Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
13Ağu/24Kapalı

19 Ağustos 2024 Pazartesi Saat: 17:30’da

453651495_10228381032983467_6077717849657042717_n

13Ağu/24Kapalı

Petrol Rezervi?…

IMG-20231229-WA0006

12Ağu/24Kapalı

ÖRNEK BİR DİN ADAMI – İrfan ÖZTÜRK

454765453_10163356864544578_6492718665401652115_n

ÖRNEK BİR DİN ADAMI - İrfan ÖZTÜRK

17 Eylül 1958 günü Perşembe sabahı, bir bülbülün yanık yanık ötüşü ile uyandım. Bülbülün yanık sesi bütün Kandıra’yı etkisi altına almıştı. Ötüşünün güzelliği ve âhengi tâ gönlümün derinliklerine kadar işliyordu. Böyle bir ses, böyle bir ötüşe kulaklarım ilk defa şahit oluyordu. Bu sesle mest oldum, âdeta büyülendim. Derhâl fırladım ve bir daha bu sese yönelerek iyice dinledim.

Bu güzel ses âhenkli ses; Kandıra Orhan Camii’nin minaresinden yükselen ve sabah ezanını okuyan zâta aitti. Kim olduğunu bilmiyordum. Çünkü henüz, hâfızlığıma devam etmek için geldiğim ilk günün sabahı idi. Ben, Orhan Mahallesi’nde dayım Osman Zeki CİCİ’nin evinde kalıyordum.

Hemen abdestimi alıp Orhan Camii’ne gittim. Cami de evime yalnızca elli metre mesafedeydi. Böyle bir güzelliğe kavuşmanın sevinci ve şükrü içerisinde camiye giderken Rabbime hamd ediyordum:

«Yâ Rabbi! Ömür boyu cami ve cemaatten mahrum eyleme!» duâsı ile camiye girdim. Baktım ki camide henüz kimse yok. Ama birisi arka taraftaki müezzinlikte yüksek ve yanık sesle Kur’ân’a yaraşır bir edâ ve âdâb ile Kur’ân okuyordu. Kendisini öylesine Kur’ân’a vermişti ki, âdeta camiye gelenlerden bile haberi yoktu.

Sonradan tanışıp ismini öğrendiğim bu bülbül sesli zat, Orhan Camii müezzini Vâsıf Hoca idi. Yarım saat kadar kıraata devam etti. Gelen cemaat, yüzünü okunan Kur’ân’a ve okuyan hocaya çevirmiş vaziyette huşû ile dinliyordu. Okuma bitti, sabah namazının sünnetini kılmak için salevat getirdi. Sünnetleri kıldık, farza hazır vaziyette bekliyorduk.

Caminin yaşlı imamı, rahatsızlığı sebebiyle camiye gelememişti. Cemaatten birinin İhlâs Sûrelerini okuyup, kamet getirmesinden sonra Vâsıf Hoca mihraba geçti. Kendisinde bir mehâbet, vakar ve ihlâs hâli seziliyordu. Bu, bir din görevlisinde bulunması arzu edilen güzel bir hâl idi. Doğrusu kendisine gıpta etmiştim ve -hâli beni çok etkilemiş olacak ki- farkında olmadığım hâlde ağlıyor ve gönlümden; «Yâ Rabbi! Böyle bir güzelliği bana da lutfeder misin?» diye temennide bulunuyordum.

Duygulu bir tekbirle namaza başladık, içim ağlıyordu. Huşû ve huzur içerisinde kıldırdığı namazın bütün feyzi vücudumu sarmıştı ve bu kıldığım namazın huzurunu hâlâ unutamadım. Namazdan sonra Vâsıf Hocamızın elinden öptüm, o da beni kucaklayıp; «Hoş geldin!» dedi ve izin isteyerek evimize döndük.

