Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

17May/220

İçimden Kandıra geçer – İsmail SARICA

is-1-1652610184

İçimden Kandıra geçer - İsmail SARICA

İki bin yirmi ikinin Nisan ayı ortalarında Ankara’dayız. Bu yıl ağır bir kış yaşamış olsak da, Ankara’da bile bahar canlılığı başlamışken Kandıra’da ortalığı sarmış olmalı. O ilişkinlik, aidiyet de denilen ilişkinlik var ya, yüreğe dokunmalar olur; içimden Çerçili köyüm, köylerim Kandıra geçer. İlkokuldayken, böyle Nisan ortaları Belenköy Köyü’nden Çerçili’ye dönerken Beylerbeyi’nin üstlerine, Sardalı’ya doğru, gün gün, ağaç ağaç ormanın yeşerdiğini, meşelerin güverdiğini, gözlerdik. Çoklukla gürgen ağaçlı olan bu yöreden Hatıplar Köyü'ne, Malca’ya doğru her gün biraz daha artan yeşillik içimizi sevinçle doldururdu.

smail-sarica

Çerçili başı Kavurga’dan baktığımızda Belenköy, Beylerbeyi, Barganlı tarafları, Antaplı, Safalı, Safalı düzü, Hacımazlı, Genceli, Baba Tepesi, İzmit, Adapazarı yolu, Kandıra tarafları görülür. Tam bir bakacak yerdir. Buradan bakarken gözümüz Seyrek tarafına takılırdı, Kardenizi görürdük.

Ben denizi yakından ilk kez Barganlı’da gördüm. Sanıyorum altı yaşımdaydım. Köyümüzde yapılmakta olan yeni cami için kum getirmeye gidilmişti. Gocobbam (Kocababa, büyük amca) giderken beni de götürdü. O, uygun yerlerden öküz arabasına kum doldururken bende ayaklarımı denize sokmuştum. Kumda oynamış, deniz üstünden gelen serince poyraz içimi coşturmuştu.

* * *

          Bunları neden anlatıyorum?

          Şu bahar günleri Ankara’dan size bunları neden yazıyorum?

          Tanzer Ünal, gazetemiz KOCAELİ’nin kuruluşunun kırk sekizinci yılı sayısına yazı isteyince, içimden Kandıra geçti de ondan. Ve nasıl başlamalı yazıya derken, o ilişkinlik duygusuyla içimden böyle görüntüler geçti, kısacası Kandıra geçti. 65 yıl önce taşındığımız Aydınlık mahallemiz geçti. Kandıra geçti.

          Nasıl geçmesi ki, yaz günleri ilerledikçe her yer yeşerir ve o alabildiğine yeşilliğe mavi keten tarlaları katılırdı, bakmaya doyamazdınız.

          Gürgenlerin taze filizlerine turşu suyu veya tuzlu su serpilince keçiler büyük bir istekle saldırırdı. Hayvan gütmeden dönenler topladıkları mancarı, mantarı da getirirlerdi. Mancar dedimse de, bu çoğukez Hodan’dır. Anneler kızlar topladıkları kazayak mancarının harcına peynirde katılmış pide yaparlardı. Bizim oralarda mancarlı pide denilince salt kazayak mancarıyla yapılan pide anlaşılırdı. Ispanak, ebekümeci, pazı gibi mancarlar pide harcı yapılmazdı. Kazayak sanıyorum maydanozun yabanisi veya maydanozgillerden ayrı bir tür. Bir pidesi olur, tadı damağınızda kalır. Hodan çok yararlı bir mancardır. O’nun yumurtalı, tereyağlı, soğanlı pişirilişi bambaşka tatlar verir.

          Şu bahar günlerinde örüden dönen koyun sürülerinin kuzularıyla buluşmaları çok hoş bir görüntüdür. Bir sürü koyunun melemelerine kuzularının sesleri karışır ve onlar seslerinden birbirlerini bulurlar. Kısa bir zaman içinde analar kuzularını, kuzular analarını bulur ve az önce ortalıkta melemeler yükselirken mutlu bir sessizlik başlardı.

* * *

          Çarşamba önemli bir gündü. Kandıra pazarı, pazar denilince Çarşamba anlaşılır, asıl pazar gününe nedense, eski Pazar derdik.

          Çarşamba günü veya gerektiğinde başka günler, Kandıra’ya yüzyıllarca yürüyerek gelinmiştir. Alışverişlerin olmazsa olmazı gaz ve tuz. Yağ da temel maddelerden biri. Bunları kilometrelerce heybede taşımak kolay değildi kuşkusuz.

