Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
10Mar/230

ORTAK AKIL – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sORTAK AKIL - Ruhittin SÖNMEZ

Cumhurbaşkanlığı Sistemi ittifakları zorunlu kıldı. İktidar ve muhalefetin büyük kısmı iki ayrı ittifak çatısı altında toplandı.

Bir de HDP’nin oy oranları küçük sol ve sosyalist partilerle yaptığı ittifak var. Zafer, Memleket ve Yeniden Refah partileri ise henüz ittifakların dışındalar.

Cumhur İttifakı AKP ile MHP, BBP, Vatan P. ve hatta Hüda-Par’dan oluşuyor. Fakat AKP’ye destek veren diğer partilerin iktidar olma ve ülkeyi yönetme gibi bir hedefleri yok. Diğer partilerin AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a kayıtsız şartsız desteği (biat etmeleri) söz konusu. Bu bakımdan ittifak içi sorun çıktığını görmüyoruz.

Bu “sözde ittifakta” tartışma, müzakere ve ortak akıl arayışı yok. AKP destekçisi partilerin liderleri Erdoğan’ın liderliğine tam bir itaat ve tek kişinin iradesine sadakat içindeler.

Bu yüzden partiler arasında kriz, gerginlik ve uzlaşma arayışları da olmuyor.

Ortak akıl yerine tek kişinin akıl ve iradesinin esas olduğu tek adam rejiminin sakıncalarını yaşayarak görüyoruz.
Bu sistemden sonra ekonomide bütün temel göstergeler kötüleşti. Devletin her alandaki hizmet performansı düştü.
Devletin kurumlarının deprem, sel ve yangınlar gibi olağanüstü şartlarda bile yukarıdan talimat almadan
harekete geçemediği hantal bir yapı ortaya çıktı. Liyakatin yerine parti liderine sadakatine göre atamalar yapılınca en köklü kurum ve kuruluşların nasıl çürüdüğüne şahit olduk.
Millet İttifakı ise 6 partiden, CHP+ İYİ Parti+ SP+ Deva P+ Gelecek P+ DP’den, oluşuyor. Bu ittifaktaki her parti iktidar (ortağı) olmak ve ülkeyi yönetmek arzusunda. Bu partiler kurumsal kimliklerini muhafaza ederek, ortak hedef doğrultusunda iş birliği yapıyor.

Bu iş birliğinin hedefi ortak akıl ile en makul çözüm yollarında birleşmek ve ülkenin derin ve büyük meselelerini çözmek. Bunun için müzakere yapıyorlar, gerekirse tartışıyorlar, hatta çatışıyorlar.

7Mar/230

MERAL AKŞENER NE YAPMAK İSTİYOR? – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sMERAL AKŞENER NE YAPMAK İSTİYOR? - Ruhittin SÖNMEZ

İYİ Parti lideri Sayın Meral Akşener’in 03 Mart Cuma günü yaptığı açıklama şok etkisi yarattı. Açıklamanın muhalefet tarafında, özellikle de CHP kanadında, bir moral çöküntüsü yarattı.

Bu moralsizlik içinde CHP yönetimi çok temkinli bir üslup kullanırken, CHP’yi destekleyen yazar ve yorumcular ile taraftar vatandaşların bir kısmı adeta çıldırmış durumda.

Meral Akşener ve İYİ Parti hakkında “ihanetten satılmış olmaya kadar” ağır sıfatlar kullanmaya başladılar. Resmi yetkililer değilse de sosyal medyada bazı İYİ Partililer de bunlara benzer üslupla cevap veriyor.

Bu tavır yanlış. Çünkü birbirlerine ne kadar kızarsa kızsınlar bu partilerin hem mevcut iktidarı yenmek ve hem de seçimi kazanırlarsa 6’li Masa olarak şimdiye kadar anlaştıkları temel politikaları uygulayabilmek için birbirine ihtiyaçları olacak.

İYİ Parti 3. bir aday çıkarırsa ve Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. tura kalırsa CHP ve İYİ Parti adına aday olanlardan hangisi öndeyse diğer taraf kitlelerinin aynı adaya oy vermesi istenecek. Bu bakımdan hangi taraftan gelirse gelsin kırıp döken bir üslup hatalı.

Bu yüzden Millet İttifakının(6’lı Masa’nın) bütün bileşenleri soğukkanlı bir şekilde değerlendirme yapmalı.

Süleyman Demirel’in “siyasette 24 saat çok uzun bir zamandır” sözünü hiç akıldan çıkarmayalım.

Şu anda ittifak bileşenlerinin hedefi açısından ve siyasal denge açısından değişen fazla bir şey yok. Muhalefet kanadı aynı yerinde duruyor, Cumhur İttifakına geçen yok.

İYİ Parti de diğer 5 parti de AKP ve Erdoğan’ın gitmesi, yerine parlamenter sistemin gelmesinde hemfikir.

Fakat birlikte olmanın sinerjisi kayboldu.

Cumhur İttifakının kazanma şansını artıran da işte bu sinerji ve moral kaybı.

