Ya Cemaat 5 parçaya bölünür ya da… / Engin ŞAHİN
Ya Cemaat 5 parçaya bölünür ya da… / Engin ŞAHİN
Bugün sizlere bir komplo teorisinden bahsedeceğim. Türkiye'de önümüzdeki dönem yaşanacaklara dair bir süredir duyduğum ama "deli saçması" olarak değerlendirme hatasına düştüğüm bir teoriden.
Şöyle demişlerdi yaz aylarında:
Başbakan’ın hastalığı bir milat noktası. Dikkat et, o tarihten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Dershanelerin özel okullara dönüşümüyle ilgili kararın ardından hükümete yönelik operasyonun hazırlıkları başladı. 17 Aralık'ta ise start aldı. Sonrasında ses getirecek ses kayıtlarının gündeme geleceği söylendi. Daha 7 bin kişinin dinlendiği haberi konuşulamadan, Başbakan'la ilgili yeni bir ses kaydı daha internete servis yapıldı.
Peki bundan sonra ne olacak?
Aynı komplo teorisine göre;
"İtibarsızlaştırma operasyonu safha safha devam edecek.
18 Mart'ta çok daha büyük bir sansasyon yaşanacak.
CHP'de muhtemelen seçimlerden sonra genel başkan değişimi yaşanacak. Koltuğa ya Türkiye Barolar Birliği Genel Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu ya da Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül oturacak.
Cumhurbaşkanı Gül ile CHP ittifak yapacak.
Hoca Efendi’ye bağlı bir akademisyen Cumhurbaşkanlığı'na aday olacak.
Erken seçim gündeme gelecek. Hükümet değişecek."
Bunların hiçbiri olmayabilir mi? Olmayabilir. Ama bu konuların konuşulması, ortada büyük ve aleni bir planın işlediğinin de göstergesi sayılıyor.
Cemaati yeni dönemde elbette kolay bir süreç beklemiyor.
"Başbakan ayakta kalırsa bizi imha ederler" düşüncesi hakim şu an için.
Bugün cemaat medyasında (Zaman, Bugün vb.) ve tabanda fişleme iddialarının bu derece yaygın bir şekilde gündeme getirilmesinin nedeni de bu.
Hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam eden cemaat mensupları arasındaki kopmayı engellemek, safları sıklaştırmak.
Herkesi dinleyen ve fişleyen bir yapının, dinleme ve fişleme konusunda çok tedirgin olması tuhaf olmasa gerek.
Burada tuhaf olan hükümetin ve Başbakan Erdoğan'ın bakış açısı. Başbakan bilmeliydi ki:
İstihbarat elemanları ve bürokratlar, önce kendi zırhını yapar. Bir gün kendisine de sıra geleceğini iyi bilir, tedbirlerini ona göre alır.
Dün asker için, ulusalcılar için, falan filan için gerekli belgeleri toplayanlar, o günün iktidar sahipleri için de bilgi ve belge toplamaya başladılar. Amaçları kendilerini sağlama almaktı. Halbuki o gün o operasyonlara ses çıkarmayanlar (yani Başbakan ve çevresindekiler), durumun böyle olacağını bilmek durumundaydılar.
Bu kavga nerede biter?
Başbakan kaybederse, Arap baharı ve Ukrayna'da yaşanan sürecin benzerini yaşayabiliriz. Çünkü ülke sağlıklı bir dönüşüm yaşamıyor, yaşayamıyor.
Cemaat kaybederse, tasfiyesi çok daha kolay olacak gibi görünüyor.
Bediuzzaman'dan sonra çeşitli kollara bölündüğü gibi, cemaat de en az 5 parçaya bölünür, diyorlar. Eğitimciler ayrılır, tüccarlar başka bir kol olur vesaire.
Belki de bu kaygılardan dolayı cemaat yöneticileri tarafından en çok kullanılan, konuşulan ve yayılmaya çalışılan argüman şu: "Başbakan’ın elinde cemaatle ilgili üç fişleme listesi var. 500 kişilik tepe yöneticiler listesi, 8 bin kişilik orta kademedeki yöneticiler listesi, 250 bin kişilik en geniş liste. Birbirimize sıkı sıkıya bağlanmalı, kenetlenmeliyiz."
Bu bilgi ve yorumlara eskisi gibi "deli saçması" demeyi çok isterdim.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.