ADALET DEVLETİN NESİ İDİ? – Ruhittin SÖNMEZ
ADALET DEVLETİN NESİ İDİ? - Ruhittin SÖNMEZ
Başlığı okuyunca hemen “böyle basit soru mu olur? Elbette Adalet devletin temelidir” diyeceksiniz. Bu sözü yüzlerce yıldır belleklerimize kazıyan bir kültür mirasımız var. Mahkemelerimizde, adalet saraylarımızda kocaman harflerle bu çok değerli söz yazılıdır.
Peki, adalet sistemine siyasi müdahalelerin olması, evrensel hukuk kurallarının en temel ilkelerinden uzaklaşılarak yapılan bir yargılama ve toplum vicdanına bu kadar aykırı bir mahkeme kararı neyin nesi?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bir soru üzerine söylediği “31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır” sözü üzerinden saçma bir suçlama yapıldı. Ceza Davasında yerel mahkeme 2 yıl 7 ay hapis cezası ve siyasi haklardan yasaklanması kararı verdi.
Bir hukukçu olarak çok açık söylüyorum, akıl alır gibi değil.
Neden “bu karar hukukidir” diyen hiçbir ciddi hukukçu yok?
Neden herkes “bu dava ve karar siyasidir” inancında?
EN BÜYÜK ENGEL SEVGİSİZLİKTİR-II – Seyfettin KARAMIZRAK
EN BÜYÜK ENGEL SEVGİSİZLİKTİR-II - Seyfettin KARAMIZRAK
“Güzellikleri yalnız engelsizler için değil, engelliler için de isteyin.”
“Aşamadığımız engellimiz, engelimizi aşmaktır.”
“Engelli olmak bir hastalık değil bir insanlık halidir.” Demiştik. Toplumsal faktörlerin etkisiyle engellilerin yeterince istihdama katılamadığını, toplumsal yaşamın dışında kaldığını vurgulamıştık.
Çoğumuz istemeden de olsa bu özel grupla olan etkileşimimizde hatalar yapmaktayız. Bazen onları topluma kazandırmak için yaptığımız iyi niyetli girişimlerden ötürü onları toplumdan uzaklaştırabiliyoruz.
Bu hassas konuyla ilgili doğru bilgeye sahip olmak ve bu bilgileri uygulamak meslek, statü gözetmeksizin toplumun her bir bireyinin sorumluluğudur.
Size nasıl davranılması gerektiğini düşünüyorsanız engellilere öyle davranın. Karşınızdaki kişinin engelini değil, kişiyi düşünerek hareket edin. Engeli olan insanlara karşı utangaç yaklaşmayın. Sakin olun ve her zaman olduğu gibi, kendinize ve diğer insanlara davrandığınız gibi davranın.
Karşınızdaki kişinin engelinin olması, her zaman yardıma ihtiyaç duyduğu anlamına gelmez. Yardıma ihtiyaçları olup olmadığını sormadan yardım etmeyin. Sormadan yardım ettiğiniz zaman kendilerini yetersiz hissedebilirler.
Etiketlemeden konuşun. Herkes için kırıcı ve saldırgan bir yaklaşımdır etiketlemek. Aşağılayıcı ve dışlayıcı kelimeler kullanmaktan kaçının.
ALÇAK BİLE DEĞİL ÇUKUR BUNLAR – Ruhittin SÖNMEZ
ALÇAK BİLE DEĞİL ÇUKUR BUNLAR - Ruhittin SÖNMEZ
Çok zor bir yazı bu benim için. Zor çünkü içimizin kaldıramayacağı iğrençlikleri yapan, insanlık suçunu işleyen ve dinimizi kendi sapıklıklarına meşruiyet aracı yapmaya çalışan herif-i naşeriflerin (şerefsiz heriflerin) hikayesini yazmak kolay değil.
· 6 yaşındaki iken evlendirilen bir kız çocuğu.
· Bu yaştaki çocukla evlendikten sonra yıllarca cinsel istismarda bulunan 29 yaşındaki mürit.(Kadir İstekli) Bu yaratık halen vaazlar verip “halkı irşat etmekte” imiş.
· 6 yaşındaki kendi kızını müridine veren ve kızının yıllarca zincirleme cinsel istismarına göz yuman bir cemaat lideri.(İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın başkanı Yusuf Ziya Gümüşel.)