          Yürüyerek Kandıra’ya gelmelerde ayaklar çamurlanmışsa Namazgah Deresi’nin kıyısındaki kuyudan su çekilip ayakkabılar yıkanır, temizlenir Kandıra’ya öyle girilirmiş. Saygıdan. İlçeye gelinmiştir, insan içine çıkılmıştır, yoksunluk, yoksulluk değil ama kirlilik ayıptır.

          Çocukluk günlerimizde Çerçili ulaşım merkeziydi. Önce içine oturacak sıralar konmuş kamyonla sonra otobüsle yöre köyleri Kandıra’ya gitmek için Çerçili’ye gelir, dönüşlerinde Çerçili’den dağılırlardı. Sonraları köylere yollar yapıldı, yol kıyısı köyler dışında köylere otobüsle gelinip gidilirdi. Köylerden otobüsçülük yapanlar çıktı. Kısacası sosyo-ekonomik gelişmeler oldu. Hele 1950’lerden sonra karayolculuk hızlandıkça ulaşım ülke çapında iyileşti. Kandıra’da da iyileşti.

* * *

          Kandıra’mızın doğası varsıldır ama kimyasal gübre öncesi çoğu toprağında verim azdı. Kocaeli yarımadası genelde ormanlıktı. Çerçili Hatıplar arası Malca yöresinde büyükçe bir yerleşme varmış. Kandıra taşının çıkarıldığı Teperen yöresinde ormanlık yerlerde yapı temelleri görürdük. Hepsi tarla oldu. Buralarla ilgili hiçbir bilgimiz yok.

          Kefken balıkçı barınağının dışında eski limanın kalıntıları var. Kefken adasında antik dönemlere tarihlenen kalıntılar var. Bazı bulgular tarih öncesi zamanlarda da yörede insanların yaşadığının belgeleri. Bu durum kıyı kesimlerde daha çok görülüyor. Kandıra’mızın tarihini ise çok eski zamanlara götüremiyoruz. Kandıra bir haberleşme sistemi merkezi, center, kentri… Merkez. Haberleşme Sistemi Merkezi olduğu Pars Tuğlacı’nın kitabında yer alır.

          Kocaeli yöresinde, Kandıra’da kadim Anadolu halkı Luvilerin adı da geçer kaynaklarda. Somut bir tarihsel bilgilerden birini Grek (Yunanlı diyelim) tarihçi, komutan Ksenefon’un kitabında görüyoruz. Şu günlerde basımı yapılmakta olan kitabımda “İkibin Dörtyüzyılönce Kerpe’de” başlığıyla bir yazım var. Burada ayrıntısına girmeyeyim. Ksenefon “Onbinler”le Kerpe’ye geldiğinde yöreyi çok beğeniyor. Ancak Kerpelilerin ve yöre köylerinin Trak olduğunu, Grek’lere iyi davranmadıklarını açıkça yazıyor. Kıyıdan içerlere doğru yağmaya çıktıklarında, o zamanın Kandıra köylerinde yaşayanların kendileriyle vuruşması sonucu 500 savaşçıları ölüyor. Geçmişte Grek ABC’si geçerli ve giderek Grek dili belli yörelerde kullanılıyor olduğu için Kerpeli’ler de eski yunanca yazıyorlar. Rahmetli Yıldır Evin Kerpe’de evini yaparken yazılı bir taş ortaya çıkmıştı. Yazıyı not ettim. Devlet Planlama’da eski Yunanca bilen, Efes Müzesi Müdürlüğü’nü de yapmış Nabi Dincer ağabeyimize göstermiştim. Belediye Meclisi üyesiyle eşinin mezar taşı olduğu anlaşılmıştı.