3Mar/230

KORKUNÇ BİR ŞEY OLDUĞUNDA OLMAMIŞ GİBİ DAVRANAMAYIZ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sKORKUNÇ BİR ŞEY OLDUĞUNDA OLMAMIŞ GİBİ DAVRANAMAYIZ - Ruhittin SÖNMEZ

Başlıktaki söz bize çok yabancı geliyor değil mi? Çünkü bu sözün sahibi bizden biri değil, Yunanistan Ulaştırma Bakanı Kostas Karamanlis.

Yunanistan’da yaşanan tren kazasında yolcu treni ile yük treni çarpıştı, 36 kişi hayatını kaybederken 85 kişi yaralandı.
Tren kazasından sonra Ulusal Tren Ağı Sürücüleri Sendikası Başkanı ve Yunanistan Devlet Demiryolları Makinistleri Başkanı tren ağında eksiklikler olduğunu açıkladı. Tren ağının otomatik çalışmadığı, her şeyin manuel işlediği; göstergelerin, ışıklı sinyallerin çalışmadığı ve bu eksikliklerin de uzun zamandır bilindiği ve gerekli önlemlerin alınmadığını iddia ettiler.

Ulaştırma Bakanı Karamanlis “Korkunç bir şey olduğunda olmamış gibi davranamayız” dedi ve görevinden İSTİFA etti. Bakan Karamanlis “haksız yere ölen insanların anısına istifasının bir ‘görev’ olduğunu söyledi.

28Şub/230

İÇ GÖÇLER, KİRA ARTIŞLARI VE ÇÖZÜM TEKLİFİ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sİÇ GÖÇLER, KİRA ARTIŞLARI VE ÇÖZÜM TEKLİFİ - Ruhittin SÖNMEZ
06 Şubat depremlerinden sonra iki türlü iç göç yaşanmakta. İlki depremin etkilediği illerde evini, işyerini ve yakınlarını kaybeden depremzedelerin başka illere göçüdür.

Depremzedelerin bir kısmı geçici olarak yakınlarının yanında barınmak için göçtü. Bir kısmı ise devletin, STK’ların ve vatandaşların yine geçici olarak kendilerine tahsis ettiği yurt, otel ve evlerde kalmak için il değiştirdiler. Bir kısmı da başka illerde maddi imkanları elverdiği ölçüde kiralık evlerde kalıyorlar.

Deprem bölgesinden başka illere göçenlerin miktarının 1 milyon hane halkı olduğu tahmin ediliyor. Muhtemelen deprem bölgesine yeni yapılacak evlerden sonra bunlardan bir kısmı memleketlerine dönecek ama önemli bir kısmı dönmeyecek.

24Şub/230

HEM ACI VE HEM DE UTANÇ VERİCİ -Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sHEM ACI VE HEM DE UTANÇ VERİCİ -Ruhittin SÖNMEZ

Türkiye’nin en önemli deprem uzmanlarından Prof. Dr. Mustafa Erdik büyük acılar yaratan Kahramanmaraş merkezli depremler hakkında bilgi verirken içimi yakan bir kelime kullandı.

Prof. Dr. Mustafa Erdik’e göre, bu ülkemizin yaşadığı en yıkıcı depremdi. Fakat şu ana kadar açıklanan resmi rakamlara göre 44 bine yakın can kaybı olması, “yüzümüzü kızartacak, utanılacak” bir durumdur. Bölgede koordinatör Vali olarak hizmet veren Osman Bilgin’in dediği doğru çıkarsa yani ölü sayısı ve hasar miktarları resmi rakamların 3-5 katı ise vay halimize.

Prof. Dr. Mustafa Erdik ölü sayısının neden utanç verici olduğunu, 2010 Şili depremi ile kıyaslayarak, anlattı:

Şili sosyoekonomik açıdan Türkiye’ye en çok benzeyen ülkelerden biri. 2010 yılında Şili’de olan deprem 9,2 gibi dehşet verici bir büyüklükte gerçekleşti. Bizim K.Maraş merkezli depremlerimizin 30-40 katı büyüklüğe sahip bu deprem 500 km kıyıyı etkiledi. Mali hasar 30 milyar dolar oldu. Fakat toplam ölü sayısı sadece 500 idi.

Prof. Dr. Mustafa Erdik, Şili’de bu büyük depremde ölü sayısının az olmasını, deprem şartnamesine uyulmuş olması ile açıkladı. Şili’de şartnamelerde perde duvar oranı fazla tutulmuş. Bizde bu oran %0,5-1 arasında iken Şili’de %3-6 arasında uygulanmakta imiş. Pinochet yönetiminde Şili inşaatlarda çok sıkı kontroller yaparak mevzuatın tam olarak uygulanmasını sağlamış. Sonuçta can kaybı az olmuş.

21Şub/230

BİNALARI YENİLESEK ÇARE OLACAK MI? – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

BİNALARI YENİLESEK ÇARE OLACAK MI? - Ruhittin SÖNMEZ
Depremde yeni binalar da yıkıldı. Bu binalarla birlikte “1999 depremi öncesi yapılmış binalar riskli, yeni yönetmeliğin geçerli olduğu dönemde yapılanlar sağlam” tezi de yerle bir oldu.