· Olay ortaya çıktığında çocuğun doğum kayıtlarına bakacağı yerde kemik yaşı tespiti isteyen savc ı.Mağdure 14 yaşında iken yapılan kemik yaşı tespitine O’nun yerine 21 yaşında başka birinin götürülmesi.
Bu yaratıklardan bahsederken ağzını bozmadan yazmak kolay değil. Bugüne kadar ağzından küfür ve sövgü ifadesi çıkmamış biri olduğum için alışkanlığım yok. Aslında bu yaratıklar çok daha fazlasını hak ediyorlar.
ADAMLIĞIN DİBİ – Ruhittin SÖNMEZ
ADAMLIĞIN DİBİ - Ruhittin SÖNMEZ
Bir milletvekili diğer milletvekiline iri yüzüklü yumruğu ile saldırdı. Yaralanan İYİ Partili Milletvekili Hüseyin Örs yoğun bakımda ölümden döndü. Kalbinde pil bulunan Örs’ün kalp ritmi elektroşokla düzene sokuldu.
Saldırgan AKP’li Milletvekili Zafer Işık"Genel Kurul’da zaman zaman böyle şeyler olur, özür dilemeyeceğim. Kalbinde stent varsa Genel Kurul’a gelmeseydi” dedi.
Daha da fenası Sakarya Üniversitesinden Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, İYİ Parti Milletvekili Hüseyin Örs'e yumrukla saldırıp yoğun bakıma kaldırılmasına neden AK Parti Milletvekili Zafer Işık'a, "Adamın dibiymiş, bu bir ecdat geleneğidir, elleri dert görmesin" sözleriyle destek çıktı.
Kimlerin “Prof. Dr.” unvanı taşıdığını daha iyi anlayabilmek için bu sefil açıklamanın tamamını aynen vereyim:
"Adamın dibiymiş Zafer Işık. Anlayana anladığı dilden konuşmuş. Bu bir ecdat geleneğidir, elleri dert görmesin. Müslüman, yeri ve zamanına göre hareket etmesini iyi bilendir. Pısırıklar, Zafer Bey Kardeşimin bu adam gibi tavrını görsün de örnek alsın İnşaAllah..."
Neresinden bakarsanız bakın adamlığın, bilim insanı seviyesinin, devlet adamı liyakatsizliğinin dibe vurduğunu gösteren bir vaka bu.
İYİ Parti, AKP Bursa Milletvekili Zafer Işık hakkında,'adam öldürmeye tam teşebbüs' suçlamasıyla suç duyurusunda bulunacak.
Böyle bir suçun faili olan milletvekilinin pişmanlık duymaması “yargı bizim elimizde nasıl olsa” rahatlığından olabilir. Öyle değilse, bu ne kindir ki hapis cezasını bile göze alıyor?
Bu şahıs nasıl bir milletvekili ki saldırdığının sadece bir kişi olmadığı, milletin iradesi olduğunun bilincinde değil.
Prof. unvanlı şahıs nasıl bir kamplaşmanın esiri olmuş ve karşı kampa nasıl bir nefret duygusunda ki suçu ve suçluyu alenen övmekten çekinmiyor. Hatta saldırıya katılmayanlara “pısırık” diyerek benzer suçları işlemek için kışkırtıyor.
Adına da yazık, soyadına da ve bilhassa unvanına yazıklar olsun.
“Suçu ve suçluyu övme suçunu” işlerken utanmadan ecdat ve Müslüman kavramlarını kullanıyor. Bizim ecdadımız medeni bir şekilde tartışamayan, fikren yenemediği mesai arkadaşına düşmanca saldıran insanlar mıydı? Ecdada hakaret cüretine bakın.
“Müslümanları rencide etmek haramdır ve insanı günahkâr eder. Hatta kafir bile masum ve hatasız olsa, onu rahatsız etmek İslam dininde yasaktır.”
İslami kurallar böyle ama… Bay Profesör bırak rahatsız etmeyi neredeyse öldürülmekte olan bir Müslüman’a “oh olsun!” diyor. Saldırgana da “kahraman” muamelesi yapıyor.
Böylesine Müslüman denir mi?
Denirse olmaz olsun böyle Müslüman.
