“Cimbom” nereye? – CENGİZ ÖZDEMİR
“Cimbom” nereye? – CENGİZ ÖZDEMİR
Fenerbahçeli olmam ezeli rakibimizin yaşadıklarına kayıtsız kalmamı gerektirmiyor.
Daha bir hafta önce “Çubuklu Forma nereye” diye yazmıştım.
Şimdi ise, aynı soruyu bütün spor camiası soruyor: “Cimbom nereye?”
Bakıyorum da, sadece bu son olay da değil, kolektif oynanması gereken her oyunda sınıfta kalıyoruz.
İşimiz “teke tek” olduğunda, inanılmaz güzel örnekler ortaya koyabiliyoruz.
Ancak...
Farklılıkları zenginlik olarak görüp, birlikte iş üretilmesi gereken bir platformda sorumluluk almışsak...
İş, bir takım oyununa gelmişse...
Derede boğuluyoruz. Şöyle bakmıyorum ve bence bakmamalıyız.
Fenerbahçeli olarak, daha kötü olsunlar asla demem.
Rekabeti, ezeli ve güzel kılan, iyilerin, iyi bir mücadelesidir.
Daha birkaç gün önce Beşiktaş’ın yaşadıklarına üzülmemek elde midir?
Galatasaray’ın Real Madrid ile oynadığı maçta da tribündeydim ve sonuca sevinmedim.
Tekrar Galatasaray’ın yaşadıklarına dönersek, belli ki, ortada ötelenmiş bir kriz var.
Eğer geriye doğru sararsak krizin ilk adımlarını bulmamız çok zor değil.
Ortada tam anlamıyla “ego savaşları” var.
Daha ligin 5. haftasında iken ve Şampiyonlar Ligi’nde iyi de bir takım kurmuş olan Galatasaray’da esasen takımı takım yapan isim, yönetim tarafından son derece hoyrat bir biçimde görevden alınıyor.
Hepimiz profesyonel hayatta yol ayrımları yaşıyoruz.
Bundan doğal ne olabilir ki?
Yalnız bunun zamanlaması ve üslubu doğru ve medeni olmalı.
Elbette verdiğimiz kararlar, başkalarının hayatlarında yol ayrımlarına tekabül edebilir.
Böyle bir olaya ahkam keserken, tamamen aynısı olmasa bile benzer kararlara muhatap olmuş ya da benzer kararları vermiş bir adam olarak yazıyorum.
Sık kullandığım bir deyim var: Bizim kültürümüzde usul esastan önce gelir.
Kim ne derse desin, Fatih Terim böyle mi gönderilmeli?
Ya da daha eski ve bana göre daha içeriden bir soru sorayım: Alex böyle mi gönderilmeliydi?
Elbette bin kere hayır!
Star TV Genel Müdürü iken yerime atanan Fatih Ediboğlu’nu kendim çalışma arkadaşlarıma tanıtarak ayrılmıştım.
Burada, medya grubumuzda birlikte çalıştığım genel yayın yönetmeni, başyazar, genel müdür gibi isimlerle yüz yüze konuşarak yolumuzu ayırdık.
Masanın hangi tarafında olduğumuz değil, üslubumuz önemli.
Milli Takımı emanet ettiğimiz ve adeta bir mucize beklediğimiz Hoca’ya “eleman” muamelesi çekmek reva mıdır?
Şunu diyenler çıkabilir: Ama Fatih Terim’in ayrılıklarına baksanıza...
Hoca ile çalışmak kolay mı?
Elbette zor.
Zaten, işini rutin ölçülerle yapan birinden söz etmiyoruz ki!
Beklentilerimizin yüksek olmasının sebebi Fatih Terim’in yeri geldiğinde sıra dışı adımlarında gizli değil mi?
Bundan sonra ne olacak?
Bu süreç sonrasında Galatasaray’ın, sadece geçen iki yılına baksanız, bu üçüncü yılda benzer bir sportif başarı elde edebileceğini düşünen isim var mı?
Galatasaray gibi yüzü dünyaya en açık, köklü, güzide bir spor kulübümüzde bile dünyanın bugün geldiği noktada bu yaşadıklarımızın anlamını anlayan, anlatabilecek bir isim var mıdır?
Bakın, artık yeni Türkiye’deyiz.
Hedeflerimiz büyük; böyle de olmalı.
Ancak büyük düşünürsek, bugünün dünyasında yerimiz olur.
Ama sadece büyük düşünmek yetmez, yetmiyor.
Bunu hayata geçirmek ve yeri geldiğinde, atacağımız en küçük adımın bile, büyüğe yakışır bir adım olmasını becermek zorundayız.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.