SİYASETEN SÖYLENMİŞ SÖZLER – Ruhittin SÖNMEZ
SİYASETEN SÖYLENMİŞ SÖZLER - Ruhittin SÖNMEZ
Bizler siyasetçilerin hele de siyasi parti genel başkanlarının söylediği her sözü ciddiye alan vatandaşlarız. Hatta o kadar ki bu muhteremlerin sözleri yüzünden en yakın dostlarımız veya akrabalarımızla bile kırıcı tartışmalar yaşayabiliyoruz.
Fakat aralarında kavga olduğunu sandığımız “bilge lider”, “dünya lideri”, “usta politikacı” gibi sıfatlar yakıştırılan kişilerin arka plandaki ilişkilerinin göründüğünden farklı olduğu anlaşılıyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu gerçeği bize apaçık gösterdi. Meclis’teki yeni yasama yılı resepsiyonunda Bahçeli CHP lideri ile Özgür Özel ile selamlaşarak Özel’in elini sıktı. Özel’e ”Birbirimizi kırmıyoruz inşallah, bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor” dedi.
Bahçeli’nin bu beklenmedik sözlerine CHP Genel Başkanı Özel “Önemli olan saygıda, sevgide eksiklik göstermemek. Hürmet ederim” karşılığını verdi.
Oysaki bu konuşmadan kısa bir süre önce, Devlet Bahçeli Meclis Grubunda, CHP Genel Başkanı ve CHP’liler için ağır ifadeler kullanmıştı. Bu ifadelerden bazılarını Bahçeli’nin konuşma metninden alıntılayalım: “Devşirilmiş ve DEM’lenmiş fosiller / zillet / provokatör / iddiaların şahsın gibi çürük / tezvirat cambazlığı tutsağı…”
Hatta bunlar da yetmemiş Devlet Bahçeli sözlerini, “Halk TV ve CHP ayağınızı denk alın” diye tehdit ederek bitirmişti. Çünkü CHP ve Halk TV “Sinan Ateş davasında gerçek azmettiricilerin bulunmasını” isteyen açıklamalar yapıyorlardı.
Erdal Güzel’in Anlatımıyla Zevkli ve Heyecanlı Moğolistan Seyahati… / Oğuz ÇETİNOĞLU
Erdal Güzel’in Anlatımıyla Zevkli ve Heyecanlı Moğolistan Seyahati… / Oğuz ÇETİNOĞLU
(İkinci Bölüm)
Güzel: Gelecek elbette…
Çetinoğlu: O halde sıra ile gidelim. Devam buyurur musunuz Efendim…
Güzel: Pazar günü sabah kahvaltımızı ettikten sonra aracımıza binip Saat 09.00’ da Millî Târih Müzesi’ne geldik. Müze, TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı) tarafından yapılmış. Müzenin bahçesinde metalden yapılmış büyük bir çan vardı. Girişin hemen sol tarafında Katar’a ait bir bölüm bulunuyordu. Müze, Moğol Târihinden ve kültüründen zengin eserler barındırıyordu.
Kültigin Anıtı’nın replikası (kopyası) vardı. Savaş âletleri, elbiseler, kumaşlar, paralar, mühürler, çadır (yurt), mancınık gibi eserler sergilenmişti.
Müzeden ayrıldıktan sonra Tsonjin –Boldog bölgesinde bulunan Cengiz Han heykelini görmek için yola çıktık. Yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra at üzerindeki Cengiz Han’ın muazzam heykelini gördük.
Üzerinde CHINGGIS KHAAN yazılı Kemerli bir kapıdan, heykelin bulunduğu alana giriliyordu. Kapının üzerinde bir kartal heykeli ve en üstte ise at üzerinde Moğol savaşçılarının heykelleri vardı.
SİYASETİN İKİ YÜZÜ – Erdal GÜZEL
SİYASETİN İKİ YÜZÜ - Erdal GÜZEL
Yarım asır önceydi. Henüz 1980 ihtilali üzerimize çökmemişti. İdealist üniversite öğrencileriydik. Yoluna baş koyduğumuz ve adına “dava” dediğimiz bir düşünce dünyasının içindeydik. Hayallerimiz Tanrı Dağı kadardı. Bize göre ülkemiz tehdit altındaydı ve Sovyet Rusya her an ülkemizi işgal edecekti.
Gençlik enerjimizi bu uğurda kullanıyorduk. Ülkede bizden başka vatanseverin olmadığına inanmıştık. Bizim dışımızdaki herkesim ya vatan haini, ya da satılmıştı.
