Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

25Eki/130

GİZLİ BUZLANMA – “Gizli Borçlanma” – Doğan SOFRACIOĞLU

indirGİZLİ BUZLANMA – “Gizli Borçlanma” – Doğan SOFRACIOĞLU

Kışa yaklaştığımız bu aylarda ve biraz daha sonraları ANADOLU Yollarında sık sık bir Uyarı Tabelası göreceksiniz..
“Dikkat GİZLİ BUZLANMA”
Ve çok tehlikelidir.. Tabelaya aldırış etmezseniz yada dalgın olur görmezseniz Allah korusun; neye uğradığınızı şaşırır ve bir anda aracınızın kaydığını, yoldan çıktığını ve bir tarlaya girdiğinizi görebilirsiniz. Bu sonuç şanslı sonuçtur. Biraz daha az şansınız varsa gözlerinizi Bir Hastanede açabilirsiniz.. Ya da artık hiç açamaya da bilirsiniz. İşin burası şansınıza ve Allah’ın size bahşettiği ömre bağlıdır.

İşte bunun gibi GİZLİ BORÇLANMA da böyledir. Şansınız varsa belki gözünüzü bir hastanede ( ! ) açabilirsiniz. Yada artık en kötü sonuç için –hadi Sevr demeyelim de- bir Lozan Masasında açabilirsiniz.

Şimdi bunlar da ne demek diyeceksiniz.. Anlatacağım, anlatacağım...
Bu gün Türkiye’nin Dış Borcu kalmadı değil mi? Çok şükür IMF’yi geçen yıl kovduk..
Ve artık Borcumuz YOK değil mi?

Birileri Türkiye’nin Dış Borçlarının 760 Milyar Dolar olduğunu söylüyorlar..
Ve anladığıma göre bu borç doğrudan Devletin değil de Özel Sektörün ve Kamu Kurumlarının Borcudur diyorlar.. Eh; O hangi Kurum ise borcunu ödesin.. Bizi çok ilgilendirmiyor.. Ama diyorlar, bu borçları Devlet Garantisinde yapmışlar.. Haa, bakın bu biraz vahim ama bizim ilgimiz bu da değil..

Ayrıca diyorlar ki Özel Sektörün de çok borcu varmış, bakın bu da bizi ilgilendirmiyor.
Canım ödesinler borçlarını borcu yaparken bize mi sordular.. Hem sonra Özel Sektör bu borcu da olur alacağı da.. Hatta belki borçlarından çok alacakları vardır.. Eh bu da bizi ilgilendirmiyor.. Hem onların dışarıda bir sürü imkanları FON’ları vardır.. AK’ları KARA’ları vadır.. Aman nemize gerek tenzih ederiz.. Bu da bizi ilgilendirmiyor.. Nasıl kara ise öyle de ak olur.. Nasıl borç olduysa öyle de alacak olur. Bizim İthalatçımız ve İhracatçımız da işini ( ! ) bilir.. Bunlar da bizi ilgilendirmiyor..

Bütün bunları söylerken içtenlikle ve içtenlikle onların gerçekten dürüst, çalışkan ve de gerçekten becerikli olduklarına inandığım için böyle söylüyorum.. Asla kinayesine söylemiyorum..
Şimdi benim söyleyeceğim işin vahametini görünce bana gerçekten hak vereceksiniz.

Benim diyorum ki Türkiye’nin, bu günün verileri ile; “Her yıl ödemek zorunda olduğu” bir taahhüdü vardır.. Ve bu ne kadardır.. Türkiye her yıl kime ne kadar ödeyecektir?.
Ve bu ne kadar devam edecektir?. Vade sonu var mıdır?.. Ne zamana bitecektir?..

Şimdi bütün bunları açıklayacağım. Önce siz bana şu iki sorunun cevabını veriniz;
1 – Türkiye son yıllarda ne kadar ÖZELLEŞTİRME yapmıştır?
2 - Türkiye Özelleştirdiği DEĞERLERİN Ne kadarını yabancılara satmıştır?
3 – Türkiye’nin bu gün ve önümüzdeki yıllarda Özelleştirme Planı ve Modeli nedir?

