Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

26Haz/170

SURİYE BÖLÜNÜRSE, TÜRKİYE’DE BÖLÜNÜR – Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN

23.nisan.reaim 1SURİYE BÖLÜNÜRSE, TÜRKİYE’DE BÖLÜNÜR - Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN

S-1-ABD’nin   geçen  hafta yaptığı Suriye saldırısını nasıl karşılıyorsunuz?

c-1- Bu saldırı yeni seçilen  başkan TRUMP’ın bir gövde gösterisi olarak   görülebilir. Biliyorsunuz daha TRUMP seçimden sonra üç ay içinde kendi yönetimini oluşturması için ataması gereken 3 bin kişilik  kamu kurumlarının başına gelecek kadrosunu kuramadı. Küresel sermayenin önde gelen temsilcileri ABD’deki  lobileri aracılığı ile ABD yönetimini etkileyerek kendi çıkar düzenleri doğrultusunda bu süper devleti yönlendirmeye kalkışıyorlar. O yüzden TRUMP’ın  atamış olduğu  bir çok yeni yönetici ya istifa etmek zorunda kaldı ya da göreve başlamaları engellendi.

Üç aydır bir kaos yaşayan  Amerikan başkentinden karar çıkmıyordu. Suriye saldırısı ile ilgili vur emri bu karışık ortamdan çıkan ilk önemli karar olarak değerlendirilmelidir. TRUMP bu emri ile  oturması önlenmeye çalışılan başkanlık koltuğuna oturmuştur. Kavgacı ve saldırgan bir kişiliğe sahip bulunan yeni başkan, ilk kararı olan vur emri ile önümüzdeki dönemi bir savaş dönemi olarak belirlemiştir.

S-2- OBAMA  neden böyle bir emir vererek Suriye’ye saldırmadı?

C-2-  OBAMA Amerikan devletinin yetiştirmiş olduğu bir kamu görevlisi idi. Bu doğrultuda hep Amerikan devletinin çıkarlarına öncelik veren bir politika uyguladı. Bu nedenle,BUSH döneminde İsrail güvenliği için Körfez savaşına  ABD’nin çok fazla angaje olmasını dikkate alarak, ABD’yi yeni bir Orta Doğu savaşından uzak tutmaya başladı. Ayrıca Hrıstıyanlığın kutsal topraklarının bulunduğu  Suriye devletinin ülkesine VATİKAN’ın uyarılarını dikkate alarak hiçbir zaman askeri birlik göndermedi. Böylece dünya barışına küreselleşme döneminde önemli katkılar sağladı. Daha önceki dönemde baba-oğul BUSH’ları kullanan savaş lobileri ve Siyonist gruplar OBAMA’yı etkileyemeyince, merkezi coğrafyadaki savaşı yeni kurdukları terör örgütleri üzerinden yürütmeye çalışmışlardır. 

Küresel sermayenin Siyonistler ile işbirliği yaparak oluşturmaya çalıştığı  üçüncü dünya savaşının başlaması için yapılan baskılara, OBAMA bir devlet görevlisi başkan olarak sürekli olarak karşı çıkmış  ve  önce Rusya başkanı Putin ile  daha sonraları da İran’ın yeni seçilmiş olan  başkanı Ruhani ile diyalog kurarak, bölgedeki dıştan destekli terörün bir büyük savaşa dönüşümünü engellemiştir. Bu yüzden OBAMA savaş  isteyen Siyonist lobilerin  sürekli tehdidi altında çalışmıştır. Kennedy gibi bir komplo riski  ile karşı karşıya kalmasına rağmen  ABD ordusunu savaşa  sokmayarak barışa yardımcı olmuştur.

S-3-TRUMP ile OBAMA arasında ne gibi farklar görüyorsunuz.  ABD politikası bu aşamadan sonra  nasıl gelişmeler gösterebilir?

