SURİYE BÖLÜNÜRSE, TÜRKİYE’DE BÖLÜNÜR – Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN
SURİYE BÖLÜNÜRSE, TÜRKİYE’DE BÖLÜNÜR - Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN
S-1-ABD’nin geçen hafta yaptığı Suriye saldırısını nasıl karşılıyorsunuz?
c-1- Bu saldırı yeni seçilen başkan TRUMP’ın bir gövde gösterisi olarak görülebilir. Biliyorsunuz daha TRUMP seçimden sonra üç ay içinde kendi yönetimini oluşturması için ataması gereken 3 bin kişilik kamu kurumlarının başına gelecek kadrosunu kuramadı. Küresel sermayenin önde gelen temsilcileri ABD’deki lobileri aracılığı ile ABD yönetimini etkileyerek kendi çıkar düzenleri doğrultusunda bu süper devleti yönlendirmeye kalkışıyorlar. O yüzden TRUMP’ın atamış olduğu bir çok yeni yönetici ya istifa etmek zorunda kaldı ya da göreve başlamaları engellendi.
Üç aydır bir kaos yaşayan Amerikan başkentinden karar çıkmıyordu. Suriye saldırısı ile ilgili vur emri bu karışık ortamdan çıkan ilk önemli karar olarak değerlendirilmelidir. TRUMP bu emri ile oturması önlenmeye çalışılan başkanlık koltuğuna oturmuştur. Kavgacı ve saldırgan bir kişiliğe sahip bulunan yeni başkan, ilk kararı olan vur emri ile önümüzdeki dönemi bir savaş dönemi olarak belirlemiştir.
S-2- OBAMA neden böyle bir emir vererek Suriye’ye saldırmadı?
C-2- OBAMA Amerikan devletinin yetiştirmiş olduğu bir kamu görevlisi idi. Bu doğrultuda hep Amerikan devletinin çıkarlarına öncelik veren bir politika uyguladı. Bu nedenle,BUSH döneminde İsrail güvenliği için Körfez savaşına ABD’nin çok fazla angaje olmasını dikkate alarak, ABD’yi yeni bir Orta Doğu savaşından uzak tutmaya başladı. Ayrıca Hrıstıyanlığın kutsal topraklarının bulunduğu Suriye devletinin ülkesine VATİKAN’ın uyarılarını dikkate alarak hiçbir zaman askeri birlik göndermedi. Böylece dünya barışına küreselleşme döneminde önemli katkılar sağladı. Daha önceki dönemde baba-oğul BUSH’ları kullanan savaş lobileri ve Siyonist gruplar OBAMA’yı etkileyemeyince, merkezi coğrafyadaki savaşı yeni kurdukları terör örgütleri üzerinden yürütmeye çalışmışlardır.
Küresel sermayenin Siyonistler ile işbirliği yaparak oluşturmaya çalıştığı üçüncü dünya savaşının başlaması için yapılan baskılara, OBAMA bir devlet görevlisi başkan olarak sürekli olarak karşı çıkmış ve önce Rusya başkanı Putin ile daha sonraları da İran’ın yeni seçilmiş olan başkanı Ruhani ile diyalog kurarak, bölgedeki dıştan destekli terörün bir büyük savaşa dönüşümünü engellemiştir. Bu yüzden OBAMA savaş isteyen Siyonist lobilerin sürekli tehdidi altında çalışmıştır. Kennedy gibi bir komplo riski ile karşı karşıya kalmasına rağmen ABD ordusunu savaşa sokmayarak barışa yardımcı olmuştur.
S-3-TRUMP ile OBAMA arasında ne gibi farklar görüyorsunuz. ABD politikası bu aşamadan sonra nasıl gelişmeler gösterebilir?
