Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

31Tem/25Kapalı

İpekyolu’nda bir şehir Cizce (7.gün) – Müzeyyen ÜNAL

2025.07.28A

İpekyolu'nda bir şehir Cizce (7.gün) - Müzeyyen ÜNAL

    <HAKKARİ'NİN YÜKSEKLERDE AÇAN ÇİÇEKLERİNE NUH'UN ŞEHRİ ŞIRNAK'A VE GÜNEŞ ÜLKESİ MARDİN'E YOLCULUK

29 Haziran - 4 Temmuz 2025

Şırnak merkezinden Cizre ilçesine doğru giderken önce kömür tozları sonra çöl tozları ile uğurlandık. Dağ geçitlerinden Mezopotamya'ya doğru inişe geçildiğinde iklim değişmesine, zeytin ve fıstık başlamasına Cizre Barajı'nın da katkısı olmuştur. Uzun bir dönem Dicle geçilirken araba vapurları kullanılan Cizre'de; Cumhuriyet döneminde ilk köprü, Suriye sınırı yakınlarındaki Roma Köprüsü'nün kuzeybatısında 1.35 km uzağında neredeyse on yıl sonunda 1968 yılında açılabilmişti. Bugün birbirinden görkemli köprülerle aşılan Dicle üzerinde vapurlardan önce ya da birlikte ulaşımda kelekler kullanıldığı hatırlanmıyor bile.

Cizre'nin adı Cezîret'ibni-Umer'den gelir. Emevi Halifesi II. Ömer kalesini yaptırdığı için böyle denmiştir. Cizre, XIX. yüzyılda Diyarbakır Vilayeti Mardin Sancağına bağlı bir kaza merkezi idi. Cumhuriyet döneminde de Mardin iline bağlandı. Bugün 1990 yılında kurulan Şırnak ilinin ilçe merkezlerinden biridir. Uzun Suriye sınırımızın bir bölümü de Cizre ilçesini çevreler. Dicle Nehri kenarındaki geniş ovada pamuk, tütün dahil herşey ve çeşitli meyveler yetiştirilir. GAP Projesi kapsamı içerisindedir. Sulu tarım yapılır. Cizre; Siirt, Van, Hakkari vilayetlerindeki koyun ve keçi yetiştiricilerinin kışlağıdır. Güvenlik nedeniyle göçebe aşiretlerin yavaşlayan faaliyetlerine yeniden başladıkları izlenmektedir.

Ulaşıma uygun Dicle nehri ve önemli karayollları üzerindeki Cizre, günümüzde olduğu gibi tarih boyunca da ticari merkezdi. Yün, yapağı, deri, pamuklu dokuma, yünlü dokuma, gümüş işleri, tahıllar, maş fasulyesi örneği baklagiller, menengiç gibi bizim yeni tanıdığımız, fıstık, nar, zeytin gibi geniş bir ürün yelpazesine sahiptir. Kömür madeni de Cizre'de 19. yüzyıldan bu yana önemli bir zenginlik kaynağı olmuştur.

CİZRE'NİN KURUCUSU NUH PEYGAMBER

"Ey arz suyunu yut ve ey gökyüzü suyunu tut" denildi. Su azaldı. İş bitirildi. Gemi Cudi üzerine oturdu (Hud ıı/44).

Şırnak'a 17 km, Cizre'ye 32 km uzaklıkta, Cudi Dağı'nın doruklarından biri (2017 m) Nuh Ziyaret Tepesi adını taşır. Cudi Dağı eteklerinde ve Dicle nehri kıyısındaki güzel kentimiz Cizre'nin kurucusu söylendiğine göre: İnsanlığın Adem'den sonra ikinci babası Nuh Peygamber. Ve Tufan'dan sonraki yeni insanlık nesli Nuh'un üç oğlu Ham, Sam ve Yafes'ten türüyor.

