ADALARI VERDİLERSE GÜNEYDOĞUYU DA VERİRLER – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Başkanı olduğum Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın davetiyle İzmit’te konuşan, Milli Savunma Bakanlığı E. Genel Sekreteri E. Kurmay Albay Ümit Yalım dehşet verici bilgiler verdi.
2004 yılında yani AKP iktidarının ikinci yılında, Ege Denizi’nde Türkiye Cumhuriyeti’ne ait 16 ada ve 1 kayalık Yunanistan tarafından işgal edilmiş. Türkiye tarafından herhangi bir tepki görmediği için beş sene sonra da bu adaları ilhak eden Yunanistan resmen kendi sınırları içine katmış.
E. Kurmay Albay Ümit Yalım bu adalar hakkında şu bilgileri veriyor: Adaların en küçüğü İstanbul’daki Büyükada veya Antalya’nın karşısında bulunan Meis Adası’nın büyüklüğü kadardır. Bir kısmı da Büyükada ve Meis Adası’nın 3-5 misli büyüklüktedir.(Mesela Eşek Adası.) Ancak, adalara salt olarak büyüklük açısından bakmak yanlış bir bakış açısıdır. Çünkü deniz ve hava hukukuna göre adaların etrafında 6 millik karasuları ile hava sahası vardır. Ayrıca karasularına ilave olarak bitişik bölge, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge de vardır. Örneğin, hali hazırda Yunanistan’ın egemenliğinde gözüken Taşoz Adası’nın hemen yakınında petrol ve doğalgaz çıkarılmaktadır. Bu adalara etrafındaki doğal kaynaklar gözüyle de bakmak gerekir.
Yunanistan bu adalarımıza vatandaşlarını yerleştirmiş, askeri birlikler ve ağır silahlar konuşlandırmış. Sadece Türkiye’yi hedef alan bu askeri gücün yarattığı riskin büyüklüğünü anlamak için askeri uzman olmaya ihtiyaç yok.
Yunanistan bu adalarımızın karasularına ve hava sahasına Türk gemi ve uçaklarını sokmaz olmuş, bu adalarımıza Türk vatandaşları pasaport kontrolü ile girebilir hale gelmiş.
“Bu adalar uluslararası hukuka göre de Türk vatanıdır. İzmir, Aydın ve Muğla illerimize bağlıdır.”
Bu adalarımız verildiği için AKP iktidarı döneminde Ege Denizi artık bir Yunan gölü haline gelmiş.
Görünen o ki AKP iktidarı bilerek 16 adamızı Yunanistan’a vermiş.
Ama ne karşılığında, onu bilemiyoruz.
*****
ALDIĞIMIZ FİYATA DEĞİL BEDAVAYA VERDİK
Sultan Abdülaziz'in 1867'deki Paris seyahatinde yaşanan bir anekdot beni çok heyecanlandırır.
III. Napolyon, Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) Keçecizade Fuat Paşa ile sohbet ederken, Girit meselesine bir çare bulmak için paşaya, Girit'in Yunanistan'a satılmasını teklif eder ve adaya karşılık ne kadar para isteyebileceğini sorar!.. Paşa, şu zarif cevabı verir:
- “Aldığımız fiyata veririz, haşmetmeap!..”
Yani “kan dökülerek alınan vatan toprakları ancak kanla verilir.”
Peki, Egedeki bu adalar için, şehit kanlarını karşılayacak ne verilmiş olabilir?
Ümit Yalım bilinen sebep olarak, İktidarın vatan topraklarını “Avrupa Birliği’nden müzakere tarihi almak için” verdiğini söyledi.
Böyle bir sebep için vatan topraklarının bir başka devlete verilmesine benim aklım ve vicdanım isyan ediyor.
Sebep ne olursa olsun, savaşmadan vatan topraklarının verilmesi “vatana ihanet suçu” oluşturacak inanılmaz bir olay.
*****
PKK/HDP’NİN İSTEKLERİ DE VERİLİYOR MU?
PKK ve yandaşlarının öncelikli taleplerinin Türkiye’den koparılacak parçada özerk bir Kürdistan kurmak olduğu malum. Daha sonrasında ise Irak, Suriye ve İran’daki parçalarla birlikte bağımsız bir Büyük Kürdistan kurmaya çalıştıkları bir sır değil.
Özerklik talebinin aşamaları esasen TBMM’de kapalı oturumda görüşülmüş.
