Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

10Eyl/110

Unutulmamalıdır ki; Politika âleminde bir yanlış bin doğruyu götürmektedir…

untitled1 

İslam dünyasının lideri ve Füze kalkanı!..

Gassal elindeki meyyid misali Şeyhi, cemaati, lideri, genel başkanı, ağası, beyi, dayısı ve babasının sözünden çıkmayanlar ile ABD+İsrail’in bedava uşaklığını yapanlar okuyup yorulmasın… (Sebebi; fedakarlıklarının karşılığını almadıkları için..)

Değerli dostlar merhaba.

"füze kalkanın" konuşulduğu şu günlerde, geçen sene çizilen "islam dünyasının lider(?)" başlıklı bir karikatürü hatırladım.

Hem İsrail ile neredeyse savaş (?) halindeyiz! hem de israil'i savunma planı olan "füze kalkanını" ülkemize yerleştiriyoruz.

Size de pek tuhaf gelmiyor mu?

Mısır'a gidilmek üzere olunduğu şu günlerde;
ÇOK GÜZEL HAREKETLER BUNLAAAAAR…

Füze kalkanı - Derya Sazak (Milliyet) 10 Eylül 2011

Akdeniz’de İsrail’le savaş senaryolarının körüklendiği günlerde Dışişleri’nin “gece yarısı” açıklamasıyla duyurduğu, NATO’nun füze erken uyarı sisteminin(kalkan/radar) Türkiye’ye yerleştirileceğinin kabul edildiğine ilişkin gelişmeler kapsamlı bilgilendirme ihtiyacı doğurmakta.
TBMM tatilde olduğu için hükümetten şu ana kadar tereddütleri giderici bir açıklama gelmedi.

CHP Mersin milletvekili Ali Rıza Öztürk, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na yönelttiği önergede “8 ay sonra ne değişti de bu karar alındı?” sorusuna yanıt arıyor:

1- TBMM 23. döneminde verdiğim soru önergesine 29 Aralık 2010 tarihli yazıyla ‘bu sistemin, hangi müttefik ülkelerde yer alacağı belirlenmemiştir...’ şeklinde yanıt vermiştiniz.
8 ay sonra şimdi de bir gece yarısı açıklamasıyla, NATO’nun füze erken uyarı sisteminin Türkiye’de yerleştirileceğinin kabul edildiği belirtildi.

Ülke güvenliğini bütünüyle tehlikeye atacak böyle bir sistemin, Türkiye topraklarında kurulmasına kim ya da kimler karar vermiştir?

2- Çek Cumhuriyeti ve Polonya’nın karşı çıktığı Füze kalkanı projesinin radarlarının, Türkiye’de konuşlandırılması hangi zorunluluğun sonucunda kabul edilmiştir?
Radarların, İran füzelerinin menzilinin dışındaki bir NATO ülkesinde konuşlandırılması daha doğru olmaz mıydı?

3- Radarların, Türkiye’de konuşlandırılması İran’la ilişkilerimiz üzerinde olumsuz etki yapmayacak mıdır?

4- Bu radarların, İran ile İsrail arasındaki bir füze savaşında devreye girmeyeceğinin garantisi var mıdır? Füze Kalkanı radarlarından çıkan bilgiler, doğrudan veya ABD ya da başka bir ülke üzerinden dolaylı yoldan da olsa İsrail’e ulaştırılmayacağının güvencesi var mıdır?

5- İran’ın fırlatacağı füzenin, NATO ülkesine mi, yoksa İsrail’e mi yöneleceği belli olmadan imha edileceğinden İsrail, bu korumadan aynı ölçüde yararlanmış olmayacak mıdır?

6- Füze kalkanının mürettebatının kimlerden oluşacağı, her şeyden önce kumanda düğmesinin, kimin elinde olacağı belirlenmiş midir?

7- Füze kalkanı sisteminin ateşlenmesinden önce NATO konseyinin
toplanıp karar vermesi için yeterli süre olacak mıdır? Olmayacaksa bu yetki kime devredilecektir? Yetkili kılınacak NATO askeri karargâhında bir Türk subayının bulunması, Türkiye’ye füzelerin ateşlenmesini engelleme hakkını verecek midir?