EN BÜYÜK ENGEL SEVGİSİZLİKTİR-I – Seyfettin KARAMIZRAK
EN BÜYÜK ENGEL SEVGİSİZLİKTİR-I - Seyfettin KARAMIZRAK
Engelli olmak bir hastalık değil bir insanlık halidir. toplumsal faktörlerin etkisiyle engelliler, eğitim, ulaşım, fiziksel çevre ve koşulların uyumsuzluğu, rehabilitasyon alanlarının kısıtlılığı nedeniyle, istihdama katılamamakta, toplumsal yaşamın dışında kalmaktadırlar.
OECD verilerine göre, dünya nüfusunun yaklaşık %15’i engelli bireylerden oluşmaktadır. Yani dünyada 1 milyar engelli var. Bu insanların yaklaşık 200 milyonu hayatlarını devam ettirme konusunda ciddi zorluklar yaşamaktadır.
Ülkemizde, TÜİK verilerine göre; en az bir fonksiyonunda zorluk yaşayan kişi sayısı 4 milyon 882 bin 841’dir. Ancak resmi olmayan rakamlara göre bu oranın 9 milyon olduğu
tahmin edilmektedir.
Ülkemizde, engelli yurttaşların sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlarına yönelik bazı iyileştirilmeler yapılsa da, tüm sorunlarını çözücü düzenlemeler halen yoktur. Engelli
yurttaşlar, gündelik hayat içerisinde yer almakta zorlanmaktadırlar. Çünkü engelli yurttaşlarımızın büyük bir kısmı evlerine kapanarak yaşamlarını sürdürmek zorundadır.
YAPILMASI GEREKENLER BELLİDE… – Ruhittin SÖNMEZ
YAPILMASI GEREKENLER BELLİDE… - Ruhittin SÖNMEZ
Cumhuriyet Halk Partisinin “İkinci Yüzyıla Çağrı” başlıklı toplantısına çok önemli uzmanlar katıldılar, değerli fikirlerini paylaştılar.
Programda konuşan CHP’nin ekonomi kurmayları Faik Öztrak, Selin Sayek Böke’nin ve yeni ekonomi danışmanı Daron Acemoğlu’nun konuşmalarını dinledim.
Faik Öztrak “Fert başına gelirimizi 20 bin doların üstüne çıkarma” vaadini gerçekleştirecek unsurları şu başlıklarla açıkladı:
“Demokrasisi, kurumları ve kuralları güçlü bir Türkiye… Üreterek zenginleşen rekabetçi bir Türkiye… Zenginliği adil paylaşan bir Türkiye… Temiz ve yeşil bir Türkiye…”
“Neden kurumları ve kuralları güçlü Türkiye? Güçlü bir demokrasi, kurum ve kurallar; toplumda can ve mal güvenliğini, istikrar ve huzuru sağlar. Yatırımı, istihdamı, aşı, işi artırır. Zenginliğin önünü açar.”
Bu açıklamayı ve Öztrak’ın “BİZE KRAL DEĞİL, KURAL GEREK” sözünü çok beğendim.
Yeminle… – Kandıralı FETHİ
Kandıralı FETHİ
Yeminle..
Tanımam - etmem...
Açmam, genelde telefonumda kayıtlı olmayan çağrıları...
Açtım bu sefer...
-Ben HALİL İBRAHİM ÖZCAN dedi...
Kibar- nazik bir ses...
ALTINORDU maçı bitmiş, yazlığa gelmişim.
-Abimmm, abartısız ABİMMM diyerek..
-seni çok merak EDİYORUM..!
Konum attım, ekibi ile geldi..
BASIN TABELALI - SİYAH MİNÜBÜS...
BANDIRMASPOR maçını TRT AVAZ’da naklen veren KAMEREMAN kardeşim, hemşehrim imiş...
ÇUKURBALÇI köyü çıkışlı, KEFKEN doğumlu diyelim...
#BİZ #KANDIRAYIZ grubumuzun, hasta takipçisi imiş...
Benim, bu guruba, 5 yıl evvel yazdığım, Koçların evinin önünden başlayıp, HAMAMDA biten, karlı – kışlı GARAGEMİLİ #Yazımı bile anlattı..
Şaştım....
Ahsen Okyar’dan, İsmail Hakkı Buruş’a , muhabbet ettik...
