İNOSAM: Gençliğe İnovatif Öğütler!
İnovatif Stratejik Araştırmalar Merkezi (İNOSAM) tarafından düzenlenen ve Genç Demokratlar Vakfı ile Ankara Girişim Grubu’nun katıldığı ‘Gençliğe İnovatif Öğütler!" başlıklı yılın son konferansında ‘Eğitimde Gelecek Araştırmaları Enstitüsü’ kurma çalışmalarının da devam ettiğini kaydeden İNOSAM Başkanı Gürkan Avcı, gençlere şu yönde telkin ve tavsiyelerde bulundu;
Bilim insanları yapay zekânın başımıza bela olacağını, artırılmış gerçeklik için de korku veren şeyler söylüyor. Ekonomistler emekçilerin sıfır saat sözleşmesiyle çalıştırılacaklarını, robotlardan vergi alınması gerekeceği ve evrensel temel gelir kriterleri gibi konular hakkında konuşuyor. Siyasetçiler gelir eşitsizliğinin artışından, kaos, hoşgörüsüzlük ve aşırılığın yükselişinden dem vuruyor.
ULUS DEVLETLERLE KÜRESEL SERMAYE ARASINDAKI MÜCADELE!
Bolluk, sağlık ve refah adaletsizlik, hastalık ve çaresizlikle birlikte artıyor. Batı geleceğe güvenle bakarken doğu ümit ve panik arasında geriliyor. Bilim, teknoloji ve internet güya cehaleti, yoksulluğu ve eşitsizliği yok edecekti ancak bunları kanıksatır hale getirdi gibi, sanki..!
Küreselleşme gerçekte kime ve neye hizmet ediyor?
Bilim bir din mi? Teknoloji kimlerin kontrol ve mülkiyetinde acaba?
Özgürlükler artıyor mu? Demokrasi kapitalizmin bir tuzaklanmış kekliği mi?
Göçler kaynaşmayı ve çeşitliliği artırmak için mi reorganize ediliyor?
Global şirketler devletlerin denetiminin ötesinde daha başka ne yapmak istiyor?
Gördüğümüz en büyük değişimin ortasındayız. Teknoloji her gün veya her saat değişiyor ve biz daha mevcudu öğrenemeden/anlayamadan mantığıyla birlikte dönüşüp değişiyor. Tüm bu büyük karmaşada kayboluyor, yardım ister gözlerle birbirimize bakıyorken birde parlak dijital medeniyet dikkatimizi dağıtıyor ve biz bu büyük değişim karşısında en iyi ihtimalle saklanıyoruz evet kapanıyoruz…
DİJİTAL ÇAĞDA AYAKTA KALMAK İÇİN!
Hâlbuki teknolojik değişim çağları arasındaki süreler hızla kısalıyor. Ara verdiğimiz saklandığımız takdirde uzun vadede hazırlanmak/hazır olmak gittikçe daha da zorlanıyor. Oysa insanlık tarihinde insan olmanın en önemli devirdeyiz. Bu yüzden teknolojinin daha insani bir dünyayı güçlendirme görevini yerine getirebilmesi için bu büyük değişimi/gelişimi anlamak, değişmeyen özümüzle bu değişime uyum sağlamak gerekiyor. Bu büyük değişimin artçılarından güçlüler değil uyum sağlayanlar ayakta kalabilecek ancak.
Geleceği ve olabilecekleri öngörüp insanlığın yüksek faydasına dönük gerçekleşmesi için özgüvenle, var gücümüze, inanç ve umutla koşmak gerekiyor, yorulmadan. Sizlerle buluşma isteğimde toplumdaki bu büyük hayal kırıklığına kışkırtıcı cevaplar vermek isteğimden doğdu. Toplumdaki tembellik, ümitsizlik ve karamsarlık daha iyi bir söylem ve vizyon yoksunluğundan kaynaklanıyor diye düşünüyorum.
DERİN DEVLET GERÇEKTE NE KADAR VAR?
Konuşmama başlar başlamaz ve baştan kanaatimi söyleyeyim derin devlet vesaire efsanelerini unutun. Derin devlet yoktur her şeyi denetleyen ve her şeye karar veren derin dünya düzeni ve onun hissedarları vardır. Unutmayın bütün siyasi düşüncelerin, ideolojilerin, ekonomik modellerin, küresel firmaların dahi devletlerin denetimi ve yönlendirmesi onların elinde.