Adıyaman’dan bir enkazın başından konuşan gazeteci Murat Ağırel bu enkazın, 5 yıl önce kentsel dönüşüm kapsamında yapılmış bir binaya ait olduğunu anlattı.

Yani buradaki mülk sahipleri “depreme dayanıklı olsun” diye var olan binalarını yıktırıp, “yeni yönetmeliğe göre” yapıldığı zannıyla bir müteahhite yenisini yaptırmışlar. Ama canlarının,
sevdiklerinin, mallarının enkaz altında kalmasına engel olamamışlar.

Elbette yeni binalar daha sağlam ve bunlarda yıkılma oranı çok düşük. Yönetmeliğimiz de neredeyse mükemmel. Ama uygulamada görülen bu kötü örneklerin yaptığı güven tahribatı çok büyük.

17Şub/230

SAHİBİNİ UTANDIRACAK SÖZLER – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sSAHİBİNİ UTANDIRACAK SÖZLER - Ruhittin SÖNMEZ

Böylesine büyük bir deprem felaketinde, Devlet adamlarına düşen ilk görev acımızı paylaşmaktır.

On binlerce masum insanımızın ölümünde, yaralananların acısında, ekonomik kayıplarda kendi hissesine düşen sorumluluğun farkında olmaktır.

Sorumluluğunun izini taşıyan, utanma ve nedametin hissedildiği bir beden dili ve de mahcup bir üslup ile halka seslenmektir.

Oysaki yüzündeki ifadeden üzüntü değil, sadece nefret ve öfke hissi okunan zatın konuşmasının içinde kullandığı kavramlara bakar mısınız?

“Kanı bozuklar, kalite ve karakter yoksunları, akbaba, alçak, mikrop, enkaz üstünde tepinen utanmazlar, işbirlikçi sefiller, izansızlar, menfaatperestler, haşaratlar, aymazlar, asalaklar, siyasi yağmacılar, fırsat düşkünü alçaklar, yalancılar…”

Tamam, vatandaşlar olarak seçtiğimiz zatlardan “çapulcu, sürtük, ayyaş” vb kavramları çok duymuştuk.

Ama bu derin acı atmosferinde böyle kavramların akla gelmesini bile anlamakta güçlük çekiyorum.

Bilinçaltı deşifresini yapabilen uzmanlar ne der bilemiyorum.

14Şub/230

DEPREME DAİR NOTLAR – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sDEPREME DAİR NOTLAR - Ruhittin SÖNMEZ

Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem beklenmeyen bir olay değildi. Bu bölgede yakın zamanda büyük bir deprem olacağını Prof. Dr. Naci Görür başta olmak üzere çok sayıda yerbilimci önceden bildirmişti.

Bundan devletin “Afet ve Acil Durum Yönetimi” için kurduğu AFAD adlı kuruluşun da elbette bilgisi vardı. Zaten bu konuda AFAD, 9-11 Ekim 2019’da, büyükçe bir de tatbikat yapmış. Tam bir isabetle Kahramanmaraş Pazarcık merkezli ve 7,5 büyüklüğünde bir deprem olacağı ve 7 ili etkileyeceği varsayımıyla yapılan tatbikata 1413 personel katılmış. Tatbikatı bizzat İçişleri Bakanı S. Soylu yönetmiş.

AFAD’ın bu bilgiye sahip olması ve tatbikat yapmış olması çok iyi bir şey. Fakat “tatbikat senaryosu büyük ölçüde doğru olmasına rağmen uygulamada neden başarılı olunamadı?” sorusunun cevabını bulmak önemli.

10Şub/230

KAHRAMANLARA İHTİYACIMIZ AZALSIN – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sKAHRAMANLARA İHTİYACIMIZ AZALSIN - Ruhittin SÖNMEZ

Kahramanmaraş merkezli, 10 ilimizi etkileyen ve aynı gün içinde yaşanan iki büyük deprem felaketinin acısı her geçen gün artıyor. Görünen o ki 1999 Gölcük/ Kocaeli merkezli depremi de aşan ağır bir hasar ortaya çıkacak.

Fakat toplumuzun millet olma vasfının böyle bir zamanda adeta şahlanışa geçtiğini görüyoruz. Türkiye’nin her yerinde kendiliğinden harekete geçen bireysel ve toplumsal inisiyatiflerin kan verme, nakdi ve ayni yardımlar yapma ve bizzat arama kurtarma çalışmalarına gönüllü katılmaları göz yaşartıcı boyutta.

Arama kurtarma çalışmalarına katılan, soğuk ve olumsuz şartlarda çalışmanın yorgunluğunu enkaz altından bir canlı çıkarmanın mutluluğuyla unutan kahramanlar görüyoruz. Fedakârca çalışan sağlık mensupları, güvenlik görevlileri, AFAD üye ve gönüllüleri kahramanlık hikayeleri yazmaktalar.

Bütün bu kahramanlıklara ve halkımızın fedakarlıklarına rağmen manzara çok kötü.

