BAŞBAKANLIK KONUTU’NDA YEDİ KOLLU ŞAMDAN’IN NE İŞİ VARDI? – Erdal SARIZEYBEK
BAŞBAKANLIK KONUTU'NDA YEDİ KOLLU ŞAMDAN'IN NE İŞİ VARDI? - Erdal SARIZEYBEK
Peki nedir bu Menora, neyi simgeler ve neden kutsaldır, anlatalım?
Menorah desem belki hafızalarda bir şey çağrıştırmaz, ama Yedi Kollu Şamdan dersek, sanırım hepimizin aklına ilk İsrail gelir. Çünkü bu şamdan İsrailoğullarının kutsallarından,sembollerinden biri, belki de en önemlisidir. Ülkemizde de Menorah 2004 yılında ATV’den Ali Kırca’nın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile başbakanlık konutunda yapmış olduğu söyleşide ekranlarda görüntülenmiştir.
Başbakanlık Konutu ve Menora.
Bu görüntüler halen ne suç işlediği dahi bilinmeyen gazeteci yazar Soner Yalçın’ın da dikkatini çekmiş olmalı ki kitabında bu konuya yer vermiş: “Başbakan Erdoğan, Musa Peygamber soyundan geliyor. Abdullah Gül de yoldaşı ve iktidar paylaştığı kardeşi Harun’a benziyor (Milliyet, 30 Mayıs 2003). Ama danışman-yazara göre bu sadece benzetmeydi; kan bağı yoktu; karakteristik özellikleri ve hayat mücadeleleri birbirine benziyordu! Arif Beki’yi anlayabiliriz. 10 Eylül 2004 tarihinde, gazeteci Ali Kırca, başbakanlık konutunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la bir röportaj yaptı. ATV’den yayınlanan röportaj esnasında ekranda bir görüntü dikkati çekiyordu; başbakanın oturduğu koltuğun hemen yanında, Atatürk tablosunun altında bulunan sehpa üzerinde Yahudilerin kutsal Yedi Kollu Şamdan’ı vardı. Yahudilerin kutsal Yedi Kollu Şamdanı’nı başbakanlık konutuna kim, neden koymuştu? Yahudilerin kutsal Yedi Kollu Şamdanı’nın gösterilmesinin nedeni dekor değildi herhalde. Mutlak bir nedeni olması lazım. Ama ne? Başbakanlıktan bu konuda hiçbir açıklama gelmedi…”
Peki nedir bu Menora, neyi simgeler ve neden kutsaldır, anlatalım…
Sina Dağı’nda yapılan Buluşma Çadırı için Tanrı’nın buyrukları sadece kutsal çadırın yapımını değil, aynı zamanda konut içine konulacak malzemeleri de kapsıyordu. Bunların başında malzemelerin cinsi geliyordu ki bunlar altın, gümüş ve tunç olarak belirlenmişti. On emrin konulacağı anlaşma sandığı ki akasya ağacından yapılacaktı. Tanrı, konutu için gerekli olan tüm malzemeleri İsrailoğulları’ndan ‘armağan’ olarak istemişti, çünkü bu anlaşmaya büyük önem veriyordu. Anlaşma şartlarını belirten levhaların özel bir sandıkta korunmasını ve bu sandığın da çok görkemli olmasını istiyordu. Her biri Tanrı buyruğuydu ve bizzat Tanrı tarafından Musa’ya iletilmişti:
“Akasya ağacından bir sandık yapsınlar. Boyu iki buçuk, eni ve yüksekliği birer buçuk arşın olsun. İçini de dışını da saf altınla kapla. Çevresine altın pervaz yap. Dört altın halka döküp dört ayağına tak. İkisi bir yanda, ikisi öbür yanda olacak. Akasya ağacından sırıklar yapıp altınla kapla. Sandığın taşınması için sırıkları yanlardaki halkalara geçir. Sırıklar sandığın halkalarında kalacak, çıkarılmayacak. Antlaşmanın taş levhalarını sana vereceğim. Onları sandığın içine koy.Saf altından bir Bağışlanma Kapağı yap. Boyu iki buçuk, eni bir buçuk arşın olacak[1].”