Görüyorsunuz milyonlarca/milyarlarca kişi cehalet içinde yaşıyor/yaşatılıyor. Siyasetçiler, kamu ve finans bürokrasisi ülkeleri ve dünyayı kontrol etmek için ulusal ve küresel planlar geliştiriyorlar. Halkın yorum yapmasını sağlayacak hakikatleri dahi gizleyerek yapılıyor bu iş.
Planlarını reklama dönüştürüp ürün gibi pazarlıyorlar. Bu parçalara ayrılmış resmi birleştirmek, resmin büyük ve orta parçalarına erişmek, fark etmek ve büyük resmi görmek/okumak çok zor ve çok sabır gerektiriyor. Bu insanlık ailesini ve her şeyin tamamını kapsayan devasa büyüklükte, hastalıklı ve ağır bir negatiflikte bir proje çünkü. Bilinçleri her yönden kuşatıp kontrol etmeye, akılları derin propagandalarla etkilemeye çalışan karanlık, yanıltıcı bir büyük dava siyaseti.
ÇOK BOYUTLU DEZENFORMASYON VE DEJENARASYON BOMMARDIMANI ALTINDAYIZ!
Devlet adına konuştuklarını söyleyenlerin tamamına yakınının dediklerine inanmayın, asla inanmayın. Dizi ve filmlerin hissetmenizi istedikleri gibi hissetmeyin. Reklamların size emrettiği şeyleri yapmayın, almayın. Size tarih diye yutturdukları tekrarlanmış yalanlara, din yerine evrensel din olarak ikame etmeye çalıştıkları bilime, mülkiyetlerine aldıkları teknolojinin masumiyetine inanmayın, şüphelerinizi hep diri ve taze tutun.
Politikacıları asla ve asla ciddiye almayın onlar sizi kandırmak için, sizin seçim hakkınız olduğuna sizi inandırmak için varlar ve savundukları ideolojilerin hepsi sadece birer aparat. Oysa seçim hakkınız yok, seçtiklerinizi siz değil onlar seçiyor, onlar sizin sahipleriniz, onlar ülkenin tüm imkan ve kaynaklarının sahipleri. Onlar hükümetin, muhalefetin, meclisin, holdinglerin, devlet kurumlarının sahipleri tüm kodlar onların elinde.
Diplomasi, bürokrasi, politika, ekonomi, teknoloji ve avanesi onların gömlek ceplerinde; adalet sistemi, gazete ve televizyonlar onları korumak için var. İzlediğiniz, duyduğunuz, okuduğunuz hemen tüm iç ve dış haber, magazin, spor, ekonomi, politika hatta bilimsel makalelerin çoğu ve muhalif olanların büyük kısmı dahil onların denetim mekanizmasından sonra size servis ediliyor. Size anlatılanlarla hakikatler arasındaki uçurum o kadar büyük ki.
TOPLU HİPNOZ HALİ DEVAM EDİYOR!
Onlar sizin inançlarınızı, kutsal değerlerinizi ve masum duygularınızı istismar etmek için ve sizi efendilerinin menfaatleri doğrultusunda kullanmak için varlar. Onlar sizi ruhlarınızdan, zihin ve bedenlerinizden kuşatmak için her şeyi yapıyorlar. Bu harami düzenin tamir ve idamesi için içinde esir olduğumuz bu toplu hipnoz halinin devamı gerekiyor ki bunun için her yıl milyarlarca para ve yeni insan kaynağı sarfiyatını gözlerini kırpmadan harcıyor gereğini yapıyorlar.
Ne istedikleri çok açık; size daha az, kendilerine daha çok istiyorlar. Ne istemedikleri de çok açık; eleştirel akıl, iyi bilgilenmiş, eğitim almış bağımsız düşünen insan istemiyorlar. Uslu insanlar istiyorlar. Sabah erkenden kalkıp işine, okuluna giden, isyan ve itiraz etmeden eşitsizlikçi bu haksız düzenin gönüllü devri daimîliğini sürdürecek bireyler istiyorlar. Okuldaki, mahkemedeki, marketteki mesaisine koşa koşa gidecek, fabrikadaki makineleri çalıştıracak, devlet dairesindeki evrakları yazacak, meskun mahalde kolluk hizmeti yürütecek kadar zekaya sahip uslu, düz ve düzgün insanlar.
SİSTEMSİZLİK ANARŞİSİ VE KAOS!
