
BARIŞ VAADİYLE OYNANAN TEHLİKELİ OYUN – Ruhittin SÖNMEZ
BARIŞ VAADİYLE OYNANAN TEHLİKELİ OYUN - Ruhittin SÖNMEZ
TBMM’de kurulan “Terörsüz Türkiye Komisyonu”, PKK’nın silah bırakacağı varsayımı üzerine kurulmuş görünüyor. Bu çerçevede af ve uyum yasaları, hatta Öcalan’ın istediği, Türkiye’yi üniter milli devlet yapıdan uzaklaştıracak anayasal değişiklikler gündeme getirilecek.
DEM’in Komisyon üyelerinden bir ekibin İmralı’ya gidip Öcalan’la görüşme yapması talebine MHP’nin
de katılması artık sürpriz olmaktan çıktı. Komisyonun, ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü teröristbaşının ayağına gidip görüşmesi, PKK açısından çok önemli bir başarı olacaktır. Çünkü bir yandan teröristbaşını meşru siyasi aktör haline getirirken, diğer taraftan taleplerinin komisyonda tartışılması, O’nu başmüzakereci sıfatıyla TBMM ile eşitleyecek.
PKK’nın ön şartları çok net: Öcalan’ın özgürlüğü, Kürt kimliği ve dilinin anayasal güvence altına alınması. Bu şartlar yerine getirilmeden örgüt “silahları bıraktık” demeyecek. Yani süreç, doğmadan çıkmaza mahkûm.
Hatta bu şartlar yerine gelse de PKK’nın Suriye, Irak ve İran’daki uzantıları faaliyetlerine devam edecek. ABD’nin Suriye’de PKK/YPG yapılanmasını büyütüp, Suriye’nin yeni yapılanmasında başat bir unsur haline getirmek istediği ortada. 80-100 bin kişilik bir ordu oluşturup, eğitip donatan ABD bu oluşumun tasfiyesini istemez. Böyle bir güce yaslanan KCK/ PKK’nın da tüm uzantılarıyla birlikte kendini feshetmesi pratik olarak imkânsızdır.
Washington’un hedefi PKK’yı tasfiye etmek değil, Suriye’nin yeniden yapılanmasında ona önemli bir rol vermektir. “Rojava’daki” özerk yapılanmayı (PYD/YPG/SDG) destekleyerek hem Türkiye’yi dengelemek hem de Ortadoğu’daki varlığını kalıcı hale getirmek istiyor. İsrail’in bölgedeki çıkarlarına hizmet edeceği değerlendirilen bu yapılanma hem Büyük İsrail Projesi ve hem de BOP için önemli.
Dolayısıyla “PKK silah bırakacak, barış gelecek” söyleminin sahada karşılığı yoktur.
HUKUKSUZLUK EKEN YOKSULLUK BİÇER – Ruhittin SÖNMEZ
HUKUKSUZLUK EKEN YOKSULLUK BİÇER - Ruhittin SÖNMEZ
CHP’ye kayyım atanmasıyla ilgili olarak Financial Times gazetesinde bir haber yayımlandı. Gazeteye konuşan uzmanın ifadesi şöyle: “Türk mahkemeleri, ülkeyi seçimli otoriterlikten açık diktatörlüğe daha hızlı taşıyan kararlar veriyor. Seçimler var ama rekabetçi siyasetin son izleri de siliniyor.”
Bu tür tespitler dünya kamuoyunda Türkiye aleyhine güçlü bir algı oluşturuyor. Aslında yabancılar sadece algıyı değerlendirmez, sosyolojik durumları ölçerler.
Mesela ülkelerdeki “hukukun üstünlüğü” durumunu ölçen Dünya Adalet Projesi’nin (WJP) ile Dünya Bankası’nın “Rule of Law” göstergesi bunlardan ikisidir. Son on yıla ait ölçümlerde Türkiye’nin hukukun üstünlüğü endekslerinde dramatik düşüşler görülüyor.
Dünya Adalet Projesi’nin (WJP) 2024 raporunda Türkiye, 142 ülke arasında 117. sırada. Bundan on yıl önce 80’li sıralardaydık. Türkiye’nin 37 basamak gerilemesi, sıradan bir dalgalanma değil; tarihî bir düşüştür.
Bu endekste yargı bağımsızlığı, temel hak ve özgürlükler, yürütme erkinin sınırlandırılması ölçülüyor. Endeksteki hızlı gerilememiz, sadece bir HUKUK SORUNU değil; aynı zamanda bir YÖNETİM SORUNU yaşadığımızın göstergesi.
Dünya Bankası’nın “Rule of Law” göstergesi de aynı gerçeği tespit ediyor. 2005’te +0,12 ile pozitif bölgede yer alan Türkiye, 2023’te –0,51 ile tarihinin en düşük seviyesine indi. (2025 verileri daha da kötü çıkabilir.)
En yüksek skorlar Finlandiya (+1,97), Danimarka (+1,91), Norveç (+1,83) gibi ülkelere ait. Dünya genelinde 193 ülke için ortalama skor –0,04
Türkiye dünya ortalamasının çok çok altında. Mozambik, Kırgızistan, Belarus gibi ülkelerin durumu bile bizden iyi.
Bu ölçüm sonuçları Türkiye’de hukuk devleti kurumlarının ciddi şekilde aşındığını gösteriyor.
CHP’YE MÜDAHALE VEYA DEMOKRASİYE DARBE – Ruhittin SÖNMEZ
CHP’YE MÜDAHALE VEYA DEMOKRASİYE DARBE - Ruhittin SÖNMEZ
Yargının siyaseti dizayn aracı haline geldiği bir tabloda, sadece CHP’nin değil, demokrasinin geleceği
sorgulanıyor.
Önce CHP İstanbul İl Başkanlığı yönetimi -İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile- görevden alınıp kayyıma (çağrı heyetine) devredildi. 15 Eylül’de yapılacak duruşmada ise Ankara Asliye Hukuk
Mahkemesinin kurultayın da geçersiz olduğu (mutlak butlan) kararını vermesi bekleniyor. Böylece Özgür Özel ve yönetimi de görevden uzaklaştırılacak. Parti kayyım olarak atanacak kişiye (muhtemelen Kemal Kılıçdaroğlu’na) devredilecek.
Bunlar CHP yönetimini zor kararlar vermeye zorlayacak. Belki “direniş veya sivil itaatsizlik”
eylemleriyle tanışacağız. Belki de CHP’nin bölünmesi veya yönetimin yeniden şekillenmesine sebep
olabilecek.
Bu tablo bize hiç de yabancı değil. 2016’da MHP’de yaşanan süreci hatırlayalım. Gemerek Asliye
Hukuk Mahkemesi, yetkisi olmadığı halde olağanüstü kurultayı durdurarak Devlet Bahçeli’nin koltuğunu
korudu. Başta Meral Akşener ve Ümit Özdağ dahil muhalifler partiden ayrıldı, MHP AKP’nin “stepnesi”
haline geldi.
Gemerek’te MHP’nin hatta Türkiye’nin geleceğini yargı dizayn etti. Bugün aynı senaryo CHP için
sahneleniyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, MHP ve CHP operasyonları arasında sadece bir yöntem benzerliği
değil, amaç benzerliği olduğunu vurguladı:
“Bahçeli koltuğunu korumak için MHP’nin iradesini Erdoğan’a rehin etti; bugün aynı yöntemle CHP’nin iradesi ipotek altına alınmak isteniyor” anlamında konuştu.