DEVLETİN ONURU – Ruhittin SÖNMEZ
DEVLETİN ONURU - Ruhittin SÖNMEZ
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu daha önce “15 Temmuz Darbesinin finansörü” olduğunu ilan ettiği BAE (Birleşik Arap Emirlikleri)’ne gitti. Soylu’nun BAE başkenti Abu Dabi’de, Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Saif bin Zayed Al Nahyan ile verdiği resmi gördüğümde bir Türk olarak kendimi aşağılanmış gibi hissettim.
Ömer Seyfettin’in “Pembe İncili Kaftan” isimli hikayesindeki elçi Muhsin Çelebi aklıma geldi. Önce canı ve bütün malı pahasına devletin onurunu koruyan yiğit Muhsin Çelebi’nin tavrını düşündüm.
Arkasından“Darbeci, katil” dedikleri kişinin gözüne bir sevgi pıtırcığı gibi gülümseyerek bakan İçişleri Bakanımızı düşündüm.
Gözlerimden o masalsı kaftanın incileri gibi gözyaşları aktı.
Nasıl akmasın ki…
Bu büyük devletin, büyük Türk Milletinin temsilcilerine bakan Arap Şeyhin adeta “bir avuç dolarla bakın sizi nasıl ayağımıza getirttik” diyen alaycı bakışlarından incinmemek mümkün mü?
Soylu’nun ziyaretinin amacı sadece “bir avuç dolar” mı yoksa BAE’de kontrol altında tutulan Sedat Peker’le alakası var mı? Onu da sonra öğreneceğiz.
MİLLET’İN “M” HARFİNİ ÇALANA CEZA VAR, YERİNE “Z”HARFİ KOYANA YOK – Ruhittin SÖNMEZ
MİLLET'İN “M” HARFİNİ ÇALANA CEZA VAR, YERİNE “Z”HARFİ KOYANA YOK - Ruhittin SÖNMEZ
Bursa'da ilginç bir olay meydana geldi. Millet Bahçesi’nin giriş kapısının tabelasındaki ‘Bursa Millet Bahçesi’ yazısının ‘M’ harfi çalındı.
“M” harfini yerinde göremeyen belediye ekipleri, durumu polise bildirdi. Polis daha önce sabıkası da olan şüpheliyi yakaladı.
Sanık mahkemede “M” harfini çalıp 52 TL'ye sattığını itiraf etti. “Diğer harfleri almadım. M harfinin bedelini ödeyerek tahliyemi istiyorum" dedi. Herbir harfin devlete maliyetinin 470 TL olduğu tespit edildi.
Mahkeme hâkimi, “gece işlenen nitelikli hırsızlık suçundan” dolayı sanığa 6 yıllık hapis cezası verdi. Ancak kovuşturma aşamasında etkin pişmanlıktan yararlanıp, çalınan harflerin masrafını karşılaması nedeniyle cezasını 3 yıla düşürdü.
NAZİF abiyi bilirmisiniz..? – Kandıralı FETHİ
NAZİF abiyi bilirmisiniz..? – Kandıralı FETHİ
(Eyvaaaa beyaaa, Belliki uzun olacak YAZIM)
Lüks sinema salonlarında kaldı, patlamış mısırlar..
CORN FLAKES’mi diyorlar şimdiler de onlara.....,
Oysa bizim zamanımızda, KIŞ GECELERİNİN en güzel eğlenceliği idiler..
MISIR ve KESTANE…
Tel eleklerde, sobadan alınan ateşler, LİMON ve KÜL ile parlatılan MANGAL’da patlatılan mısırlar..
Ben, Patlamayıp dibinde kalanlarını severdim mısırın...
Kıtır kıtır, "KEÇİ"derlerdi onlara..
Çarşı caminin önüne, GAMYON dolusu mandalin - YAFA portakal gelirdi..
Üç kilo - beş kilo..
ZEMBİLLERE doldurulur du..
#FİLEmi.... sosyede işi...!!!
Hakime hanımda, savcı beyin hanımında vardı..
POŞETmi..???
Daha anasından doğmamış, babası bile belli değildi..
KORKUYORUM – Ruhittin SÖNMEZ
Aşağıda verdiğim iki şiirden ilki Azerbaycan’ın (1862- 1911 arasında yaşayan) ünlü şairi Ali Ekber Sabir’e ait. Şiir Azerbaycan Türkçesinden Türkiye Türkçesine kısmen uyarlanmış.