C-3- OBAMA bir eski devlet görevlisi ve HARWARD üniversitesi mezunu bir hukukçu idi. TRUMP ise mahalle aralarındaki kavgalardan, piyasa çekişmelerinden ve vahşi kapitalizmin kaosundan çıkan bir kavgacı başkan olarak görünmektedir. Bu kavgalar sonrasında zenginliği yakalayan bir süper zengin olarak, yüzden fazla ülkede yaptırmış olduğu TRUMP TOWER isimli yüksek kuleler aracılığı ile en büyük zengin olarak kendini göstermeğe çalışırken, ABD başkanlığına talip olarak göreve gelmiştir.
Son ABD seçimlerini Cumhuriyetçiler ya da Demokratlardan hiç birisi kazanamamıştır. Seçimlere girerken iki büyük güvenlik örgütü karşı karşıya kalmış, CİA dış istihbarat olarak küresel sermaye ile çalışırken, FBI da iç istihbarat olarak Amerikan devletinin kurumları ile çalışmış ve sermayenin içinden çıkan bir iş adamını, Amerikan devleti küresel sermayenin baskılarını önlemek üzere devlet başkanlığı makamına getirmiştir. Küresel sermayenin adayı Clinton seçimleri kaybederken, ABD devletinin adayı olan TRUMP, FBI organizasyonu ile devletin başına gelmiştir. TRUMP bu yüzden seçim öncesi ve sonrasında sürekli olarak CİA ile kavga etmek zorunda kalmış ama başkan seçilince de ilk olarak CİA merkezine giderek barışmaya çalışmıştır.
Ne var ki, küresel sermaye ve Siyonist lobiler ABD’yi sürekli olarak kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya alıştıkları için gene eskisi gibi manevraya kalkışmışlar ama TRUMP ve FBI’ın tepkileri ile karşılaşmışlardır. Amerikan devleti OBAMA’nın barışçı politikalarını sürdürmeye çalışırken, savaş isteyen küresel sermaye ve Siyonist lobilerin baskıları giderek artmaya başlamış ve bu yüzden yeni başkan kendi yönetimini daha tam olarak kuramamıştır.
Olaylar yeni başkanı savaşa doğru sürüklerken, OBAMA’nın barış arayan politikalarından uzaklaşma başlamış ve Siyonizmin yükselttiği Armegeddon dalgaları doğrultusunda, TRUMP Suriye’nin vurulması emrini vermiştir. Böylece Orta Doğu savaşa mahkum edilmiştir.
S-4-Saldırı öncesinde olaylar nasıl gelişmiştir?
C-4- Emperyalist bütün devletler bir ülkeye saldırmadan önce o ülkenin iç işlerine karışarak ortalığı önce karıştırırlar daha sonra da müdahale ederler . Müdahale ederken de kendi yaptıkları gizli karışıklıkları gerekçe olarak gösterirler.
İsrail’in nükleer yalanları ile Amerikan ordusu Irak’a girmiştir. Şimdi de benzeri senaryolar ile İran’a yönelik bir askeri saldırı hazırlanmaktadır. Bu aşamada, Suriye’deki olaylar tırmandırılmaktadır. ABD seçimleri nedeniyle durgunluk geçiren Orta Doğu’da yeni bir hareketlenme için TRUMP’a vur emri verdirilmiş ve bölge yeniden sıcak çatışmalara doğru sürüklenmiştir. Suriye’de savaş devam ederken, hiçbir yönetimin kimyasal saldırı yapması mümkün değilken, ABD’yi yeniden savaşa sürüklemek isteyen lobilerin komploları ile bir kimyasal saldırı olayı düzenlenerek, füze saldırısı için elverişli bir ortam yaratılmış ve böylece TRUMP döneminin ilk uygulaması olarak saldırı gerçekleştirilmiştir.
Irak’da başlayan ve bu aşamada Suriye’de devam eden savaşı kutsal bir savaş olarak nitelendiren din çevreleri de, Suriye savaşının giderek Armegeddon adı verilen bir kıyamet senaryosuna dönüştürülmesi amacıyla savaşın içinde yer alan terör örgütlerini çatışmaları artırma doğrultusunda yönlendirmişlerdir. Özellikle bir vekalet savaşını tırmandırabilmek üzere batılı ülkelerin kurarak sahaya sürdüğü terör örgütlerinin, ABD saldırısı öncesinde yeni karışıklıklar yaratarak, emperyal müdahaleye zemin hazırladıkları görülmüştür. Büyük devletler de bu karışıklıklardan kendi çıkarları doğrultusunda yararlanmaya çalışmışlardır.