Unutmayın müsrif bir hırsız ve takiyyeci bir riyakâr olmadan asla zengin olmanıza izin vermeyen; hain, hamasetçi bir siyasetçi olmadan yükselemeyeceğiniz mevcut anarşist sistemsizliğin mimarlarından bahsediyorum. Aklınızın ve mantığınızın nasıl çalışması gerektiğini sürekli öğretiyorlar size ve kalbinizin tacizlerle kirlettikleri noktasından çıkan sesi dinlemenizi istiyorlar yalnızca. Aklınızı farklı çalıştırın, asimetrik ve basit bir mantık geliştirin ve kalbinizin dokunulmamış iç dünyasından çıkan saf sesi dinleyin bir tek. Kesin kurallarınız ve temel inançlarınızla ancak onların akıl oyunlarıyla baş edebilirsiniz.
Onların istedikleri formatta iyi bir insan, iyi bir vatandaş, iyi bir anne-baba ve iyi bir genç asla olmayın. Beyinlerinize ve kalbinize enjekte ettikleri o süfli, gayri insani ideolojileri benimsemeyin, inanmayın. Hepinizin farklılıklarını vurgulayarak, orijinalliğinizi yüzünüze sürekli ve tekrar tekrar vurarak sizi bölmek, ayrıştırmak için uğraşıyorlar. Bütün ülkelerdeki politikacıların çoğu ve ortakçıları hep böyle çalışır. Oysa benzer yönlerimize odaklanmaya, birlik olmaya ve ortak hareket etmeye ne kadar çok ihtiyacımız var.
AKSİNİ YAPMAK VE FARKINDALIK!
Bu gayri insani, gayri vicdani ideolojiler sizi birbirinize düşürmek için, cambaza bak demek için var. Çoğu insan bunların dediklerini doğru ve hakikat sanıyor ve kendini/zamanını/emeğini/değerlerini boş ve beyhude yere feda ediyor.
Onlar sağa dön dediklerinde sola dönün, birisi sağa ve ötekisi sola dön derse yerinizde durun, onlar sizi uçurumdan aşağı yuvarlamak, aklınızı almak için varlar, ruhunu küçük bir menfaat karşılığında kötülüğe esir vermiş bu soytarıların yeminlerine de, şahadetlerine de inanmayın.
Dini liderler ve sözcülerin birçoğu da böyledir, sömürü düzeninin halkla ilişkiler bölümü gibi çalışırlar, Allah ile aranıza fitne ve nifak sokmak için dini en ustaca kullanan din adamlarından bahsediyorum. Onları asla dinleme ve tüm bu sömürü düzeninin işbirlikçilerine asla inanma, asla!
Onların ağlamaklı marşlarına, yaldızlı nişan ve madalyalarına, yüksek taltif, takdir ve onurlandırmalarına, yüksek prominli milliyetçilik ve din soslu hamasi nutuklarına sakın ve sakın inanma.
SÖMÜRÜ DÜZENİ VE PEKİŞTİREÇLER!
Bu insanlık düşmanı güruh paralarını kaybetmemek ve daha da çoğaltmak için alt ve orta sınıfları birbirine düşürür. Politikacılar sömürü düzeninin devamı için insanları ırk, milliyet, din, mezhep, cinsiyet, iş, gelir, eğitim, karakter ve kültür farklılıkları üzerinden bölmeye, sizi birbirinize düşman etmeye çalışır. Siz birbirinizle kavga ederken, birbirinizi düşman belleyip birbirinizin boğazını sıkarken onlar masalardaki ve kasalardaki saltanatlarını sürdürmenin yeni ve taze planlarını yapmaya devam ederler.
Siyasetin, ekonominin ve bürokrasinin elitlerinden oluşan bu sömürü konsorsiyumu bütün gücü elinde tutar. Kimseye vergi, hesap ve bilgi de vermez. Sorumsuzdurlar ama her şeye yetkilidirler. Bunların bütün işlerini, hizmetlerini ve yapılacak tüm görevleri yerine getiren orta direk ise tüm vergileri öder ve bu sömürü düzeninin bekçiliğini de çocukça ödüllendirmeler karşılığında ve içi boşaltılmış kutsallar adına üstlenir. Yoksul, fakir, aç ve perişan bırakılmış kitleler ise bu orta direği korkutmak için vardır. Çünkü orta direğin işlerine gitmeleri ve sömürü düzeninin çarklarını çevirmeleri gerekir. Bu sömürü konsorsiyumu her sıkıştığında bayrak, din ve çocukların arkasına saklanarak hepinizi kandırmaya devam ediyor ama ne bayrak ne din ne de çocuklar umurlarında, kendi çocukları hariç tabi ki.
FIRSATLAR İÇİNDEKİ FIRSAT EŞİTSİZLİĞİ!