Vatanı kurtarmak için her reçete bizdeydi. Yaftalamada üstümüze yoktu. Merkez sağı masonlukla, sol partileri vatan hainliği ile itham eder, siyasal İslamcıları yeşil komünistler olarak bilir, İdeolojisi olmayanları ot diye adlandırırdık.
Mecliste küçük bir gruba sahip olan siyasi yapımız yine bize göre meclisin tek vatansever partisiydi.
İSRAİL’İN HEDEFİ TÜRKİYE Mİ? – Ruhittin SÖNMEZ
İSRAİL'İN HEDEFİ TÜRKİYE Mİ? - Ruhittin SÖNMEZ
İsrail Gazze’yi yerle bir edip Hamas’ı yok etme noktasına getirdikten sonra Lübnan’daki Hizbullah’ın liderini ve kurmay heyetini yok etti. Sonra da Lübnan’a kara harekatı başlattı. Hizbullah’ın hamisi İran İsrail’le savaşmak istemiyor ama İsrail’e etkisiz füze saldırısı yaptı.
Bütün bunlar olurken Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı R.T. Erdoğan, TBMM açılış konuşmasında, İsrail’in hedefinde Türkiye olduğunu söyledi.
Erdoğan, "Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, Filistin ve Lübnan’dan sonra, gözünü dikeceği yer bizim vatan topraklarımız olacaktır. Vatanımız, milletimiz, bağımsızlığımız için bu devlet terörüne elimizdeki her imkanla karşı duracağız" dedi.
Bunlar çok ciddi sözler. Cumhurbaşkanımız bunları söylüyorsa savaşın eşiğine geldiğimiz anlaşılırdı. Türkiye’nin savaşın içine dahil olma ihtimalinin bütün dünyada paniğe yol açması beklenirdi.
Oysaki dünyada ve de Türkiye’de bu sözlerin bir etkisi olmadı. Halkımız “İsrail bize saldıracaksa biz ne yapacağız?” diye sormadı. Hayat normal akışında devam ediyor.
NEWYORK’TA DEĞİL TÜRKİYE’DE BELEDİYE BAŞKANI OLSA – Ruhittin SÖNMEZ
NEWYORK’TA DEĞİL TÜRKİYE’DE BELEDİYE BAŞKANI OLSA – Ruhittin SÖNMEZ
Amerika’nın New York kenti Belediye Başkanı Eric Adams’ın başı ciddi dertte. Hakkında “rüşvet ve yasa dışı kampanya finansmanı” ile suçlandığı bir iddianame hazırlandı.
“ABD’de bir Belediye Başkanının yargılanmasından bize ne?” diyemiyoruz. Çünkü iddianamede Türkiye’yi de doğrudan ilgilendiren önemli suç iddiaları da yer aldı.
“İddianame temel olarak, Adams’a Türkiye’nin üzerinde nüfuz kurmasına izin verecek şekilde hediye ve yasa dışı bağış kabul etme suçlaması yöneltiyor.”
Daha açık ifadeyle, bir Türk yetkilinin Eylül 2021'de Başkan Adams'a rüşvet verdiği ve karşılığında Başkanın New York İtfaiye Departmanı'na baskı yaparak yangın denetimi olmadan Türkevi'nin açılmasını sağladığı belirtildi.
Ayrıca iddianameye göre, “Adams ve beraberindekiler en az bir Türk hükümet yetkilisinden Türk Hava Yolları (THY) ile ücretsiz sağlanan lüks uluslararası seyahatleri kabul etti.”
Dahası da var bir Türk diplomatının “saman bağışlarda" aracılık yaparak Adams’a yasadışı kampanya desteği sağladığı iddia edildi. “Saman bağış” yani "bağışçı gösterilen kişinin gerçek bağışçı olmaması” orada suç kabul ediliyor.
Newyork Post’un geniş haberinde, Adams’ın ilişkide olduğu beş Türk’ün adına da yer verildi.
ÇOCUK EĞİTİMİNDE İLETİŞİM – Seyfettin KARAMIZRAK
ÇOCUK EĞİTİMİNDE İLETİŞİM - Seyfettin KARAMIZRAK
“Temelinde sevgi olan hiçbir eğitim başarısızlığa uğramaz.” Pestalozzi
Aile eğitimindeki en önemli ilke, ailede iyi bir iletişim ortamının oluşturulmasıdır.
İletişim, kişiler arasındaki karşılıklı bilgi, duygu, tutum, beceri yani davranışların paylaşılması demektir.