Şair önce tek başına dağlara çıktığında, çöllere düştüğünde gördüğü ve çoğu insan için korkunç olay ve varlıklardan bile korkmadığını, korkusuz olduğunu anlatıyor. Fakat şiirin son bölümünü okuyunca yangından, volkandan, hortlaktan, cinden, ummandan, tufandan, aslandan, kaplandan korkmayan Sabir’i korkutan bir şey olduğunu öğreniyoruz:
Hiçbir şeyden korkmayan Şair Sabir nerede “Müslüman” diye bilinen bir yobaz, softa ve molla görse korktuğunu anlatıyor. O’na göre, bütün korkunç olaylardan ve varlıklardan daha da korkutucu olan Yobaz, Molla ve Softaların riyakârkandan fikirleridir.
Aslında Sabir sadece “Allah ile aldatanların”düşünce ve eylemlerinden korkuyor.
İSLAM’A KARŞI İSLAM – Ruhittin SÖNMEZ
İSLAM’A KARŞI İSLAM - Ruhittin SÖNMEZ
İlahiyatçı ve Hukukçu dostum Tevfik Karabulut’un çok değerli araştırma kitabında yazdığı gibi “İslam’a Karşı İslam” stratejisi ta Hz. Peygamber döneminde başlamış bir projedir.
Medine Yahudi toplumundan olup Müslüman görünerek yaşayan münafıklar, Müslümanlar arasında fitne çıkarmak maksadıyla bir mescit(cami) inşa ederler. Maksatları camiye gidiyor görüntüsüyle şüphe çekmeden bir araya gelerek görüşmeler yapmak, kararlar almak ve Müslümanlar arasında fitne çıkarmaktır.
Hatta Hz. Peygamber’e haber göndererek “yağmurlu ve soğuk günlerde hasta ve özürlü Müslümanların rahatça ibadet edebilmesi için bir mescit yaptırdıklarını” söylediler. Hz. Peygamber’den “Mescitte namaz kıldırmak suretiyle hizmete açmasını” talep ettiler.
Fakat bu arada Tevbe Suresinin 107-110. Ayetleri indi ve Peygamber uyarıldı.
EĞİTİM ÖĞRETİMİN SORUNLARI – Seyfettin KARAMIZRAK
EĞİTİM ÖĞRETİMİN SORUNLARI - Seyfettin KARAMIZRAK
Ülkemizdeki Eğitim öğretim, yıllardır bir türlü istenen seviyeye gelemedi. Bunun elbette birçok sebebi var. Fakat eğitim, öyle önemli ve vazgeçilmez bir olgudur ki, mazeret kabul etmez. Eğitim, çağdaş ve bilimsel gerçekler ışığında, toplumu geleceğe sağlıklı ve güvenli bir biçimde taşımak zorundadır. Bu gerçek asla göz ardı edilmemelidir.
Bütün bunlara rağmen, Milli Eğitim Bakanlığı son zamanlarda isabetli ve güzel projelere imza atmaktadır:
Bunlardan birisi, “mesleki eğitim”dir. Meslek okulları bu yıl tam doluluk seviyesine ulaştığı gibi, en başarılı öğrencilerin tercih yaptığı okullar arasında yer almıştır. Bu okullar, esnafın, sanayicinin, dolayısıyla fabrikaların taleplerine kısa zamanda cevap verebilecektir.
ENFLASYON KADER DEĞİL BİR TERCİH – Ruhittin SÖNMEZ
ENFLASYON KADER DEĞİL BİR TERCİH - Ruhittin SÖNMEZ
Durmuş Yılmaz Merkez Bankasının en başarılı geçmiş dönem başkanlarından. Halen İyi Parti’nin ekonomi kurmaylarından biridir. 31 Ağustos’ta Ankara’da yapılan İYİ Parti çalıştayı öncesi, 20 dakika kadar Durmuş Yılmaz ile sohbet etmiştim.
Bugün o sohbetten hafızamda kalanları canlandıran bir makale okudum. Bilkent Ünivesitesi'nden Prof. Dr. Refet Gürkaynak, Burçin Kısacıkoğlu, SangSeok Lee ile Yale Üniversitesi'nden Prof. Alp Şimşek’in ortaklaşa yazdığı makalenin başlığı “Türkiye'nin enflasyon tercihleri.” Durmuş Yılmaz’ın bir sohbet ortamında anlattıklarının açıklamasını bu bilimsel makalede buldum.
