Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

6May/200

ÇİN VİRÜSÜ SALGINI SONRASI PLANLANAN KÜRESEL TEHLİKE – Nurullah ÇETİN

indirÇİN VİRÜSÜ SALGINI SONRASI PLANLANAN KÜRESEL TEHLİKE -
Nurullah ÇETİN
Küresel Çin virüsü salgınını fırsat bilip şeytani planlarının kolayca devreye sokulabileceği zehabına kapılanlar, önceden beri var olan niyet, düşünce ve eylemlerini iyice gün yüzüne çıkarmaya başladılar ve kendilerince projelerini tamama erdirmek için çok uygun bir zemin yakaladıklarını düşünüyorlar. Bu vesileyle kim ne yapmak istiyor, ona bakalım.
Bütün dünyaya maksatlı olarak yayılan şöyle bir propaganda cümlesi var: “Virüs’ten sonra dünya eskisi gibi olmayacak”.
Öbür taraftan 1973-1977 yılları arasında, ABD'nin 56. Dışişleri Bakanı olarak görev yapan, Amerika’nın akıl hocası Siyonist Henry Alfred Kissinger, 3 Nisan 2020’de Wall Street Journal'da yer alan "Korona Virüsü Salgını Dünya Düzenini Ebediyyen Değiştirecek" başlıklı makalesiyle Amerika’nın öncülüğünde yeni bir dünya düzeni kurulmasını salık veriyor. Onun Amerika dediği de Amerika’yı her anlamda yöneten Siyonist odaklar.
 

Ayrıca Siyonistler, kendi ifadelerine göre Mesih olarak bütün dünyaya barış getirecek bir kral bekliyorlar. Bütün dünyaya getirilecek barışın da “yeni dünya düzeni” ile gerçekleşeceğini dile getiriyorlar. Yeni dünya düzeni projeleri de yeni değildir. İkinci Dünya Savaşı felaketinden sonra Komünizm öcüsüyle bunu dayatmışlardı, Şimdi de Çin virüsü salgını üzerinden böyle bir dayatma içindeler. Dünya ekonomisine, siyasetine, basınına ve kültürüne yön veren beş on büyük Siyonist şirketin kuracakları yeni dünya düzeninin başlıca unsurları şunlar olacakmış:
*Dünya nüfusu beşyüz milyona düşürülecek.
*Millî devletler dağıtılacak, küçük federe devletler kurulacak, onlar da Birleşik Dünya Federasyonu Devletine bağlanacak.
*Dijital devrimle bütün insanlar her şeyiyle kontrol altında tutulacak.
*Herkes tek dünya vatandaşı olacak, tek dil ve tek dine geçilecek.
Bu meseleyi açalım. Siyonist Rockefeller Vakfı'nın Global Business Network (GBN) kurumu tarafından 2010 yılında yayınlanmış "Teknoloji ve Uluslararası Kalkınmanın Geleceği için Senaryolar" başlıklı raporunda 'ölümcül küresel bir virüs salgınının ortaya çıkacağını' öngörerek korona virüsüne ve etkilerine yer vermesi tesadüfi değildir.
Anlaşılıyor ki Siyonistlerin beklediği dünyaya yeni düzen verip barışı getirecek olan mesih kral, başta Rockefeller ve Rothschild’in dahil olduğu büyük Siyonist şirketlerinin sahiplerinden oluşan bir kurul. Bu kurul dünyayı kendi emelleri doğrultusunda yeniden şekillendirmek, yepyeni, farklı ve köklü bir sistem kurmak istiyor.
Kurmak istedikleri yeni dünya sistemine dayalı tek dünya devletinin adı “Birleşik Dünya Federasyonu”. Adı başka olsa da bu içerikte bir tek dünya devleti kurmak istiyorlar. Bunu muhtemelen hazır bir sistem olan Birleşmiş Milletler’i bu amaç doğrultusunda yeniden şekillendirerek yapmaya çalışacaklar. Bu çerçevede üç önemli hedefleri var:
1.Çiple Esir Almak: Bütün dünya insanlarını gerek teşvikle gerek tehditle derilerinin altına bir çip takmaya zorlayacaklar. Bu çip, kişinin banka hesapları dahil bütün kimlik bilgilerini içermektedir. Bununla kolayca banka dahil her türlü kurumsal işlerini yapabileceksiniz, anahtar olarak kullanılabilecek, sağlık verileri depolanacak, nakit para kullanmayacaksınız, trene, uçağa, metroya kolay bineceksiniz, sağlığınız hakkında kolay tedaviler uygulanacak, kaybolunca nerede olduğunuz bulunacak gibi teşvik unsurlarını devreye sokacaklar. Kişiler kabul etmediği takdirde, çipi olmayanı; şundan mahrum kalacaksınız, şunu yapamayacaksınız, şu yok bu yok diye tehdit edecekler ve tecrid uygulayacaklar.