Vatandaşın çocukları arasındaki beslenme, sağlık ve eğitim hizmetleri başta olmak üzere iş, meslek ve girişim gibi temel ihtiyaçlarındaki fırsat eşitsizliği her geçen gün artıyor daha da artacak. Paran kadar eğitim, paran kadar sağlık ve paran kadar adalet sunan bu sömürü düzeni onların işine gelen bir şey. Eğitim sistemi anarşisinin cehalet, kalitesizlik, eşitsizlik, bunalım, hayal kırıklığı, stres ve oyalama ile gençlerin yıllarını, ebeveynlerinin parasını çalmasının bir sebebi var. Çünkü bu sömürü elitleri bu işin düzelmesini asla istemezler. İyi niyetle isteyen ve gereğini yapmaya çalışan birisi olursa düzenin gerçek sahiplerince hemen aforoz edilirler.
Evet manzara bu ve sizler öfkelenmekte haklı olabilirsiniz ancak emin olun ki her şeye rağmen karmaşanın, kan ve gözyaşının, adaletsizlik ve eşitsizliğin zirve yaptığı bu kaos dünyasında insanlığın içindeki ortak iyilik, sevgi ve ümit duygusunun yapacağı inanılmaz şeyler olacak. Buna tanık olmak için her zamankinden daha karmaşık ve daha hızlı değişiyor görünen bu dünyada birkaç şeye, önemli olanlara odaklanıp, kendi ilgi ve yetki alanımıza giren basit şeyleri iyi yapmak ve büyük bir empatiyle insanların masum/samimi isteklerine evet demekle işe başlamamız gerekiyor. Basit asla basitlik değildir. İyilik adına evet demek gerçek bir beceri ve öğrenmeye kapı açar…
DEĞİŞENLER VE DEĞİŞTİRİLEMENLER!
İnsanların böylesi kritik ve büyük değişim stresi altında inlediği dönemlerde çoğu insan dünyayı ve değişimi anladığını hissetmek/hissettirmek ve ardından rahatlamak için genelde negatif akla uygun şeyleri sorgulamadan kabul ediyor. Oysa ümitle ve inançla bakıp geleceği anlamak için geçmişten ders almak, nelerin değiştiğini ve nelerin değişmediğini/değiştirilemediğini görmek gerekiyor.
Son tahlilde ve an itibariyle ülkemize dönersek iki tane devlet tahakkümü altında yaşıyoruz Türkiye’de. Biri eskisi diğeri ise ayakları oturtulmaya çalışılan yeni devlet. Nefes alan herkese bulaşan bir virüs gibi millet olarak yaşamakta olduğumuz ‘şaşkın ördek’ sendrom/psikozunun sebeplerinden birisi de bu. Yeni devlet dijital çağın yenidünya düzenine yetişip uyum sağlamak ve dahası eklemlenmek için büyük bir stres içerisinde, geç kalmışlık duygusuyla bunalmış vaziyette.
Eminim ki çocukluğunu eski devletin fanusunda yaşayanlar hızlanan zamanın hafızasının tavan arasında kalan o eski dostluk, arkadaşlık, kültür ve moral değerlere dair hatıralarını ballandıra ballandıra, hasretle anlatmaya devam edecekler ve bir taraftan da nasıl da büyük bir yanılsama ve cehalet içerisinde hayal aleminde yaşamış/yaşatılmış olduklarını da her geçen gün kızgınlıkla fark ederek.
ÖZEL BİR ÇAĞDA İNANÇLI VE AHLAKLI OLMAK!
Çünkü varoluşsal değişimlerin pek çok açıdan yayıldığı ve yaşamın inanılmaz/tuhaf bir heyecana kapılıp temel unsurların ivme kazandığı özel bir çağa girmiş bulunuyoruz. İnançlarımızın güçlü ve yaygın, ümitlerimizin derin ve elle dahi tutulabilir mukavemette olması gereken zamanlardayız.
Bilim her kolunun saf bir sevgiyle kuşanıldığı, teknolojinin pozitif enerjiyle sarmalanıp dolduğu, bilginin barışın, adaletin, vicdanın ve iyiliğin ilhamına kapılıp insanlığın yüksek faydasına doğru şahlanacağı bir döneme doğru savrulacağımız nitelikte bir inanç ve ümidi kastediyorum. Ama nadiren böyle olacağını hissediyorsunuz değil mi? Ümitli olmak inançlı, ahlaklı, iradeli, hedefli ve imanlı olmanın en güçlü göstergesidir. Büyük, necip ve asil bir milletin bakiyesi olduğunuzu unutmayın ve bu bağlamda ümidinizi ve inancınızı asla kaybetmeyin!!!
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.