Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

31Eki/130

ULUS VE ULUSALCILIK – Uğur C. SEDEFOĞLU

ugur4ULUS VE ULUSALCILIK - Uğur C. SEDEFOĞLU

Bugünün Türkiye’sinde ulusalcılık kavramının milliyetçilik ile aynı anlama geldiğinden bir haber olan cahiller ile yaşamaktayız. Bu cahillerin tümü en kötüsü de normal vatandaş değildir.  Sıradan kendi halindeki vatandaşın bu ayrımı yapma mecburiyeti; hem yoktur hem vardır. Yurttaş olan herkesin yurttaşlık bilincine vakıf olması gerekmektedir. Fakat bu bilinci devletin verme zorunluluğu olduğundan devlet görevini yapmadığını için sorumlu değildirler. Peki ,bunun dışında kalan kendini siyasetçi, aydın ve gazeteci olarak nitelendirenlerin ise bu ayrımı yapmak asli görevidir.

Ama ne yazık ki bu sistemde cahillik prim yapmaktadır. Ulusalcılık ve milliyetçilik aynı kavramlardır. Milliyetçilik ve ulusalcılık iki farklı anlam değildir. Alt başlık olarak ikiye ayrılırlar. Bir romantik milliyetçilik ya da ulusalcılık ikincisi ise yurttaşlık esasına dayalı olarak ayrılmaktadır. Yaşadığımız çağ ulus devletler çağıdır. Bunun yanı sıra etnik kökene dayalı ya da romantik çağ çoktan kapanmıştır.

Ulus dediğimiz yapı, iki temel kolonun üzerine inşa edilmektedir. Bir siyasi sınır birliği, iki ortak ekonomik pazardır. Bu kavramların tümü reel hayatta karşılığını zaten bulmaktadır. Bugün Kars ilinde hayvancılık ile uğraşan bir vatandaşımız; kendisine mesafe bakımından daha yakın olan sınır ülkelerine ticaret yaparken ihracat yapabilir. Fakat aynı vatandaş yetiştirdiği hayvanlarını İstanbul gibi metropol kentlerimizde hiçbir engelleme olmaksızın satabilir. İşte bu ortak ekonomik pazarın göstergesidir. İkincisi ise siyasi sınır birliğidir. Bugün başkent Ankara’da, alınan bir karar tüm misak-i milli sınırları içerisinde uygulamaya koyulur. Türkiye’nin her ilinde oy kullanan vatandaşımız, tüm ülke sınırlarını etkilemektedir. İşte en basit örneklem ile bu da siyasi sınır birliğinin reeldeki işleyiş yapısıdır.

Ulus yapısının yapay bir kavram olduğunu iddia eden bu kör cahiller bunun ayrımını yapabilmekten acizdir. Onların zihniyetlerinde hayat bulan fakat kavramsallaştırılması dahi imkânsız olan deli saçmalarının ise reel hayatta uygulanabilirliği namümkündür. İşte bu nedenle yaşadığı; çağı çözümlemekten dahi aciz olan bu zatlar bugün aydın yerine koyularak fikirlerine kamuoyunda yer verilmektedir. Zaten en acı olan tarafı da budur.

72 kavim nasıl olurda yapay bir ulus (millet) kavramı ile ifade edilirmiş diyen ahmaklar, acınacak halde olduklarının farkında bile değildir. Bugün ülkemizdeki kendini devrimci
(dogmatik teori özürlüler; bu benim tanımlamamdır) olarak komünist ya da sosyalist olarak nitelendiren aklı fezaya kaçanlarda bu cahilliklere ortaktır.

İnsan bir fikir yürütürken başka örneklemleri de bir inceleme zahmetinde bulunur. Bugün İngiltere (20’ den fazla), Fransa (20’ den fazla), Almanya (15’den fazla), Rusya (90’dan fazla) , Çin (5’ den fazla) ana etnik köken bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerini’ de bu örneklem listesine rahatlıkla alabilirsiniz. Bu ülkelerde hiç ulus yapısını ortadan kaldıracak bir siyaset anlayışı yaşama hakkı bulabilir mi? Bu ülkelerde hiç İngiltereliyim, Fransalıyım, Almanyalıyım gibi ahmakça bir tartışma vuku bulabilir mi? 25 milyon İspanyol’un yaşadığı ABD’de siz hiç ana dilde eğitim hakkı diye bir lakırdı duydunuz mu? Bu tartışmaların tümü fikir özgürlüğü kapsamında ele alınabilecek konu başlıkları asla olamaz. Bu tartışmaları; bu ülkede yürütmeye kalktığınızda, ahmak muamelesi dışında başka bir muameleye tabi tutulmazsınız.

Kısacası, bizim memleket dışında bu fikirlerle kimse kimseyi adam yerine bile koymaz. Bu aklı fezaya kaçanlara acil şifalar diler, siz değerli okuyucularıma aydınlık günler dilerim…

Kocaeli Pusula Gazetesi 31 Ekim 2013 Perşembe

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.