CHP Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, 26 Ekim 2011'de “terör” konulu kapalı oturumda dönemin BDP Grup Başkanvekilininçözüm süreci ile ilgili taleplerini 6 madde halinde açıkladı.
Özkoç’un, "Ben bunların 10 yıl içinde açıklanmasının suç olduğunu biliyorum ve kendi isteğimle açıklıyorum" diyerek açıkladığıBDP'nin (bugünkü HDP’nin) talepleri şunlar:
- Türkiye'nin 25 eyalete bölünmesi.
- Öcalan'ın serbest bırakılması
- Özerklik şartlarının gündeme getirilmesi
- Eyalet başkanlarının TBMM'ye getirilmesi
- Özerklik hakkının saklı olması
- Her eyaletin kendi özerk güvenlik güçlerinin olması
Yine hatırlıyoruz ki Yeni Anayasa yapılması için Meclis’te grubu bulunan partilerin temsilcilerinden oluşan bir komisyon kurulmuştu.
Bu komisyonda görüşülen Anayasa maddelerinin, önce İmralı’daki teröristbaşı Öcalan ile Kandil’deki çete reislerinin görüşüne ve onayına sunulduğu yazıldı. Buna müzakereyi yürüten taraflardan bir itiraz gelmedi. Esasen müzakere de aynı yöntemle devam ediyor. Kısacası, PKK terör örgütü devletimizin yönetimine fiilen ortak edilmiş durumda.
***
YENİ ANAYASA HER ŞEYİN ANAHTARI
Yeni Anayasa konusu o zaman sonuçlandırılamadı. Ancak Tayyip Erdoğan’ın Başkanlık Sistemi talebi ile birlikte yeniden tartıştırılmaya başlandı.
Bir taşla iki kuş vurulmak isteniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a başkanlık yolu açılırken, PKK kanadının özerklik talebi eyalet sistemiyle karşılanacak, Öcalan’ın eyalet başkanı olarak Meclis’e gelmesinin yolu da açılacak.
“Her eyaletin kendi özerk güvenlik güçlerinin olması” talebi zaten fiili olarak gerçekleşmekte. Bugünden PKK bölgede alan hâkimiyetini sağlamış, militanları fiili güvenlik güçleri olarak yürüyüşler, denetimler ve infazlar yapmakta. Kamu düzeni ve güvenliğinden resmen sorumlu olan güvenlik güçlerimiz ise kışla ve karakollara çekilmiş, dışarı çık(a)maz olmuşlar.
“Bütün bu PKK/HDP taleplerinin olması için Öcalan’ın hapisten çıkması gerekir, bu olmaz çünkü Türk Milleti isyan eder” diye düşünenler olabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın (Başbakan iken) buna toplumu hazırlamak için Kasım 2013 de “devlete karşı işlenen suçlar için af çıkarılabilir” dediğini hatırlatalım.
Eeee, Apo’yu da içine alan böyle bir af çıkarınca, toplumun yarısı hep yaptığı gibi, “O yapıyorsa bunda bir hikmet vardır” diye düşünmeyecek mi?
*****
DEVLETİ YÖNETENLER VATAN TOPRAKLARINI BİLEREK VERİR Mİ?
Elimizde son 11 sene içinde Ege’de 16 adanın Yunanistan’a verilmesi gibi somut bir örnek var.
Sebebini bilmesek bile Güneydoğu’nun PKK’ya verilmesi için de bir mutabakat sağlanmış gibi.
E. Kurmay Albay Ümit Yalım, vatan topraklarını veren devlet yetkililerinin, Öcalan’ın yargılandığı vatana ihanet suçundanyargılanabileceğini, bunu bilen sorumluların yargıdan kurtulmak için, Öcalan’ı içine alan bir af kanunu çıkarmaya kendilerini mecbur hissettiğini anlattı. Yani O’na göre, bir kader birliği söz konusu.
Bütün bu anlatılanlar benim kabul etmekte zorlandığım dehşet verici bilgiler.
Ama Ege’ye bakıyorum adalar gitmiş.
Doğu ve Güneydoğu’ya bakıyorum bölge fiili olarak bölünmekte.
Topluma bakıyorum ortadan bölünmüş.
Böyle bir ortamda başımızda Başkan olmuş, Cumhurbaşkanı olmuş, Başbakan olmuş ne fark eder?
Yeter ki, vatanın bölünmez bütünlüğü ile milletin birliğine ve dirliğine iman etmiş olsunlar.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.