Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

5Oca/110

Kocaeli Aydınlar Ocağı Mensuplarının Ev Ziyareti

010

Kocaeli Aydınlar Ocağı mensupları, yıllardan beri yapmakta olduğu üye ev ziyaretlerine bu sene de başlamış bulunmaktadır. Ancak, bu defa yapılan ziyaretlerin gayesi geçmiş yıllarda yapılan ziyaretlerden biraz farklı bulunmaktadır. Şöyle ki,

Ocak Yönetim Kurulu almış olduğu bir kararla, Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yazıları yayımlanan 120 yazara plaket vermek üzere yazarları, uygun bir şekilde gruplar halinde bir araya getirerek, her on beş günde bir, birinin evinde toplanmasını uygun görmüştür.

Bu cümleden olarak, Ocak Başkanı Ahsen Okyar Bey ilk toplantının 28 Aralık 2010 Perşembe günü saat 19.00 da bizim evde yapılacağını bir hafta önceden haber verdi. Haber verme esnasında da şu hususu açık bir şekilde ifade etmiştir ki, yapılan ev toplantılarında aşırıya kaçan ikram istemiyoruz. Zira hepimiz belli bir yaşa gelmiş insanlarız. Her birimizin ya kilo ile veyahut ta şeker ile problemi bulunmaktadır. Biz Aydınlar Ocağı olarak mensuplarımızın eş ve çocukları dâhil hepsinin sağlık ve sıhhatini de düşünmek mecburiyetindeyiz. Bu bakımdan İkramlarda öyle çeşit çeşit pasta, börek, çörek ve tatlı gibi şeyler olmasın. Sadece bulgur pilavı ile çay kâfidir. Birde buna, ev sahibi isterse meyve ikramını ilave edebilir dedi. Ayrıca böyle bir uygulamanın ev sahibi içinde kolaylık olacağını ifade etti.

Başkanın bu teklifi önce bana bir tuhaf gelmişti. Çünkü ben yılardan beri ev sahibinin yapacağı ikrama müdahale edilmez prensibine inanan biriydim. Sonradan düşündüm ki, Başkanın bu düşüncesi benim de mantığıma uygun geldi. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, eve misafir geleceği zaman önce evin hanımın da bir telaş başlar. Evin yapılacak temizlik işlerine ilaveten, “ben o gün için neler yapmalıyım?” diye, başlar kara kara düşünmeye. İlk iş olarak ta Beyin eline önceden alınması lazım gelen malzemelerin listesini vererek, “Bey sen bu malzemeleri al getir, hazır olsun” der.

Evin beyi, bir ara beraber gidip alalım diye teklif ettiğinde, Hanım birazda kaşlarını çatarak, “görmüyor musun benim dünya kadar işim var, benim dışarıya çıkacak halim mi var, sen git al gel” der. Evin beyi çaresiz olarak çarşının yolunu tutar. Elindeki listeye göre alışverişini yaptıktan sonra yorgun argın akşama doğru eve gelir. Eve gelince biraz da kendisine verilen vazifeyi yerine getirmiş olmanın mutluluğu içerisinde “Selamünaleyküm Hanım” der, Hanım da “Aleykümselâm Bey” der ve arkasından hemen “listedekilerin hepsini aldın mı?” diye sorar. Bey de “aldım aldım hanım” diye cevap verir. Fakat buna rağmen alınanlar hemen gözden geçirilir.

Ancak bu gözden geçirmenin sonunda umumiyetle ya bir şeyin unutulmuş olduğu veyahut da alınan bir malzemenin istenilen evsafta olmadığı fark edilir. Arkasından da Hanım, hafif tertip söylenmeye başlar. “Elindeki listeye doğru dürüst bakmadın mı? böyle bir malzeme alınır mı? alırken iyi bakmadın mı?” gibilerden. Buna karşılık Bey, mahcup bir eda ile kendini müdafaa etmeye çalışsa da artık olan olmuştur. Ertesi günü Bey, tekrar çarşıya giderek eksik olan malzemeyi alır, yanlış alınan malzemeyi de mümkünse değiştirir, değiştirme imkânı yoksa yenisini almak suretiyle bir önceki gün yapmış olduğu hatayı telafi eder. Böylece misafirlerin geleceği güne kadar azami itina gösterilerek her şeyin eksiksiz ve kusursuz olarak tamamlanmasına gayret edilir.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım hususların üç aşağı beş yukarı bütün ailelerde ayni şekilde cereyan ettiğini tahmin ediyorum. Zira Türk Ailesi olarak biz birbirimize benzeriz. Bir banka reklamında olduğu gibi “yoktur birbirimizden farkımız. Biz Türk Ailesiyiz.”

