Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

23Tem/180

Büyüklerin Etrafını Saran Zehirli Böcekler.! – Siyami BOYLU

Büyüklerin Etrafını Saran Zehirli Böcekler.! – Siyami BOYLU

Bazı insanların şahsi kabiliyetleri, ferdi seviyeleri düşüktür. Değerli bir görüşe sahip olmadıklarından belli başlı bir hizmete de muvaffak olamazlar. Bununla beraber mükemmel görünmek ihtiyacını da duyarlar.

Bu gibilerin başvurdukları çare şudur: Çevrede itibar kazanmış değerli insanların yakınına sokulmak, onların itibarından istifadeyle kendini değerlendirip, olmayan meziyete sahipmiş gibi görünmek.

Böylece kendini de tatmin edip maksadına ulaşmak.!

Bu düşüncesini tatbike koyunca ortaya çıkacak durum şudur: Çevrede itibar ve hürmet kazanmış faziletli  insanlar, bir bal küpü; bu gibi fırsatçılarsa bu küpün etrafında uçuşan sinek gurubu..!

Bu sineklerin bal küpünün etrafında uçuşları aslında sadece baldan edecekleri maddi istifade içindir. Yoksa fazilet ve meziyete meftun oluşlarından değildir.

Tarihi inceleyin, bütün değerli insanlar, faziletli büyükler; hep sinek misali kimselerin etraflarını istila edip, onları istismar etmelerinden yıkılmış, sahip oldukları meziyet ve fazileti tersine işletmekten vicdan azabı çekmişlerdir. Bunun için darbı mesel haline gelen şu söz gerçeğin ta kendisidir:

-Kendisi hak üzeredir, fakat çevresi onu batıla meylettirmektedir!

Böyle çevreler, büyük insana söylemediğini söyletir, demediğini dedirtir, asla beslemediği fikirleri ona mal ederek yayarlar.

Bu durumda fazilet sahibine düşen, sinekler gibi etrafını alanlara teşvikte bulunmamak, kendini istismar ettirmemek…

Aksi halde sinekten sadece kurt gelir, en güzel gıdayı bile kurtlandıran sinekler o güzel balı yenmez hale getirirler.

Tarihi bir misal:

Ebu Bekri’z  Zühri, hem büyük bir fakih, hem de zeki bir Muhaddisti. Az insanların nefsinde birleştirdiği fakihlik ve muhaddislik Unvanına o bihakkın sahip olmuştu. Bu yüzden kendisine bir hayli saygı duyulmuş, hürmette bulunulmuştu.

Ne var ki, bu büyük fakih, değerli Muhaddis, artık ihtiyarlamış, gençliğindeki gibi olayları değerlendirip, hadiseleri istikametlendiremez  hale gelmişti.

Kendisinde bir meziyet ve değer bulamayan bir takım ham ervahlar da onun bu halinden istifade ile etrafını almışlardı. Ona yakınlıklarını göstermek suretiyle kendilerini değerlendirmeye, itibarlarını yükseltmeye. çalışıyorlardı. Bu sinek misali kimseler bir ara o hale geldiler ki:

Ebu Bekri’ z-Zühri böyle diyor, onun emri budur,

böyle dedi.! diyerek kendi arzu ve isteklerini hep onun adına empoze ettiler, yalan yanlış fikirleri batıl ve sapık düşünceleri onun adına yaymaya başladılar.

Yaşlanmış, çevrede olanları değerlendirme melekesinden düşmüş olan büyük fakih ve muhaddis ise, bunlara şefkat ve hürmetle bakıyordu. Baktığı bir şey değil, fakat onlar, onun o güne kadar rivayet ettiği hadisler ve verdiği fıkhı hükümlerle istikametlendirdiği cemaati zayıflatıyorlar; mü’minlerin arasına tefrika düşürüyorlardı.

Durumu değerlendiren dostları bu büyük alim ve fakihe oldukça uyarıcı, sert bir mektup yazdılar. Mektup uzun olduğundan (Ayasofya vaizi Manastırlı İsmail Hakkı’nın eserinden) bazı cümlelerini kısaltarak arzedeceğim.

Her halde ibretli bulacaksınız.

Mektup aynen şöyle başlıyor:

Ey Eba Bekir, Allah teala seni de, bizi de fitneden korusun! Öyle bir duruma düştün ki, bulunduğun halden kurtulman için sana dua etmek üzerimize vacib oldu! Rabbimiz sana resulünün sünnetini tebliğ nimeti verdiği halde şu anda sen nelere alet ediliyor, etrafını kimlerin aldığını biliyor musun?

Vaktiyle tebliğ ettiğin Sünnet’i Seniyyenin aksine telkin edenlerle teşriki mesfü ettiğinin farkında mısın? Bu bozguncular senin etrafında bir değirmen taşı gibidirler. Seni kısa zamanda öğütüp biti­recekler… Seninle, cahillerin kalblerini avlıyorlar. Gerçek durumu bilmeyen halk o  bozguncuların sana yakınlığına bakarak aldanıp, dedikodularına inanıyor, şimdiye kadar telkin ettiğin fikri bozmaya bizzat seni vasıta ediyorlar. Hala bunlara mani olmayacaksan fikrine hastalık gelmiş diyerek seni bir an evvel bozguncuların tesirinden kur­tarmaya çalışacağız!..

Mektubun sonunda “zararlı ve zalim adamın ömrünün uzamasına dua etmek, Allah’a isyan etmektir” mealinde bir de hadisten bahsedilerek şu olay anlatılıyor:

Bir zalim çölde susuzluktan can çekişiyordu. Süfyanı Seriye:

-Buna biraz su verelim, dediler.

O şu cevabı verdi:

Bırakın Onu, çöksün bir an evvel. Kurtulsun Müslümanlar fitnesinden!

Biz böyle olmaktan Allah’a  sığınır,  olanlarında ıslahına çalışırız.

Devam Edecek …

türkiyeokuyor.com/surmanset/buyuklerin-etrafini-saran-zehirli-bocekler/

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.