Aile içi iletişim, eşlerin birbirleriyle, çocuklarla ve diğer aile bireyleriyle bilgi alış verişi demektir. Çocuk, iyi bir eğitimi, iyi bir aile ortamında edinir. Bunun için eşlerin birbiriyle
iletişimlerinin iyi olması gerekir.
Aile iletişiminin iyi olması, aile bireylerinin hayatı paylaşmalarıyla mümkündür. Evi paylaşmak, hayatı paylaşmak anlamına gelmez. Hayatı paylaşmak, evde iş bölümü yapmak da değildir.
Evde sadece maddî şeyler değil, manevî şeyler ve duygular da paylaşılıyorsa, birlikte yaşanıyorsa hayat paylaşılıyordur. Hayatı paylaşmak, hayatın güçlüklerini beraber karşılamak,
sevinçlerini beraber yaşamak ve bundan da keyif almaktır.
Sağlıklı bir ilişkinin oluşmasında, anne babanın ruh sağlığı da önemlidir. Mutsuz aileler, eşinden yeterli ilgi görmeyen, ekonomik sıkıntılar ve gerginlikler içinde yaşayan anne babalar, çocuklarıyla iyi bir iletişim ortamı kuramazlar.
Birbirlerini seven eşler çocuklarına duygusal olarak daha iyi bir gelişme imkânı sunarlar.
PAZAR YAZILARI (3) – Mesut NÖBETCİGİL
PAZAR YAZILARI (3) - Mesut NÖBETCİGİL
1980’li yıllardan bir yaz. Günlerden Cumartesilerin yarım gün olduğu bir pazarımız var.
Denize gidelim baba, hadi doluşun. 73 model Reno 12 ye.
Mehmet Alipaşa’da kasaba mutlaka uğrayıp ızgaralıkları, yandaki fırından Trabzon ekmekleri, salatalık malzemeleri alıp, bagaj dolu olduğundan arka cam altına sırala, birkaç siyah poşet fazladan alınıp Kandıra’ya doğru virajlı yollarda yolun imkan verdiğince kıvrıla büküle bizimle aynı kafada olanların kullandığı arka cam altları poşetler ve ekmeklere dolu makaslı Ford, Hacı Murat, Anadol vs. arabalar süphaneke tesbihi gibi yola revan olurduk.
AKILSIZ, İRADESİZ VE VİCDANSIZ ROBOT ÜRETEN MERKEZLER – Ruhittin SÖNMEZ
AKILSIZ, İRADESİZ VE VİCDANSIZ ROBOT ÜRETEN MERKEZLER - Ruhittin SÖNMEZ
Son günlerde sosyal medyada karşıma çıktığı için okuduğum bazı yaşanmış cinayet hikayeleri yazıdaki başlığı attırdı bana. Bu olayları okudukça “Narin cinayeti” ve köylülerin cinayeti gizleme çabasını anlamlandırmak daha kolay oluyor.
İlk hikaye Rufai tarikatına bağlı İsmail Hikmet Öncel’in 2006 yılında öldürülmesi olayı. Fethi Yılmaz’ın “Katli Vacip” kitabında anlatılan cinayeti Cumhuriyet Gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, “Cesedin başında göbek atan tarikat” başlıklı yazısında köşesine taşımış.
Katledilenin de katledenin de “imanlı Müslüman kardeş” olduğu cinayetin özeti şöyle:
Mürit İsmail Hikmet Öncel karısı ile kavga eder. Kavga sebebi karısı ile şeyhi arasındaki duygusal ilişkiyi öğrenmesidir. Bu aşamadan sonra eşiyle ve şeyhiyle ters düşen müridin öldürülmesi kararını veren şeyh “manevi bir emir” diyerek müridi de olan kardeşini ve bir başka müridini görevlendirir.
Bu iki kişi maktule 15 kurşun sıkıp bir çukura gömerler. Aynı günün akşamında “şeyhin diğer kardeşinin kına gecesi kutlaması ertelenmez. Arka bahçede İsmail Hikmet’in cesedi soğurken, bağ evinde oyun oynanır.”
Bu dergaha girerken cinayeti işleyen iki kişinin de daha iyi bir Müslüman olmak niyetinde olduklarından eminim. Fakat orada aldıkları eğitim gereği aklını, iradesini ve vicdanını şeyhin kapısında bırakıp huzura çıktıkları için cinayet talimatını sorgulamaksızın yerine getirmişlerdi.
