Vicdanlarını Satanlardan Merhamet Beklenmez – Alptekin CEVHERLİ
Vicdanlarını Satanlardan Merhamet Beklenmez - Alptekin CEVHERLİ
Hayır vakıflarından birindeki çalışanlar şehrin en başarılı ve en çok kazanan tüccarından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ederler. Bağış toplayan amca, tüccarı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışır:
- Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 1 milyon $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine, bir kuruş bile bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?
Tüccar açmış ağzını, yummuş gözünü:
- O bahsettiğiniz araştırmalarınız; annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu dört çocuğuyla beş parasız sokakta kaldığını biliyor muydunuz? Bana ne yardımından bahsediyorsunuz?
Görevli elbette utanmış, sıkılmış, adeta yerin dibine geçmiş.
Sadece:
- Hayır, hiç bir bilgim yoktu, özür dilerim... Diye mırıldanabilmiş.
Tüccar, onun sözünü keserek devam etmiş:
- Pekâlâ, ben onlara dahi bir kuruş para vermezken, size niye vereyim ki?
* * *
Birkaç aydır farkındaysanız yumurta ve tavuk eti fiyatları almış başını gidiyordu. 30’lu bir paket yumurta 15 – 16 TL’ye kadar çıktı. Havalar da henüz aşırı sıcak olmadığı için buna bir anlam veremediydik. İşi uyanık tüccarın “Ramazan kazığı” olarak düşünüyorduk.
Hatırlayanlar bilir, eskiden Ramazan ayında fiyatlar ucuzlardı. Esnaf kâr oranlarını biraz aşağı çeker, böylece de dar gelirli vatandaşlar en azından mübarek ayda rahat bir nefes alırdı. Ama kapitalist anlayış o kadar ruhumuza kadar girdi ki, artık üç aylardan itibaren yükseliş trendine giren gıda fiyatları, Ramazan ayı ile birlikte zirveye oturuyor.
Aynı şey giyim sektörü için de geçerli. Bayrama birkaç gün kala bakıyorsunuz, fiyatlar ikiye katlanmış. Bunu sadece arz – talep dengesi ile açıklamak ise imkânsız. İş vicdanlarda bitiyor…
Neden mi, alın size cevabı. Bugünkü gazetelerden bir haber:
Kanatlı sektöründe "Irak" sevinci
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin ‘kuş gribi vakaları’ nedeniyle mayıs ayında durdurduğu Türkiye'den tavuk ithalatına yeniden başlayacağı yönündeki açıklama, kanatlı sektöründe sevinçle karşılandı.
İki ay süren yasak nedeniyle yumurta ihracatında 80 milyon dolarlık kayıp yaşanırken, aylık 19 bin ton olan tavuk eti ihracatı tamamen durmuştu.
Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği (BESD-BİR) Başkanı Sait Koca, AA muhabirine yaptığı açıklamada, daha önce kuş gribi nedeniyle durdurulan Türkiye'den tavuk eti ithalatının bugün itibarıyla tekrar başlayacağını bildirdi.
Irak'ta ilgili makamların gerekli incelemeleri tamamladığını ve ithalatın yeniden başlayacağını ifade eden Koca, "Yaklaşık 2 aydır Irak'ı ikna etmek için çaba gösteriyorduk. Bu işten onlar da muzdarip oluyordu. Dışa bağımlılar. İthalat yapamadıkları için onlar da sıkıntı çekiyordu" dedi.
Irak'a Nisan ayında 19 bin ton tavuk eti ihraç edildiğini belirterek, şunları söyledi: "Mayıs ayında Irak'a ihracat rakamı 5 bin tona düşmüş. Haziran ayında Irak'a sıfır ihracat yapmışız. Bu kararın ardından tekrar 20 bin tona ulaşacağız. Toplamda geçen yılki ihracatımız 430 bin ton. Bunu bu yıl 500 bin tona çıkarma hedefimiz var ama biraz aşağı çekebiliriz. Bu Irak'ta yaşanan 2 aylık boşluktan ötürü. Tekrar aynı rakama ulaşırsak mutlu olacağız"
Yumurtada 80 milyon dolarlık kayıp
Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUM-BİR) Başkanı ise Irak'ın ithalatı tekrar başlatma kararının tüm kanatlı sektörü için çok önemli olduğunu ifade etti. Irak'a Mayıs ayından bu yana çok küçük miktarda yumurta gönderdiklerini belirten Konya, "Sektörümüz her ay 250 tır yumurtayı Irak'a gönderirken geride kalan 2 ayda haftada 80 tır gönderebildik. Bu iki ayda yaklaşık 80 milyon dolarlık bir kayıp söz konusu" diye konuştu.
Hasan Konya, sektörün hedefinin 500 milyon dolar ihracat olduğunu, Irak'ta ortaya çıkan açığı diğer pazarlarda kapatmak için çalıştıklarını, ihracatın tam manasıyla başlamasıyla fiyatlarda biraz hareketlilik yaşanabileceğini ancak bu hareketliliğin geçici olacağını sözlerine ekledi.
Milliyet – 01.07.2015
* * *
Irak’taki peşmerge yönetimi, Türkiye’de kuş gribi salgını var iddiasıyla Türkiye’den yumurta alımını durdurmuş. İki ayda 500 tır yerine sadece 80 tır Irak’ a yumurta göndermişiz. 420 tır dolusu yumurta elde kalmış değil mi?
Üstelik son iki ayda yumurta fiyatları Türkiye’de neredeyse ikiye katlanmışken.
Haydi, şimdi bunu arz – talep dengesiyle izah edin bakalım.
Eğer ekonomi kuralına uygun olarak işlese, bırakın sosyal adaleti filan, kapitalist mantık bile yumurtayı ucuzlatıp eldeki ürünü zarardan kurtarmaya çalışırken, ya da yeni pazarlar ararken bizim vicdan yoksunu toptancılarımız ne yapıyor?
İhracattan uğradığı zararı fiyatları düşürüp sürümden kazanmak yerine, maliyeti kendi vatandaşımıza yükleyip, fiyatları artırıyor.
Kaybettiği 80 milyon doları kendi vatandaşının boğazından çıkartıyor.
Yazıklar olsun…
Bunu bu yıl patateste de gördük, geçen yıl pirinçte gördük. Evvelki yıl et fiyatlarında yaşadık. Bunun adı resmen karaborsacılıktır. Ve suçtur.
Ete, patatese ve pirince, Hükümetimiz ve Tarım Bakanlığımız müdahale edince karaborsadan vazgeçmek zorunda kalan malum zihniyet, bu kez de Ramazan’ı da fırsat bilip yumurtadan saldırmış.
Bu kadar mı gözünüzü para bürüdü?
Hiç mi vicdanınızın sesini duymuyorsunuz artık?
Yoksa “vicdan” ne, onu da mı bilmiyorsunuz?
* * *
Seri katli nihayet yakalanır ve hâkim karşısına çıkarılır. Hâkim şahitleri dinledikten sonra seri katile dönüp sorar:
- Oğlum sen hiç vicdanının sesini dinlemedin mi?
Katil başını öne eğer, gayet mahcup cevap verir:
- Vallahi hâkim bey o söylediğinizin hangi kanalda, saat kaçta yayınladığından haberim yoktu(?)
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.