*
Dijital mecralarda din istismarı – Fahri SAĞLIK
Dijital mecralarda din istismarı - Fahri SAĞLIK / Emekli Müftü
Bugün içinde yaşadığımız dünya, tarihte eşi benzeri görülmemiş iletişim imkânlarıyla donandı. Dört bir yanımız görünmez kablolarla dolu. İyilik gibi kötülük de ışık hızıyla dolaşma imkânı kazandı. Artık, medya dediğimizde aklımıza sadece gazete, radyo veya televizyon gelmiyor. Herkes kendi kamerasını, mikrofonunu ve klavyesini yanında gezdiriyor.
İnternet dünyasını yok saymak mümkün mü? Hepimiz bu dünyanın bir ferdiyiz. Doğal olarak bu atmosfer, kendine mahsus kültürünü de beraberinde getirdi. Sanal kimlikler, filtreler, yalan-dolan ve istismarlar... Sosyal medyanın bu kadar etkin kullanıldığı, insanların bu kadar yoğun zaman geçirdiği bir mecranın istismarcılar tarafından boş bırakılması elbette mümkün değildir. Nitekim bu uçsuz bucaksız, sisli iletişim ortamında din (İslam )’da istismar edilerek huzur kaynağı olma özelliğinden çıkarılarak kafa karışıklıklarına kaynaklık eden bir olgu konumuna sokuldu.
İzmit’e böyle bir mekân lazım – Ruhittin SÖNMEZ
İzmit’e böyle bir mekân lazım - Ruhittin SÖNMEZ
İstanbul’da Bağlarbaşı’ndaydık. Bir iki saat kadar vakit geçirmemiz gerekiyordu. Bağlarbaşı Kültür Merkezi karşımızdaydı fakat Merkez o saatte faal değildi.
Kültür Merkezi’ne daha önce bir defa gitmiştim. Ancak bu merkezin hemen yanında tarihi bir gar binası içinde faaliyet gösteren “Nevmekan” diye bir işletme olduğunu fark etmemiştim.
“Madem ki zamanımız var buraya bir bakalım” dedik. İyi ki girmişiz. Gerçekten hem estetik hem kullanışlı ve hem de huzur dolu bu mekânda geçirdiğimiz 1,5 saatten sonra çok mutlu olduk.
Tarihi mekânı bu hale getiren, projede emeği geçen herkese şükran duyduk. Sadece “işletmenin adı daha Türkçe olsaydı”demekten başka eksik bulamadık.
Ve “İzmit’e de böyle bir mekân lazım” dedik.
Dilovası’nın Doğuşu ve Sanayiciler Vakfı – İsmail KAHRAMAN
Dilovası’nın Doğuşu ve Sanayiciler Vakfı - İsmail KAHRAMAN Belgeselci - Gazeteci
Vefa İstanbul’da bozası ile ünlü bir semtin adı değil,
Vefa bizi biz yapan değer insan olmanın onuru ve şerefidir,
Vefa unutmamak ve hatırlamaktır Ahde vefa insan olmanın ön şartıdır,
İzmit’te çok güzel anlamlı ve önemli bir vefa toplantısına davet edildim.
Kocaeli Fatih’i Akçakoca Gazi’nin adı ile vefa insanı ve gönül dostu arkadaşlarımız tarafından kurulan Üyesi olmaktan onur duyduğum Kocaeli Akça Koca Platformu çok güzel faaliyetler yapıyor.
Dilovası’nın canlı şahidi değerli arkadaşım vakıf İnsanı Eczacı Selçuk Arslan için platform tarafından düzenlenen vefa toplantısına davetli olarak katılıp, Selçuk Bey ve vefa üzerine bir konuşma yaptım.
Selçuk Arslan hayatı ile ilgili Kocaeli Akça Koca Platformu tarafından düzenlenen Eczacı Selçuk Arslan vefa toplantısı Ankara zeybek oyunu ekibinin gösterisi ile başladı.
Vefa toplantısında bizde bir konuşma yaparak Selçuk Aslan İle 40 yıl öne Dilovası’nda nasıl tanıştığımızı anlattım.
Kendisini Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın kurulduğu 40 yıl önceden tanıdığım kültür insanı vefalı dost Ahsen Oktar beyin takdimi ile gerçekleşen vefa toplantısı çok güzel ve duygulu geçti.