Sonrasında yapılan yargılamada şeyh delil yetersizliğinden beraat ederken iki katil müebbet hapse mahkum oldu. Ancak bu kararı veren hakimlerden biri 15 Temmuz’un ardından önce görevden alındı, sonra tutuklandı, 2019’da FETÖ üyeliğinden ceza aldı. Heyetin diğer hâkimi de FETÖ gerekçesiyle ihraç edildi.
Barış Terkoğlu bu gelişmeleri “Tarikatların suçlarını FETÖ’nün temizlediği, FETÖ’den boşalan yerlere diğer tarikatların geldiği döngü, yeni bir aşamaya geçmişti” diye yorumlamış.
ERGENLİKTE KİMLİK BUNALIMI VE KİMLİK KARMAŞASI NEDİR ? – Psikolog Dr. Pınar AYDOĞDU ARSLAN
ERGENLİKTE KİMLİK BUNALIMI VE KİMLİK KARMAŞASI NEDİR ? – Psikolog Dr. Pınar AYDOĞDU ARSLAN
Kimlik Bunalımı, özellikle ergenlik döneminde kendini gösteren ruhsal dengenin bozulduğunu anlatmak için kullanılan bir terimdir. Kimlik Karmaşası ise içinde bulunulan dönemin belirsizliğinin, bocalamanın, çalkantılı süreçlerin genç ve ergen üzerinde devam etmesi ve sosyal ortamlarda aile içinde ciddi uyumsuzluğun ortaya çıkması ve bunun sonucunda da kimlik oluşturamaması olarak tanımlanır.
Ergenlik, kişiden kişiye değişmekle birlikte genellikle 11 ile 14 yaşlarında başlar. Zihinsel sosyal, fizyolojik, cinsel, toplumsal ve benlik kavramlarında ciddi değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Çocuk tüm bu değişiklikler ile kendini tanımaya çalışır. ‘‘Ben kimim, ben ileride ne olmak istiyorum, ben nereye doğru gidiyorum, beni ben yapan kişisel özelliklerim neler?’’ gibi temel sorulara cevap bulmaya çalışır.
BEŞAR ESAD İLE GÖRÜŞMEYE HAZIRIZ – Ruhittin SÖNMEZ
BEŞAR ESAD İLE GÖRÜŞMEYE HAZIRIZ - Ruhittin SÖNMEZ
AKP’lilerin “asrın dünya lideri” diye anmayı sevdiği Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan Suriye ve Esed
politikasında U dönüşün en keskin virajını almak üzere.
Rusya’nın da desteklediği şekilde, “ilişkileri normalleştirme” adımlarını atmaya devam ediyor.
30 Haziran 2024’te “SAYIN ESED’le geçmişte nasıl yaptıksa ailece görüşebiliriz” mesajı vermişti.
Erdoğan, BM toplantısına gitmeden önce, yine benzer bir açıklama yaptı: “Biz, bu konuda çağrımızı yaptık. Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi için BEŞAR ESAD ile görüşme irademizi de ortaya koyduk. Biz şimdi karşı taraftan cevap bekliyoruz. Biz buna hazırız. Halkı
Müslüman iki ülke olarak artık bu birlikteliği, beraberliği bir an önce gerçekleştirelim istiyoruz.”
Daha önce “katil” dediği, iktidardan devirmeye çalıştığı biriyle görüşmek için şimdi bu kadar rica minnet etmeyi yadırgamış olabilirsiniz. Bir “dünya lideri” için bu edilgen çağrı üslubunu “rencide edici” bulabilirsiniz. “Katil Esed’in” üstten almasından rahatsız olabilirsiniz. Ama “yenİ Türkiye’de” bunlara alıştık.
O kadar alıştık ki, bir sözde gazetecinin, büyük zararlara yol açan çelişkili dış politika tavırları için, “Erdoğan doğru yerde, doğru zamanda doğru tavır ortaya koyuyor. Bu da onun lider özelliklerinden biri” demesine de şaşırmadık. Çünkü “patlıcanın değil padişahın dalkavuğu olan” gazetecilere de alıştık.
Suriye politikasındaki büyük yanlışları çokça eleştirdim. Fakat normalleşme çabası için “zararın neresinden dönülürse kârdır” görüşündeyim.
Yalova Üniversitesi’nin Başarısı Teknoloji Devinin Gündeminde!
Yalova Üniversitesi'nin Başarısı Teknoloji Devinin Gündeminde!
Yalova Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Yunus Özen, Yalova Üniversitesi’nin teknoloji devi Huawei ile gerçekleştirdiği iş birliğini anlattı.
