Nazan Terzioğlu Harmancı, ‘Atıf Kaptanı’ anlattı
29 Ocak 2025 Çarşamba / Kocaeli Dokümantasyon Merkezi’nin düzenlediği Yaşayan Tarih Sohbetleri programının bugünkü konuğu olan Nazan Terzioğlu Harmancı, Terzioğlu ailesinin hayat hikayesini anlattı.
Kocaeli Dokümantasyon Merkezi’nin düzenlediği Yaşayan Tarih Sohbetleri programına konuk olan Nazan Terzioğlu Harmancı, Terzioğlu Ailesi ve ünlü Aktör Atıf Kaptan hakkında söyleşi gerçekleştirdi. Programın moderatörlüğünü Kocaeli Dokümantasyon Merkezi Çalışma Grubu Başkanı Müzeyyen Ünal gerçekleştirdi. Programa Kocaeli Dokümantasyon Merkezi Çalışma Grubu Başkanı Müzeyyen Ünal’ın yanı sıra KYÖD eski başkanı ve gazetemiz yazarı Mustafa Küpçü, eğitimci ve gazetemiz yazarı Kâmil Çöpür, Gül Anasal ve Terzioğlu’nun sevenleri katıldı.
‘KARAMANOĞULLARI’NDAN GELEN BİR AİLENİN FERDİYİM’
Programda konuşan Nazan Terzioğlu Harmancı, Terzioğlu Ailesi ve ünlü Aktör Atıf Kaptan hakkında konuştu. Harmancı konuşmasında şunlar söyledi, “1961’de doğdum. Konya Karamanoğulları'ndan gelen bir ailenin ferdiyim. 2 oğlum var. Birisi subay diğeri ise sosyoloji ve sinema mezunu, şu an Amerika’da yaşıyor. Dedem geç yaşta evlenen bir adam Akif Terzioğlu kendisi. Dedem iki arkadaşıyla birlikte taş ocağı kuruyor. Sonrasında İstanbul Kuruçeşme’de iş ihalesi alıyor. Burada Babaanneme aşık oluyor. Babaannemin adı Mualla. Taş ocağı işine devam ediyor.
‘DEDEMLE HER ŞEYİ KONUŞTURDUK’
Dedemle yaşadığı süreç boyunca hayatı konuştuk, aileyi konuştuk, her şeyi konuşuyorduk. Biraz daha erken ergen oldum. İyi ki onlarla büyümüşüm dedim. Dedemi kaybettiğimde 16 yaşındaydım. 1 sene kendime gelemedim. Geriye baktığımda iyi bir çocukluk geçirdim. Uzun süre dedemin mezarına gidemedim. Dedemi herkese sınırsız güvenen bir adamdı, herkesin sıkı dostuydu. Bir kişi için ‘şu kötü insandır’ lafını duymadım. İzmit yerlilerinden bir arkadaşı borcundan dolayı ‘kefil olur musun’ diyor. Dedem orada boş senede imza atıyor. Arkadaşı yüzünden mal varlığı kaybediyor. Dedem daha sonrasında bu olay yüzünden kalp krizi geçiyor. Borçlardan dolayı birçok şeyi satmak zorunda kalıyor. Uzun süre o borç ödendi ve ona rağmen bir gün bile 'Arkadaşım bana kazık attı' demedi. Arkadaşının ona yaptığı şeyi hazmedemediği için kalp krizi geçirdi. 6 sene sonra vefat etti.
‘BÜYÜK BİR VATANSEVER’
O dönem uzun yıllar arkadaşlığı devam ettirecek Hulusi Kentmen’le tanışıyorlar. Liseyi birlikte okuyorlar. Kendisi Akçakoca İlkokulu'nda okurken İzmit işgal ediliyor. İdealist bir öğretmenleri var, Recep bey. Recep bey, Birinci Dünya Savaşı'ndaki işgal sonrası öğrencileri evine topluyor ve eğitimlerine devam ettiriyor. Emin dede var. Savaş yıllarında, Emin Bey' e verilen görev İngiliz askerlerle ilgilenmekti. Fatma Hanım silahları buraya getireceği zaman silahlar İngiliz askerlerin eğlendiği yerde Emin dedenin de onlara yakın olması nedeniyle bizim eviminzin çatısına toplanıyor. Daha sonra Milli Mücadelede silahlar buradan dağılıyor. Vatanım Sensin’i seyrederken onun neler yaşadığını çok iyi anladım. Büyük bir vatansever bir insan. Kendisi bunu hiç dile getirmedi.
‘UZUN SÜRE MUHSİN ERTUĞRUL’LA ÇALIŞIYOR’
Atıf Bey 1925’te İstanbul’a geliyor. Burada tiyatro eğitimi alıyor. İstanbul’da bir sigorta şirketinde işe başlıyor. İçindeki oyunculuk sevgisinden dolayı istifa ediyor. Baba bunu duyunca çok kızıyor ve eve sokmuyor. Memuriyeti bıraktıktan sonra Muhsin Ertuğrul’un yanına gidiyor. Uzun süre onunla birlikte çalışıyor. İlk oyunu hamlet onu oynuyor. 1930’da Kaçakçılar filmiyle de beyaz perdeye adım atıyor. 1932 yılında rol aldığı Bir Millet Uyanıyor filmiyle hayatı değişiyor. Çekimlere başladığında aslında çok küçük bir rolü var. Yahya Kaptan’ı oynayacak oyunu bulamıyorlar. Diyorlar ki sen oyna. Bu ilk çekilen sesli film. Bu filmin galasına Mustafa Kemal Atatürk katılıyor. Tek gittiği film galası bu Atatürk’ün.
‘HERKES ONA KAPTAN DİYORDU’
Her gidilen yerde kaptan diye bağırılıyor. Herkes böyle deyince Atıf Terzioğlu ‘Atıf Kaptan’ lakabını alıyor. Kendi tiyatro grubunu kurarak bütün Anadolu’yu geziyor, en ücra yerler dahil. İki evlilik yapıyor. Bir çocuğa oğlu gibi baktı. Onu büyüttü. Kendine bir çekirdek aile oluşturdu. 1950’te geçirdiği trafik kazası nedeniyle tiyatro turu bitiyor. 1954’te Ankara Casusu filmiyle beyaz perdeye geri dönüyor. 300’den fazla filmi bulunuyor. Sinema yaşamı boyunca 2 ödül alıyor. 22 Nisan 1977’de vefat ediyor, Bağçeşme Mezarlığı’nda toprağa veriliyor”