Cizre surlarının Guti İmparatorları tarafından Nuh'un gemisine benzetilerek yaptırıldığı, geminin ön tarafının surların kuzeyini, arka kısmının ise güneyini simgelediği de söyleniyor. Cizre kalesi bugün de ayakta. Surlar çeşitli dönemlerde onarımdan geçirilerek bugüne ulaşmış. Dicle nehrinin hemen kenarındaki surlar ve 3 katlı 360 odalı kalede dikkati çeken eserler arasında Aslanlı kapı, Belek Burcu. Kale içinde saray kalıntıları, Emir Seyfettin Camisi, Mem-u Zin zindanları bulunuyor. Cizre kent merkezinde kiliseden camiye çevrilen Ulu Cami, Mem-u Zin Türbesi, Nuh Peygamber Cami, ünlü Fizikçi İsmail İz El Cezeri'nin Türbesi görülmeli.

İBN BATUTA'YA GÖRE DE NUH'UN GEMİSİ CUDİ'DE

Coğrafyacı İbn Havkal tarafından büyük bir ticaret merkezi olarak tanımlanan Cizre'ye; Şırnak il merkezinden 2 Temmuz 2025 günü gittik. Ünlü Arap Seyyah İbn Batuta Musul üzerinden gelmiş. "Cezire-i İbn Ömer diye bilinen kente ulaştık. Çok güzel, gösterişli ve şirin bir şehir. Etrafı ırmakla çevrili olduğu için buraya "Cezire" (: Ada) denilmiş. Şehrin surlar da taştan örülmüş. Büyük bir bölümü harap ama zengin bir çarşısı, gayet sanatkarane taştan yapılmış eski bir mabedi var. Ahali erdemli insanlardan oluşuyor. Yabancılara, gezginlere, misafirlere iyi muamele ediyorlar. Oraya vardığım gün Kur'an da geçtiği üzere Nuh Peygamber'in gemisinin oturduğu Cudi Dağı'nı gördük. Çok yüksekti ve etekleri ile çok geniş bir alanı kaplıyordu."

CLAVIJO'YA GÖRE NUH'UN GEMİSİ AĞRI DAĞI'NDA

Ruz Gonzales de Clavijo, Kastilya kralı III. Henri'nin Timur devletine gönderdiği (İspanyol) elçiydi. 21 Mayıs 1403 yılında çıkılıp Semerkanta kadar Timur'un maiyetiyle birlikte seyahat eden Clavijo'nun naklettiğine göre "Tufan'dan sonra ilk inşa edilen şehir Surmari'dir(Iğdır). Ararat Dağı buradan 6 fersah kadar mesafededir. Nuh'un gemisi bu dağın üzerine konmuştu. Aras Nehri kenarında olan Sunmari, şehrini kuranlar Nuh'un oğullarıdır. Ertesi Cuma günü Summari'den hareket ederek ilerledikten sonra bir kaya üzerine kurulmuş kaleye rastladık. Kale bir kadın tarafından işgal edilmişti. Dul olan bu kadın kalenin sahibesiydi. Kendisi Timur'a vergi veriyordu. Eskiden bu kale eşkıya barındırmaktaydı ve bu eşkıya, gelen geçen yolcuları soymakla geçiniyordu. Timur bu kalenin yanından geçerken oraya hücum ederek kaleyi zaptettikten sonra eşkıya reisini idam etmiş, sonra kaleyi onun eşine bırakmıştı. Timur kalenin tekrar eşkıya barındırmaması için bütün kapılarını kaldırmış, bir daha buraya kapı yapılmamasını emretmişti.

Biz buraya vardığımız zaman kalenin hiçbir kapısı yoktu. Buranın ismi Iğdır"dır. Ararat dağının ucunda duran bu kale, tam Nuh Peygamber tarafından inşa edilen geminin Tufan'da durduğu yerdir.

CİZRE BEYLERİ (hanedanı)

İpek Yolunun önemli bir uğrak yeri olan Cizre yöresinde yol güvenliğini sağlayan Kurkil, Birke, Eruh, Piruz, Badan, Tenzeh, Finik, Tor, Hitim, Şah, Nişitil Ermişat, Kiver, Dery kalelerinin milkiyeti ve yönetimi eskiden beri Cizre Beylerine verilmişti. Beyler kervan yolunun güvenliğini sağlamak ve vergi vermek koşulu ile bölgedeki varlıklarını korudular.