Deprem çok geniş bir alanda etkili oldu ve gerçekten büyük yıkım yaptı. Tamamen yıkılan bina sayısı resmi rakamlara göre 6444. (10 bin olduğunu iddia edenler de var.) Tespit edilen can kaybı 12.873’ e ulaştı. Kurtarma çalışması yapılan enkaz sayısının oranı hala çok düşük. Zaten içinde insan bulunan bir enkazın tamamen taranması bir hafta alabiliyor.

Bu durumda Prof. Övgün Ahmet Ercan şöyle bir hesap yaptı: Yıkılan binaların ortalama kat sayısı 4, daire sayısı 8 olsa ve her dairede 4 kişi enkazda kaldığı varsayılırsa yaptığı 48 bin dairede 192 bin kişi olabilir. Sağ çıkarılan sayısı 8 bin (bu arada 10 bine ulaşmış olabilir) düşüldüğünde bile kabaca 180 bin kişinin enkaz altında olduğu gibi bir dehşet gerçekle karşılaşıyoruz. İyimser olmaya çalışarak 80 bin kişinin ilk depremde yıkılmayan binalardan çıktığını ve ikincisinde yıkılan binaların boş olduğunu farz etsek bile 100 bin kişinin enkaz altında olması çok büyük rakam.

Ölen ve yaralananların yarattığı acının bir ölçüsü yok. Ama bu hasarın bir de ekonomik boyutu var. Yine Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan kabaca bu hasarın 50 Milyar dolar mertebesinde olacağını hesaplamış. Türkiye zaten ağır bir ekonomik kriz içerisinde. Merkez Bankası’nın rezervlerinde böyle dönemler için bulunması gereken ihtiyat akçesi hiç yok ve rezerv eksi 50 Milyar dolar mertebesinde. Böyle iken bu hasar ekonomi için çok yıkıcı olacak.

Aynı büyüklükte depremlerde başta Japonya olmak üzere ABD, Meksika gibi ülkelerde böyle bir yıkım olmuyor. Hatta hiç yıkım olmuyor. Ölüm sayısı da 5-10 kişiyi geçmiyor. Bu ülkelerde böyle büyük depremlerde kahramanlara ihtiyaç duyulmuyor.

Çünkü asıl kahramanlık doğal olayların felaket haline gelmesine yol açan kötü şehirleşme, bilime aykırı imar ve inşaat uygulamalarına mâni olabilmekte.

Bu yüzden deprem dirençli şehirler yapmayı başaran ve deprem bilinçli toplumlarda durum böyleyken bizim yaşadığımız acılar kader değil.

7Şub/230

BİZİ İYİ ŞEYLER DE BOZAR – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sBİZİ İYİ ŞEYLER DE BOZAR - Ruhittin SÖNMEZ
İnsanların sessiz ve sakin yerlerde huzur bulacağını ve mutlu olacağını sanırız değil mi? Meğer bu önyargımız yanlışmış. 
Bu doğru olsaydı en sessiz yerde, en huzurlu olmamız gerekirdi. Ama sıfır ses olan yerde insanın 1 saat
dahi oturması mümkün olamıyormuş.

Ultra sessiz olduğunu düşündüğümüz ortamlar bile aslında sessiz değildir. İnsanın yaklaşık 0 desibel olan işitme eşiğinden daha yüksektir. Örneğin bir kütüphane yaklaşık 40 desibele kadar çıkabilir.

Ama özel olarak sessiz bir oda inşa edilmiş. Ve bakın bu odada kalanlara neler olmuş?
Şimdi gazete haberinden okuyalım:
2015 yılında Microsoft, halen Guinness Rekorlar Kitabına “gezegendeki en sessiz yer” olarak geçen
bir oda inşa etti.
Şirketin Washington’daki genel merkezinde yankısız oda olarak da bilinen bu odada en fazla kalan kişi 1 saat durabildi.
Microsoft’taki yetkililere göre bunun nedeni ortamın inanılmaz sessiz olması. Öyle ki birkaç dakika
sonra kendi kalp atışlarınızı duymaya başlıyorsunuz. Bundan birkaç dakika sonra ise kanınızın akışını bile duyabilirsiniz. Çünkü vücut sürekli çalışıyor.
Dış dünyadan hiçbir ses gelmediğinde, yani tam ve mutlak sessizlik sağlandığında bu yavaş yavaş kulaklarınızda dayanılmaz bir çınlamaya dönüşecektir. Bu da muhtemelen odadaki yankılanma
eksikliği nedeniyle dengenizi kaybetmenize yol açacak, bu da uzamsal farkındalığınızı bozacaktır.
Microsoft’taki odanın baş tasarımcısının New York Post’a verdiği bilgiye göre, Başınızı çevirdiğinizde, bu
hareketi bile duyabilirsiniz. Nefes alışverişinizi duyabiliyorsunuz ve bu ses bir noktada biraz
yüksek gelmeye başlıyor.”
Yetkililer yankısız odanın amacının aslında hiçbir şey duymamanız değil, dışarıdaki tüm gürültüleri
ortadan kaldırarak kendi vücudunuzun sonsuz seslerini duymanızı sağlamak olduğunu belirtiyor.
Bu test sayesinde, bir devlet başkanının günde üç öğün konuşması ve emrindeki müthiş propaganda makinesinin onlarca kanaldan ürettiği gürültüsü ile insanların iç sesini, akıl ve vicdanlarının sesini baskılamasının sebebini anlayabiliyorum.

