Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

12Tem/140

Bursa Yeşil Camii -8

DSCN2518  21 Haziran 2014 Cumartesi / Bursa Yeşil Camie geldiğimizde bizi bir dostun karşılaması mutluluğumuzu artırdı. Uzun yıllar İzmit’te görev yapan Yeşil Cami Müezzini Recep Uyar hocamız Cami ile ilgili bilgiler verdi. Bizim ziyaretimiz için okuduğu Kur’an ve ilahi için de sevgili hocamıza ayrıca teşekkür ederiz. Bursa’dan Recep Uyar hocamızın İzmitli tanıdıkları için göderdiği selamları ile döndük.

Yeşil Camii (Yeşil Külliye)

Bursa’nın Yeşil semtindeki Yeşil Cami, cami, türbe, medrese, imaret ve bunlara 1485 yılında eklenen hamamdan meydana gelmiştir. Çelebi Sultan Mehmet’in emriyle h.817 (1415)’de yapımına başlanan Cami h.822 (1419)’da tamamlanmıştır. Yapı topluluğunun mimarı dönemin tanınmış kişilerinden Hacı İvaz Paşa’dır. Ayrıca nakkaşlığını İlyas Ali oğlu Ali, ahşap işlerini Tebrizli Ahmet oğlu Hacı Ali, çini işlerini de Mehmet Mecnun yapmıştır.

Caminin planı yan mekânlı veya ters T düzenindedir. Ancak burada son cemaat yeri yapılmamıştır. Ne var ki, beş kubbeli bir son cemaat yerinin yapılması düşünülmüşse de sonradan vazgeçildiği bazı kemer başlangıcı izlerinden anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra pencerelerden bazılarındaki yarım kalmış bezemeler caminin tüm ayrıntıları ile tamamlanamadığına işaret etmektedir.

Cami girişinin üç yılda tamamlanan stalâktitli kapısının abidevi bir görünümü vardır. Kapının stalâktitleri ile onu çevreleyen yazı frizi arasında kalan bölümleri Rumîlerle doldurulmuştur. Kapı üzerindeki kitabelik kısmına sülüs yazı ile caminin yapımıyla ilgili bilgiler yazılmıştır. Diğer taraftan giriş kapısının iki yanındaki mihrapçıklara da yine sülüs yazı ile Mimar Hacı İvaz Paşa’nın isminin geçtiği küçük kitabeler yerleştirilmiştir.

Türk ahşap oymacılığının en güzel örneklerinden olan giriş kapısının yanlarına iki Bizans sütunu yerleştirilmiştir. Birbirlerine benzemeyen bu sütunlara aynı yüksekliği verebilmek için kaidelerine bir takım ilaveler yapılmıştır. Girişin iki yanındaki merdivenlerle de Hüdavendigâr ve Yıldırım Beyazıt camilerinde olduğu gibi üst kata çıkılmaktadır.

İbadet mekânı, aynı eksen üzerinde kubbeli iki ayrı mekân ve bunlardan giriş kapısı yanında bulunan iki yanına bitişik kubbeli küçük mekânlardan oluşmuş bir plan düzenine sahiptir. Böylece caminin ters T planı ortaya çıkmıştır. İki ana mekânın üzerleri 12.50 m. çapında iki ayrı kubbe ile örtülmüştür. Her iki kubbeyi birleştiren büyük bir kemer ile kilit taşı Mimar Hacı İvaz Paşa’nın bir harikasıdır. Duvarlardan kubbeye geçişi ise stalâktitli tromplar sağlamıştır. Bu iki ayrı mekândan mihrap tarafındaki, şadırvanlı mekândan üç basamak daha yüksektedir. Böylece Erken İslâm camilerindeki geleneğe uyularak şadırvanlı avlu içeriye alınmıştır. XIX. yüzyılda ibadet mekânını genişletmek ve her iki bölümü aynı seviyeye getirmek için şadırvanlı avlu toprakla doldurulmuştur. Ahmet Vefik Paşa’nın Bursa Valiliği sırasında şadırvan meydana çıkarılarak cami eski haline getirilmiştir. Ancak şadırvan etrafındaki altın ve gümüş kakmalı parmaklık ile kaynaklardan varlığını öğrendiğimiz fıskiyesindeki mücevherler bulunamamıştır.

Caminin mihrabı yaklaşık 10 m. yükseklikte, stalâktitler, geometrik desenler ve bunların arasındaki çiçek dekorlu bir yazı frizi ile ilginç bir görünüme sahiptir. Ortasında beş köşeli, beyaz, açık ve koyu mavi, siyah ve altın renkli kabartmalar vardır. Ayrıca çini karoların üst kısımlarında yer alan Rûmi ve hatai motifleri de dikkat çekicidir. Mihrap çinilerinin renk ve desenleri Timur döneminde Meşhet, Herat ve Semerkant’ta yapılmış benzerlerini andırmaktadır. Böylesine yakın benzerlikler aynı ekolü benimsemiş işçilerin her iki tarafta da çalışmış olduklarını akla getirmektedir. Ayrıca mihrabın solunda Gülistan’dan alınma bir beyit ile sağında Fatiha süresi yazılıdır.

Caminin yan mekânlarında nişler, alçı ocaklar ve dolaplar vardır. Buradaki pencere ve kapı üzerindeki çini yazılarda da Çelebi Sultan Mehmet’in, Osmanlı Devletinin geçirdiği tehlikeler ve bu konuda yapılması gereken el birliğine değinilmektedir.

Yeşil Cami mimarisi ile olduğu kadar çinileri ile de ün yapmıştır. Girişteki duvarlar altı köşeli lacivert çinilerle kaplanmıştır. Yan mekânların duvarları ise yerden iki metre yüksekliğe kadar altı köşeli koyu yeşil çinilerle bezelidir. Bu altı köşeli çinilerin arasında kalan üçgen yüzeyler firuze renkte küçük çini parçaları ile doldurulmuştur.

Yeşil Caminin ilginç bölümlerinden biri de hünkâr mahfelidir. Girişten oldukça dar merdivenlerle çıkılan hünkâr mahfeli caminin şadırvan avlusu üzerinde, mermer balkonlu olarak içeriye hâkim bir biçimde yerleştirilmiştir. Böylece Osmanlı mimarisinde hünkâr mahfeli ilk defa Yeşil Cami de ortaya çıkmıştır. Buradaki çini bezeme caminin diğer bölümlerindekileri aratmayacak kadar güzeldir. Duvarlar 3 m. yüksekliğine kadar altı köşeli yeşil, açık ve koyu mavi arasında değişen çinilerle kaplanmıştır. Yapıldığı yıldan günümüze değin solmadan rengini koruyan bu çiniler üzerinde de onları yapan Mecnun Mehmet’in imzası bulunmaktadır.

Türk mezar anıtlarının en güzel örneklerinden olan Çelebi Sultan Mehmet’in türbesi caminin önündedir. Ayrıca Yeşil Deresi üzerindeki Babacan Köprüsü yanında bulunan Yeşil Medrese de günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir. Yeşil Medresenin karşısında, Yeşil Türbenin hemen yanında Yeşil Hamam ile Yeşil İmaretinden ise günümüze hiçbir kalıntı gelememiştir.

DSCN2515DSCN2516

DSCN2518DSCN2517

DSCN2521DSCN2522

DSCN2523DSCN2524

DSCN2525DSCN2526

DSCN2528DSCN2527

DSCN2531DSCN2529

DSCN2537DSCN2533

DSCN2536DSCN2534

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.