Öğle namazına gittiğimizde henüz ezan okunmamıştı. Camiye vardığımda Vasıf Hoca’yı kollarını ve paçalarını sıvamış, elinde süpürge, caminin temizliğini yaparken buldum. Temizliği bir ibâdet aşkı ve zevki ile yapıyordu. Halıları kaldırmış temizlemiş, cami kapısının önünü yıkamış ve âdeta dükkânını temizleyip müşterisini bekleyen bir tüccar gibi cemaatini kapıda bekliyordu. İlçede camisi onun gibi temiz, düzenli, tertipli bir başka cami bulamazdınız.

Bir haftalık izne ayrılan bir arkadaşının yerine bir başka camiye geçici olarak görevlendirildiği zaman bile; «Bu benim camim değil, bana ne!» demez, bir haftalığına gitmiş olduğu o caminin içini-dışını temizler, halılarını kaldırıp çırpar ve gereken temizliği yapardı.

Şöyle derdi:

“Camiler Allâh’a secde etmek için bina edilmiş, Allâh’ın evleridir. Böyle olunca Rabbimiz’in evini kendi evimizden daha temiz tutmak, aslî görevimizdir. Görevini yapmayan insan mes’ul olur.

Bize bunun için bir de ücret veriyorlar. Vazifemizi yapmadan aldığımız ücret, bize nasıl helâl olur!”

Kur’ân kursundan çıkmış eve doğru giderken muhterem Vâsıf Hocamızla karşılaştık -Allah rahmet eylesin-. Kendisi önce selâm verdi. Ben;

“–Hocam, selâmı benim size vermem lâzım, çünkü ben sizden küçüğüm.” dediğimde güldü ve;

“–Tam tersi, insanlar karşılaşınca büyüklerin küçüklere selâm vermesi lâzımdır, bunu böylece bil!” dedi.

Tam ayrılıp birkaç adım yürüdükten sonra;

“–İrfan Efendi!” diye çağırdı. Dönüp;

“–Buyur hocam.” dedim. Yanıma geldi ve;

“–Yarın öğle namazına gelemeyeceğim, mevlid için bir köye davetliyim, ezanı okuyup, vazifeyi yapar mısın?” diye sordu.

“–Olur hocam, inşâallah!” dedim. Ayrılırken elini cebime sokup çıkardı ve ayrıldık. Ben hemen cebimi yokladım. Cebime iki buçuk lira para koymuş.

Ertesi günü öğle namazında ezanı okuyup vazifeyi yaptım, belki ikindiye gelemez düşüncesiyle vazifeyi yapmak üzere camiye gittim. Baktım ki Vasıf Hocam yine kollar sıvalı, elinde süpürge caminin önünü temizliyor. Selâm verip, yanına yaklaştım.

“–Yardım edebilir miyim?” diye elinden süpürgeyi almaya kalktım. Sert bir şekilde;

“–Bırak süpürgeyi, bu benim vazifem. Bunu Allah benden soracak, senden değil!” dedi. Biraz daha ısrar edince;

“–Döverim haa!” diyerek kanepeye oturmamı söyledi. Oturdum, o da işini bitirdi. Ezan vakti gelmişti. Ezan okumaya giderken vazifeyi îfâ etmem sebebiyle bana teşekkür etti. O ara ben de;

“–Vâsıf ağabey, dün cebime iki buçuk lira para koymuşsun, o ne parası?” diye sordum ve kabul edemeyeceğimi söyledim. Yine bana;

“–Döverim haa!” diyerek ihtarda bulundu.

O zaman parayı niçin verdiğini açıklamasını istedim. Dedi ki:

“–Bak yavrum, ben burada ücretle çalışan bir müezzinim. Yaptığım bu vazife için devletten maaş alıyorum. Aldığım maaşı önce günlere, sonra vazife yaptığım beş vakte böldüm. Bir vakit namaza iki buçuk lira düşüyor. İki buçuk lirayı sana verdim. Çünkü görevi ben değil, sen yaptın. Öyle ise öğle vakti için aldığım para senindir, benim değil. Onu ben sana vermeseydim, yapmadığım işin parasını alan birisi durumunda olurdum ki o para bana helâl olmazdı!”