3Şub/230

MİLLET İTTİFAKI MUTABAKAT METNİ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sMİLLET İTTİFAKI MUTABAKAT METNİ - Ruhittin SÖNMEZ

Millet İttifakı genişledi ve 6’lı Masanın tamamını kapsamına aldı. CHP - İYİ Parti – SP - DP’den sonra Deva ve Gelecek Partileri de artık resmen Millet İttifakı çatısı altında.

6 farklı tabana hitap eden, dünya görüşleri ve müktesebatları farklı 6 Genel Başkanın yönettiği partiler bunlar. Millet İttifakı, iktidar kanadının “6 benzemez” dediği, farklı karakterde yapılardan oluşuyor. Bu bakımdan bu ittifakın bileşenleri önce ülke yönetiminde hangi ilkelere uyacaklarını ve sonra iktidar olduklarında ülkeyi nasıl yöneteceklerini, önceliklerini, vaatlerini belirlemeleri gerekiyordu. Millet İttifakı şimdi bir hükümet programı kadar detaylı şekilde bunu yaptı.

Aslında Cumhur İttifakı da benzemez partilerden oluşmakta. AKP ile MHP’nin kitleleri ve ideolojileri aynı değil. Genel Başkanları da birbirine benzemez. Keza Cumhur İttifakına destek veren BBP, Vatan Partisi ve hatta Hüda-Par’ı da sayarsak bu ittifak da “5 benzemez”den oluşmakta. Ancak burada diğer partilerin AKP’ye biat etmesi gibi bir durum var. Ortak akılla yönetme ve ortak iradeyle aday belirleme söz konusu değil. AKP ortaklarıyla bir mutabakat ihtiyacını hissetmiyor. Küçük tavizler vererek diğer bileşenleri yanında tutabiliyor.

HDP’nin başını çektiği 3. İttifak da birçok partiden oluşuyor. Bu ittifakın iktidar olma iddiası yok ama anahtar rolüyle iktidar olacak koalisyonla pazarlık gücünü artırmaya çalışıyor.

İttifaklar Cumhurbaşkanı seçimi için %50+1 oyu zorunlu tutan seçim sisteminin doğal bir sonucu. Çünkü hiçbir partinin %50’yi aşan oy alacak potansiyeli yok.

31Oca/230

YİNE BİR SIFIRLAMA İDDİASI – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sYİNE BİR SIFIRLAMA İDDİASI - Ruhittin SÖNMEZ

Yürürlükte olan Anayasa’ya göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan 3. defa Cumhurbaşkanı adayı olamaz. Çünkü Anayasa'nın 101'inci maddesinde "Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir" şeklinde çok açık bir hüküm var. Erdoğan da iki defa seçilerek Cumhurbaşkanı oldu ve ikinci dönemi sona eriyor.

Bunun tek istisnası olarak TBMM tarafından bir erken seçim kararı alınırsa aday olabilirdi. Fakat Cumhur İttifakının erken seçim kararı için gerekli 360 milletvekili olmadığından, 14 Mayıs’ta yapılacak erken seçim Cumhurbaşkanı Kararı ile olacak.

Devlet Bahçeli bile, mevcut yasal şartları bildiği için, “Cumhurbaşkanının en az üç dönem seçilebilmesi amacıyla gerekli yasal düzenlemenin yapılmasına var gücümüzle çalışır, bunu da başarırız” demişti. (08 Şubat 2022)

Ama anayasal mevzuat değişmedi. Buna rağmen Erdoğan 3. defa aday olacağını açıkladı. Muhalefet Anayasayı hatırlatınca “2018'de kronometre sıfırlandı” diye cevap verdi.

Zaten bu konuda bir altyapı oluşturmak için (siz buna minareye kılıf uydurmak da diyebilirsiniz) TBMM Başkanı Mustafa Şentop ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ “2018 seçiminde sistem yenilendi. Bu seçimde ikinci defa Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan aslında yeni sisteme göre birinci defa seçilmiş oldu. Bu dönem aday olursa ikinci defa seçilmiş olacağından Anayasaya aykırı bir durum yok” tezini savunuyor.

27Oca/230

BU KADAR DÖNÜŞ NASIL OLUR? – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sBU KADAR DÖNÜŞ NASIL OLUR? - Ruhittin SÖNMEZ

Bir partinin ilkeleri ve yönetim anlayışının kökten değişmesi ve önceki savunduklarının tam zıddı bir yola girmesi normal karşılanmamalı. Üstelik bu değişim aynı liderin yönetimindeyken hiç kabul edilebilir değildir.

Fakat son yıllarda siyaset bilimi kitaplarına geçecek böyle bir durum söz konusu.

İktidarın büyük ortağı AKP de küçük ortağı MHP de çok uzun yıllardır aynı liderler tarafından yönetiliyor. Devlet Bahçeli 1997’de MHP’nin Genel Başkanı oldu. Neredeyse 26 yıla yakın bir zamandır MHP’nin başında. R.T. Erdoğan da 2001’de kurulan Ak Parti’nin yaklaşık 22 yıllık lideri. Bu kıdemli genel başkanların koltukları değişmedi ama fikirleri çok değişti.