Selçuk bey davetlilerle yakından ilgilenip Geçmiş anıları konuştu vefa toplantısı İle ilgili geniş ve ayrıntılı bir makale yazmak istiyorum keşke tüm kurum ve kuruluşlarımız Akça Koca Platformu gibi vefa toplantıları düzenleseler.
Vefa toplantısında Akça Koca Platformu Başkanı değerli arkadaşım Hasan Uzunhasanoğlu’nun konuşması ile Selçuk Arslan’ı tanıtan sinevizyon gösterisi www.gebzegazetesi.com da canlı yayınlayarak vefa borcumu ödemeye çalıştım. Gebze gazetesi ve www.devrialem.tv olarak vefa toplantısından yaptığım canlı yayın linklerini sizlerle paylaşıyorum.
https://fb.watch/gjZY8DkShY/
https://fb.watch/gj_6cw_eFN/
https://fb.watch/gj_9Lgj6cI/
Duygu MERT
Duygu Mert
Hayatınızda hiç KORO deneyiminiz oldu mu bilmiyorum?
Benim oldu. Hayatımda tek kez koro deneyimim oldu ve ben hayatımda tek kez 'bayıldım'.
Bayıldım'ı gerçek anlamıyla kullanıyorum bu arada...
Hayal meyal hatırlıyorum...
Hızırreis İlkokulu'nda müsamereler zamanıydı.. Nurdan Tütüncü Ekin benim canım öğretmenim koro kurarak bize o yaşta bunu deneyimletmişti. Fotoğraf albümlerinde sarı sarı fırfırlı eteklerimizle hala arada bir kendimize bakar nostalji bile yaparız arkadaşlarımızla whtsp grubundan...
Ancak pek çok görevin üstümde olmasından kaynaklıydı sanırım bir de koroda tekmili sıra halinde ayakta dakikalarca çalışma üstüne binince bayıldım sanıyorum başka bir şey hatırlamıyorum konuyla ilgili
Diyeceğim o ki hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi kolay değil bu hayatta.. GERÇEKTEN GÖNÜL VERMEDİĞİNİZ SÜRECE yapılacak iş değil KORİST olmak ben söyliyeyim size
Size dışarıdan görsellikleri son derece HOŞ, kıyafetleri ile hepsi bir içim su kadınların ve yakışıklı görünen grand tuvalet beylerin yansıması böyle.. Ama dışı sizi içi beni yakar dostlar!
Geçen akşamki müthiş deneyimle farkettim meseleyi.. KORO üyesi olmak, önce ciddi bir müzik sevgisi, takım ruhu olmayı sevme meselesi içeriyor... Disipline olabilmeyi başarabilmek de önemli..
Sunumda Ebru Turhan Çetiner kürsüde saatlerce ayakta... Koroda hemen her yaş ortalamasından kadınlar ve erkekler saatlerce sırada ayakta. Normal şartlarda bir adım ileri geri yapma şansları bile yok!
Başlı başına bu fiziksel mecburiyet dahi ortaya konan emeğin göstergesi... Sadece bunu yapmayı becerebilmek dahi muhteşemlikken... Oturduğumuz yerde gözümüze ulaşan hoşluk kadar aynı disiplinde hep birlikte söyledikleri şarkıları da kulaklarımıza 'hoş seda'ya dönüşüyor.
GECENİN GERÇEK YILDIZLARI:
Aynur Başyiğit, Meral Başyiğit, Arif Akifoğlu, Dilek Baskın, Dilek Dinçol, Esma Bektaş, Sedat Bektaş, Esen Avunduk,
Hakan Avunduk, Hacire Güneşlik, Hakan Ersoy, Hale Meral Kır,
İsmail Genç, Nilgün Özyuva, Nevzat Çevik, Nurten Çakmak, Reşat Keçeci, Rıdvan Şahin, Suat Bıçakçı, Sunay Er, Süheda Çetiner, Sedef Özçelikel, Tuğba Çaprak, Seçil Erdoğan, Ali Kocatürk, Ayşegül Gürkan, Ülkü Başdaş, Arzu Dal Bozdoğan,
Ali Diş, Binnaz Sarper, Serpil Bülbül , Serap Çelik
ERMAN GÜRSES PROVALARDA KANUNİ
TENAY TOLGA TOSUN DA TAMBURİ
AYNUR BAŞYİĞİT HEM KORİST HEM DE PROVALARDA BENDİR ÇALIYOR
DİLEK DİNÇOL ECZACI KORİST koronun çalışmalarını yaptığı yer onun sorumluluğunda (Neşe-i Sağlık Korosu çalışmalarını Eczacılar Odası Binası'nın salonunda gerçekleştiriyor) Kentli olarak Eczacılar Odası'na da bir teşekkür borcumuz...
