Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

21Mar/170

NİÇİN HAYIR? – Av. Naci KARA

naci kara-NİÇİN HAYIR? – Av. Naci KARA

Anayasa değişikliği talebi, “Türk Tipi Başkanlık” sistemi değildir. İstenen başkanlık “kuvvetleri birleştirecek ve tek elde toplayacak” bir başkanlıktır. Dolayısıyla demokrasi ile barışık olmayan ve demokratik dünyada benzerinin dahi uygulanmadığı, yepyeni bir sistem dayatması ile karşı karşıyayız…

Kuvvetleri tek elde toplayan bir Anayasa, aslında sadece sistemi yürürlüğe sokacak ve ondan sonra hükümsüz kalacaktır. Çünkü talep edilen sistem başkana olağanüstü yetkiler sunmaktadır. Sunulan yetkiler başkanı çok güçlü bir pozisyona getirmekte ve şahsi inisiyatifini yasaların da önünde geçirmektedir.

Kuvvetler birliği; yasama-yürütme ve yargı erklerinin tek elde toplanmasıdır ki, böylesi bir sisteme “demokratik” maskesi takmak da mümkün değildir. Bu kadar güç "güç zehirlenmesine yol açacağından, başkana Anayasa’yı askıya alma gücünü de vermektedir.

Başkanın başkanlığındaki bir parti ile meclis çoğunluğu sağlandığında, TBMM’nin de Başkan karşısında bağımsızlığı da kalmayacaktır. Yani düzenlemede Meclisin Cumhurbaşkanlığı seçimini yenilemesi fiilen mümkün değildir. Çünkü meclisin Cumhurbaşkanını düşürebilmesi için, kendisini de feshetmesi gerekmektedir.

Başkanın TBMM çoğunluğunu değiştirmek amaçlı olarak, her istediği zaman TBMM’nin seçimini, dolayısıyla kendisi seçimini de yenilemesi imkanı vardır. Bu durumda seçimleri yenileme konusunda 600 kişiye çıkarılan TBMM’ye karşı Başkan çok üstün konuma getirilmektedir.

Yasama ve Yürütme organları arasındaki fiili birliktelik; başkanın hem parti başkanı olması ve hem de meclis dışı yürütmenin başı olması durumu olarak şekillenmekte, kanuna uygun olsa da demokratik hukuka aykırı bir durum olarak görülmektedir.

Yasama ve yürütme organları arasında birliktelik Başkanın uhdesine verildikten sonra meclisin hiçbir fonksiyonu kalmayacaktır. Nitekim milletvekilleri lüks sınıfından yaşama şansını devam ettirebilecek, arada bir belki kanun yapma asli fonksiyonlarını da ifa edebilecek, yetkisiz seçkinler olacaklardır.

Ya yapacakları kanunu da “tek adam” statüsüyle başkan refere edecek veya parti başkanı sıfatıyla da kararnamelerle meclisin önüne geçecektir.

Yasama ve yürütmenin başkanın vesayetine girmesi ile AKP'nin sair vesayet organlarından vasiliği alarak başkana vermesi ile tek adam vasiliği 80.000.000 insanı etki alanına alacaktır.

Yargının da mecburi bir rota ile Cumhurbaşkanına bağlı bir pozisyona düşürülmesi ile “demokratik Türkiye” artık “tek adamın” inisiyatifinde yeni, ama meçhul bir mecrada seyre tabi olacaktır. Çünkü kuvvetler ayrılığının olmadığı bir yerde tek adamın lütfedeceği kadar hürriyet sahibi olabileceğiz.

Mesele Tayyip Erdoğan meselesi de değildir. İlanihaye yaşama şansı hiç kimseye verilmediğine göre, Tayyip Erdoğan sadakat ile bağlı olanların yanlışı ile hiç istemedikleri bir şahıs, mesela Kemal Kılıçdaroğlu da başkan olabilir. Tayyip Erdoğan sadakatçilerini anlıyorum da, şu  MHP “evet”çileri, kime, hangi bedelle, hangi sadakatı gösteriyorlar anlamıyorum. Hiçbir menfaat teklifi, toplu intihara cevaz vermemeli!

Son pişmanlığın faydasız olduğunu düşünerek aklını öne alacaklara, yeni baştan düşünmelerini tavsiye ederiz.

Gözlerini kapatarak vazifelerini yapanları kınamamak mümkün değildir. Lakin kapalı gözle yapılan vazifelerde, vazifeyi verenin tespiti mümkün değildir.

Hayır! hayır! Hayır!

Özgürlüğün bedeli yoktur!

Saygıyla...

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.