C-3-  OBAMA bir eski devlet görevlisi ve HARWARD üniversitesi mezunu bir hukukçu idi. TRUMP ise mahalle aralarındaki kavgalardan, piyasa çekişmelerinden  ve vahşi kapitalizmin kaosundan çıkan bir kavgacı başkan olarak görünmektedir. Bu kavgalar sonrasında zenginliği yakalayan bir süper zengin olarak, yüzden fazla ülkede yaptırmış olduğu TRUMP TOWER isimli yüksek kuleler aracılığı ile en büyük zengin olarak kendini  göstermeğe çalışırken, ABD başkanlığına talip olarak göreve gelmiştir.

Son  ABD seçimlerini Cumhuriyetçiler ya da Demokratlardan hiç birisi kazanamamıştır. Seçimlere girerken iki büyük güvenlik örgütü karşı karşıya kalmış, CİA dış istihbarat olarak küresel sermaye ile çalışırken, FBI da iç istihbarat olarak Amerikan devletinin kurumları ile çalışmış  ve sermayenin içinden çıkan bir iş adamını, Amerikan devleti küresel sermayenin baskılarını önlemek üzere devlet  başkanlığı makamına getirmiştir. Küresel sermayenin adayı Clinton seçimleri kaybederken, ABD devletinin adayı olan TRUMP, FBI organizasyonu ile devletin başına gelmiştir. TRUMP bu yüzden seçim öncesi ve sonrasında sürekli olarak CİA ile kavga etmek zorunda kalmış ama başkan seçilince de ilk olarak CİA merkezine giderek barışmaya çalışmıştır.

Ne var ki, küresel sermaye ve Siyonist lobiler ABD’yi sürekli olarak kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya alıştıkları için gene eskisi  gibi manevraya kalkışmışlar ama  TRUMP  ve FBI’ın tepkileri ile karşılaşmışlardır. Amerikan devleti OBAMA’nın barışçı politikalarını sürdürmeye çalışırken, savaş isteyen küresel sermaye ve Siyonist lobilerin  baskıları giderek artmaya başlamış ve bu yüzden yeni başkan kendi yönetimini daha tam olarak kuramamıştır.

Olaylar yeni başkanı savaşa doğru sürüklerken, OBAMA’nın barış arayan politikalarından uzaklaşma başlamış ve  Siyonizmin yükselttiği Armegeddon dalgaları doğrultusunda, TRUMP Suriye’nin vurulması emrini vermiştir. Böylece Orta Doğu savaşa mahkum edilmiştir.

S-4-Saldırı öncesinde olaylar nasıl gelişmiştir?

C-4- Emperyalist bütün devletler bir ülkeye saldırmadan önce o ülkenin iç işlerine karışarak ortalığı önce karıştırırlar daha sonra da  müdahale ederler . Müdahale ederken  de  kendi yaptıkları gizli  karışıklıkları gerekçe olarak gösterirler.

İsrail’in nükleer yalanları ile  Amerikan ordusu Irak’a girmiştir. Şimdi de benzeri senaryolar ile  İran’a yönelik bir askeri saldırı hazırlanmaktadır. Bu aşamada, Suriye’deki olaylar tırmandırılmaktadır. ABD seçimleri nedeniyle durgunluk geçiren Orta Doğu’da yeni bir hareketlenme için TRUMP’a vur emri verdirilmiş ve bölge yeniden sıcak çatışmalara doğru sürüklenmiştir. Suriye’de savaş devam ederken, hiçbir yönetimin kimyasal saldırı yapması mümkün değilken, ABD’yi yeniden savaşa sürüklemek isteyen lobilerin komploları ile  bir kimyasal saldırı olayı  düzenlenerek, füze saldırısı  için elverişli bir ortam yaratılmış ve böylece TRUMP döneminin ilk uygulaması olarak  saldırı gerçekleştirilmiştir.

Irak’da başlayan ve bu aşamada Suriye’de devam eden savaşı kutsal bir savaş olarak nitelendiren din çevreleri de, Suriye savaşının giderek Armegeddon adı verilen bir kıyamet senaryosuna dönüştürülmesi  amacıyla  savaşın içinde yer alan terör örgütlerini  çatışmaları artırma doğrultusunda yönlendirmişlerdir. Özellikle bir vekalet savaşını tırmandırabilmek üzere batılı ülkelerin kurarak sahaya sürdüğü  terör örgütlerinin, ABD saldırısı öncesinde yeni karışıklıklar yaratarak, emperyal müdahaleye zemin hazırladıkları görülmüştür. Büyük devletler de bu karışıklıklardan kendi çıkarları doğrultusunda yararlanmaya çalışmışlardır.