S-5- ABD saldırısı uluslararası konjonktürde ne gibi yansımalar yaratmıştır?
C-5- ABD saldırısı öncesinde herkes Amerikan başkentindeki karışıklıkla uğraşırken, Avrupa kıtasındaki önemli gelişmeler dünya ortamını fazlasıyla etkiliyordu. Fransa başkanlığına hazırlanan milliyetçi Le Pen’in seçimlerde destek için Rusya’ya gitmesi sonrasında, Petersburg’da bir terör olayının doğmasını uzman kuruluşlar ABD’nin Putin’e tepkisi olarak görürken, aynı hafta içinde İsveç’in başkenti Stockholm kentinde meydana gelen terör olayını da, İsveç merkezli bir Baltık Birliği oluşumunu, Almanya ve Rusya’ya karşı destekleyen Amerika’ya karşı Rusya’nın tepkisi olarak,belirli merkezler gördüklerini açıklamışlardır.
OBAMA döneminde Orta Doğu bölgesinde başlatılmış olan ABD_Rusya işbirliğinin savaş lobilerinin devreye girmesi üzerine bozulduğu ortaya çıkınca, ABD ile Rusya arasında uluslararası konjonktürdeki olayları birbirlerine karşı kullanma dönemine girilmiştir. İsrail’in bütün kışkırtmalarına rağmen Orta Doğu’da şimdiye kadar bir büyük üçüncü dünya savaşının çıkmaması, geride kalmış olan iki büyük dünya savaşından hem Rusya’nın hem de ABD’nin gereken dersleri almış olmasıdır. ABD_Rusya arasında gerginliğin öne çıkmış olması dünyayı yeni bir soğuk savaş ortamına sürükleyebilir ve bu yüzden uluslararası alanda yeni bir baskı dönemi ile insanlık karşı karşıya kalabilir. Ayrıca geride kalmış olan bazı çatışmalar yeniden sıcak savaşa dönüşebilir.
S-6- Suriye’ye yapılan saldırı Türkiye’yi nasıl etkileyebilir?
C-6- Türkiye Cumhuriyeti diğer bölge ülkeleri ile birlikte Sovyetler Birliğinin dağılması sonrasında bir büyük batı saldırısı ile karşı karşıya kalmıştır. Dünya savaşları sonrasında merkeze gelen İngiltere ve ABD’nin destekleriyle kurulmuş olan İsrail’in, bütün orta dünyaya egemen olabilmesi için savaş süreci Irak sonrasında Suriye’de tırmandırılmaya çalışılırken, Kuzey Irak sonrasında ortaya bir de Kuzey Suriye yapılanması çıkartılmak istenmiştir. Kuzey Irak savaşı sırasında Türkiye ‘de savaşa sokulmak istenmiş ama TBMM Türk ulusunun temsilcisi olarak bu girişime karşı çıkmıştır. Şimdi aynı oyun Suriye üzerinden gerçekleştirilmek istenirken, Türkiye gene bu savaşa da karşı çıkacaktır.
Şimdiye kadar Suriye savaşı dışında kalmaya çalışan Türk devleti, Kuzey Irak petrol sahasını bir Kürt koridoru ile Akdeniz’e bağlamak isteyen batı emperyalizmine ve İsrail Siyonizmine alet olmamak için mücadele vermek durumundadır.