24Oca/230

SADECE ENFLASYONU ÇÖZEMEMİŞ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sSADECE ENFLASYONU ÇÖZEMEMİŞ - Ruhittin SÖNMEZ

Ekonomiden Sorumlu Bakan Nureddin Nebati“ ekonominin tek problemi kaldı, enflasyon” demiş. Demek ki ekonominin bütün sorunları çözülmüş, sadece enflasyon gibi “küçücük” bir sorun kalmış.

“Okullar olmasa eğitimi ne güzel yönetirdim” diyen Osmanlı’nın Maarif Bakanı aklıma geldi. Bakan Nebati de “Şu enflasyon da olmasa ekonomiyi ne güzel yönetirdim” diye tarihe geçebilir.

Bakan Nebati’ye göre, dış ticaret açığı ve cari açık sorunumuz herhalde bitmiş olmalı. Oysaki resmi rakamlara göre 2021 yılı cari açığı 12 Milyar dolar iken 2022 ilk 11 ay rakamlarına göre cari açık 45 Milyar dolara çıktı.

Üstelik Türkiye ekonomisine “kaynağı belirsiz giriş” olarak ifade edilen net hata noksan kalemi Ocak- Kasım döneminde 22 milyar 341 milyon dolara ulaştı.

Elbette bu farkı finanse etmek için dışarıdan alınan borçlara ödenen faiz de artmaya devam etti. Borç aldığımız 1000 dolar için 97,5 dolar tefeci faizi veren bir ülkeyiz. (Yunanistan bile 1000 dolar borç için sadece 41 dolar faiz ödemekte.)

2023 yılı bütçesine faize ayrılan kalem 566 Milyar TL. Maliye Bakanı bunu bilmez mi? Bilir ama “böyle küçük sorunları” dert etmediği belli.

Zaten bu iktidarın son on senesinde ortaya koyduğu plan ve programlardaki hedeflerin hiçbiri tutmadı. Hatta temel hedeflerin yarısına bile ulaşılamadı. Dünyanın 17. Büyük ekonomisi iken 21. Sıraya düştük. Bakan’ın övünmelerini işitenler Türkiye’yi dünyanın ilk on ülkesinden biri yaptıklarını zannedecek.

Bütçe Meclis’te kabul ettikten sonra kabul edilen EYT ve seçim ulufesi olarak dağıtılan diğer masraf kalemleri de ilave edilince makro hedeflerin tutması hiç mümkün değil.

Buna rağmen bütün bu temel sorunları ve bunlardan kaynaklanan enflasyon sanki çok basit bir sorunmuş gibi. Adeta enflasyon karşısında ezilen vatandaşlarımızla alay eder gibi bir üslupla konuşan bir ekonomi bakanımız var.

Bu kafadaki bir yönetim anlayışıyla bir düzelme olmasını beklemiyorum. Ama en azından seçim sonrası için muhalefetin güçlü ekonomi kadrosunu görünce umudumuz artıyor.

20Oca/230

SİYASETTE ÜSLUP SORUNU – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sSİYASETTE ÜSLUP SORUNU - Ruhittin SÖNMEZ

Bilindiği gibi Bakan Süleyman Soylu ile İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu arasında bir ahmak polemiği yaşanmıştı.(04.11.2019)

Önce Süleyman Soylu, Strasbourg'da temaslarda bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu için, "Avrupa Parlamentosu'na gidip, Türkiye'yi şikâyet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek" dedi.

Arkasından İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu kendisine "ahmak” diyen Bakan Soylu’ya cevap verdi,“31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır” dedi.

Bu sözde geçen “ahmak” kelimesini Mahkeme YSK üyelerine yönelik hakaret kabul etti. İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay ceza ve siyaset yasağı kararı verdi.

Sanki Türk siyasetinde son derece naif, nazik ve zarif bir üslup vardı da “ahmak” sözüyle bu güzel atmosfer lekelenmiş gibi davranan sadece Mahkeme değildi. İktidarın AKP kanadı ve muazzam propaganda makinesi harekete geçti. Yetmedi iktidarın küçük ortakları Bahçeli ve Perinçek de “ahmak” kelimesinin hakaret olduğunu ve İmamoğlu’na verilen cezanın doğru olduğunu savundular.

Aynı kelimeyi kullanan Soylu için nedense herhangi bir soruşturma dahi açılmadı.

İmamoğlu davası “siyasi bir dava” olarak hukuk tarihimizde yer alacak önemde. Ama bugünkü konumuz bu davanın bugün sebep ve sonuçları değil.

Bu olay, ihtiyatsızca sarf edilmiş bir kelimenin bu kadar ağır sonuçlarının olabileceğini gören siyasilerde bir üslup düzelmesine yol açabilir miydi? Böyle olsa “bir musibetten bir iyilik doğar” diye sevinebilirdik.

Ama ne gezer? Türkiye siyasetinde son yıllarda süren üslup sorunu devam ediyor.