Yalova Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Yunus Özen, Yalova Üniversitesinin ortaya koyduğu başarılı performansı Huawei Global'e yazdı. Konuyla ilgili olarak Yalova Üniversitesinden yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi, “Üniversitemizin teknoloji alanında her geçen gün artan başarısı teknoloji devlerinin gündemine girmeye devam ediyor. Dünyanın en önemli teknoloji firmalarından Huawei ile yürüttüğümüz başarılı iş birliği taçlanıyor. Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Yunus Özen, üniversitemizin ortaya koyduğu başarılı performansı Huawei Global'e yazdı. Gurur verici başarı hikayemizi sizlerle paylaşmaktan kıvanç duyuyoruz.
SEVGİSİZ ÇOCUKLAR – Seyfettin KARAMIZRAK
SEVGİSİZ ÇOCUKLAR - Seyfettin KARAMIZRAK
“Bana sevgi vermeyip, sadece bilgi vereni çabuk unuttum. Bilgi yerine sevgi sunanları zor unuttum; hem sevgi hem de bilgi verenleri hiç unutamadım.” Çağlı
Nasıl tüm ağaçların güneşe, suya veya çevreden edinecekleri besinlere gereksinimleri varsa, tüm çocuklar da kendi çevrelerinden edinecekleri güvenliğe, sevgiye ve statüye gereksinim duyarlar.
Sevgi çocuğu üretmeye, üretmek ise bilgilenmeye iter. Wilhelm Reich; “Sevgi, çalışma ve bilgi, yaşamamızın kaynaklarındandır, dolayısıyla, yaşamı onların yönetmesi gerekir.” Derken sevginin olmadığı yerde güçlü bir üretkenliğin ve üretkenliğin olmadığı yerde de bilgilenme isteğinin zor oluşacağını anlatmaktadır.
Sevgi konusunda Erich Fromm diyor ki: “Sevgi, sevgi üreten bir güçtür. Güçsüzlük sevgi üretememektir.” Evet! Sevgi güçsüzlüğün panzehridir. Güçsüzler sevmekten korktukları için güçsüzdür. Sevmekten korkanlar paylaşma güdüsü zayıf olanlardır.
Sevilme ihtiyacının yaşam boyu devam eder. Sevgi, açlık ve susuzluk gibi sürekli doyurulmak isteyen bir duygudur. Yaşamda sevgi boşluğunu dolduracak, onun yerine geçebilecek başka bir şey gösterilemez.
Sevmeyen, “kin, nefret, acı, korku ve doyumsuzluk” içinde bulunan kişi hastadır. Pek çok psikolojik ve bedensel rahatsızlıkların temelinde sevgisizliğin yattığı söylenebilir.
Sevmeyen, sevilmeyen, başkaları ve toplum tarafından benimsenmeyen kişi, tüm silahlardan daha tehlikelidir. Çünkü her türlü tutarsız davranışın kaynaklarından biri de
sevgisizliktir.
BİLE BİLE LADES – Ruhittin SÖNMEZ
BİLE BİLE LADES - Ruhittin SÖNMEZ
Son iki yılda herkes bütün sabit gelirlilerin alım gücünün düştüğünden, gıda, konut ve eğitim gibi en temel ihtiyaçlara erişimin güçleştiğinden yakınıyor. Bunu artık iktidar kanadı da itiraf ediyor.
Mesela Ekonomiden sorumlu bakan Mehmet Şimşek bile “sıkıntıların farkındayız, vatandaşlarımız şikayette haklı. Bir geçim sıkıntımız var” dedi.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen de yakınmaları haklı bulanlardan: "Diyorlar ki 'Fiyatlar şöyle.' Doğru söylüyor. Dediği doğru mu? Doğru. Ya da emekli maaşları. Vatandaş doğru söylüyor. Evet, artırdık. Kat olarak 20 sene öncesine göre oranlarsanız yüksek ama bugünkü fiyatların aşağısında, düşük kalıyor. Vatandaş da bunu söylüyor. Doğru söylüyor.”
Fakat rakamlara bakarsanız AKP hükümeti ve yöneticilerinin böyle ezik ifadelerle “vatandaş geçim sıkıntısı şikayetinde haklı” dememesi gerekir.
İbrahim Kahveci yazdı. Son iki yılda ücretler, yapılan zamlarla, TÜİK’in açıkladığı gıda, kira ve eğitim fiyatları artışlarından daha fazla artmış. Hem asgari ücret ve hem de ortalama ücret artışları bu en temel harcama kalemlerinin fiyat artışlarından daha fazla olmuş.