Yörenin güzelliği Ksenenefon’u öylesine etkilemiş ki, Yunanistan’dan kalkıp Anadolu, Suriye, Irak, Ermenistan’dan geçip Trabzon’a; oradan Ordu, Giresun, Sinop, Ereğli’den geçerek Kerpe’ye gelene değin geçtiği, gördüğü yerlerden hiçbir yerleşme yeriyle ilgili olarak ayrıntılı betimleme yapmıyor.  Sadece Kerpe için ayrıntılı notlar düşmüş. Burada kalıp şehir kurmak istiyor. Yuvarlak rakamla 2400 yıl önceki Kerpe için yazdıkları şöyle (Anabasis, Onbinlerin Dönüşü T.İş Bankası yayını, Çeviri Ari Çokona) “Kalpe Limanı denizin içindeki bir kara uzantısıdır ve Heraklai (Ereğli) ile Byzantion (İstanbul) arasındaki deniz yolunun tam ortasında bulunur. Denize uzanan kısmı en açık yeri yirmi orgiadan az olmayıp sarp bir kayalıktır. Kayalığı karaya bağlayan kıstak yaklaşık dört plethorn genişliğindedir ve denize uzanan yarımada onbin kişiyi barındırabilir. Liman kayalığın hemen altındaki batı sahilindedir. Kayalığın ana karaya yakın kısmında etrafı gemi yapımına uygun pek çok ağaçla çevrili ve bol miktardaki suyunu denize akıtan bir tatlı su kaynağı vardır. Dağ iç kısımlara doğru yirmi Stadion kadar (stadion 185 m) uzanır, toprak taşsızdır. Denize doğru da yirmi stadion kadar gider ve her çeşit yüksek ağaçla kaplıdır. Bölgenin geri kalanı çok sayıda köyün yer aldığı verimli ve büyük bir alandır. Burada arpa, buğday, her çeşit bakliyat, akdarı, susam yetişir, yeterince incir ağacı, kaliteli şarap yapımına uygun bağlar, zeytin dışında her çeşit meyve ağacı vardır.”

* * *

          Kandıra yöremizin güzelliği öteden beri bilinmiş olsa da ildeki ve bölgedeki gelişmelerden yeterince yararlanamamış. Bunu Devlet Planlama Teşkilatı’nın ve şimdilerde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca yapılan ilçelerin sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralaması araştırmalarında açıkça görüyoruz. Bu araştırmalarda Düzey 2 olarak belirlenen İstatistiki Bölge Birimlerini kapsamaktadır.

          T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü’nün anlatımıyla; “Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırmaları (SEGE) politika, strateji ve kamu uygulamalarına girdi sağlamak amacıyla Türkiye’deki Düzey-2 bölgelerinin, illerin ve ilçelerin sosyo-ekonomik gelişmişliklerini nesnel olarak ölçen ve karşılaştıran analiz çalışmalarıdır. Çalışmalarda, sosyo-ekonomik gelişmişliği ölçen değişkenler kullanılarak Düzey-2 bölgelerinin, illerin ve ilçelerin gelişmişlik düzeyleri İstatistiksel tekniklerle analiz edilmekte ve söz konusu birimlerin gelişmişlik sıralaması ortaya konmaktadır.”

          Ülkemizde bölgeler arasındaki gelişme farklarının giderilmesi için Devlet, uygulamaya koyduğu projelerle, bölgesel kalkınma planlarıyla sevindirici sonuçlar alıyor. Öngörüldüğü sürede bitirilemese de olanaklar ölçüsünde bu konuya önem veriyor. Bardağın dolu yönü de unutulmamalıdır. Bu çabalarda sürdürülebilir insani gelişme temel amaçlarından biridir. Bu temel amaca ulaşmaya çalışırken, insan kaynaklarının geliştirilmesi ve kadının statüsünün yükseltilmesi özel önem taşıyor. Ülke genelinde başardıklarımızla övünelim de başaramadıklarımızı yadsımayalım.

          Yer yer belirttiğim gibi; otuz üç yıl çalıştığım Devlet Planlama Teşkilatı’nda belli aralıklarla Bölge, İl, İlçe olarak gelişmişlik düzeylerini belirlemek işlerimizden biri olmuştu. Son bir çalışmayı 2004’te yapmıştık ve o çalışmanın sonuçlarına göre, 872 ilçe içinde körfez 3’üncü, Gebze 4’üncü, Merkez (İzmit) 11’inci, Derince 33’üncü, Gölcük 67’inci, Karamürsel 100’üncü sırada yer almıştı. Ya Kandıra? Kandıra kaçıncı sırda? Kandıra 433’üncü sırada! Bunu yine ve yine söyleriz.

          Bu durum bizi düşündürmelidir. Her düzeyde yetkili, etkili, sorumlu kişilerin rahatını kaçırmalıdır. İlgililere, bilgililere, sorumlulara iş düşüyor. Tanıklar biliyor, Kandıra’nın hakkını hukukunu bulunduğumuz ortamda savunduk. Uzman olarak, yönetici olarak ilimizin, ilçemizin savunmanı olduk. Yine de gerçekler ortada.

