Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

24Mar/150

CİNAYET ŞEBEKESİNE BU İMKÂNLARI VERMENİN ADI NEDİR? – Av. Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sönmezCİNAYET ŞEBEKESİNE BU İMKÂNLARI VERMENİN ADI NEDİR? – Av. Ruhittin SÖNMEZ

Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olduğu dönemde Kocaeli Aydınlar Ocağı aleyhine açtığı tazminat davasının son aşamasındayız. (Bu dava internet sitesinde yayımlanan bir karikatür sebebiyle açıldı.)

Dönemin Başbakanı / Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan ile Adalet ve Kalkınma Partisi avukatları Halit Çokan vasıtasıyla verdikleri tashihi karar dilekçesinde bakın PKK’yı nasıl tarif ediyor:

"Devlete karşı ayaklanan, meşru silahlı güçlere karşı silah kurşun sıkan, sivil ve masum insanları, yaşlı, kadın ve çocukları hunharca ve acımasızca öldüren, kan döken, ülkeyi bölmeye çalışan, ülkenin insan gücünü ve ekonomik kaynaklarını heba ettiren, toplumsal barışı ve ülkenin birliğini yok etmeye çalışan bir cinayet şebekesi.."

Bu davada davalılardan karikatüristin avukatı, Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın da Başkanı olarak tarafım. Karşı tarafın yani davacıların avukatının –diğer iddialarına katılmasam da- bu yaptığı tarife aynen katıldığımı söylemek zorundayım.

AKP hükümetleri işte bu “devlete karşı ayaklanan, meşru silahlı güçlere karşı silah kurşun sıkan cinayet şebekesinin” elebaşıları ile bir “müzakere sürecini” yürütüyor.

“Sivil ve masum insanları, yaşlı, kadın ve çocukları hunharca ve acımasızca öldüren, kan döken bu cinayet şebekesinin” İmralı’daki mahkûm çetebaşısı ile Devletin yeniden yapılandırılması, yeni anayasa ve bazı kanunların nasıl yapılacağı pazarlık ediliyor.

Bölgenin ve Türkiye’nin nasıl “demokratik” bir idare ile yönetileceğine dair 10 maddelik BİR bildiri açıklandı. İmralı’daki “toplumsal barışı ve ülkenin birliğini yok etmeye çalışan cinayet şebekesinin” elebaşısı ile varılan ve bu caninin kaleminden çıkan mutabakat metni çok özel şartlarda kamuoyuna açıklandı.

Nerede? Dolmabahçe Sarayındaki Başbakanlık çalışma ofisinde. “Ülkeyi bölmeye çalışan, ülkenin insan gücünü ve ekonomik kaynaklarını heba ettiren, toplumsal barışı ve ülkenin birliğini yok etmeye çalışan bir cinayet şebekesi” başının kuryesi, CB Erdoğan’ın tarifiyle “terör örgütünün Meclis’teki uzantısı olan partinin” milletvekili bir tarafta oturuyor.Yanında ise Başbakan Yardımcısı ile İçişleri Bakanı.

Kurye milletvekili, “taraflar arasındaki mutabakat metnini” açıklıyor.

Taraflar kim? T.C. Hükümeti ile “eli kanlı cinayet şebekesinin başı.”

CB Erdoğan’ın bile içine sinmeyen bir manzara bu. “Hükümetin Başbakan Yardımcısı’yla şu an parlamento içinde olan bir grubun yan yana o resmi vermesini ben şahsen doğru bulmuyorum” dedi. Çünkü hepimizden iyi biliyor ki, aslında açıklamayı yapan milletvekili değildi o koltukta oturan.

Dolmabahçe Sarayında Başbakan Yardımcısının karşısında oturan, “Sivil ve masum insanları, yaşlı, kadın ve çocukları hunharca ve acımasızca öldüren, kan döken cinayet şebekesinin” başı Öcalan’dı.

Yine, Nevruz sebebiyle Diyarbakır meydanına toplanan yüzbinlere hitap eden de iki milletvekili değil “eli kanlı cinayet şebekesinin başı” Öcalan’dı.

Bu açıklamalardan sonra PKK’nın propaganda aracına dönüşen TV kanallarında “Devlete karşı ayaklanan, meşru silahlı güçlere karşı silah kurşun sıkan cinayet şebekesinin” İmralı ve Kandildeki başlarının ne kadar “demokrat ve özgürlükçü” olduğunu anlatanlar da bu şebekedendi.

“CNN-Kürt” de “hele Öcalan’ın şartları yerine getirilmesin, eskisinden daha şiddetli silahlı kalkışma yaşanır” tehdidinde bulunan kadın da, esasen aynı “cinayet şebekesinin” mensubuydu.