Ancak bu çip uygulamasının en büyük tehlikesi, bireysel ve millî özgürlüğün yok edilmesi, insanların her hareketinin kontrol altında tutulduğu büyük toplama kampında, gözaltı hapishanesinde bir köleye dönüştürülmesidir. Hiçbir mahremiyetimiz, özelimiz kalmayacak. Sürekli takip edilen ve yönetilen bir robota dönüştürüleceğiz.
Bunların yapmak istedikleri iş, Komünistlerin zorla, baskıyla bütün özgürlükleri yok edip insanları bir korku imparatorluğu içinde köleleştirme ve mankurtlaştırma faaliyetiyle aynıdır.
2.Millî Devletleri Dağıtmak: Amerika, Rusya, Çin dahil bütün büyük millî devletleri dağıtmaya çalışacaklar. Eskiden bizim gibi devletleri etnik grup, mezhep farkı, hayat tarzı ve inançlar üzerinden çatışmalar çıkararak bölüp parçalama çalışmaları vardı. Şimdi buna Amerika, Rusya, Çin gibi büyük devletleri de dahil edecekler. Kolayca yönetilebilir, etki gücü sıfır, hele bağımsız hareket etme imkân ve şartları tamamen yok edilmiş küçük federe devletler oluşturmak isteyecekler, böyle bir çabaları olacak.
Millî devletlerin vatandaşı olma kimliği de yok edilip insan bünyesine takılan çiplerle her durumu, her bilgisi kontrol altında tutulan, istenildiği şekilde yönlendirilen, bireysel ve millî özgürlüğü yok edilmiş “dünya vatandaşı” kimliği verilecek. “Dünya” kendileri olacak, “vatandaşı” da “goyim” dedikleri ve hizmet hayvanları olarak gördükleri, kendileri dışındaki herkes.
2.Millî Kimlikleri Yok Etmek: Bir zamanlar Komünistler bütün dünya insanlarının milliyetlerini, dinlerini, özgürlüklerini yok ederek insanı dünyaya salt midesiyle bağlı homo economicus yapmak istemişlerdi. Şimdi de Amerika merkezli Siyonist oligarşi, yine milliyetleri ve dinleri yok ederek salt “dijital insan” yapmaya çalışacak. Yani insanlar kendilerini Türk, Arap, Fransız, Alman gibi milliyet adı ve Müslüman, Hristiyan gibi din adı ile değil; salt “dünya vatandaşıyım” diye tanımlayacak.
3.Dilleri Yok Etmek: İngilizce dışında bütün dilleri yok etmeye çalışacaklar. Bütün dünya insanlarının ortak iletişim dili olarak İngilizceyi ve dijital dil olarak ve emoji dedikleri simgesel dili, işaret dilini yaygınlaştıracaklar.
4.Dinleri Yok Etmek: Burada yok edilecek dinler, Yahudilik dışındaki dinlerdir. Bunu da dinleri itibarsızlaştırarak, değersizleştirerek yapmaya çalışacaklar. Mesela son Çin virüsü hadisesinde Türkiye’de sosyal medyada yoğun olarak “bize imam değil doktor lazım”, “insanlığı din değil bilim kurtaracak” propagandası yapıldı. Yanlış zamanda gönderilen ve cahilce hareket eden umreciler üzerinden İslam’a saldırıldı.
Buna benzer pek çok olay ve durum vesile kılınarak İslam itibarız hale getirilmek istendi. Aynı durum toplu ayin yapan Hristiyanlar üzerinde de yapıldı. Yeni Dünya Düzeni kurma çalışmaları içinde olanlar Siyonist oldukları için, onlar kendi dinlerini koruyacaklar ama Müslüman, Hristiyan ve başka din sahipleri için, biraz İslam’dan, biraz Hristiyanlıktan, en çok Yahudilikten, biraz başka dinlerden bazı unsurlar alınıp eklektik, sentez, karma bir din üretecekler ve Yahudi olmayanlara onu sunacaklar.
Dil, dil ve millî kimliklerin yok edilmesine dayalı Masonluğun bu enternasyonalist projesi, aslında çok eskiden beri var olan bir projedir. Ömer Seyfettin, Ashab-ı Kehfimiz adlı eserinde bunu mizahi bir üslupla uzun uzun anlatır. En son türevi de Fethullah Gülen adlı gizli Vatikan kardinalinin eline tutuşturup piyasaya sürdükleri “dinlerarası diyalog” idi. Dinlerarası diyalogun amacı Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam karışımı bulamaç bir din üretmekti.
