
Yetenekli ahlaksızların bol bulunduğu bir toplumda yaşamaya çalışan dürüst insanlarımızın Allah yardımcısı olsun.
LÜTFEN DİKKAT...
Değerli Arkadaşlarım,son zamanlarda Facebook'ta insanların adına sahte hesaplar açarak dolandırıcılık yapma furyası başladı.
Çokta inandırıcı şekilde sizin sayfanızı kopyalayıp arkadaşlarınızı tuzağa düşürüyorlar. Gıyabınızda arkadaşlarınızdan para yada kontür istiyorlar.
O yüzden uyarma ihtiyacı duyuyorum, benim adıma veya herhangi bir arkadaşınız adına arkadaşlık teklifi gelirse o ismin sizin arkadaş listenizde olup olmadığını kontrol edin, eğer zaten ekli biriyse daha sonra gelen davet mutlaka sahte bir hesaptır.
Herşeyin sahtesini yapmada ve insanları dolandırma yöntemi bulmada bayağı yetenekli ahlaksızların bol bulunduğu bir toplumda yaşamaya çalışan dürüst insanlarımızın Allah yardımcısı olsun.
xx Uzaklardaki dost, ancak İzmit’tekilerden yakın İbrahim Hakkı Alptürk üstadın hatırlatması..
10 Enerji Hırsızı – Dalai LAMA
Hepimizin belli bir miktar enerjisi var, bunu olumlu biçimde kullanmayı öğrenmeli ve boşa harcamamalıyız. Enerjiniz motivasyonla çalışmanıza yardımcı olur, günlük durumlarla başa çıkarken olumlu düşünceler verir ve size verilen imkanlardan yararlanmanızı sağlar.
Sadece siz enerjinizi kontrol etme gücüne ve her gün onu kullanma hakkına sahipsiniz. Ancak bazı dahili ve harici faktörler enerji seviyenize etki edebilir, motivasyonunuz, ruh halinizi ve üretkenliğinizi azaltabilir.
Enerjimiz başarıya ulaşmak ve bu yoldaki engellerle başa çıkmak için anahtardır. Hepimiz her gün enerjimizi yenileyebiliriz ve gücümüzü, yeteneklerimizi ve bizi birey yapan her şeyi ortaya çıkarmak için ondan yarar sağlarız.
Her insanın enerjisi olması ve bunun kişisel ve profesyonel gelişim için anahtar olmasından dolayı büyük ruhani lider Dalai Lama 10 enerji hırsızından bahsediyor. Bunları herkesin bilmesi gerektiğini, böylece enerjimize hükmedebileceğimizi ve ondan yararlanmakta önümüze gelen engelleri aşabileceğimizi söylüyor.
ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARINI "TANIMADIĞINI" VE "UYMAYACAĞINI" SÖYLEYEN CUMHURBAŞKANI, KENDİ MEŞRUİYETİNİ TARTIŞMAYA AÇMAKTADIR
ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARINI "TANIMADIĞINI" VE "UYMAYACAĞINI" SÖYLEYEN CUMHURBAŞKANI, KENDİ MEŞRUİYETİNİ TARTIŞMAYA AÇARAK, KENDİSİNİN DE "TANINMAMASI" NIN ZEMİNİNİ YARATTIĞI GİBİ, ÖZLEMİNİ DUYDUĞU "YENİ ANAYASA" VE "BAŞKANLIK SİSTEMİNİN" NE OLDUĞUNU DA AÇIKÇA TOPLUMA GÖSTERMİŞ OLMAKTADIR.
Anayasa'nın 103. maddesine göre Cumhurbaşkanı sıfatıyla "...Anayasa'ya, hukukun üstünlüğüne..." bağlı kalacağına Türk milleti ve tarih huzurunda namusu ve şerefi üzerine and içmiş olan Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) tutuklu gazetecilerle ilgili olarak verdiği "ihlal" kararını "kabul etmek durumunda olmadığını", bu karara "uymadığını", "saygı da duymadığını” ifade etmiştir. Bunun yanı sıra, AYM kararı üzerine tahliye kararı veren Mahkeme'ye yönelik olarak da kararında direnebileceğini, yargılama konusu fiilin bir casusluk olduğunu belirtmiştir.
Cumhurbaşkanının bu beyanları ile Anayasal durumu ve konumunu hiç anlamadığı ya da anlamak istemediği, bu açıklamalarının ne denli vahim olduğunu görmediği anlaşılmaktadır.
Hukuk devleti adına son derece ciddi kaygılar yol açan bu yaklaşımla ilgili aşağıdaki hususların kamuoyuna açıklanması zorunlu görülmüştür:
Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları – John PERKİNS
Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları - John PERKİNS
Sene 2005 Türkiye ile bir alâkası olmayan John Perkins kitabında anlatıyor; "Kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç verip otobanlar yaptırırız. Sonra onlara arabalarımızı satarız. Sonra bankalarını satın alırız. O bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız. Böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle. O ülkeye dünya bankası ya da kardeş kurumlardan kredi ayarlarız. Ayarlanan kredi "ASLA" o ülkenin hazinesine gitmez. O ülkede ‘proje‘ yapan bizim şirketlerimizin kasasına girer.
Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev havaalanları yapılır. Aslında insanların işine yaramayan bir yığın beton. Bizim şirketlerimiz kazanır o ülkedeki birileri de nemalandırılır. Toplum bu düzenekten hiçbirşey kazanmaz. Ama ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur. Bu o kadar büyük bir borçtur ki ödenmesi imkansızdır.