Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

9Haz/130

BÜYÜK TÜRK MİLLETİ – Halil ALTIPARMAK

images2BÜYÜK TÜRK MİLLETİ - Halil ALTIPARMAK

Keşke, Kosova Türk Aydınlar Ocağı’nın Kosova’nın Prizren şehrinde düzenlediği Şura ile ilgili bilgiler aktarabilseydim. Ama, geldim gördüm ki, ülkem ne hallerde.

Uzun bir zamandan beri yazıyorum, söylüyorum. Türk Milleti uyanırsa ne yapacaksınız diye soruyorum.

Bırakın Türkiye’yi, dünyanın birçok yerinde Türkler bizim hükümetimizi ve yaptıklarını protesto ediyor.

Peki neden?

Protestocular haklı mı?

Bu sorulara herkes kendi âleminde ve düşüncesine göre bir cevap veriyor.

Bakın, ben ülkeye geç gelip olayları anlamak için bir süre takip ettim ve yazılarımı da geciktirdim.

Şimdi, rahatça düşündüklerimi söyleyebilirim.

Ülkemizde, en önemli konu olarak şunu söyleyebilirim:

ADALETLE YÖNETİLMİYORUZ, ADALET HİÇ YOK.

Adaletin olmadığı yerde, bu gelişmeleri yaşamak ve adaletsizlik devam ederse daha da kötü gelişmeleri görmek ve yaşamak kaçınılmazdır.

Yaşananların özeti budur.

Yoksa, gelişmeleri değerlendirirken her türlü ihtimali düşünen ve anlamaya çalışan biri olarak neler görüp düşündüklerimi yazsam belki de kitap olur. Ancak, işin bir tek özeti vardır: ADALETSİZLİK.

Gençler, üniversite bitiriyor, sınavla eleman alan yerlere müracaat edecek, hiçbir şansı yok, çünkü, alınacak kişiler belirlenmiş.

Müfettişlikte belirlenmiş, polislikte belirlenmiş, hakim-savcılıkta belirlenmiş vs. vs.

Devletin yaptığı bütün sınavlar şüphe altında. Hatta, ÖSS bile şüphe altında. Ama, bu şüpheleri oluşturan insan koltuğunda hayret edilecek bir şekilde oturmaya devam ediyor.

Herhangi bir yerin, işin ihalesi olacak, mevcut yönetimden değilseniz asla iş alamazsınız. Herhangi bir yere eleman alınacak, mevcut yönetimle sağlam bir bağınız yoksa asla işe giremezsiniz.

Bu ülkeyi kurmuş, bu ülkenin bugünlere gelmesini sağlamış Türk Milleti yok sayılıyor ve bu da yetmiyor, her gün gazetelerde, televizyonlarda bir takım zavallı, aslan kesilmiş Türk Milletine 24 saat hakaret ediyor.

Herkes, ilgili ilgisiz herkes telefonunun dinlendiği kanaatinde ve telefonla konuşmaya korkar hale gelmiş. Birisiyle konuşmak istiyorsun, telefonda bunları konuşmayalım diyor ve bir sinir buhranı oluşuyor.

İş adamı, sürekli tehdit altında olduğu hissine kapılmış, hiçbir konuda konuşamıyor ve sadece mevcut yönetimi desteklemek zorunda, istemese de.

Spora bile tek taraflılık bulaşmış, sportif faaliyetler mevcut yönetime yakın kişilerle yönetilsin isteniyor. Başarı, başarısızlık hiç önemli değil.

Barış süreci yutturmacası ile toplumu geriyorlar. Bir de akil diye Türk Milleti’nin önüne dalga geçer gibi, Türk ve Müslüman kimliği karışık bir takım insanlar ileri sürüyorlar ve bunlardan akıl alıyoruz.

Bir de ekonomiden bahsedelim.

Ekonominin çok iyi gittiğini bütün medyaya zoraki yazdırıp propaganda yaptırıyorlar, Türk Milleti bir de kendi ekonomisine bakıyor ve bu iyi ekonominin nerede olduğunu sorup duruyor. En son anlaşıldı ki, iktidara yakın olanların ekonomisi iyi.

Başbakan diyor ki, IMF’ye borcumuzu ödedik. Ne kadardı? 23 milyar dolar. Aynı Başbakan diyor ki, biz 52 milyar dolarlık özelleştirme yaptık. Biz mi rakam bilmiyoruz, Başbakan mı bizimle alay ediyor. Olağanüstü artan borcumuz da ayrı bir inceleme konusu.

Diyebilirsiniz ki, ya dünyadaki derecelendirme kuruluşları… Başbakan ne dedi, biz size inanmıyoruz, sizin bu derecelendirmeyi nasıl yaptığınızı biliyoruz, gerekirse biz de kendi derecelendirme kuruluşumuzu kurarız. Anladınız mı?

Bir de Suriye meselesi var. Bütün Dış Politika iflas etmiş. Suriye politikası ise tam bir skandal. On tane Dışişleri Bakanı, 5 tane Başbakan götürür, ama tık yok. Şimdi, böyle bir ülkede, bu protestoları nasıl anormal karşılayalım?

Ne dedik. Türk Meselesi geliyor dedik.

Anladınız mı, gördünüz mü…

Daha söyleyecek çok sözümüz var. Bu sadece çok özet, işin en normali ve görüneni, devam edeceğiz.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.