Şimdilerde fırsat bu fırsat deyip yoğunlaştıkları bu çabaları çok önceden beri vardı. Uzun yıllardan beri bu amaçlarına ulaşmak için kullandıkları bazı yöntemler şunlardı:
1.Kültür Emperyalizmi: Bölücü, ayrıştırıcı, parçalayıcı kavramlar, bilgiler üretip bunları kendi sözcüleri olan aydın, akademisyen, gazeteci gibi figürlerle propaganda etmek. Mesela demokrasi, çok kültürlülük gibi kavramlarla sosyolojik ve kültürel anlamda milletleşen toplulukları etnik köken, mezhep, hayat tarzı ve bölgesel farklılıklar üzerinden ayrıştırarak iç çatışmalar, isyanlar, kargaşalar çıkarıp durmaktaydılar. PKK, ELKAİDE, IŞİD gibi terör örgütlerini bunun için ürettiler ve kullandılar.
2.Siyasi Emperyalizm: Emperyalist Amerika, Avrupa, Rusya ve Çin, ülkemiz ve başka ülkelerde kendilerine bağlı sömürge valisi olmayı gönülden benimsemiş siyasi parti liderleri, yöneticiler, iş adamları, gazeteciler, akademisyen, karanlık aydınlar ayarlayıp ayarttılar. Bunlar hep millî Türk devleti, Türk milleti ve onun kurucusu olan Atatürk düşmanlığı yaparak Türkiye’yi bölüp parçalama çalışmaları içinde oldular.
Mesela Atatürk’ten sonra iş başına gelenlerin pek çoğunun milliyetçi ve istiklalci Türk Beyi olmak yerine Amerika ve Avrupa tarafından belirlenen politikaların uygulayıcısı birer memur olmaları, Komünizm döneminde Rusya’nın; hatta Amerika'nın patronajında Komünist ve Sosyalist partilerin kurulması, şimdilerde “vatan”sever görünen bir partinin Çinci olması gibi örnekler, millî olmayan ve başka devletlere bağımlı bir siyaset kurumunu etkin kıldı.
3. Ekonomik Emperyalizm: Uluslararası emperyalist sömürgeci şirketler, globalizm, küreselleşme adı altında Türkiye dahil bütün millî devletleri istila ettiler, ülkelerimizin yer altı ve yer üstü zenginliklerini yağmaladılar, hammaddelerimizi, ürünlerimizi, ürün işleme mekanizmalarımızı, fabrikalarımızı ve ürünleri pazarlama mekanizmalarını, ürün ve hizmet dolaşım aracı olan parayı kontrol ederek ekonomik anlamda millî devletleri etkisizleştirip bağımlı hale getirdiler. Emperyalist devletler millî ekonomileri çökertmek için zaman zaman para, banka, borsa, yatırım, satın alma, özelleştirme gibi operasyonlar yaptılar, yapmaya devam ediyorlar.
4.Hukuk Emperyalizmi: Bağımsız Türk millî hukuk sistemini etkisiz kılıp uluslararası hukuk adı altında Avrupa ve Amerika hukuk sistemine bağlayarak bağımsız millî Türk Devletini işlevsiz hale getirmeye çalıştılar.
Çözüm:
*Bilinç Aydınlanması: Gerçek milliyetçi ve istiklalci Türk aydınlarına imkân verilmeli, basın yayın organlarında kendilerine alan açılmalı ve bunların Türk milletini küresel emperyalist saldırılar konusunda bilinçlendirmesi sağlanmalıdır. Türk milleti, küreselci dünya nizamının kendisine yaptığı bunca kötülüğü, zulmü, baskıyı, sömürüyü görecek ve daha çok milliyetçi, istiklalci ve samimi Müslüman kimliğine geri dönecektir.
*Millî Bilim ve Teknolojiye Ağırlık Vermek: Her türlü küresel emperyalist saldırıya karşı kendimizi koruyacak bilimsel, teknolojik, psikolojik, sosyolojik, biyolojik, kültürel korunaklarımızı sağlamlaştırmalıyız. Prof. Dr. Ercüment Ovalı gibi bilim adamlarımız korona virüsüne karşı aşı yapıyorlar. Kendi aşımızı, ilacımızı kendimiz yapabiliriz. Tek yapılacak şey, Devletimiz bağımsız ve millî olsun, kendi değerlerimize sahip çıksın. İçimizdeki Amerikancı ve siyonistlerin bürokratik engellemelerine takılmasın.
