Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

5Ağu/150

Ankara’yı Bilmek ve Şehirleşme Anlayışımız – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN

h i kahraman drAnkara’yı Bilmek ve Şehirleşme Anlayışımız – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN

Ankara, Orta Anadolu’muzun tarihi ve küçük bir yerleşim yeri iken Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başkenti olduktan sonra hızla büyüyen önemli bir yerleşim yeri olmuştur. Roma dönemi, Selçuklu dönemi ve Osmanlı dönemlerinden kalan tarihi unsurları da mevcuttur. Akşemsettin hazretlerinin de yetiştiği Türk Tasavvufunda önemli bir yeri olan Hacı Bayram Veli Dergah’ı da bu şehrimizdedir. Mustafa Kemal Atatürk bu şehri kurtuluş savaşımızın yönetildiği merkez ve kurulan yeni Türk devletinin baş şehri olarak seçmiştir.

Ankara Başşehir olduktan sonra hızla büyüyen bir yerleşim yeri olmuştur. İyi bir şehir planlaması ile genişliği yeterli ana yollar, bu ana yollar üzerine yerleştirilen muhtelif resmi binalar, şehrin genişleme alanları ve buralara nefes aldıracak parklar ile modern, yaşanılabilir bir şehir olması düşünülmüştür. Kızılay, Ulus, Maltepe, Cebeci, Bahçeli Evler gibi yeni mahalleleri; gençlik parkı, Tandoğan, Güven park, Kurtuluş parkı, Atatürk Orman Çiftliği, Hayvanat bahçesi, opera ve tiyatro binaları gibi unsurlarla sosyal hayatı da hareketli Türkiye’nin çağdaş bir şehri olması hedeflenmiştir. Şehrin planlanmasında ön görülen ana ulaşım arterlerinden Atatürk Bulvarının genişliği o günkü birçok yönetici tarafından dahi anlaşılamamış ve Ulus’tan-Esenboğa havaalanı yönüne daraltılarak uygulanmıştır. Bu planlama bozulduğu için o bulvarın bugün Ulus-Kızılay-Bakanlıklar hattı ihtiyaca cevap verirken Ulus-Dışkapı Aydınlık Evler hattının yetersizliği ve sebep olduğu sıkıntılar ortadadır. Şehir bütün bu özellikleri ile içinde yaşayan insanları için huzur ve mutluluk veren yaşanılabilir bir yer haline dönüştürülmek istenmiş ve o zaman için başarılıda olunmuştur.

Ankara 1950’lerden sonra daha hızlı göç alarak büyümüş, 1960’lı yıllardan sonra ise gecekondulaşma süreci de buna eklenerek kontrolsüz bir şekilde büyümesini sürdürmüştür. Bu büyümeye uygun bir planlama ile alt ve üst yapı yatırımları uygulanamadığından ise 1970’li-1980’li yıllara doğru artan çevre ve sosyal sorunları ile bu şehirde yaşayanlar için sorunlu, iyi olmayan bir yerleşim yerine dönüşmüştür.

Ankara’da 1965-1982 yılları arasında yaşamış biri olarak, bu şehri sorunlarıyla boğuşan yer olarak bilir ve hatırlarım.1980’li yıllarda ise artan hava kirliliği, çevre ve ulaşım sorunları ile yaşanacak bir şehir olmaktan çıkmış, imkanı olanların uzaklaşmak istediği bir yerleşim yeri hatırası vardır.

Sn.Turgut Özal’ın Başbakanlığı, Sn.Mehmet Altınsoy’un Belediye Başkanlığı döneminde ısıtmada doğalgaza geçirilmesi, otoyol bağlantılı çevre yollarının devreye alınması, Eskişehir yolu tarafında yatay yerleşim alanlarının da olduğu yapılanmaların planlanıp uygulanması Ankara’ya nefes aldıran güzel uygulamalardır. Daha sonra Sn.Murat Karayalçın’ın Belediye Başkanlığı döneminde yapılmaya başlayan metro ve toplu ulaşım imkanlarının devreye girmesi, Batıkent gibi yine az katlı yeni mesken alanlarının teşviki gibi uygulamalar Ankara’ya kazandırılan yenilik ve güzelliklerdir. Doksanlı yıllarda Sn.Melih Gökçek’in döneminde hizmete sokulan alt geçit zincirleri ulaşımda önemli rahatlamalar getirmiştir. Altındağ’ın eski Bld. Başkanı Sn. Ziya Kahraman’ın başlattığı Aktaş /Çinçin bölgesi gece kondu dönüşüm projeleri, Hamamönü ile tarihi kale bölgesindeki eski yapılara yönelik çalışmalar şu anki belediye başkanı Sn. Veysel Tiryaki tarafından tamamlanarak hem eski Ankara tekrar canlandırılmış, hem de bu sorunlu yerleşim alanları o bölgelerde yaşayanlar için yaşama standardı yüksek, daha cazip yerlere dönüştürülmüştür. Esenboğa hava yolu üzerindeki dönüşüm çalışmaları ve hacı bayram bölgesindeki tarihi dokuyu canlandırma projeleri Ankara’ya zenginlik katan çalışmalardır. Bütün bu ve benzeri çalışmalar Başşehrimiz için yenilik-güzellik ve yaşanabilirlik bakımından önemli imkanlar meydana getirmiştir.

Buradan şu gerçeği görüyoruz ki şehirlerimizin yaşanabilir olmasının yolu, yöneticilerimizin bunun bir planlama meselesi olduğunun bilinciyle hareket etmelerinin gerektiğidir. Mimarlar, mühendisler, çevre mühendisleri, şehircilik uzmanlarının ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının katkı verdiği ortak çalışmalar daha iyi ve yaşanabilir şehirlerimizin olmasını sağlayacaktır. Tabii ki bu planlara uyulması ve keyfiliklere kurban edilmemesi şartı ile. Ankara‘nın büyüme sürecindeki dönemleri gözden geçirdiğimizde bunu gayet güzel görüyoruz. Bilinçli ve planlı dönemlerdeki uygulamalar sonucu iyi ve güzel şeyleri sağlanıp, insanımız bunun huzur-zenginlik ve mutluluğunu yaşarken; kontrolsüz, keyfi veya birilerine imkan kazandırmak adına işler yapıldığında ise sonuç kötü ve çirkinlik, insanımız için ise mutsuzluk olarak yansımıştır.

Çok hızla büyüyen Kocaeli’mizde de yeni yerleşim alanları oluşmaktadır. Özellikle Maşukiye-Bahçecik hattında Samanlı dağı etekleri dikkat çekici bir yapılaşma ile karşı karşıyadır. Gerek bu bölgelerdeki yapılaşmada gerekse şehir merkezi ve diğer ilçelerimizdeki yapılaşmalarda doğal dokunun korunup geliştirilmesi, sosyal hayatı canlı tutacak ortak alanların meskenlerimiz kadar önemli olduğunu unutulmamalıyız. Yöneticilerimiz kendilerine iyi, güzel örnekleri ve dönemleri hedef alıp buna uygun davranabildiği oranda şehrimiz daha iyi yaşanabilir şehir olmayı sürdürecektir.

Doğası, çevresi, tarihi dokusu korunmuş ve geliştirilmiş bir şehirde mutlu günler dileğiyle…

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.