Bu durumda vatandaş son iki yılda daha rahat geçiniyor olmalı değil mi? Böyle olsa iktidar kanadı her seviyeden “halkımızı enflasyona ezdirmedik, refahını artırdık” diye caka satmaz mıydı?
Bu çelişkili görünen durumun sebebini herkes biliyor. Devletin en güvenilir kurumu olması gereken TÜİK’in verileri doğru değil. Bağımsız ekonomistlerden oluşan ENAG’ın enflasyon rakamlarını dikkate alırsanız yoksullaşmanın sebebi ve boyutu çok açık çıkıyor.
“Biz devletin kurumuna güvenmek zorundayız.”
Ama işte mızrak çuvala sığmıyor. Derin bir yoksullaşma süreci yaşanıyor. İktidar kanadı bile bunu inkar edemiyor. Buna rağmen TÜİK rakamlarıyla ülke ekonomisini yönetmeye çalışıyorlar.
Akçaova da Öğretmen Olmak – Abdullah KÖKTÜRK
Akçaova da Öğretmen Olmak - Abdullah KÖKTÜRK
- Öğretmen olarak ilk görev yaptığım okul, İzmit Namık Kemal Lisesi idi. Okul müdürümüz Abdullah ÖZKIRKLAR, bir gün beni makamına çağırarak İl Milli Eğitim Müdürü Yunus AVCI seninle görüşmek istiyor, yarın sabah sen ilk önce İl Milli Eğitime uğrar, daha sonra okula gelir ve derslerine girersin dedi.
- Bende ertesi günü, İl Milli Eğitim Müdürlüğüne giderek Yunus AVCI beyle görüştüm. Görüşmemizde Yunus Bey bana ‘’Abdullah bey evli değilsin, müsait durumdasın seni Akçaova ortaokuluna göndermek istiyorum. İlkokul bünyesinde ortaokul açıldı ama öğretmen çok eksik. Hatta bir tek öğretmen var. Branş öğretmeni olmayınca da, derslere ilkokul hocaları giriyor. Senin memleket sever iyi bir insan olduğunu bana söylediler. Orasını boş bırakmamalıyız. Bende söz veriyorum seni bir daha ki sene tekrar İzmit’e alacağım’’ dedi.
- Bende kabul ettim. Hiç vakit kaybetmeden de ertesi günü Akçaova’ya gittim. Okulu görmek için gittiğim de, ilkokul müdürü okulunun kapılarını bile kapalı tuttu. Fehmi bey diye biri. Neden okula girmemi istemediğini de daha sonra öğrendim. Akçaova da öğretmenlerin, hemen hemen hepsinin de sol görüşlü olduğunu, özellikle köy – kop ve aydınlık gruplarının Akçaova da zemin bulduğunu, nerde ise kendilerine göre burasını kurtarılmış bölge ilan ettiklerini de daha sonra görmüş olduk.
TOPLUMSAL DEPREM – Ruhittin SÖNMEZ
TOPLUMSAL DEPREM - Ruhittin SÖNMEZ
1999 Kocaeli Depremini yaşadığımızda o bitmek bilmeyen 45 saniye boyunca süren şiddetli sarsıntı hiç beklediğimiz bir şey değildi. Daha önce yaşadığımız, büyüklüğü ve süresi daha düşük depremler gibi olacak, “ha bitti ha bitecek” diye beklediğimiz saniyeler bir türlü bitmemişti. Daha da korkuncunu ilerleyen dakika ve saatlerde gördüğümüz yıkım manzaralarıyla yaşamıştık.
Oysaki, bu depremin olacağını ve ne türlü tahribat yapacağını bilim insanlarının yıllar önceden haber verdiğini, alınması gereken önlemlerle ilgili sempozyumlar yapıldığını, raporlar ve makaleler yazıldığını sonradan öğrendik. Biz sade vatandaşlar gibi devleti yönetenler de bu çalışmalardan habersiz veya duyarsız oldukları için depreme hazırlıksız yakalandık.
Şimdi jeolojik depremler yanında bir de toplumsal (sosyal) depremler yaşamaktayız.
Kadın, çocuk ve bebek cinayetleri yüzünden “insanlığımızdan utanacağımız bir tablo” içindeyiz.
8 yaşında cinayete kurban giden Narin, 2 yaşında cinsel istismara uğrayan komadaki Sıla bebek sosyal medya sayesinde gündemimizde.
Peki, sadece 2023 yılında işlenen 315 kadın cinayetinden, şaibeli şekilde ölen 248 kadından kaçımızın haberi var?