Siz böyle tarif ettiğiniz bir caniyi, devlet ile eşit şartlarda pazarlık eder hale getirirseniz… Muhalefet partileriyle paylaşmadığınız, anayasaya ve devlet yapılanmasına dair, pazarlıklarda bulunursanız… “Yeter ki seçim dönemlerini çatışmasızlık ortamına geçirelim” diye bölgede alan hâkimiyetini tamamen “cinayet şebekesine” bırakıp, paralel devlet oluşturmasına göz yumarsanız… Hapisteki caniyi, Türkiye’nin en güçlü siyasi figürü haline getirir ve TV kanallarını emrine tahsis ederek demokrasi kahramanı haline getirirseniz… Bu cinayet şebekesinin elebaşı hakkında, partinizin milletvekilleri bile "sayın Öcalan" hitabıyla konuşuyor, demokrasiye ve barışa katkılarını övüyorsa…

Siz bu “cinayet şebekesinin” nesi olursunuz?

*****

MİLLET ÜLKESİNE SAHİP ÇIKIYOR

“Eli kanlı cinayet şebekesinin” kurucu ortak olacağı iki ortaklı bir federal devlet kurulması için çok ciddi adımların atıldığı bir ortamı yaşıyoruz.

Daha da vahimi ve bizi en çok kaygılandıran husus toplumda milli reflekslerin dumura uğramış gibi gözükmesiydi.

Müthiş bir propaganda makinesi, bütün bu olanları “analar ağlamasın”ambalajı ile topluma sunmayı başarmıştı.

Ama bu ambalajın altında artık nelerin olduğu ortaya çıkmaya başladı.

Cüretlerini artıran ve kendilerine çok sayıda gazete sütunu ile TV kanalları açılan PKK propagandistleri Türk insanında bir “çaresizlik psikolojisi” yaratmaktalar. Bazen yumuşak üslupla ikna ederek, gerektiğinde tehdit ve korku salarak, yıldırma amaçlı psikolojik harekâtı yürütüyorlar.

İşte bu ortamda vatanına, milletine, devletine sahip çıkan 1234 Sivil Toplum Kuruluşunun desteklediği Türkiye Sivil Toplum Birliği (Türk-Bir), 'Türk Milletine Çağrımızdır’ başlıklı bir açıklama yaptı. Bu oynanan oyunu bozacaklarını haykırdı.

Ankara’da Türkiye Barolar Birliği Salonunda gerçekleşen basın toplantısında açıklanan metinde, “Devletin, millî ve üniter yapısından vazgeçilmeyeceği, ülkeyi böleceği açık olan çok ortaklı veya özerk bölgeli ya da çok kültürlülüğe dayalı bir rejim şeklinin asla kabul edilmeyeceği” ifade edildi.

Türk milleti adının Anayasadan çıkartılarak egemenliğin yok edilmesini, devletin kimliğini belirleyen ilk 3 madde ile 6., 66. ve 42/9’uncu maddelerin kaldırılmasına karşı durdukları” vurgulandı.

Bölücü ve kanlı terör örgütü ile vatanımızın bütünlüğünün, milletimizin birliği ve devletimizin bağımsızlığının, pazarlık konusu yapılmasını; sözde ‘çözüm sürecine’ kurban edilmesini asla kabul etmeyeceğiz” denildi.

Bu hareketi İstanbul Aydınlar Ocağı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal ile E. Bakan Sadi Somuncuoğlu’nun da içinde bulunduğu bir tertip heyetinin başlattı. Kocaeli’nden başkanı olduğum Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın da dâhil olduğu Kocaeli Milli Kuruluşlar Birliği’nden 26 kuruluş da destekledi.

Bu demokratik sivil toplum hareketi çok önemli bir toplumsal refleksi yansıtıyor.

Kurtuluş Savaşımızın ilk çekirdeğini oluşturan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin tarihimizdeki önemini hatırlayınız. 15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgali üzerine Türkiye'nin çeşitli kent ve kasabalarında oluşturulan ve Milli Mücadele'nin ilk çekirdeğini oluşturan bu sivil kuruluşlar maalesef biraz geç ortaya çıktı. Mondros Mütarekesi'nin imzalanması sonucunda kuruldu. Keşke vatan işgal edilmeden milli refleksi harekete geçirebilseydik.

Türk-Bir, siyasi partilerin içinde olmadığı, Milli refleksi yansıtan bir demokratik sivil toplum hareketi. Çok önemli bir başlangıç olduğu kanaatindeyim.

Bu önemli hareketi görmezden gelmeye çalışanlar var. TV ve gazeteler (birkaç istisnası haricinde) 1234 STK’nın dâhil olduğu bu çapta bir refleksi yansıtmadılar.

Fakat artık Türkiye’de çoban ateşleri yanmaya başladı.

Kimsenin bu ateşleri söndürmeye gücü yetmeyecek.

Çünkü Millet ülkesine sahip çıkmaya başladı.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.