Netice itibariyle, Ahsen Bey’in ikram olarak sadece bulgur pilavı isteriz şeklindeki ifadesi hazırlık işlerini çok kolaylaştırmıştı. Bu kolaylığı düşünerek hanıma “ben gideyim ne kadar lazım ise hangi marka bulgur istiyorsan alıp geleyim” dedim. Hanım, “olmaz beraber gideceğiz” dedi. Bu teklif üzerine ben şaşırdım. Dedim ki, “ne olacak enikonu alınacak bir bulgur, ben köy çocuğuyum bulgurdan az çok anlarım, benim anam çok güzel bulgur yapardı” dedim. Hanım ise, “her bulgur köyde ananın yaptığı bulguruna benzemez. İncesi var, irisi var, esmeri var, beyazı var, pilavlık bulguru iyi seçmek lazım” dedi.

Bu minval üzere, bulgur almak üzere hanımla beraber mevcutlu olarak marketin yolunu tuttuk. Markete varınca, raflarda bulunan bütün bulgur çeşitlerine baktıktan sonra, hanımın evvelce aşinası olduğu bir markayı tercih edip aldık. Artık iş sadece misafirlerin geleceği gün pişirilmesine kalmıştı. Pişirme işini de gelinim Dilek üstlendi. “Pilav yapmak benim işimdir” diyerek misafirlerin geleceği Salı günü akşama doğru işe koyuldu. Gelin hanım bulgur pilavını kendi usulüne göre pişirdikten sonra pilav tenceresini bir beze sarıp sarmalayıp, bir kenara koydu. Meğer böyle yapınca pilav hem soğumazmış, hem de iyice demini alırmış.

Pilav pişirme işi de tamamlandıktan sonra, artık iş gelecek misafirleri beklemeye kalmıştı. Ahsen Bey gelecek olan misafir sayısını bildirmiş fakat kimlerin geleceğini söylememişti. Bu bakımdan gelecek olanlar bizim için tam sürpriz olacaktı. Nihayet saat 19.oo dan sonra beklenen misafirlerin sayısı tamamlandı. Gelenler ise,

- Kocaeli Aydınlar Ocağı Başkanı Ahsen Okyar, eşi Nursel Okyar ve cici kızları Ulugazi İlköğretim Okulu Öğrencisi Zeynep Gökçen,

- Yeminli Tercüman Cemal Barış, eşi Hatice Nur Barış ve sevimli çocukları Hasan ile Hayrettin

- İzmit Belediyesi Koordinatörü Harita Mühendisi Ali Kahraman ve eşi Asuman Kahraman,

-Ocak Sekreteri ve Ziraat Mühendisi Hasan Uzunhasanoğlu ve eşi Emine Uzunhasanoğlu,

-Bilgisayar Uzmanı Yunus Özen ve eşi Göksu Özen,

- Mahalli Tarihçi Volkan Şenel,

- Gazeteci – Yazar Bihter Gördü’den müteşekkil bir grup idi.

Ben, eşim Reyhan Ordu, oğlum Atila Ordu ve eşi Dilek Ordu ile birlikte âcizane ev sahipliği yapıyorduk.