Çocuklara cinsel istismarda bulunmaktan 16 bin 472 sanığın yargılandığını, 218 bin çocuğumuzun çeşitli suçların mağduru olduğunu biliyor muyuz?
Uyuşturucu kullanımı ve ticaretinin korkunç boyutlara geldiğinin farkında mıyız?
Hadi bunların farkında değiliz. Ama etrafımızın Recep İvedik gibi tiplerle dolduğunu fark etmemiş olamayız. Bu kaba, ukala, görgü kurallarının hiçbirine uymayan, kuralsız, patavatsız, maganda tipler, ahlaki olmayan yöntemlerle sonuç alıyorlar. Çalışarak değil, hileyle ve çalarak zengin oluyorlar.
Tahsili, terbiyesi olan, ehliyetli, liyakatli ve dürüst insanlar bu Recep İvedikler karşısında her zaman zelil ve gülünç duruma düşürülüyor.
Bu sağlıklı bir toplum yapısı değil. Türkiye bugüne gelişimizi görmüş ve önlem almış olmalıydı.
EN BÜYÜK ADALET SARAYI MÜJDESİ – Ruhittin SÖNMEZ
EN BÜYÜK ADALET SARAYI MÜJDESİ – Ruhittin SÖNMEZ
Makedonya’nın başkenti Üsküp’ün en büyük meydanı devasa heykellerle doldurulmuştur. İçlerinde
Büyük İskender ve Justinianus’unki dahil çok sayıda heykelin ebatlarının büyüklüğü dikkat çekicidir. Bu
heykellerin hem kökenlerini Büyük İskender’e dayandırmak ve hem de Türk ve İslam izlerini gölgede bırakmak saikiyle yapıldığı anlaşılıyor. Ayrıca Üsküp’e bakan bir dağa yerleştirilmiş Milenyum Haçı, dünyanın en büyük haçlarından biridir.
Üsküp “İstanbul fethedildiğinde, 61 yaşında kıdemli bir Müslüman Türk şehriydi.” Yahya Kemal’in doğup büyüdüğü şehirdi. “Fîrûze kubbelerle bizim şehrimizdi o / Yalnız bizimdi, çehre ve rûhiyle biz’di o.”
İşte bu heykellerle dolu meydanı gezip, Vardar Nehrinin üstündeki tarihi köprüden geçerken, 80’li yaşlarda Üsküplü Türk şair ve yazar İlhami Emin ile karşılaşmıştık. Balkanlarda Türk kültürünün yaşatılması konusunda birçok eser ortaya koyan şair, yazar merhum İlhami Emin’in bu heykeller için
yaptığı yorum şöyleydi: “Küçük milletler kendilerini büyük göstermek için böyle büyük heykeller veya binalar yapmaya çalışırlar.”
Ortadoğu’da petrol zengini küçük devletlerin dünyanın en yüksek binalarını yapmaya çalışması da herhalde bu psikolojinin eseridir.
Bizde de bazen bu ruh haline girenler oluyor. Mesela Merkez Bankası için Avrupa’nın en yüksek binasını yaptılar. Ama tek görevi fiyat istikrarını sağlamak ve TL’nin değerini korumak olan TCMB asıl görevlerinde başarısız.
1915 Çanakkale Köprüsü için, “Türkiye orta açıklığı itibarıyla dünyanın en uzun köprüsüne sahip Japonya yı geride bırakarak bu alanda ilk sıraya yerleşti” ifadesiyle övündüler.
Elbette köprüler ile heykeller aynı kategoride değil. Ancak yapılmasından mutlu olduğumuz Çanakkale Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, Yavuz Selim Köprüsü yabancı şirketler tarafından yapıldı. Bu teknolojilere sahip ülkeler isterlerse daha büyüklerini de kendi ülkelerine veya başka ülkelere
yapabilirler. Yeter ki ekonomik ve verimli olsun. Asıl övünmesi gerekenler bu teknolojilere sahip olanlardır. Övünme hakkı, hizmeti satın alanların değil, üretenlerindir.
ÇÖP FABRİKASI VE KANDIRA – Mustafa CAN
ÇÖP FABRİKASI VE KANDIRA - Mustafa CAN
Bu konuda uzun zamandır tartışmalar olmasına rağmen, konu hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için gerek Kandıra bölgesinin coğrafi durumu gerekse Tarımsal noktada dünü ve bu günü hakkında Kandıra’nın yerleşik halkıyla, gerekse siyasi düşünce gözetmeden farklı siyasilerle görüştüm, amacım Siyasi bir restleşme değil çözüm odaklı bir gayret.
Değerli Kocaeliler.