Ne varki, Kürt koridoru doğrultusunda Kuzey Irak’ta birbiri ardı sıra kantonlar Akdenize doğru dizilirken, ABD ve müttefikleri gene uçuşa yasak bölge ilan ederek Türkiye’nin kendi çıkarları doğrultusunda sınırlarını koruması önlenmeye çalışılmıştır. Irak benzeri bir duruma düşmemek isteyen Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Suriye üzerinden yürütülen saldırılara karşı hem kendini korumuş hem de Türk sınırlarını tehdit eden petrol koridorunu önlemek üzere Fırat Kalkanı harekatı düzenleyerek, bölgedeki saldırıları önleyici bir müdahalede bulunmuştur. Emperyalizme karşı savaşarak kurulmuş olan Türk devleti hiçbir zaman komşularına karşı emperyal bir saldırıda bulunmamış ama kendi sınırlarını Misakı Milli çizgisinde koruma konusunda her zaman hassas davranarak ülkenin birliği ve bütünlüğünü bugüne kadar sürdürmüştür.
S-7- Suriye olayları ve savaşı bundan sonra ne gibi gelişmeler gösterebilir ve Türkiye’yi nasıl etkiler?
C-7- Suriye’de tıpkı Irak gibi eski Osmanlı ülkesidir. Türkiye ise bu imparatorluğun merkezi alanıdır ve imparatorluğun çöküşünden sonra tarih sahnesine çıkan Türk milletinin ana vatanıdır. Türkler tıpkı Irak ve Suriyeliler gibi, öncelikle kendi vatanlarına sahip çıkmak durumundadırlar Bir imparatorluk arazisinin ortasında kurulmuş olan bu üç devletin sınırları birbirlerinin sınırları ile çevrilerek güvence altına alınmıştır. Bu yüzden Irak ya da Suriye’nin bölünmesi aynı zamanda Türkiye’nin de bölünmesi anlamına gelecektir.
Daha dün Kuzey Irak’ta uçuş yasağı ile güvenli bölgeye dönüştürülen yerde, bugün bir Kürt devleti kurulmakta ve Türkiye’nin güneydoğu bölgesi ile birleştirilmek istenmektedir. Ayrıca aynı dönemde Suriye’nin kuzeyinde Kürt kantonları kurularak Kuzey Irak petrolü Akdeniz’e taşınmak istenmekte ve petrolün vanası da Hayfa limanında İsrail’in eline verilmeye çalışılmaktadır.
İsrail Orta Doğu coğrafyasında küçük bir devlet olarak yoluna devam edemediği için kendisinin merkezinde yer alacağı ve Kudüs’ün başkent olacağı bir Büyük İsrail İmparatorluğunu ABD’nin taşeronluğu aracılığı kurmaya çalışmaktadır . ABD’deki Siyonist lobilerin desteği ile kurulan İsrail devleti bugün büyütülmek istenirken, Irak sonrasında Suriye savaşı ile yola devam edilmek istenmekte ve daha sonraki aşamada da bir mezhep çatışması yaratılarak, Türkiye ve İran devletleri de benzeri bir biçimde eyaletlere bölünerek ortadan kaldırılmak istenmektedir.
Bu nedenle, Irak ya da Suriye’nin bölünmesi aynı zamanda Türkiye ve İran’ın da bölünmesi anlamına gelmektedir. Osmanlı devletini ortadan kaldıran Balkanizasyon, tıpkı Balkanlar’da olduğu gibi Türkiye üzerinden Orta Doğu’ya taşınmak istenmektedir.
Irak’tan üç , Suriye’den beş, Türkiye’den on, İran’dan beş, Arabistan’dan üç, Mısır’dan iki, Libya’dan üç yeni devletçik eyaletler halinde koparılarak, Osmanlı hinterlandı üzerinde Orta doğu Birleşik Devletleri adı altında, tıpkı Amerika Birleşik Devletleri gibi bir bölgesel devlet kurulmak istenmektedir.
Batı ve İsrail’in çıkarları için oluşturulmak istenen bölgesel devlet nedeniyle bütün bölge ülkeleri parçalanma tehdidi ile karşı karşıyadır. Bu aşamada Suriye’nin bölünmesi aynı zamanda Türkiye’nin bölünmesidir
Bölge devletleri artık buna izin vermemelidir.
***
http://ulusalhaber-ulusalajans7.blogspot.com.tr/
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.