Misafirlere tek tek hoş geldiniz denildikten sonra sohbet başladı. Başkan Ahsen Bey söz alarak, yapılan ve bundan sonrada yapılmaya devam edecek olan bu nevi toplantıların gayesini anlatmak suretiyle herkesi hangi konuda olursa olsun yazmaya teşvik etti. Zira söylenen sözlerin, yapılan konuşmaların mutlaka bir gün unutulmaya mahkûm olduğunu, ancak yazıya dökülen düşüncelerin ise hiç bir zaman kaybolmayacağını, uzun yıllar sonra yazılanların bir hatıra değeri taşıyacağını ifade etti. Diğer misafirler de bu konular ile alakalı olarak kendi düşüncelerini anlattılar. Bunun yanı sıra diğer aktüel konulara da temas edildi.

Bu arada, misafirlere kahve, çay ve diğer ikramlar yapıldı. Şu hususu ifade edeyim ki, anladığım kadarıyla gelin hanımın hazırlayıp ikram etti bulgur pilavı beğenildi. İkramların ve yapılan konuşmaların sona ermesinden sonra sıra, Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın İnternet sitesinde yazıları yayımlananlara plaket verilmesi merasiminin yapılmasına geldi.

Gazeteci yazar Bihter Gördü’nün plaketi Nursel Okyar,

Ziraat Mühendisi Hasan Uzunhasanoğlu’nun plaketi Emine Uuznhasanoğlu,

Mahalli Tarihçi Volkan Şenel’in plaketi Ahsen Okyar,

Bilgisayar Uzmanı Yunus Özen’in plaketi, Cemal Barış ,

Harita Mühendisi Ali Kahraman’ın plaketi Asuman Kahraman,

Ulugazi İlköğretim Okulu Öğrencisi Zeynep Gökçe’nin plaketi Göksu Özen,

Ev sahibi Musa Ordu’nun plaketi Reyhan Ordu ve Dilek Ordu

Tarafından verildi.

Ayrıca plaket alanların her birine Aydınlar Ocağı’nın özel olarak yaptırmış olduğu çerez tabağı takdim edildi. Bu merasime ait resimler için Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın internet sitesine bakılabilir.

Plaket merasiminin sonunda, Mahalli Tarihçi Volkan Şenel bir sürprizinin olduğunu söyledi. Tabii ki hepimiz sürprizin ne olduğunu merak ettik. Volkan Bey çantasından bir dosya çıkardı. Dosyanın içinde 01 Ocak 1975 tarihli SEKA POSTASI’nın fotokopisi vardı. Burada “Personel Müdürlüğünden Portreler” başlıklı bir yazı bulunuyordu. Burada benden bahsediliyordu. Bundan 35 yıl önce yazılan ve baş tarafında resmimin de bulunduğu metinde aynen şu ifadeler yer alıyordu:

“Personel Müdür Muavini Musa Ordu 1965 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirmiş ve yedek subaylığını yaptıktan sonra 1967 yılı Kasım ayında SEKA’da görev almıştır.

SEKA Çaycuma Müessesi Personel Memurluğu ve Personel Şefliği görevlerinde bulunan arkadaşımız, buradan Müdurlüğümüz merkezine nakletmiş. 1.7.1973 tarihinde Personel Müdür Muavinliğini tedvire başlamıştır. Musa Ordu 1.6.1974 tarihinde bu göreve asaleten atanmıştır.

Güler yüzlü, sessiz ve sürekli çalışmasıyla tanınan arkadaşımız evlidir ve 13, 11, 9 yaşlarında üç çocuk babasıdır. Öğrenimlerini başarıyla sürdüren üç evladı ve ailesiyle sakin, huzurlu bir yaşamı olan Musa Ordu’ya SEKA’ da ki görevinde başarılar diliyoruz.”

Böyle bir yazının olduğunu ben bilmiyordum veyahut da unutmuştum. Benim için bir hatıra mahiyetinde olan bu yazıyı okuyunca bir hayli heyecanlandım ve duygulandım. Otuz beş yıl sonra bana bu heyecanı yaşatan Volkan Şenel Beye çok teşekkür ediyorum. Bu yazı vesilesiyle, yazmanın ehemmiyeti bir kere daha anlaşılmış oldu.

Böylece, Kocaeli Aydınlar Ocağı Mensuplarının bir ev ziyareti tamamlanmış oldu.

Musa Ordu - Kocaeli Aydınlar Ocağı İlim ve İstişare Kurulu Üyesi

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.