Neşe-i Sağlık Korosu'na sevgilerimi zaten sunuyorum da, üstüne saygılarımı da iliştiriyorum fiyonklu bir kurdele ile... Emeklerinize sağlık
#NeşeiSağlıkKorosu #4Kasım2022 #konser
Fotoğraf: Seyfettin Üçkaleler
Hatırlayan da Güzeldir – Ecz. Erdal GÜZEL
Hatırlayan da Güzeldir – Ecz. Erdal GÜZEL
Toplumda, barışın ve huzurun sağlanabilmesi, insanlar arasındaki sevgi, saygı, hoşgörü, vefa, paylaşma, dayanışma gibi değerlerin yaşanması ve sahiplenilmesiyle mümkündür.
Kültür kodlarımız vasıtasıyla günümüze kadar gelen bu değerler sayesinde toplumsal dinamizmi sağlayıp yarınlarımıza umutla bakabiliriz.
İdeal toplum yapılanmasında bu değerlerin topyekûn hayata geçirilmesi arzu edilen bir yaklaşımdır. Bu değerler silsilesi içerisinde çok önemli bir konumu olan vefa duygusu, en fazla dile getirilen ama en fazla ihmal edilen bir değer olarak göze batmaktadır.
İçinde bulunduğu topluma katma değer katan, hayırlı işler peşinde koşan, hayatın çeşitli alanlarında insanlara dokunan, yaşam biçimiyle örnek olan, elinden ve dilinden emin olunan, özetle ait olduğu vatanına, milletine olan sorumluluk duygusuyla ömrünü geçiren güzel şahsiyetlerin yaşarken marifet - iltifat ilişkileri içinde hatırlanması ve takdir edilmesi, ne yazık ki bizim toplumumuzda ihmal edilen bir konudur.
Genelde bu vefa duygusunun insanların vefatlarından sonra hatırlanması alışkanlık haline getirilmiş bir uygulamadır. Oysa önemli olan bu insanların yaşarken hatırlanması ve hak ettikleri takdiri görmeleridir.
Prof. Dr. Harun Demirkaya hocamın paylaşımı
Prof. Dr. Harun Demirkaya hocamın paylaşımı
Değerli dostlar,
Covid 19 süreci ile ilgili yaptığımız araştırmamız sonuçlandı. Anketlere yanıt veren dostlara teşekkür ediyoruz. Söz verdiğimiz üzere çalışmamızın sonuçlarını paylaşmak istiyorum.
Çalışmamıza toplam 243 kişi katılmıştır. Katılımcıların 6’sı kriterleri sağlayamadığı için elenmiş ve sonuçta tüm analizler 237 katılımcıdan elde edilmiş verilerle gerçekleştirilmiştir.
Katılımcıların 102 si COVID-19 geçirmiş, 135’i de geçirmemiştir. Ayrıca katılımcıların 101’i kadın, 136’sı da erkektir. Katılımcıların yaş ortalaması 40,17 olarak tespit edilmiştir.
Elde ettiğimiz verilerle iki çalışma gerçekleştirdik. Bu çalışmalardan ilkinde COVID-19 ile işten ayrılma arasında olası bir bağıntıyı, ikincisinde ise COVID-19’un çalışanların ruhsal sağlıkları üzerindeki etkiyi araştırdık.
İlk çalışma Frontiers in Psychology dergisinde, ikincisi ise Nature tarafından çıkartılmakta olan Scientific Reports dergisinde yayınlanmıştır. Her ikisi de SSCI Q1 düzeyinde çok prestijli dergilerdir. Özellikle Scientific Reports dergisi etki bakımından tüm disiplinler dikkate alındığında dünyada 26. sıradadır.
Ayrıca araştırma kapsamında yaptığımız taahhütün gereğini 24 Mayıs 2022 tarihinde yerine getirdik ve Darüşşafaka’ya katılımcı başına 5,00 TL değil, 10,00 TL (toplam 2.370,00 TL) bağışta bulunduk.
Her iki bilimsel makalenin özet sonuçlarını aşağıda paylaşıyorum: