Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

12May/131

Anacığımın olmadığı kaçıncı yıl?

428502_10200685417993198_1495517006_n

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (1) Geri izlemeler (0)
  1. “Herkes’in değeri, yaptığı güzel işe göredir.”
    Hadis

    İnsanın süsü yüz, yüzün süsü göz, Aklın süsü dil, dilin süsü söz Kutadgu Bilig

    Unutulmamalıdır ki; Söz, edebî bir güneştir.

    Yüz kişinin içinde âşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur.
    Mevlana

    Mâsivadan el yuyub mahlûkdan ümîdin kes
    Virdin olsun her nefes Allah bes, bâkî heves.
    Yüsrî
    (Allah’dan başka her şeyden umudunu kes, her nefesde Allah kâfi de. Kalan her şey boştur.)

    Annemiz
    1 yaşınızdayken sizi elleriyle besledi ve yıkadı.
    Bütün gece ağlayıp onu uyutmayarak teşekkür etiniz.

    2 yaşınızdayken size yürümeyi öğretti.
    Size seslendiğinde odadan kaçarak teşekkür ettiniz.

    3 yaşınızdayken size özenle yemekler hazırladı.
    Tabağınızı masanın altına dökerek teşekkür ettiniz.

    4 yaşınızdayken elinize rengârenk kalemler tutuşturdu.
    Evin bütün duvarlarına resim yaparak teşekkür ettiniz.

    5 yaşınızdayken sizi cici kıyafetlerle süsledi.
    Gördüğünüz ilk çamur birikintisine atlayarak teşekkür ettiniz.

    6 yaşınızdayken okula kadar sizinle yürüdü.
    Sokaklarda “GİTMİYCEEEEEEEM”diye ağlayarak teşekkür ettiniz.

    7 yaşınızdayken size bir top hediye etti.
    Komşunun camını kırarak teşekkür ettiniz.

    9 yaşınızdayken size piyano öğretmeni buldu.
    Notaları bir gün bile çalışmayarak teşekkür ettiniz.

    10 yaşınızdayken doğum günü partilerinden dans derslerine kadar her yere sizi arabayla oturtdu.
    Arabadan fırlayıp giderken arkanıza bile bakmayarak teşekkür ettiniz.

    11 yaşınızdayken sizi arkadaşınızla sinemaya götürdü.
    “Sen bizimle oturma” diyerek teşekkür ettiniz.

    12 yaşınızdayken zararlı TV programlarını seyretmenizi istemedi.
    O evde değilken hepsini izleyerek teşekkür ettiniz .

    15 yaşınızdayken sizi yurtdışında yaz kampına gönderdi.
    Tek satır bile mektup yazmayarak teşekkür ettiniz.

    17 yaşınızdayken erkek arkadaşınızla partiye gitmenize izin verdi.
    Bir telefon bile etmeden sabaha karşı eve dönerek teşekkür ettiniz.

    19 yaşınızdayken okul masraflarınızı karşıladı, sizi arabayla kampusa götürdü ve eşyalarınızı taşıdı.
    Arkadaşlarınız alay etmesin diye yerleşke kapısında vedâlaşarak teşekkür ettiniz.

    21 yaşınızdayken iş hayatı ve kariyerinizle ilgili size fikir vermek istedi.
    “Ben senin gibi olmayacam” diyerek teşekkür ettiniz.

    22 yaşınızdayken kep giyme töreninizde size gururla sarıldı.
    Avrupa seyahati için para isteyerek teşekkür ettiniz.

    24 yaşınızdayken uzun süredir çıktığınız çocukla tanışmak istedi.
    “Zamanını ben bilirim” diye tersleyerek teşekkür ettiniz.

    25 yaşınızdayken düğün masraflarınızı karşıladı, sizin için hem mutlu oldu hem çok duygulandı.
    Siz, dünyanın bir ucuna taşınarak teşekkür ettiniz.

    30 yaşınızdayken bebek bakımı hakkında size akıl vermek istedi.
    “Artık bu ilkel yöntemleri bırak” diyerek teşekkür ettiniz.

    40 yaşınızdayken sizi arayıp bir akrabanızın doğum gününü hatırlattı.
    “Anne işim başımdan aşkın” diyerek teşekkür ettiniz.

    50 yaşınızdayken o çok hastalandı, hafta sonunda onu görmeye gittiğinizde mutlu oldu.
    Ona yaşlıların çocuk gibi nazlı olduğunu söyleyerek teşekkür ettiniz.

    Derken bir gün….. o öldü ………………!
    O güne kadar onun için yapmadığınız ne varsa, o anda kalbinize bir yıldırım gibi düştü….
    EĞER HÂLÂ SİZİNLEYSE, ŞİMDİ ONU HER ZAMANKİNDEN DAHA ÇOK SEVİN….. VE ONU HİÇ İNCİTMEYİN………………………… emi.
    ________________________________________

    ANNECİĞİM
    Ak saçlı başını alıp eline
    Kara hülyalara dal anneciğim

    O titrek kalbini bahtın seline
    Bir ince tüy gibi sal anneciğim.

    Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
    Zulmetin ardında yine zulmet var.

    Çocuklar hıçkırır anneler ağlar;
    Yaşlı gözlerinle kal anneciğim.

    Gözlerinde aksi bir derin hiçin;
    Kanadın yayılmış çırpınmak için
    (Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek’in ölen annesine şiiri)

    Emin SEZER hsezer@sakarya.edu.tr
    ecstaticlist@yahoogroups.com
    07 Mayıs 2002 Salı 21:51

    —– Original Message —–
    From: Ethem AKSU
    To: Undisclosed-Recipient:@web.sakarya.edu.tr;
    Sent: Monday, May 06, 2002 3:38 PM
    Subject: [ecstaticlist] Annelerimiz

    Herkesin Anneler gününü kutluyorum şimdiden,
    Annenizin kıymetini bilin……. Sayın E.Sezer Kanal 7’deki programımda mektubunuzu ‘genel istek’ üzerine üç defa isimsiz olarak okudum. Selamlar.
    ________________________________________
    Sayın Ethem Aksu Beyefendi,
    Ders çıkışı mesajınızı gördüm ve bir çırpıda gözden geçirdim. Hârika, mükemmel gibi kelimeler yerine ben size sadece sağ ol diyeceğim. Ayrıca müsaade ederseniz bir hâtırayı size destek için aktarayım:
    “…yıl 1989 Aralık ayının 28’i. Rahmetli Annemi Hacettepe Hastahânesi yoğun bakım ünitesinde kaybettik. Hepimiz başında idik. Yurtdışındaki ablam da bize dâhildi. “Gülerek” doktorlarının elleri arasından gel diyen “Ulu Rabbi”ne döndü.
    Önce anlamadık işin esasını. Babasız büyütmüştü 5 kız 1 oğlanı anamız. Şimdi de yanında idik. Sevdiği şekilde işte “saçını süpürge ettiği çocukları odasında idiler. “Yâsinler”, dualar, tesbihler, ölümü kimse ağzına almıyor. Ölüm uzaklarda bir güzel adamı almıştı.
    (Merhum Ahmed Arvasi Ağabeyimizin cenaze merasimi için İstanbul’a dönecektim. Çünkü bu göçen güzel adamın gönlümde mümtaz bir yeri vardı. Ayrıca bana (-deli tayım benim) derdi. Deli tay, aziz ağabeyinin son yolculuğunda elbette bulunacaktı. Aksi takdirde merhumun kadim dostu Ahmet Karabacak ağabeyine nasıl derdini anlatabilirdi. Bu hizmette bulunmazsam gönlüm de hiç benimle barışmayacaktı. Onu susturmam gerekti. Varıp girdim annemin doktorlarının odasına. Basında büyük çapta yer alan bu cenazeye katılacağımı söyledim onlara. Aslında bu bilgi veriş ürküten bir konu hakkında bilgi edinmektir gerçekte.
    Bir gün önce doktorları bu şekilde dolaylı yoldan meşgul edip bilgilenerek yola çıkacaktım.
    -“Doktor ağabey,(sen sosyal bilimler doktorusun) hele bir otur şöyle: -Hastanız yarın 11.00 civarı negatif” ….diye Türkpetrol Vakfı’ndan (bursiyer olarak) dostlarım olan bu akademisyenler kulağıma söylediler.
    Evet ertesi gün 11,08’de annem hep Rahmetine sığınarak temin ettiği yaşama ve yaşatma azmini bu sefer kullanmadı. Halbuki annem ONDAN bizler için ne istedi ise O, merhametlilerin en merhametlisi annemi hiç kırmadı, verdi.. verdi. Bunları zaman içinde hep gözlemledik. Şimdi ise en güzel günlere geldik, fakat o iki açık kalp ameliyatının çilesini çekiyordu.
    O çilesi için “şükür” diyordu. Yanağı yanağımda “Lâ İlâhe İllallah” diye tevhid çekiyorduk.
    -“Devam et.., aha yattım, işte gidiyorum..” Birileriyle buluştuğu kesindi. Çünkü edepli bir gülümseyişle katıldı o gelenlere. “İnnâ lillâhi ve inne ileyhi râciûn”- “Allah’dan gelip, O’na döndü.” Biz annemizin hayat çilesinin kıskanılacak müthiş finalinin sürûrunu yaşadık. Çünkü Muallim Cûdi Efendi;
    “Yâdında mı doğduğun zamanlar,
    “Sen ağlarken gülerdi âlem.
    “Öyle bir ömür sür ki;
    “Mevtin sana hande, ellere mâtem.”
    diye tarif eder.
    Annemi, dinî vecibelerle tabuta koydurdum. Yarın sabah 9.00’da almaya gelmek üzere hastahâneyi terk ettim. Yürüyerek Yenişehir’e kadar gittim. Yeni Karamürsel Mağazası’nın üst sokağında ‘Şahin Petrol’e varıp girdim.
    -Beyefendi burada mıdır?
    -Evet Efendim. Buyurunuz. Burada bu beyefendiyi izninizle iki satırla tanıtayım.
    (1960 ihtilâlinde İstanbul emniyet müdürü olan aziz büyüğüm Merhum Muammer Şahin Beyefendidir. Onun ne kadar yüksek vasıfları olduğunu muhatap olanlar bilirler. Biz ise sadece hayranlıkla huzuruna gider gelirdik.)
    Tek başına masasında çalışıyordu. Bir zarafet âbidesi olarak, nefis bir konuşma üslûbu ve baba şefkati ile sordu:
    -Nasılsın? Hoş geldin.
    dedi. Kendisine özlemim ve durumumdaki kederimi de fark ettiği için elini öpmeme ilk defa müsaade etti. Ancak derhal soruyu sordu:
    -“İyi görmedim seni doktor, neyin var?”
    -Efendim annemi Hakk’a yolladım, dinî her şey tamam. Sabahleyin de memlekete Tarsus’a götüreceğim. Aslında size bunu söylemeyecektim. Ben sadece kanatlarınızın altına sessizce birazcık sığınıp çıkıp gidecektim. Bağışlayın hemen hüznümü ifade ettim.” dedim. Dedim de demez mi olaydım hâlâ bilmiyorum. 80 yaşı aşmış bu güzel adam bir “anam” deyip ağlamaya başladı… Ki 35 dakika kadar orada kaldım. Bu hüznü daha fazla kaldıramazdım. Aşağı katta sekretere “üzgünüm üzdüğüme” notunu yazdırıp ayrıldım. Bu güzel adam anasına ve anama 1997’de kavuşmak üzere Rabb’ine döndü.

    Sayın Ethem Aksu Beyefendi, sağ olasın gönlümüzü ayaklandırdın. Hayırlı bir noktaya dokundun. Anaları, her evlât yakından tetkik etsinler; bir yaradılış hârikasıyla karşılaşırlar. Ana.. Anne .. ne efsunlu bir kelime.. Boşuna mı Efendiler Efendisi: “Cennet anaların ayakları altındadır” buyurmuş.
    Sayın Ethem Beyefendi, bazen değişik yönlerden sürpriz yaparak ziyaretine gittiğim annem; Adana’ya sokuluş yönümü bilerek:
    -Oğlumun kokusu Mersin tarafından veya Antep yönünden bana geliyor” diyen bir annem yok. O, bizden daha çok sevdiğine döndü. Beyefendi, sağ ise annenizin ellerini hürmetle öpüyorum, izninizle. Ayrıca başta sizin gidenleriniz olmak üzere burada adı geçenlere Allah’dan Rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum. Sizin sâyenizde boşanan gözyaşlarımla bütün annelere acısız bir ömür diler, onların dualarına ihtiyacımı belirtirim Efendim. Sıhhat ve âfiyette kalmanız dileğiyle…

    ANNE..

    İlk kundağın
    Ben oldum, yavrum;
    İlk oyuncağın
    Ben oldum.

    Acı nedir
    Tatlı nedir… bilmezdin
    Dilin damağın
    Ben oldum.
    Elinin ermediği
    Dilinin dönmediği
    Çağlarda, yavrum
    Kolun kanadın
    Ben oldum.
    Dilin dudağın
    Ben oldum.

    Belki kıskanırlar diye
    Gördüklerini
    Sakladım gözlerden
    Gülücüklerini…
    Tülün duvağın
    Ben oldum!

    Artık isterlerse adımı
    Söylemesinler bana
    ‘Onun Annesi’ diyorlar…
    Bu yeter sevgilim bu yeter bana!

    Bir dediğini iki
    Etmiyeyim diye öyle çırpındım ki
    Ve seni öyle sevdim sana
    O kadar ısındım ki
    Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim
    Gün oldu kırdın…
    İncinmedim;
    İlk oyuncağın
    Ben oldum.. Yavrum
    Son oyuncağın
    Ben oldum…

    Layık değildim
    Layık gördüler
    Annen oldum yavrum
    Annen oldum!
    (Arif Nihat Asya merhum.)

    Bu da bizim duamız:
    Allah’ım!
    Ebedî, sürekli lütuf ve ihsanın,
    hayır ve bereketin,
    selâmın,
    lütuf
    ve
    sayı açısından temiz olan şeylerin:
    İnsan yaratılışının en şereflisi,
    îman hakikatlerinin toplamı,
    ihsan tecellilerinin Tûr dağı,
    Rahman sırlarının iniş yeri,
    Mirâc’daki gece uçuşunun misafiri,
    “kendi keyfine göre konuşmayan” (Necm suresi 53:3.âyet),
    Birlik (Ahadiyet) sarayının sırlarına mahrem olan,
    yaratıkların en üstünü,
    Hamd Sancağı’nın sahibi,
    nebilerin öncüsü,
    yüksek ululuk dizginlerinin sahibi,
    ezel sırlarının şâhidi,
    aslî sevap nurlarının müşâhidi,
    kıdem dilinin has tercümanı,
    ilmin, hilmin, yumuşaklığın
    ve
    hikmetlerin kaynağı,
    hem cüz’i, hem küllî, kerem (cömertlik) sırlarının mazharı,
    Kâinat’ın Nefsi Natıka’sının kalbi,
    yüce ve alçak vücutların aslının insanı,
    iki cihan cesedinin ruhu,
    dünya ve âhiret hayatının özü,
    rütbelerin en üstünü olan kulluk(ubudiyet) rütbesiyle rütbeli,
    ilâhi ahlâkla ahlâklanmış,
    Halili Azâm, Habibi Ekrem,
    Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in üzerine olsun.
    Ve diğer peygamber ve habercilerinin,
    sana yakın olan meleklerin, göklerdeki
    ve
    yerdeki ehlinden Salih kullarının üzerine olsun.
    Ya Rabbi !
    Seni zikredenlerin zikri,
    zikrinden gâfil olanların da gafleti
    devam ettiği müddetçe salatü selâmın,
    onların üzerine olsun.
    İlâhi !
    Selâm, senin Peygamberinin bütün dostlarının üzerine olsun.
    Bu dilek ve yakarışla burada adları geçenleri
    ve
    bunları sevenleri
    ve
    bu yazıyı yazan
    ve
    okuyanların da bütün geçmişleriyle birlikte affına
    ve
    mağfiretine mazhar eylemen
    niyazımızdır.

    Dua,
    dudağın Haccı,
    sözün Mirâcıdır.
    Bir başka ifadeyle
    Nazlı niyazdır.

    Naz ve niyazını Emin kulunun gönlünden hiç eksik etme Allahım!

    ÂMiN.. ÂMiN.. ÂMiN.. ÂMiN.. ÂMiN…


Leave a comment

Geri izleme yok.