S-5-  ABD saldırısı uluslararası konjonktürde ne gibi yansımalar yaratmıştır?

C-5-  ABD saldırısı öncesinde herkes Amerikan başkentindeki karışıklıkla uğraşırken, Avrupa kıtasındaki önemli gelişmeler dünya ortamını fazlasıyla etkiliyordu. Fransa başkanlığına hazırlanan milliyetçi Le Pen’in seçimlerde destek için  Rusya’ya gitmesi sonrasında, Petersburg’da bir terör olayının doğmasını uzman kuruluşlar ABD’nin Putin’e tepkisi olarak görürken,  aynı  hafta içinde  İsveç’in başkenti Stockholm kentinde meydana gelen  terör olayını da, İsveç merkezli bir Baltık Birliği oluşumunu, Almanya ve Rusya’ya karşı  destekleyen Amerika’ya karşı Rusya’nın tepkisi olarak,belirli merkezler gördüklerini açıklamışlardır.

OBAMA döneminde Orta Doğu bölgesinde başlatılmış olan ABD_Rusya işbirliğinin  savaş lobilerinin devreye girmesi üzerine bozulduğu  ortaya çıkınca, ABD ile Rusya arasında uluslararası konjonktürdeki olayları birbirlerine karşı kullanma dönemine girilmiştir. İsrail’in bütün kışkırtmalarına rağmen  Orta Doğu’da şimdiye kadar  bir büyük üçüncü dünya savaşının çıkmaması, geride kalmış olan iki büyük dünya savaşından hem Rusya’nın hem de ABD’nin gereken dersleri almış olmasıdır. ABD_Rusya arasında gerginliğin öne çıkmış olması dünyayı yeni bir soğuk savaş ortamına sürükleyebilir ve bu yüzden  uluslararası alanda yeni bir baskı dönemi ile insanlık  karşı karşıya kalabilir. Ayrıca geride kalmış olan bazı çatışmalar yeniden sıcak savaşa dönüşebilir.

S-6- Suriye’ye yapılan saldırı Türkiye’yi nasıl etkileyebilir?

C-6- Türkiye Cumhuriyeti diğer bölge ülkeleri ile birlikte Sovyetler Birliğinin dağılması sonrasında bir büyük batı  saldırısı ile karşı karşıya kalmıştır. Dünya savaşları sonrasında merkeze gelen İngiltere ve ABD’nin destekleriyle kurulmuş olan İsrail’in, bütün orta dünyaya egemen olabilmesi için  savaş süreci Irak sonrasında Suriye’de tırmandırılmaya çalışılırken, Kuzey Irak sonrasında ortaya bir de Kuzey Suriye yapılanması çıkartılmak istenmiştir. Kuzey Irak savaşı sırasında  Türkiye ‘de savaşa sokulmak istenmiş ama TBMM Türk ulusunun temsilcisi olarak bu girişime karşı çıkmıştır. Şimdi aynı oyun Suriye üzerinden gerçekleştirilmek istenirken, Türkiye  gene bu savaşa da karşı çıkacaktır.

Şimdiye kadar Suriye savaşı dışında kalmaya çalışan Türk devleti, Kuzey Irak petrol sahasını bir Kürt koridoru ile Akdeniz’e bağlamak isteyen batı emperyalizmine ve  İsrail Siyonizmine alet olmamak  için  mücadele  vermek durumundadır.