Ey kardeş! Çalıştığın işyerinde izinli-izinsiz işinin başında bulunmayıp iş yapmadan aldığın ücretler için böyle bir hassâsiyet gösteriyor musun?

Çalışmadan bir imza karşılığı ücret alıp, devletin ve milletin hakkını yiyenlere Allah hidâyet versin.

Cenâb-ı Hak, Vâsıf Hocamıza rahmet eylesin. Bir ibret levhası olan bu davranışını idrâk etmemizi, o ince hassâsiyeti kazanmamızı hepimize nasip eylesin.

Helâl az da olsa çok hükmündedir!..
Haram çok da olsa yok hükmündedir!..
(Gülzâr-ı İrfan)

Not: Vâsıf Hocamızın rûhu için bir Fâtiha, üç İhlâs okursanız memnun oluruz.

https://www.yuzaki.com/2009/06/ornek-bir-din-adami/

12Ağu/24Kapalı

Geleneksel 19. Pilav Gününe Davet

454945157_8305701569481652_885534748806651141_n

12Ağu/24Kapalı

Nostalji; 20 sene önce BUGÜN: Bizim Kocaeli Gazetesi, 7 Ağustos 2004 Cumartesi

2004.08.07a

12Ağu/24Kapalı

Vasıf hocamın ruhu şad mekanı cennet olsun.

454765453_10163356864544578_6492718665401652115_n

Bizim Orhan Mahallesi (aşşa mahalle) çocukları;

Ayhan ÖZ, Kaya AKKAN, Uğur AKALIN, Hasan BÜTÜN, Süleyman GÖKDEMİR

Vasıf hocamın ruhu şad mekanı cennet olsun.

12Ağu/24Kapalı

Bu kural hiçbir zaman şaşmaz…

4b3d86f59607996f23e9a4f6da08bb25

Kötülüğünün dokunmadığı biri

Senden sebepsizce nefret ediyorsa,

Bu sende olan bir şeyin

Onda olmamasından kaynaklanır.

Bu kural hiçbir zaman şaşmaz…

11Ağu/24Kapalı

MARANGOZ ADEM – Zafer PORTAKAL

zafer portakal

MARANGOZ ADEM – Zafer PORTAKAL

Orhan cami karşısı

Çırlağın yokuş başı

Üstü ev, altı dükkan

Ay tenli akça pakça

Nur yüzlü ve hatıınaz

Marangoz Adem amcam

Yumuşacık yüreği

Taşımaz ki çirkini

11Ağu/24Kapalı

Nostalji; 20 sene önce BUGÜN: Barış Gazetesi, 11 Ağustos 2004 Çarşamba

2004.08.11b

11Ağu/24Kapalı

Kıbrıs Türk’tür, Türk Kalacak!

IMG-20240720-WA0037

10Ağu/24Kapalı

Nostalji; 20 sene önce BUGÜN: Barış Gazetesi, 10 Ağustos 2004 Salı

2004.08.10a

10Ağu/24Kapalı

Duyuru

IMG-20240804-WA0074

10Ağu/24Kapalı

Özgür Kocaeli Gazetesi, 27 Temmuz 2024 Cumartesi

2024.07.27a

10Ağu/24Kapalı

Rauf Denktaş büyüğümüz demiş ki!…

IMG-20240721-WA0015

9Ağu/24Kapalı

KİMİN CİBİLLİYETİ BOZUK? – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

KİMİN CİBİLLİYETİ BOZUK? - Ruhittin SÖNMEZ

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan İsrail’in Hamas lideri İsmail Haniye’yi öldürmesinden sonra Türkiye’de milli yas ilan edilmesini eleştirenlere çok sert cevap verdi:

"Ülkemizde bir günlük milli yas ilan ederek Filistin halkı ile dayanışmamızı gösterdik. Ama bazı ekranlarda bazı cibilliyeti bozuk olanlar bizim ona gösterdiğimiz o ilgiyi hazmedemedi" dedi.

Talihsiz bir beyan bu. Sebeplerini açıklamaya çalışayım.