8- Bu kararı Meclis’te tartışmadan, bir bürokrat tarafından yapılan bir açıklamayla oldu bittiye getirip geçiştirmek, demokratik siyaset açısından doğru mudur?”

Bize göre füze kalkanı “Palmer Raporu”ndan çok daha önemlidir.
Mavi Marmara ve İsrail polemikleri arasında gürültüye gitmemelidir.
TBMM kararı dışında halka da sorulmalıdır.
Füze kalkanına hayır!
ABD çıkarları uğruna, NATO’nun çöplüğü olmayalım!

********

HABER MERKEZİ -Türkiye’nin gündemi her zamanki gibi yine yoğun. Bir taraftan artan PKK saldırıları, öte yandan İsrail ile olan gerginlik ve Füze Kalkanı Projesi. Dışarıdan bakılınca, üç ayrı konu gibi görünse de aslında iç içe geçmiş ve güçlü bağlantılarla irtibatlandırılmış konular bunlar. İsrail’le yaşanan gerginlikle aynı paralelde artan ve azalan PKK saldırıları, Heronların İsrail tarafından rehin tutulması…

Ayrıca yaşanan gerginlik sonrası İsrail’in PKK’ye şimdiye kadar olduğundan daha fazla destek vereceği iddiaları da mevcut. PKK ve İsrail’in karakteristik özellikleri incelendiğinde bu iddiaların öylesine söylenmiş sözler olmadığı da anlaşılacaktır.

Fakat en dikkat çeken konu ise Füze Kalkanı Projesi… Geride bıraktığımız hafta içerisinde haber bültenleri bu konu da şu metni haber olarak verdiler.

“Amerikan savunma bakanlığı Pentagon, ABD tarafından NATO’ya tahsis edilen erken uyarı radarının Türkiye’de konuşlandırılacak olmasından memnun olduğunu ve erken uyarı radarının sene sonuna kadar Türkiye’ye yerleştirileceğini açıkladı. İleri teknolojik özellikler barındıran radarın Türkiye’de nereye konuşlandırılacağının belli olduğu fakat bunun gizli tutulduğu belirtildi. Türkiye’ye yerleştirilecek olan AN/TPY–2radarının balistik füze savunma sistemiyle donatılmış Amerikan Donanması’yla entegre olacağı belirtildi. Sistem, hedefinin ateşleme birimine, gövdesine ve terminal fazlarına kilitlenebiliyor. Radara ev sahipliği yapma kararı alan Ankara’nın bu sayede ABD ve NATO’yla ilişkilerini güçlendireceği vurgulanıyor.”

Bu ne anlama geliyor? Bunu anlamak için biraz geriye gitmek lazım. ABD yıllardan beridir böyle bir projeyi hayata geçirerek başta İsrail olmak üzere Ortadoğu’daki çıkarlarını daha iyi korumayı ve istediği zaman daha iyi saldırabilmeyi hedeflemekteydi. Bunu tek başına yapmasının tepki çekeceğini bilen ABD, bu işe NATO kılıfı giydirmek istedi.

Önce, eski doğu bloğu ülkelerini kullanmak isteyen ABD, Rusya’nın tepkisiyle karşılaşınca rotayı Türkiye’ye çevirdi. İlkin hedef olarak “Suriye ve İran’ı” gösteren ABD, Türkiye’yi ikna edebilmek için anlaşma metinlerinden bu iki ülkeyi çıkardı. Bu da Türk yetkililer tarafından sanki büyük bir zafermiş gibi lanse edilirken; Sarkozy, “Biz kediye kedi deriz” diyerekten Batı’nın gerçek niyetini ortaya koymuştu. Yani ilk günden beri hedef İsrail’i olası İran saldırılarından korumaktı. Anlaşma metninde ülke isminin geçmesinin ya da isim belirtilmemesinin hiçbir anlamı yoktu.