Bohtân aşireti beyleri olan bir aile, Moğol istilası karşısında Türk imparatorluklarının durumu sarsılınca ele geçirmiş, Musul Atabeyleri, İlhanlılar, Celayirliler, Timurlular, Karakoyunlar, Akkoyunlar, Safeviler ve on yıl sonra da Osmanlılar (1515) namına ırsî sancak beyleri olarak yönetmişlerdir. Hanedan iki daldır. Esas dal Cizre beyleri, yan dal Cudi Beyleri ve Fınık beyleridir. I. Cizre Beyi Süleyman Halid, son Cizre beyi Şeref Bey III (1596-1626) ailenin son ferdi idi.

Osmanlı Devletinin yönetim düzeninde Mardin Sancağı Diyarbekir Eyaletine bağlanırken, İmadiye, Palu gibi Cizre Emareti'nin de özel statüsü korunmaya çalışıldı. Cizre topraklarının mülkiyeti ve yönetimi beylere bırakıldı. Sebest Mirmiranlık olan Cizre, yıllık vergi ve asker gönderme yükümlülüklerine bağlandı. Tımar sistemi dışında tutuldu.

1891'de CİZRE

Cuinet'ye göre (2/513): Bir zamanlar oldukça önemli olan bu şehirde Abbasi Prensleri'nin mezarları bulunmaktadır. Şehrin etrafı surlarla çevrilidir. Ve iki tabur Redif askeri burada konuşlanmıştır. Hükumet konağı, kışla ve askeri hastanenin yanı sıra 5 adet çok güzel cami vardır. 40 meddel (müslüman türbesi), 15 türbe, 5 han, 8 hamam, on cali, tesuto çeşmeleri, 100 dükkan ve neredeyse terkedilmiş eski bir çarşı bulunmaktadır. Çevresinde çok güzel meşe ormanları vardır. Cudi ve diğer dağlardan mazı toplanır. Bal ve balmumu, sulak ovalarda tahıl, sebze ve meyvenin verimli üretimi vardır. Yerel tüketimin fazlası Dicle nehri tarafından Musul'a gönderilir. Cizre kazası bu yolla Musul'la düzenli ilişkilerini sürdürüyor. Fransız Dominik Rahipleri, Cizre'de bir Keldani Okulu ve bir Suriye Okulu, köylerde ise 5 keldani okulu, biri kızlara yönelik olmak üzere 2 Suriye okulu işletiyor. Bir Eczane ve çevresinde her yıl 2500'den fazla hastaya ücretsiz danışmanlık ve ilaç dağıtıyor.

DENGBEJ

Anıtsal bir Cizre sivil mimarlık yapısını Cizre Kaymakamlığı Halk Eğitim Merkezi Md. DENBEJ Kültür ve Sanat Merkezi olarak kullanmakta. Geniş taşlıklı avlu kapısından girdiğimizde kültür elçilerimiz olan Dengbej sanatçıları tarafından karşılandık. Tam karşımızda iki büyük salonun açıldığı bir sofa vardı. Sağdaki salon müzik için, soldaki soldaki de dokuma tezgahlarna ayrılmıştı.

Dengbejlerin "erbane" eşliğindeki müzikal destanlarıyla hüzünlendik ve coştuk. Ölüm ve aşk ve acıları, düğün, doğum ve kavuşma sevinçleri, gerçek ve düzmece hikayeler, kahramanlık destanlarının okuyucuları dengbejler; bir müzikal tiyatro, ya da opera sanatçısı gibiler. Anlatıldığına göre aslında sadece gırtlağından çıkarabildiği ses, söz ve melodi dışında başka bir enstrüman olmazmış. Ancak zamanla erbane denilen tef sonra da flüt bazan da saz eşliği başlamış. Genelde erkek sanatçılar olsa da geçen yüyılın başından itibaren sıra dışı kadın sanatçılar da tanınmış ve saygı görmüşler. Bize şahane dengbej örnekleri sunulan salonun duvarlarında erkek sanatçıların arasında kadın dengbejlerin de fotoğraflarını gördük. Umarım bu müzikal destan sanatı devam eder. Bu tarzın, benim gibi pek çok hayranı olduğunu düşünüyorum.