Kandıra İzmit’in 12 ilçesinden biri,
91 Köyü 53 bin nüfusu var.
Marmara bölgesinde olmasına rağmen, Karadeniz’e uzun bir kıyı şeridi var. Dolayısıyla bu Kandıra ya Hem Marmara bölgesinin hem de Karadeniz bölgesinin iklim özelliklerini taşımasını sağlıyor.
ÇOCUK EĞİTİMİNDE ANE BABALARA ÖNERİLER – Seyfettin KARAMIZRAK
ÇOCUK EĞİTİMİNDE ANE BABALARA ÖNERİLER - Seyfettin KARAMIZRAK
“Bir toplumun asıl ruhunu en iyi gösteren şey o toplumda çocuklara nasıl davranıldığıdır.” Nelson Mandela
“Çocuklar taklit konusunda çok başarılıdır. Öyleyse taklit edecekleri güzel yetişkinler olalım.” Anonim
Anne baba olmak elbette zordur. Kendi kendine yetmeyen bir çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmak, onu hayata hazırlamak, bir yetişkinin üstlenebileceği en büyük sorumluluktur.
Anne baba olmanın en zorlu yanlarından biri de “Yeterince iyi bir anne baba mıyım?” sorgulamasıdır. Pembe dizilerdeki gibi mükemmel bir hayat yoktur. Çocuğun gelişim sürecinde sorunlar yaşanması normaldir. Önemli olan bu sorunların fark edilip çözüme ulaştırılmasıdır.
Mükemmel değil, mutlu anne babalar olmak için, “içgüdüsel” yanımızı, yani “içimizdeki çocuğu” keşfetmeli ve zaman zaman serbest bırakabilmeliyiz.
Anlamak, çocuğuyla başarılı bir ilişki geçirmek isteyen anne babaların elindeki en büyük güçtür. Ancak bir de anlaşılma gereksinimi var. Anlaşılmak çocuklar kadar her anne babanın da hakkıdır.
Mesut Nöbetçigil ile “TEMİZE ÇEKME” üzerine…/ Gül ANASAL
Mesut Nöbetçigil ile “TEMİZE ÇEKME” üzerine…/
Gül ANASAL
Mesut Nöbetçigil, kendisine göre öyle olmasa da bana göre on parmağında on marifet olan bir kişilik. Edebiyat, resim, müzik, tiyatro hepsinden bir parça var içinde. Yüz yirmi üç ülkeyi seyyah olarak gezmiş ve bu gezilerinin kendisine dönüşümünü yazdıklarıyla gösteriyor Mesut Nöbetçigil. “Bir ruh ne kadar gezgin olabilirse o kadar yaşadığım gezegenin çağrısına uydum.” diyor gezginliğini anlatırken.
Ve hayata dolu dolu keyifle, gülerek bakmayı çok iyi biliyor ve dalga geçerek tabii. “İmza günümde kendim için lokma döktüreceğim, gitmeden kendi lokmamı yemek istiyorum.” diyor. 07 Eylül Cumartesi günü hem kitap sahibi olup hem de canı lokma yemek isteyenler mutlaka imzaya gelin diyorum.
ÇOCUK VE AİLE – Seyfettin KARAMIZRAK
ÇOCUK VE AİLE - Seyfettin KARAMIZRAK
“Çocukların nasihatten çok, iyi örneğe ihtiyaçları vardır.” Joseph Joubert
“Ana-babaların çocuklarına gösterebileceği en büyük sevgi, onlarla kuracağı arkadaşlıktır.” Henry Ward Beecher
Anne, baba, çocuklar ve bazen de yakın akrabaların sıkı bir hayat birliği oluşturacak şekilde toplanıp birleştiği, biyolojik, psikolojik, hukuki, ahlaki, ekonomik, kültürel ve dinî bağlara dayalı en küçük sosyal birime aile denir.
Aile; içinde insan türünün üretildiği, toplumsallaşma sürecinin ilk ve en etkili biçimde yer aldığı, ana-babalar ile çocuklar arasında birincil ilişkilerin kurulduğu, ekonomik etkinliklerin yer aldığı bir toplumsal kurumdur.
Toplumun temeli ailedir. Çocuğun eğitiminde en önemli kurum ailedir. Mutluluğun kaynağı para ve teknoloji değil,“huzurlu”bir ailedir.
Aile, çocuğun kişiliğinin biçimlenmesinde en önemli çevresel etkendir. Kişilik, çocuğun kendisine, çevresindeki insanlara ve dünyaya karşı tavırlarını belirleyen özelliklerin tümüdür.