“Cibilliyeti bozuk” demenin sözlük anlamı “soysuz, sütü bozuk” demek. “Soysuz” kelimesiyle de “soyunun özelliklerini yitirmiş” veya “soyunu inkar eden” kimse kastedilir.

FİLİSTİN DEVLETİ VE HAMAS

Filistin halkı Türk soylu değil. Şu sıralarda Filistin konusunda ne düşünürseniz düşünün, soyumuzu ilgilendirmediğinden, sizi soylu veya soysuz yapmaz. Arap devletleri de İsmail Haniye için milli yas ilan etmedi. Demek ki Haniye için milli yas ilanı “soy sorunu” yani “cibilliyet meselesi” değildir.

Filistin bayrağı İngiliz diplomat Mark Sykes tarafından “Osmanlı’ya karşı isyan bayrağı” olarak tasarlandı. Bayraktaki kırmızı üçgen, Arapların Türklere (Osmanlılara/ ecdadımıza) karşı yaptıkları isyanlarda akıttıkları kanların sembolüdür. Bu bayrakla 1916 yılında Şerif Hüseyin denilen “cibilliyetsizin”, İngilizlerin desteği ile başlattığı, Osmanlı Devleti’ne karşı Arap isyanını kutsallaştırıyorlar.

Filistin iki bölgeye bölünmüş durumdadır: 5.655 km2 olan Batı Şeria’da 3,2 milyon, 365 km2 alanı olan Gazze’de 2,2 milyon kişi yaşıyor.

Gazze’yi fiilen 1987’de kurulan bir silahlı örgüt olan Hamas yönetiyor. Hamas Mısır’daki Müslüman Kardeşler Cemiyeti’ne (İhvan-ı Müslimîn’e) bağlı olarak kurulmuş bir örgüt. “HAMAS, 2007’de Gazze’yi ele geçirdi, o tarihten bu yana merkezi yönetim Filistin Devleti ile kavgalı.”

Çoğu ülke, HAMAS’ı “terör örgütü” olarak kabul ediyor. RTE ise "Milli Mücadele sırasında Türkiye’deki Kuvayi Milliye ne ise Hamas da işte aynen odur" görüşünde.

Daha geniş bilgi için Tanzer Ünal’ın yazısını okumanızı tavsiye ediyorum. (https://www.kocaeligazetesi.com.tr/makale/21199063/mtanzer-unal/filistin-davasi-tantanasi)

9Ağu/24Kapalı

Nostalji; 20 sene önce BUGÜN: Kocaeli Gazetesi, 4 Ağustos 2004 Çarşamba

2004.08.04c

9Ağu/24Kapalı

Demokrat Kocaeli Gazetesi, 26 Temmuz 2024 Cuma

2024.07.26a

9Ağu/24Kapalı

Ekonomist Mahfi Eğiımez;

IMG-20240721-WA0025

8Ağu/24Kapalı

Nostalji; 20 sene önce BUGÜN: Barış Gazetesi, 8 Ağustos 2004 Pazar

2004.08.08a

8Ağu/24Kapalı

Gazeteci M. Nurettin Şenemre’yi de kaybettik

nurettin-senemre-vefat-etti-085721-1729069239

Gölcük Haber Gazetesi'nin sahibi, Kocaeli basınının duayen isimlerinden, Gazeteci M. Nurettin Şenemre hayatını kaybetti.

38 yıldır yayın hayatında olan Gölcük Haber Gazetesi’nin sahibi gazeteci Nurettin Şenemre (65), vefat etti. Şenemre, 28 Mart’ta evinde geçirdiği kalp krizi sonrası önce Gölcük Necati Çelik Devlet Hastanesine. Oradan da Kocaeli Şehir Hastanesi’ne kaldırılarak yoğun bakımda tedavi altına alınmıştı. Şenemre, doktorların tüm müdahalelerine rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti.  Evli olan Şenemre, Afşin ve Vecdi Şenemre’nin babasıydı. Şenemre, bir dönem Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti Yönetim kurulu üyesi ve Gölcükspor Kulüp Başkanlığı da yapmıştı.