Anlaşmanın önemini vurgulamak ve İsrail halkına her zaman hatırlatmak için her şey özel ve olacaktı, hem de çok özel ve kutsal; sandık yerde durmayacak, yine akasya ağacından yapılmış bir masa üzerinde sergilenecekti. Tıpkı sandık gibi, masa da akasya ağacından yapılacak, içi, dışı ve pervazları altınla kaplanacaktı. Bu masanın taşınmasında kullanılacak sırıklar bir altın kaplama olacaktı. ‘Her Şeye Egemen RAB’ Musa’dan böyle yapılmasını istemişti:
“Akasya ağacından bir masa yap. Boyu iki, eni bir, yüksekliği bir buçuk arşın olacak. Masayı saf altınla kapla. Çevresine altın pervaz yap. Pervazın çevresine dört parmak eninde bir kenarlık yaparak altın pervazla çevir. Masa için dört altın halka yap, dört ayak üzerindeki dört köşeye yerleştir. Masanın taşınması için sırıkların içinden geçeceği halkalar kenarlığa yakın olmalı. Sırıkları akasya ağacından yap, altınla kapla. Masa onlarla taşınacak.”
Tanrı’nın konutu tamamlanmış ve içerisine anlaşma levhaları, sandığı ve masası yerleştirilmişti. Tanrı’nın son bir buyruğu daha vardı; kutsal ışığı yayacak olan kutsal şamdan. Tanrı, belki de, en çok önemi bu şamdana veriyordu. Özelin de özeli olacak, saf altından yapılarak kutsal ışık yayacak ve İsrailoğulları’na yol gösterecekti. Şamdan yedi kollu olacak, üç kolu sağda, üç kolu solda olacak şekilde ortadaki kol biraz daha uzun olacaktı. Işık için saf zeytinyağı yakılacaktı. İşte günümüze kadar gelen ve Yahudiler için kutsal olan Menora/Yedi Kollu Şamdan için Tanrı’nın Musa’ya verdiği buyruklar:
“Saf altından bir kandillik yap. Ayağı, gövdesi dövme altın olsun. Çanak, tomurcuk ve çiçek motifleri kendinden olsun. Kandillik üç kolu bir yanda, üç kolu öteki yanda olmak üzere altı kollu olacak. Her kolda badem çiçeğini andıran üç çanak, tomurcuk ve çiçek motifi bulunacak. Altı kol da aynı olacak. Kandilliğin gövdesinde badem çiçeğini andıran dört çanak, tomurcuk ve çiçek motifi olacak. Kandillikten yükselen ilk iki kolun, ikinci iki kolun, üçüncü iki kolun altında kendinden birer tomurcuk bulunacak. Toplam altı kol olacak. Tomurcukları, kolları tek parça olan kandillik saf dövme altından olacak. “Kandillik için yedi kandil yap; kandiller karşısını aydınlatacak biçimde yerleştirilsin. Fitil maşaları, tablaları saf altından olacak. Bütün takımları dahil kandilliğe bir talant saf altın harcanacak. Her şeyi sana dağda gösterilen örneğe göre yapmaya dikkat et[2].”
Dokuz Kollu Şamdan Yedi Kollu Şamdan
Yedi Kollu Şamdan, Menora saf altından yapıldı. Tanrı gördü, hoşnut oldu ve Musa’dan kutsal ışığı yakmasını istedi:
“İsrail halkına buyruk ver, kandilin sürekli yanıp ışık vermesi için saf sıkma zeytinyağı getirsinler. Harun’la oğulları kandilleri benim huzurumda, Buluşma Çadırı’nda, Levha Sandığı’nın önündeki perdenin dışında, akşamdan sabaha kadar yanar tutacaklar. İsrailliler için kuşaklar boyunca sürekli bir kural olacak bu[3]…”
Musa, dağda Tanrı’nın kendisine ateşlerle çizip gösterdiği Menora figürünü aklında tutarak Sinay Dağı’ndan aşağı inmiş çok yetenekli bir çizimci ve sanatçı olan Yeuda Kabilesi’nden Ben Hur’a bu Tanrısal gerecin tarifini vermiştir. Ben Hur, Musa’nın tarifine göre, ortalama bir insan boyunda, ortadaki merkez kolu iki yanındaki diğer üçer koldan daha uzun kutsal Menora’yu yapmıştır. Kolların başlıklarına badem çiçeği biçiminde içleri saf zeytinyağı ile dolu kaseler yerleştirmiş ve Menora’yı tek parça altından yekpare hazırlamıştır. Bütün bu işler dövme işçiliğiyle, sadece çekiçle vurularak yapılmıştır. Menora hala yanmaktadır…
Menora yedi kollu oluşu itibariyle, antik Dönem Bilimi’nin yedi ana temeli olan aritmetik, geometri, astroloji, simya, retorik, müzik ve etniği simgelemektedir. Menora’nın yedi ışığı aynı zamanda yaradılışın 7 gününü, altı çalışma günü ve yedinci dinlenme gününü yani Şabat’ın simgesidir. İsrailoğullarının Mısır’ı terk edişleri ile Sinay Dağı eteklerinde Tora’yı alışları arasında geçen yedi hafta(Şeva Şavuot) da Menora ile kutsal bir anlam kazanır. Bu çerçevede Menora; özgürlüğe kavuşma mutluluğu ile bir disiplin zorunluluğu arasındaki zamanı simgeler ki, disiplinsiz özgürlüğün hürriyet değil, başıbozukluk olduğu düşüncesinin de temelini oluşturur.