Ne varki,  Kürt koridoru doğrultusunda Kuzey Irak’ta  birbiri ardı sıra kantonlar Akdenize doğru dizilirken, ABD ve müttefikleri gene uçuşa yasak bölge ilan ederek Türkiye’nin kendi çıkarları doğrultusunda sınırlarını koruması önlenmeye çalışılmıştır. Irak benzeri bir duruma düşmemek isteyen Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey  Suriye üzerinden yürütülen saldırılara karşı hem kendini korumuş hem de Türk sınırlarını tehdit eden  petrol koridorunu önlemek üzere Fırat Kalkanı harekatı düzenleyerek, bölgedeki saldırıları önleyici bir müdahalede bulunmuştur. Emperyalizme karşı savaşarak kurulmuş olan Türk devleti hiçbir zaman komşularına karşı emperyal bir saldırıda bulunmamış ama kendi sınırlarını Misakı Milli çizgisinde  koruma konusunda her zaman hassas davranarak ülkenin birliği ve bütünlüğünü bugüne kadar  sürdürmüştür.

S-7- Suriye olayları ve savaşı bundan sonra ne gibi  gelişmeler gösterebilir  ve Türkiye’yi nasıl etkiler?

C-7- Suriye’de tıpkı Irak gibi eski Osmanlı ülkesidir. Türkiye ise bu imparatorluğun merkezi alanıdır ve imparatorluğun çöküşünden sonra  tarih sahnesine çıkan Türk milletinin  ana vatanıdır. Türkler tıpkı Irak ve Suriyeliler gibi,  öncelikle kendi vatanlarına sahip çıkmak durumundadırlar Bir imparatorluk arazisinin ortasında kurulmuş olan bu üç devletin sınırları birbirlerinin sınırları ile  çevrilerek güvence altına alınmıştır. Bu yüzden Irak ya da Suriye’nin  bölünmesi aynı zamanda Türkiye’nin de bölünmesi anlamına gelecektir.

Daha dün Kuzey Irak’ta uçuş yasağı ile güvenli bölgeye dönüştürülen yerde, bugün bir Kürt devleti kurulmakta ve Türkiye’nin güneydoğu bölgesi ile birleştirilmek istenmektedir. Ayrıca aynı dönemde Suriye’nin kuzeyinde Kürt kantonları kurularak Kuzey Irak petrolü Akdeniz’e taşınmak istenmekte ve  petrolün vanası da  Hayfa limanında  İsrail’in eline verilmeye çalışılmaktadır.

İsrail Orta Doğu coğrafyasında küçük bir devlet olarak yoluna devam edemediği için kendisinin merkezinde yer alacağı  ve Kudüs’ün başkent olacağı bir Büyük İsrail  İmparatorluğunu  ABD’nin taşeronluğu aracılığı kurmaya  çalışmaktadır . ABD’deki  Siyonist lobilerin desteği ile kurulan İsrail devleti bugün büyütülmek istenirken, Irak sonrasında Suriye savaşı ile yola devam edilmek istenmekte ve daha sonraki aşamada da bir mezhep çatışması yaratılarak, Türkiye ve İran devletleri de  benzeri bir biçimde eyaletlere bölünerek  ortadan kaldırılmak istenmektedir.

Bu nedenle, Irak ya da Suriye’nin bölünmesi aynı zamanda Türkiye ve İran’ın da bölünmesi anlamına gelmektedir. Osmanlı devletini ortadan kaldıran Balkanizasyon, tıpkı Balkanlar’da olduğu gibi Türkiye üzerinden Orta Doğu’ya taşınmak istenmektedir.

Irak’tan üç , Suriye’den beş, Türkiye’den on, İran’dan beş, Arabistan’dan üç, Mısır’dan iki, Libya’dan üç yeni devletçik eyaletler halinde koparılarak, Osmanlı hinterlandı üzerinde  Orta doğu Birleşik Devletleri adı altında, tıpkı Amerika Birleşik Devletleri gibi bir bölgesel devlet  kurulmak istenmektedir.

Batı ve İsrail’in çıkarları için oluşturulmak istenen  bölgesel devlet nedeniyle bütün bölge ülkeleri parçalanma tehdidi ile karşı karşıyadır.  Bu aşamada  Suriye’nin bölünmesi aynı zamanda Türkiye’nin bölünmesidir

Bölge devletleri  artık buna izin vermemelidir.

***

http://ulusalhaber-ulusalajans7.blogspot.com.tr/

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.