Her geçen gün bu soruna dair yeni örnekler görmeye, işitmeye devam ediyoruz.

17Oca/230

KUŞBAKIŞI AKP’NİN EKONOMİ KARNESİ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sKUŞBAKIŞI AKP’NİN EKONOMİ KARNESİ - Ruhittin SÖNMEZ

"20 yılda 2,8 trilyon dolar ihracat yapılmış, 4,1 trilyon dolar ithalat yapılmıştır. Dış ticaret açığı 1,3 trilyon dolar. Bu, bütün dünya ölçeğinde bile olsa çok büyük bir rakam. Bu dış ticaret açığı, üretmeden tükettiğimiz rakam demek."

CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici’nin sözleri bunlar. İlhan Kesici partisi adına 2023 Bütçe görüşmelerinde TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada ekonomimizin yapısal sorunlarını net bir vizyonla tespit etti. Meseleye kartal gözü ile geniş bir perspektiften bakan Kesici, gerçek durumu, propaganda boyasına bulanmamış çıplak rakamlarla açıkladı.

İlhan Kesici DPT Müsteşarlığı yapmış ciddi bir bürokrat, mühendis ve siyasetçidir. O’nun verdiği rakamlar güvenilir doğru rakamlardır. Zaten iktidar kanadı bile bugüne kadar hiçbir rakamına itiraz etmedi.

Türkiye önceden de cari açık veren bir ekonomik yapıdaydı. Fakat AKP döneminde üretmeden tüketmek veya ürettiğinden çok tüketmek alışkanlığı inanılmaz büyüklüğe erişti.

13Oca/230

ELEŞTİRMEYEN ÜLKÜCÜ DEĞİLDİR – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

ELEŞTİRMEYEN ÜLKÜCÜ DEĞİLDİR - Ruhittin SÖNMEZ

Ülkücülerin genel olarak milletimizin en saf, en temiz, en fedakâr ve en cefakâr kesimlerinden biri hatta birincisi olduğuna inanırım. Ama ülkücüler son dönemlerde farklı siyasi partilerde dağınık olduğu gibi farklı karakter kümelerinde tanımlanabilir hale geldi.

Geçmişte yaşanan acı veya tatlı ama mutlaka övünülerek anlatılan bir mazi ülkücülere teselli vermiyor. Çünkü güncele hitap etmeyen şerefli mazi bile yetersiz kalıyor. Fikir, ahlak ve bilgi alanında sürekli gelişme içinde olmak gerekiyor.

Daha da önemlisi “içtihat kapısı kapandı” diyerek İslami düşüncenin yüzlerce yıl önceki düşünce çerçevesine hapsedilmesi gibi, Ülkücü düşünce de dar bir çerçeveye hapsolmuş gibi görünüyor.

Ülkücüler içindeki bir kesimin “lider- teşkilat- doktrin” gibi bir dogma içinde tutsak olduğu görülüyor.

Bu yüzden 1980 öncesi ülkücü kadroları yetiştiren bilim ve fikir adamları, yazarlar; inançlarını ve heyecanlarını besleyen şairler ve sanatçılar artık yetişmiyor. Çünkü “marifet iltifata tabidir” ve ülkücü hareketi temsil ettiği iddiasında bulunan partinin yöneticileri, bu tür nitelikli beyin ve ruhları olanları değil, kendilerine sadık olanları tercih ettiler, etmekteler.

10Oca/230

OYLARI VERENİ DE SAYANI DA İHMAL ETMİYORLAR – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

OYLARI VERENİ DE SAYANI DA İHMAL ETMİYORLAR - Ruhittin SÖNMEZ

İktidar kanadı için “seçimin bir ölüm kalım mücadelesi olduğu” anlaşılıyor. Çünkü halen çok şükür ki -adil ve eşit şartlarda olmasa bile- henüz seçimlerin yapılabildiği, kısmen demokratik bir ülkeyiz. Yüzde 90’ların üzerinde oylarla seçilen diktatörlerin olduğu ülkelerden değiliz.

“İktidarın ne olursa olsun kazanacağı, kaybetse bile asla meşru yoldan gitmeyeceğine” inananlarımız var. Ama benim gibi aksi görüşte olan iyimserlerin oranı daha yüksek.

Karamsar olanların tezi doğru olsaydı İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve diğer birçok büyükşehir belediyelerini kaybeden AKP bu belediyeleri CHP’den seçilen başkanlara devretmezdi.

Gerçi “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” inancında olan Reis ve ekibi kaybettikleri İstanbul’u kolay teslim etmedi.

“Bir şey olmadıysa bile mutlaka bir şey olmuştur” gibi “veciz” gerekçelerle seçim iptal ettirildi. Yerine yapılan ikinci seçimde yedikleri fark acayip büyüyünce çekildiler.

Ama bu çekilme “muharebeyi kaybettik ama savaşı değil” tesellisinin ürünüydü. “Belediye Meclisinde çoğunluk bizde, iktidar bizde, çalışma fırsatı vermeyiz, başarısız olurlar” düşüncesi gerçekleşmedi.