Günümüzde Yedi Kollu Şamdan olarak bilinen ve İbranicede ‘Menora’ olarak adlandırılan şamdanın birçok sembolik anlamı vardır. Menora’nın ilk anlamı ‘Daimi Işık’ı simgelemesidir. Tanrı yeri ve göğü yarattıktan sonra ilk olarak ‘Yei Or - Işık olsun’ demiştir:
“Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı’nın Ruhu suların üzerinde hareket ediyordu. Tanrı, ‘Işık olsun’ diye buyurdu ve ışık oldu. Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı. Işığa ‘Gündüz’, karanlığa ‘Gece’ adını verdi.[4]”
Antik Menora Figürü
Bu ışık bir bakıma evrenin ve ruhlarımızın aydınlığını simgelerken, ışığın bilimin aydınlığını ifade etmesi noktasından hareketle, Menora aynı zamanda bilimin devamlılığını ve sonsuzluğunu sembolize etmektedir. Efsaneye göre Menora Yeruşalayim’de, ya da Şilo’da gömülüdür. O Mesih/ Maşiah’ın gelmesini ve mabedin yeniden inşa edilmesini beklemektedir[5].
Helen işgali sırasında, Yeruşalayim’deki Süleyman Mabedi’ni tekrar kontrollerine geçiren Yahudiler, devamlı yanması gereken Menora’yı vakit kaybetmeden yakmak istediler. Bunun gerçekleştirilebilmesi için özel bir şekilde hazırlanmış saf zeytinyağına ihtiyaçları vardı. Fakat bu niteliği taşıyan bulabildikleri yağ miktarı, Menora’nın sadece bir gün yanabilmesine yetecekti. Diğer yandan bu yağın hazırlanması için sekiz güne ihtiyaçları vardı. Bir mucize oldu ve eldeki bir günlük yağ, sekiz gün boyunca yandı. Bu olayın anısına Yahudiler çağlar boyu Hanuka’nın sekiz günü boyunca mumlar ya da daha makbul şekliyle, zeytinyağına bulanmış fitiller yakarlar.
Hanuka ‘nın teması Yahudi düşüncesi ve yaşamında en önemli yere sahip olan ışıktır. Yahudiler, Hanuka mumlarından başka, Şabat mumları, Bayram mumları (Yom Tov) ve ayrılan ruhu hatırlama anısına mum yakarlar. Yahudiler için ışık kutsaldır, yol göstericidir ve bu kutsallık Hanuka Bayramı ile kutlanır, sembolü de Menora’dır, yani Yedi Kollu Şamdan…
Peki, bu şamdanın Başbakanlık Konutu’nda ne işi vardı?
ERDAL SARIZEYBEK
KAYNAK: NİL’den FIRAT’a DEVLET OYUNLARI, araştırma, sayfa 159, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2012.
[1] Tevrat/ Çıkış, Bölüm 25: 1/22
[2] ÇIKIŞ 25:23/40
[3] Tevrat/ Çıkış, Bölüm 27
[4] Eski Ahit/Tevrat/ Tekvin, Bölüm 1:1-5.
[5] Sevinon: Türk Musevileri Sitesi
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.