Bütün bunlarla Hükümete çatacağımı da düşünmeyiniz.. Bu gelişmeler sadece onun planı değil ve sadece onun tarafından da yapılmadı.

Ayrıca yapılan güzel şeyleri yadsıyacağımı ve meşhur muhalefet partimiz gibi HER ŞEYİ, AMA HER ŞEYİ kötüleyeceğimi filan da düşünmeyiniz.. Mutlak güzel şeyler var ve gerçekten çok güzel şeyler var.
Ana sektör olarak; ULAŞIM, İLETİŞİM, SAĞLIK –Halk Sağlığı- EĞİTİM konularında gerçekten HARİKA gelişmeler var.. Bunlar için TERBİKLERİMİ en içten Tebriklerimi iletmeyi borç biliyorum..

Daha asıl konuya girmedim.. Giremedim..

Şimdi anlatacağım konuyu Sayın Başbakanımıza da yazmıştım. Olay şu; Hazreti ALİ YEMEN’e bir Vali tayin ediyor. Vali veda ziyareti ve son talimatları için huzura geldiği zaman Hz. Alin’in sözleri mealen şöyledir: “Sana güvendiğim ve liyakatini bildiğim için Yemen’e gönderiyorum.. Şimdi oraya vardığında senin etrafını hemen alacaklar ve senin ne büyük olduğunu her şeyin en doğrusunu bildiğini ve uyguladığını söyleyecekler... Bir süre sonra onlardan dışarısını görmeyeceksin.. Ve yanlış yapmaya başlayacaksın.. Bak ben Halifeyim bu haberler bana çabuk ulaşır.. Haa Dersen ki Mekke çok uzak, Halife beni nerden görecek ki? O zaman başını kaldır bulutlara bak ve Allah’ı düşün O sana benden daha yakın. Ve ona hesap vereceksin.. Gittiğinde senin etrafını saranları şöyle bir ayır ve sana asıl edebinden ve adabından dolayı uzak duranları DİNLE.. Onlar sana en doğruları söyleyeceklerdir. Sakın ola ki hemen yanı başında ve her defasında senin yanında bulunanların her sözüne inanma… Halifeyi ve önce de Allah’ı düşün..

Bunları neden söyledim, Başbakanımızın etrafında gerçekten çok değerli bir sürü insan var.. Şimdi isim vermiyorum ama onları sizler, hepimiz tanıyoruz. Ve bunlar mutlaka doğruları da edep ve adap içinde aktaracaklardır diye düşünüyorum.
Bunu yapıyorlar mı dersiniz?

Benim anlamadığım ve anlatamadığım konu ise bakınız şöyle:
Diyelim ki; bir paranız var.. 10 lira 10 milyon lira, 10 milyar lira veya dolar.. Şimdi bu ONMİLYARI diyelim ki YUNANİSTAN’ a borç vereceksiniz, faiz oranı %10 olsun. Yunanistan size her yıl (1) Milyar verecek.. Doğru mu? % 10 faiz ve siz 10 milyar verdiniz her yıl (1) milyar alacaksınız.. Sonunda anaparanızı da alacaksınız..

Ama durun. Bir problem var. Yunanistan’ın durumu iyi değil ya.. Hani yani faizlerinizi ödeyemezse ne olacak? Ya da sonunda anaparanızı ödeyemez ise ne olacak. Şimdi burada lütfen durunuz..

Başa dönelim 10 milyarımız vardı ya.. Bunu Yunanistan’a BORÇ olarak vermeyelim ya ne yapalım.. Öyle verelim bir daha almamak üzere.. Öyle şey olur mu? Ve biz paramıza para kazandırmak için formüller aramıyor muyuz?

O zaman gelin borç vermeyelim, Eee, tabii öyle de vermeyelim.. Peki ya ne yapalım? Gelin ORADAN BİR ŞEY SATIN ALALIM..?

Nasıl yani? Nasılı var mı? Bir fabrika, bir-iki banka, Alışveriş Merkezi, Kira Getirecek bir şeyler, kâr yapacak bir şeyler satın alalım.. Hem onları güzel verimli çalıştırır kar ederiz, hem de paramıza para kazanırız..

Ve canım Yunan Dostlarımız da böylelikle fon elde etmiş olurlar.
Ve de istedikleri gibi harcarlar. Böylece bizim kontrolümüze de ihtiyaç kalmaz..