Neticede; NATO’nun 2010 Lizbon Zirvesi bittiğinde, Türkiye bir kez daha batının ileri gözcü karakolu olmayı kabul etmiş oluyordu. Şimdi ise yer tespiti yapıldı ve uygulamaya geçildi. Radarlar yakında kurulacak.

İnsan düşünmeden edemiyor doğrusu. Acaba Başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin Türkiye’nin İsrail’e karşı bu kadar sertleşmesine bu füze kalkanı projesinin hatırına mı göz yumdular. Her fırsatta gayri meşru çocuğu İsrail için hemen kabaran ABD’nin, Türkiye’nin bu tavrına güçlü tepki koymaması dikkate şayan doğrusu. Emin olun ki ABD, zamanı geldiğinde, yani alacaklarını aldığında bu işe el koyacak ve sorunu bitirecektir. Çünkü Türkiye ve İsrail arasındaki sorun en çok ABD’nin Ortadoğu projesine zarar vermektedir.

Gelelim NATO’ya. Soğuk savaş yıllarında Rus Rüzgârına karşı, ABD duvarı olarak kurulan NATO günümüzde işlevini tamamen yitirmiş durumda. Şu an sadece ABD’nin sıradan bir askeri kuruluşu olmaktan başka bir anlam ifade etmeyen bu kuruluşa sadece Türkiye bir önem atfetmekte… O da ABD’nin istekleri karşısında iç kamuoyuna karşı bir savunma olsun diye…

Şimdi olduğu gibi; Devlet yetkilileri hep, Bu füze kalkanı projesi bir NATO projesidir. Biz de NATO’nun kurucu üyesi olmamız hesabıyla bu projeye gereken katkıyı sağlamak zorundayız, derler. Yoksa NATO’nun artık hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmamıştır.

Yazık doğrusu… Bir taraftan vatandaşlarımızı şehid ettiği, her gün onlarca Müslüman’ı çoluk çocuk demeden katlettiği için İsrail’e tavır koyacağız; diğer taraftan ise Şahap’lardan koruması için İsrail’e kalkan olacağız. Onlar öldürecekler ardından biz sadece kızıp bağıracağız fakat onların yaşaması için de erken uyarı sistemi kurup onları koruyacağız.

Oysa Kur’an-ı Kerim açık bir şekilde bizlere beyan ediyor ki; Bu siyonistler asla ve asla insanlıktan anlamazlar. Onlara tebessüm edersen dişini kırarlar, dostluk elini uzatırsan elini koparırlar, evini açarsan evine füzeatarlar…

Burada şunu da soralım. İsrail’i Müslümanların saldırısından korumak için kurulan bu füze kalkanları İsrail’in Gazze’ye yağdırdığı füzeler için de kalkanlık yapabilecek mi acaba? Ya da Gazze’yi füzelerden hangi kalkan koruyacak. TC yetkilileri bunun cevabını verebilecekler mi? NATO mu? BM mi? ABD mi? Hangisi acaba!!!?

Hani hep derler ya bu Füze Kalkanı Projesi hiçbir ülkeyi hedef almamaktadır diye. Eğer bu doğruysa ve Dünya Barışına hizmet etmek içinse o zaman bu kalkan İsrail’in Gazze’ye attığı füzeleri de görmeli ve daha hedefe varmadan imha edilmesini sağlamalıdır.

Böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu da Türkiye’nin her zamanki gibi aldığı emirleri uyguladığını, dünya ve ahrette büyük bir sorumluluk altına girdiği gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır.

Bu proje İsrail’i daha da saldırgan hale getirecektir. Çünkü bu projenin hayata geçirilmesiyle İsrail, İran ve Lübnan’da konuşlu Hizbullah Füzelerinden de emin olmuş olacaktır. Sayın Gül’ün, Sayın Erdoğan’ın ve büyük stratejist olarak tanınan fakat şu an büyük bir stratejik yanılgı içinde olan Sayın Davutoğlu’nun gözü aydın…

Unutulmamalıdır ki; Politika âleminde bir yanlış bin doğruyu götürmektedir…

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.