          Kandıra’nın topyekûn kalkınması kısa, orta ve uzun dönemli gelişme yaklaşımları ile gerçekleşir. Nasıl bazı illerde ilçe gelişme planları yapıldı ve yapılıyorsa, Kandıra için de bu yapılmalıdır. Yapılacaktır. Yolu budur. Nasıl ülkenin doğu ve Güney Doğu Anadolu illeri başta olmak üzere; geri kalmış, kalkınmada öncelik taşıyan yörelerini geliştirmek için özel uygulamalar yapılıyorsa, Kocaeli İli de buna, yani Kandıra’yı geliştirip kalkındırmaya öncelikle önem vermelidir. Bu yaklaşım Karamürsel’i de içerebilir. Bursa ili geri kalmış ilçeleri için neler yapmış bir bakar mısınız?

          Kandıra, önce bölünmüş yola kavuşacaktır. Kavuşmak oluşu sevindiricidir. İzmit’teki Kandıra sapağından Kefken’e, Cebeci’ye, Dikili’ye… Babalı’ya kadar. Kandıra’dan Yeşilçay’a kadar. Yani Kandıra’da ulaştırma sektöründe yapılacak çok iş var. Bölünmüş yoldan tarla yollarına kadar yapılması gereken çok iş var.

          Yaz günleri, özellikle hafta sonları yüzbinlerce yurttaş Kandıra sahillerine geliyor; bu işin yükü Kandıra Belediyesinin omuzlarında.

Kandıra'yı turizm bölgesi ilan etmekle bir yere varıldı mı sanıyorsunuz? Allah aşkına, hiç bir turizm belgeli tesisin bulunmadığı Kandıra'ya bir kaç sahil düzenlemesi, bir kaç tuvalet ve soyunma yeri güzel de, turizm bu mudur? Yaz aylarında milyonlarca insana ferahlık veren, dinlendiren Kandıra sahilleri bu durumda mı olmalı? Kamu öncülüğünde tesisler kurmak olanaksız mıdır? Dolu yer var.

Manda yoğurdu iyi de tarım ve hayvancılık hiç iyi durumda değil. Özellikle kıyı bölgeler fındığa bağımlı olmuş. Hemen söylemeliyim; Kocaeli'nin sektörel göstergelerine baktığınızda tarım sektörünün durumunun içler acısı olduğunu görürsünüz. Tarım sektöründe Kocaeli, gelişmişliği ile orantısız değerler taşır.

Hedef ve öncelikler çerçevesinde Kandıra'da tarım ve hayvancılık geliştirilmelidir. Doğal ürünlerde neden marka olmasın? Kırsal ekonominin çeşitlendirilmesi gerekiyor. OSB’nin katkısını yakın gelecekte göreceğiz umarım.

Kocaeli'nin gelişmişlik durumu yıllardır Kandıra'nın Devlet yardım ve desteklerinden yararlanmaması sonucunu doğurdu. Devletin yöresel gelişme politikalarında il bütünü gelişmişliği temel alındığından, Kandıra ülkenin en gelişmiş yöresi işlemi gördü.

Biz kirleten sanayi istemiyoruz. Kıyılarımızın tertemiz kalmasını, istiyoruz. Bırakın Kalkınmada Öncelikli Yöre olmayı, normal yöre olarak bile kayıtlara geçseydi, çevreye duyarlı tesislerde yüzlerce gencimiz çalışır, işsizlik bunalımına düşmezlerdi.

Kocaeli ilinin gelişmişlik durumu ile uyumsuz bir sektör de eğitimdir. Özellikle Kandıra’nın eğitim sektöründe de gelişmeye ihtiyaç vardır. Niçin Kandıra'da bir fakülte kurulmaz? Niçin Su Ürünleri Yüksek Okulu yoktur? Bunları örnek olarak söylüyorum.

* * *

          Yazının sonuna doğru sizlere özet bir tablo sunayım. Bu tablo İlçelerin sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasıyla ilgili olarak 2004-2017 ve son yapılan 2022 araştırmasının sonuçlarını veriyor. 2004 yılından söz ettik. 2017 yılında yapılan araştırmanın sonuçlarına bakalım.

          Tablo : Kocaeli İlçelerinin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralamaları (2004,  2017, 2022)

7777

Kaynak :

1. İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması, 2004 T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı, Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü

2. İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması, 2017 T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü

3. İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması, 2022 T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü

          2004 Araştırmasında olduğu gibi 2017 ve 2022 araştırmalarında da ülke genelinde ilçeler 6 kademe içinde toplanmış. Araştırma kapsamında ilçe sayısı 2004’te 872 iken, 2017’de 970, 2022’de ise 973.

          Kocaeli’de ilçe sayısı 2004’te 7 iken 2017 ve 2022’de 12’dir. Bu duruma göre Kandıra ilçemizin 2004’te 872 ilçe içinde 433’üncü olduğunu belirtmiştik. 2017’de durum ne? Kandıra ilçemiz 970 ilçe içinde, gelişmişlik bakımından 378’inci sırada il içindeki yeri hep son sıra.