Ama durun.. Sonunda bu satın aldıklarımız kar getirmez duruma düşerse ne olacak..
O zamana kadar bizim paramız üçe dörde hatta ona katlanır.. Elimizde kalan hurdayı da satar çıkarız.. Ya da yeniler, yeniler senelerce kullanırız.. Karar bizim.. Ve kâr transferi serbest değil mi? Para transferinin bin tane yolu var. Bizden satın aldıkları yani ithal ettikleri, aslında mecburen satın aldıkları bazı üretim paylarının fiyatını biz tayin etmiyor muyuz? .. Bunun mesela Otomotivde örnekleri yok mu? Bizim verdiğimiz ilginç girdileri 10 – 20 katına fatura edebiliyor muyuz? O zaman sorun yok ve olmayacak.. Payımızı istediğimiz gibi geri alırız.. Doğrudan ve dolaylı, sorun yok..

Şimdi buraya kadar olan anlatımı bir daha düşünün lütfen.. Paranız var gelir getirsin istiyorsunuz.. Borç verebilir ve cari faizi alabilirsiniz, hatta sıkıştırır fazlasını alırsınız.

Ya da bir şey satın alır onun KARINI transfer dersiniz. Ya kar etmez ise.. Olur mu!. Kâr garantisi veriyorlar ve şayet daha az kâr edersen üstünü tamamlarız demiyorlar mı? Eeee, o zaman problem nerde? Problem yok… Problem Yunanistan’ın bizi de ilgilendirmiyor.. Buraya kadar olan kısmı lütfen bir daha düşününüz..

Paramız var BORÇ Verme YERİNE BİR DEĞER satın alıyoruz.. Ve Faiz yerine de KAR Transfer ediyoruz. Pekiii bu ne kadar devam edecek?
Osmanlı’da ne kadar devam ettiyse o kadar..
Kapitülasyonlar ne kadar devam ettiyse O kadar..
Şimdi sıkı durun O Devlet Yunanistan değil de TÜRKİYEN Olsa… Ne fark eder?
Yine sıkı durun O Para 10 milyar değil de 200 milyar olsa, Ne fark eder?
Bir trilyon olsa ne fark eder?
Ben söylüyorum… Her yıl ortalama 100 milyar dolar kar payını dışa ödemek zorunda kalırsınız.. Üstelik O tesisler de BAŞKALIRININ Olmaya DEVAM EDER..

İşte Türkiye’deki manzara budur.
Borcumuz yoktur.. Faiz Transferimiz yoktur..
Amma velakin KAR PAYI TRANSFER ZORUNLUĞUMUZ Vardır.
Zira bunu baştan kabul etmişiz.. Kar payı transferleri serbesttir demişiz… Artık dönemeyiz.. Dönemeyiz ve buna ömür boyu mecburuz..

Daha bir netlik kazandıralım mı?
Türkiye son üç beş yılda bilmem kaç yüz milyar dolarlık ÖZELLEŞTİRME–YANİ DIŞ SATIŞ Yapmıştır.
Bunlar; Telekom gibi, Bankalar gibi, Enerji Hatları ve Enerji Santralleri gibi stratejik, çok önemli tesislerdir. Sigorta Şirketleri gibi, Alışveriş Merkezleri gibi; Ana Ulaşım arterleri gibi; akla gelen önemli bütün değerler paraya çevrilmiştir.

Bu parayla, sağlıkta, ulaşımda, iletişimde, eğitimde vb bazı önemli gelişmeler de kaydedilmiştir. Ama bunların BEDELİ NEDİR? Bunun hesabı yapılmış mıdır?..
Ve sonu nereye varacaktır. Şimdi bir de KÂR GARANTİLİ Satışlar başladı. Astarı yüzünden pahalı olabilecek cinsten tesisler yaptırılıyor.. Uzmanları; Köprü ve Enerji Santralleri için böyle diyor..
Bu konu çok da ağır ve çok yönlü sonuçlar getiriyor..
Devlette önemli bir görevde iken; Romanya’da bir SİGARA FABRİKASI’nın satın alınmasında görevlendirilmiştim.. Pazarlıklar yapıldı. Fiyatta anlaşıldı.. İki harici şart vardı onlarda anlaşamadık ve o tesisi satın alamadık..