Şimdi yargı marifetiyle “İstanbul kalesini” ele geçirme sevdası karamsarların görüşüne haklılık kazandırıyor.

Ben yine de -bu seçimde- “kanlı mı kansız mı?” tartışması olmayacağından eminim. Cumhur İttifakı yenildiğinde iktidarı herhangi bir şiddet olayı olmadan teslim edecektir. En azından temennim böyle.

6Oca/230

SİNAN ATEŞ CİNAYETİ VE DERİN SUSKUNLUK – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

SİNAN ATEŞ CİNAYETİ VE DERİN SUSKUNLUK - Ruhittin SÖNMEZ

Sinan Ateş cinayeti öncesine dair bilgi kırıntılarını şimdilik bir yana bırakalım. Ama cinayet sonrası derin suskunluk bazı şeyleri bangır bangır haykırmakta.

Öldürülen şahıs Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı, MHP üyesi ve gelecekte MHP Genel Başkanı olabileceği düşünülen bir isim… Doçent Dr. unvanlı bir akademisyen… 38 yaşında bir eş ve iki çocuğu olan bir baba…

İlk defa bir Ülkü Ocakları Genel Başkanı öldürüldü. Kuşkusuz çok önemli bir olaydır bu.

Ama cinayet işlendikten sonra Ülkü Ocaklarından bir ses yok. MHP Genel Başkanı ve diğer yöneticilerinden çıt yok.

Cinayetten 4 gün sonra MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın yaptığı uzun açıklamada Sinan Ateş’in adı bile yok. Üzüntü beyanı, başsağlığı, fail ve azmettiricilerin cezalandırılması talebi yok. Şüphelilerden birinin bir MHP milletvekilinin evinde yakalandığına dair haberler hakkında tek kelime açıklama yok.

Sinan Ateş MHP Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın 12 yıl siyasi danışmanı olarak görev yapmış. Bu Milletvekilinden de hiçbir açıklama hatta bir üzüntü beyanı bile yok.

AKP Genel Başkanı ve yöneticilerinden hiçbir tepki yok.

Her konuda konuşmasıyla tanıdığımız İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanlarından da ses çıkmadı.

Belki daha da şaşırtıcı olanı Doç. Dr. Sinan Ateş’in öğretim üyesi olarak görev yaptığı Hacettepe Üniversitesi’nden de bir açıklama yapılmadı.

Bu derin sessizliğin daha ağır şüphelere yol açtığını bunca tecrübeli insanlar bilmez mi?

Böyle bir “akıl tutulmasını” anlamamız mümkün değil.

Hadi “siyasi cinayetin içeriğini bilmedikleri için tereddüt etmiş olabilirler” diye düşünmeye çalışalım.

Ama hiç olmazsa “ölene rahmet, sevenlerine sabır ve başsağlığı dilemek” ve “olayın faillerinin ve azmettiricilerinin en kısa zamanda bulunması ve cezalandırılmasını dilemek” niye akıllarına gelmedi?

“Ucu nereye giderse gitsin, cinayet aydınlansın” demek çok mu zordu?

3Oca/230

GAZIN DEĞERİ TRİLYON DOLAR MI? – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sGAZIN DEĞERİ TRİLYON DOLAR MI? - Ruhittin SÖNMEZ

Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan Karadeniz’de bulunan toplam doğalgaz rezervinin 710 milyon metreküpe ulaştığını ve bunun değerinin 1 trilyon dolar olduğunu söyledi.

Bu bilginin “yanlış” olduğunu söyleyenler hemen yaylım ateşine tutuldular. “Siz ülkenizi sevmiyorsunuz” suçlamasına maruz kaldılar.

Oysa böyle teknik olayların yararı veya zararı rakamsal olarak hesaplanabilir. Bu rakamlar da tartışılmaz bir gerçeği ortaya koyar.

Ortada açık bir hesap hatası var. Öncelikle rezervin tamamının kullanılması imkânsız. Uluslararası yayınlarda bu alandan 100 Milyar metreküp gaz çıkarılacağı yazılmakta imiş. Bunun değeri Botaş’ın konutlara satış fiyatıyla hesaplanırsa 22 Milyar dolar ediyor.

Ama rezervin hepsi çıkarılabilse bile 710 Milyon metreküp gazın piyasa değeri 150 Milyar dolar mertebesinde.

Cumhurbaşkanına böyle hatalı bir hesap verildiyse ve Cumhurbaşkanı aldatıldıysa O’na bu bilgiyi verenlerin niyeti veya kalitesi sorgulanmalı.

Yok olmaz ya, teorik olarak, ikinci ihtimal Cumhurbaşkanının kendisine verilen bilgiyi bilerek abartmış ve gazın değerini “1 trilyon dolar”olarak kamuoyuna duyurmuş olmasıdır.

Bulunduğu söylenen gaz rezervinin tamamı kullanılabilse, Türkiye’nin 10-12 yıllık ihtiyacını karşılar. Halen yılda 13-15 milyar dolarlık doğalgaz alıyoruz.

Netice 150 Milyar dolar da az bir para değil. 1 Trilyon dolar diye manşetlerden duyurulmasına gerek yoktu.