          Aradan beş yıl geçmiş ilçe sayısı 970’ten 973’e çıkmış, yani artış yok sayılır. Bu durumda, yani 2017’de 970 ilçe içinde 378’inci sırada olan Kandıra’nın sırası ne olmuş? 378’den 456’ya gerilemiş.

          Karamürsel’de de geriye gidiş olmuş. Yani ülkede bazı ilçelerin gelişmişliği artmış ve Kandıra ile Karamürsel göreli olarak geriye düşmüş.

          Bunda yanlış anlaşılacak bir durum yok. Hiç kuşkusuz Kandıra içinde Karamürsel içinde gözle görülür gelişmeler ortada. Fakat göreli olarak geride kalma gerçeği de ortaya çıkmış durumda. Ve Kandıra’nın bu durumundan dolayı da Kandıra sık sık aklıma düşer.

* * *

            Kocaeli ili içinde kanser riskinin en az olduğu ilçenin Kandıra olduğunu İl Sağlık Müdürlüğü’nün verileri ortaya koymaktadır. Deprem riskinin en az olduğu ilçe de Kandıra’dır.

          Nikomedya (İzmit) tarih boyunca çok depremler görmüş. İnsanlar yine de bu güzel yöreden vazgeçmemişler. Kandıra, yöresinde kayıplı bir deprem yaşanmamış. Kandıra yöresinde depremler hafif atlatılıyor. Buraya çok önemli bir not daha düşelim;

          TÜBİTAK–MAM (Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Marmara Araştırma Merkezi) Yani bizim Gebze'deki MAM, deprem sonrası bir araştırma yaptı. Araştırma sonuçları ilimizin yetkili makamlarına ulaştı. Daha doğrusu bu bilimsel çalışmaya Kocaeli Valiliği öncülük etti. Ne dedi bu çalışmanın sonuçları? Uzatmayalım, önemle vurguladığı noktalar şunlardı: Kocaeli ilinde ve daha doğrusu yörede deprem riskinin en az olduğu yer Kandıra ilçesidir. İzmit Kenti zaman içinde bu yöreye kaymalıdır. Öylemi oldu. Öyle mi oluyor?

          Gerçekleri konuşmadan sorunları çözemeyiz. Kandıra’mızda güzel işler de oluyor ama aylarca yüzbinlere hizmet veren Kandıra Belediyemiz bu hizmetleri verirken zorlanıyor. Bütçe gelirleri yüzbinlere göre değil. Öncelikle Kandıra ve Karamürsel’i aklımızda tutalım ve destek olalım. Karamsar konuşmak hiç hoş değil, üstelik niyetim hiç de öyle değil. Kandıra gelişsin isteriz. Kavuşacağımızı umduğumuz özlemlerimiz vardır. Sözümüzde yazımızda onlar geçer, içimizden Kandıra geçer.

* * *

          İnsanın ömründe 44 yıl az zaman değil. 31.03.1978 tarihinden KOCAELİ Gazetemizde ilk yazım çıkmıştı. Genç denilecek yaşta Hakka yürüyen, Kocaeli’nin aydın evladı, büyük gazetecimiz Dündar Çiğit ve değerli yazarımız rahmetli Naci Girginsoy’un özendirmeleriyle haftada bir yazmaya başlamıştım. Sürekli olmasa da o tarihten bu yana zaman zaman yazdım.

          Yazıların çoğunu kesip saklamıştım. Elime geçmeyenleri gazetenin arşivinde çalışarak bulmaya çalıştım. Bulamadıklarım dışında eldeki yazıların tümüne yakını bir araya getirip, “Birinci Bölüm”; yazıp da yayımlamadığım yazılarımı da “İkinci Bölüm” yaparak ve “İçinden Kandıra Geçen Yazılar” adını vererek kitaplaştırdım. Belirttiğim gibi şu sırada basım işleri sona eriyor. Belki bu yazım yayımlanmadan kitap elimizde olacak. Önümüzdeki zaman içinde dostlara ulaşır. KOCAELİ Gazetesi 48’inci yaş gününde beni unutmadı. Epey aradan sonra bu yaş günü için seve seve yazdım. Ömrün çok olsun KOCAELİ.

FOTOĞRAFLAR: CÜNEYT ÖZCAN

kandira-1kandira-2

https://www.kocaeligazetesi.com.tr/haber/10226325/icimden-kandira-gecer

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.