan durumların bâzıları:
Unutarak yiyip içmek
Unutarak cinsel yakınlıkta bulunmak ( bu durumlarda oruçlu olduğu hatırlanınca hemen geri çekilmek şartıyla oruç bozulmaz aksi halde bozulur)
Bakmak veya düşlemekle bel gelmek
Bel gelmeksizin öpüşmek
Uykudayken uyurken ihtilam cünüp olmak ve sabahlamak
Ağza gelen balgamı yutmak
Elde olmayarak ağza duman ve sinek kaçması
Göze sürme çekmek veya ilaç damlatmak
Kendiliğinden gelip giden kusuntu
Hacamet olmak
Bir şey tadıp tükürmek
AÇIKLAMALAR:
(1) keffaret: Oruç ve yeminin bozulmasında günahı affettirmek için ibâdet mâhiyetindeki davranışlardır. Nakdî olarak da yerine getirilmesi mümkün olduğu gibi, hac ve cinâyetlerde, hatâ ile öldürmelerde de kefaret söz konusu olabilmektedir.
(2) fidye: İhtiyarlık ve şifa ümidi olmayan hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimse, daha sonra kaza orucu tutamayacaksa, her güne karşılık bir ödenen paradır. Hac ibâdetinde de fidye söz konusudur.
(3) fitre: ‘Sadaka-i Fıtır’ olarak da anılır. Borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı mala sâhip olan her Müslüman’a vâcip olan bir ibâdettir. Detayları için ilmihal kitaplarından bilgi alınabilir.
(4) vâcip: Yapılması kesin ve bağlayıcı bir şekilde istenilen fiildir.
(5) mekruh: Kesin ve bağlayıcı olmayan bir tarzda yapılmaması istenen fiildir. Hanefi âlimleri, mekruhu, ’tahrimen mekruh’ ve ‘tenzihen mekruh’ olarak iki gruba ayırırlar.
(6) tahrimen mekruh: Şeriat düzenleyiciler tarafından kesin olarak yapılmaması istenilen bir fiil olmakla birlikte, açık bir delile dayanmadığından bu grupta mütalaa edilen fiillerdir. Bu fiillerden birini yapmak, haram bir fiili yapmak gibi kınınmayı gerektirir. Bu fiillerden uzak durmak ise övülmeyi ve sevabı hak eder. Bu fiilin haram olmadığını söyleyen kimse kâfir olmaz. Mesela: sigara içmek, erkeğin altın takması, ipek kumaştan yapılmış elbise, gömlek ve çamaşır giymesi gibi.
(7) tenzihen mekruh: Şeriat düzenleyicileri tarafından bağlayıcı ve kesin olmayan bir tarzda, yapılmaması istenilen fiildir. Yapılmaması, yapılmasından daha iyi olan davranışlardır. Bu tür fiilleri yapmak, cezâ ve kınamayı gerektirmez, ancak yapmayanlar, övülmeyi ve sevabı hak ederler. Cemaatle namaz kılmaya giden kişinin soğan-sarımsak yememesi, ikindi namazından sonra, akşam namazına 45 dakika kalıncaya kadar nafile namaz kılması gibi fiiller, tenzihen mekruhtur.
AYDIN YIĞMAN: 12.07.1969 tarihinde İstanbul'un Üsküdar İlçesinde doğdu. Aslen Samsun İli Ladik İlçesi nüfusuna kayıtlıdır. 14.06.1982 tarihinde hafızlığını tamamladıktan sonra 09.06.1989 tarihinde Samsun İmam Hatip Lisesinden, daha sonra da 15.06.1998 tarihinde Samsun 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde İmam hatiplik (Ortaköy İlçesi Merkez Cami, Çorum Petrol Ofisi Dolum Tesisleri Camii, Samsun) ve Kur’an Kursu Öğreticiliği (Tekkeköy İlçesi Kışla Köyü Fevzi Çakmak Kur'an Kursu, Samsun) yaptı.14.07.2000 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açmış olduğu Müftülük ve Vaizlik İhtisas Kursunu İstanbul Haseki Eğitim Merkezinde tamamladı.mİhtisas kursunun bitiminde Kırklareli ve Tekirdağ'da gezici vaiz olarak görev yaptı. 2000-2003 yılları arasında Diyarbakır’ın Kulp İlçesinde Müftülük yaptı 23 Ekim 2003 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan New Jersey eyaletinin Paterson şehrindeki Ulu Camii’nde İmam hatip olarak göreve başladı. Göreviyle birlikte İngilizce eğitimi de aldı. 2007 yılının Ekim ayında yurtdışı görevi dönüşünde Samsun Merkez vaizliği yaptı. 31.12.2007 yılında Ordu İli Çaybaşı İlçe müftülüğüne atandı.2009 yılı ramazan ayında Arnavutluk'ta ‘Ramazan Görevi’ ifa etti. 26.09.2011 tarihinde Ordu İli Ünye İlçe Müftülüğüne tayin edildi. 26.12.2013 tarihinden itibaren iki ay süre ile Mekke Merkeziye Bölge sorumluluğu görevini ifa etti. Müftümüz, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı, çalıştığı Valilikler ve Kaymakamlıklarca ‘Takdir Belgeleri’, ‘Başarı Belgeleri’, ‘Teşekkür Belgeleri’ ve ‘Plaket’ ile ödüllendirilmiştir. Yerel gazetelerde yayınlanmış haftalık yazıları olan müftümüzün yayına hazır iki tane de kitabı bulunmaktadır. 20.05.2014 tarihinde Beyoğlu Müftüsü olarak göreve başlayan hocamız, evli olup, üç çocuk babasıdır. Müftümüz, İngilizce ve Arapça bilmektedir. |
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.