Bakınız O şartlar nelerdi?
1 – Bu tesis bizim olacaktı ama burada çalışan 1200 işçinin hiç birini ON YIL süreyle işten çıkaramayacaktık.
2 – Kazandığımız Paranın % 40’ını Romanya’da, bir Romen Bankasında en az on yıl süreyle nakit olarak tutmak zorunda kalacaktık.
Çok karlı olmasına rağmen bu son iki şart nedeniyle bu tesisi satın alamadık.
Orası Romanya idi.. Geri kaldığı kabul edilen bir Doğu Bloku Ülkesi idi.. BU gün Avrupa Birliği Üyesidir.

Beni ilgilendiren sadece son iki şart idi.. Maşallah bizim tesisler yol geçen hanında haraç mezat gitti. Kim ne kazanır nasıl götürür, İşçiler ne olur kimsenin umuru olmadı.

Bu konu çok derin… Öğünmek için söylemiyorum; Hem BİRİNCİLİKLE Bitirdiğim, İstanbul İktisadi Ticari İlimler Akademisi – Şimdi İŞLETME FAKÜLTESİ- Hem de halen Üçüncü Sınıfında Öğrenci olduğum Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde de -üstün derecede- başarılı olduğum “Maliye Derslerinde” bize öğretilenlere göre Özelleştirme Bedelleri Devlet Bütçesinin Gelir Kalemlerinden biri ve önemli olanıdır. Bizim Özelleştirme İdaremiz de; zaman zaman Özelleştirme Bedellerini – tamamını değil elinde kalanı- Hazineye devretmektedir.
Bu devir hangi ölçülerdedir. Hazine bunu Hangi KONTROL İÇİ Kalemlerde kullanmaktadır? Bu beklenmeyen ve astronomik sayılabilecek olan GELİR ARTIŞI nasıl ve nerelerde kullanılmaktadır. Bilen varsa beri gelsin…

Haa! Devlet bu !.. Ve bu resmi bir gelir elbette çarçur edilmemektedir. Hatta –içtenlikle söylüyorum- son derece yararlı alanlarda kullanılmaktadır. Ulaşımda, Sağlıkta, Eğitimde; kullanılan fonlar için onları gerçekten tebrik etmemiz ve şükranlarımızı da iletmemiz gerekir.

Bizim asıl üzerinde durmak istediğimiz husus GELECEĞİMİZDİR..
Gelecekte; bu tesislerin kârları onların sahiplerine transfer edilmeye devam edecektir.
Ne kadar süreyle transfer edilecektir? 10 – 20 sene mi? 30 - 50 sene mi? 100 sene mi? Sonu yok sürekli transfer sistemi var.. Yani KAPİTİLASYONLAR gibi… Evet yanlış duymadınız KAPİTİLASYONLAR gibi.. Süresiz ve Devlet baki kaldıkça…

İşte GİZLİ BORÇLANMA budur. GİZLİ BUZLANMA gibi dediğimiz işte budur.

İşte bunu düşündükçe tüylerimiz ürperiyor.. İşte bunu Sayın Başbakanımızın etrafındakilerin, istişare ettiklerinin, bunu nasıl olup ta göremediklerine şaşıyoruz.. Görüyorsalar Sayın Başbakana nasıl olup da anlatamadıklarına şaşıyoruz.

Peki bunun bir çaresi çözümü yok mu?

Var… Var tabii.. Var ama.. O hamasi nutuklarla Başbakanı gülümsetenlere bunu anlatamazsınız..
Çok geniş bir cevap külliyesini; “BEYAZ DÜNYA” İsimli Kitabımızda; “Özel KONULAR” isimli kitabımızda ve Yayın aşamasında olan “ D U V A N “ isimli kitabımızda bulabilirsiniz..

Arzu edene ÖZEL RAPOR olarak da sunarız.. Ama bunu DEMOKRAT PARTİ Rozetimizle yapmayı ve Demokrat Parti Programında sunmayı tercih ederiz.

Vatanını seven herkese, ama herkese; selam sevgi ve saygılarımızla

İstanbul, 15.09.2013 Doğan SOFRACIOĞLU

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.