CİZRE ANITLARI

Cizre Abdaliye Medresesi

Abdaliye Medresesi, Cizre Azizan Beyi Emir Abdal tarafından XV. yüzyılda (1437) yaptırıldı. Cizre'nin batısında sur üzerine bazalt taşı ile inşa edilen medrese, yöreye özgü açık avluludur. Yıkılan kısımları halk tarafından toplama taşlarla aslına uymayan biçimde onarıldı.

Dikdörtgen planlı avlusunun uzun kenarları doğu ve batı yönündedir. Güney kısmında mescit, eyvan ve idare odası bulunmaktadır. Bu kısmın taş merdivenle inilen bodrum katında Mem u Zin'in türbesi bulunmaktadır.

Mem ve Zîn Mezarı

Zeynuddin lakabıyla bilinen Emir Abdal Bey'in kızı Zîn ile Divan katibinini oğlu Zîn arasındaki aşk, Emir'in hizmetçisi Bekir'in engellemeleri nedeniyle kavuşmaya dönüşememiştir. Cizre Azizan Beyi Emir Abdal döneminde yaşanan olay, bütün bölgede dilden dile dolaşan aşk destanı haline gelmiştir. Abdaliye Medresesinin bodrumunda yer alan türbede, 1865 yılında şair ve mutasavvıf Ahmet-i Hânî tarafından kaleme alınan "Mem û Zîn" adlı manzum eserin kahramanları yatmaktadırlar. Zîn'in yaşadıkları Cizreli kadınları çok etkilemiş. Kadınların giydikleri çarşaf, bir sembol; Zîn'in yasını tuttuklarının işareti. Kadınlar ve genç kızların çarşafının başı kapalı, önü açık. Zamane giysileri açıkça görülmekte.

Kırmızı Medrese

Şeyh Ahmet El Cezerî

Ve Cizre Mîrleri Türbesi

Cizre Azian Emiri Hanşeref lakablı Şeref Bin Bedrettin tarafından 1508 yılında mescit ve külliye olarak yaptırılmıştır. Cizre'nin batısındaki surun üzerinde açık avlulu olarak inşa edilmiştir. Temelleri Cizre bazalt taşı üzerinde kare biçimli kırmızı tuğladandır. Dikdörtgen planlı avlunun uzun kenarları doğu batı yönündedir. Güney yüzü üç eyvanlı olup mescit kısmı ortasındadır. Avlunun etrafındaki odalarda eğitim yapılırdı. Mescidin güneyinde bulunan bodrum katındaki türbede Modern bilimin öncülerinden Ahmet Cezeri'nin mezarı bulunur. İçten sekizgen ve ters kubbeli türbede, ayrıca Cizre Emir ailesinden altı mezar daha bulunur. Bu türbe mimarisi ender görülür.

Cizre eski evleri

Şırnak İli Cizre Kaymakamlığı Halk Eğitim Merkezi Md.

DENBEJ Kültür ve Sanat Merkezi

DENBEJ sanatçılarıyla birlikte

Hasan Uzunhasanoğlu ve eşi Abdaliye Medresesi bahçesinde dinlenirken

Cizre Abdaliye Medresesi açık avlusu

Mem ve Zîn'in türbedeki mezar taşları

Cizre Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Akça Koca Platformu üyeleriyle

Cizre Kırmızı Medrese'nin üstü açık avlusu

Cizre Kırmızı Medrese'de bodrum katındaki ters kubbeli türbenin tam üstündeki sekizgen medrese odasının zeminindeki basamaklı görününüm


Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Üzgünüz, yorum formu şu anda kapalı.

Geri izleme yok.