*Millî Menfaatler Merkezli Uluslararası İlişkiler Tanzimi: Bundan sonra uluslararası ilişkilerimizi tek taraflı bağımlılık esasına göre değil, tamamen millî çıkarlarımıza göre düzenlemeliyiz.
*Turan Türk Birliğinin Hemen Kurulması: Emperyalist küreselci saldırılara karşı Turan Türk Birliğinin kurulması zorunlu hale gelmiştir. Böylece yedi bağımsız Türk Devleti ve diğer Türk toplulukları bütün imkânlarını ve enerjilerini birleştirerek geleceğe güvenle bakabilecekleri bir Türk birliğini kurumsal hale getirip hayata geçirmek zorundadırlar. Türk Birliğine ayrıca diğer İslam ülkeleri ve emperyalizme karşı bizimle birlikte hareket edecek diğer başka dinden, kültürden, coğrafyadan ülkeler de dahil edilebilir.
*Milletleşme Sürecinin Tahkimi: Başta Türkçe, Türk edebiyatı, Türk sanatı, Türk töresi, Türk tarihi olmak üzere bütün millî kültür kurumları iyice güçlendirilmeli, hayatın her alanında dolaşıma sokulmalı, millî bilinç, vatan, millet, bayrak, devlet, tarih, dil, din, bağımsızlık sevgisi iyice geliştirilmeli, Türk milletine aidiyet ve mensubiyet bilinci güçlendirilmelidir.
*Sahih İslam’a Dönüş: Küreselci emperyalist odakların İslam’ı itibarsızlaştırma ve yok etmek için piyasaya sürdükleri deizme, ateizme, nihilizme, anarşizme, hayatı anlamsızlaştırma projelerine ve özel olarak üretip ahali arasına saldıkları cemaat ve tarikat yapılanmalarına karşı tarikat ve cemaatlerin dışında sahih İslam’a bağlı güvenilir, bilgili, uyanık, aydın ilahiyatçı profesörler Kur’an ve Hz. Muhammed merkezli gerçek İslam’ı ön plana çıkararak din ve inanç korunağımız tahkim edilmelidir.
*Millî Ekonomiyi Güçlendirmek: Kendi hammaddelerimizi kendimiz ürüne dönüştürmeli, kendimiz pazarlamalı, ürün ve hizmet değeri olan millî paramızı koruyup güçlendirmeliyiz. Bütün ekonomik değerlerimizi yabancıların yağmasından kurtarmalıyız. Mesela salgını fırsat bilen Amerika’nın Merkez Bankası FED kanalıyla bol miktarda dolar basarak ekonomik değerlerimizin borsalar üzerinden yağmalanmasına izin ve fırsat vermemeliyiz.
*Dijital Köleliğe Karşı Millî Özgürlük: Emperyalist küresel odakların bizi bireysel ve millî özgürlüğümüzden mahrum bırakacak ve bizi herşeyimizin izlendiği dünya toplama kampına dönüştürecek olan ve bizi büyük gözaltında esirler halinde tutmayı planlayan dijital faşizme izin vermeyelim. İstiklalci millî Türk Devletini güçlendirelim. Kendi bağımsız ve millî dijital sistemimizi kuralım.
*Altın Laleye İsyan: Küresel yağma baronları çip takmayı çok avantajlı altın bir lale olarak allayıp pullayacaklar. Kesinlikle kabul etmeyelim. Zira çiple depolanan bilginin efendisi, bu bilgiyi kendi amaçları için kullanacaktır. Bizans İmparatorluğunda tekfurların, derebeylerin hâkimiyet bölgesindeki insanların boynuna hangi tekfurun kulu kölesi olduğunu gösteren bir künye takma mecburiyeti varmış. Çip onun modern bir türevidir.
*Son Söz: Hakikatin tek kılavuzu olan Kur’an-ı Kerim, kıyamete kadar sürecek evrensel güncelliğini koruyor ve şöyle diyor: “Onlara,‘Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın!’ denildiğinde, ‘Biz ancak ıslah edici kimseleriz’ derler.”(Bakara, 11)
“Hani, inkârcılar seni bağlayıp bir yere hapsetmek ya da öldürmek veya seni yurdundan çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kurarken, Allah da karşı tuzak kuruyordu. Allah tuzağı boşa çıkaranların en güçlüsüdür.”(Enfal, 30)
“Ey Rabbimiz, içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin.”(Araf, 155)

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.