Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

26Tem/24Kapalı

ŞİMDİYE KADAR NEDEN YAPMADINIZ? – Ruhittin SÖNMEZ

ŞİMDİYE KADAR NEDEN YAPMADINIZ? - Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sCumhurbaşkanı kabinesi işlerin daha iyiye gitmesi için bir takım yeni düzenlemeler yapıyor veya yapma niyetini açıklıyor. Son dönemde dikkatimi çeken bir kaçını hatırlatmak istiyorum:

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı almak isteyen yabancılar için yeni güvenlik düzenlemeleri yürürlüğe girdi. Yapılan yeni düzenlemeye göre Emniyet ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) onayı ile Interpol doğrulaması olmadan yabancılara vatandaşlık verilmeyecek.

Ayrıca Gazeteci Saygı Öztürk’ün verdiği bilgiye göre “Önceki İçişleri Bakanlığı döneminde bazı suç örgütlerinin önde gelen isimlerine sahte belgelerle vatandaşlık kazandırılmış!”

“Ali Yerlikaya döneminde sahte belgelerle vatandaşlığın önünü kesmek için bazı düzenlemeler yapıldı. Örneğin vatandaşlığa geçmek isteyen kişilerin başvurularını bizzat kendilerinin yapması gerekiyor. Başvuru sırasında parmak izi alınıyor. Böylece, sahte kimlikli kişinin sahte evrakla ya da başkasının kimliğiyle vatandaşlığa alınması önleniyor. Daha önce sahte belgeler kullanılarak vatandaşlığa alınanlar, vatandaşlıktan çıkarılıyor ve sınır dışı ediliyor.”

****

Bugüne kadar bu basit önlemler alınmadığı için neler olmuş?

Uyuşturucu kaçakçılarını, organize suç örgütü liderlerini Türk vatandaşlığına almışız. Uluslararası düzeyde hakkında yakalama ve tevkif müzekkeresi niteliğinde olan ‘Kırmızı Bülten’le İnterpol tarafından arananları vatandaşlığa almışız.

Bu olanlara bakıp aklımıza gelen iki soruyu bizim yerimize Saygı Öztürk soruyor:

“Bu kişilerin vatandaşlığa alınması olayında ne kadar para döndü?”

“Uyuşturucu satışı ve kullanımıyla zamanında etkili mücadele edilmemesi ülkemizi uyuşturucu bataklığına çevirmiş durumda. Bir ülkenin İçişleri Bakanı, uyuşturucu baronu ya da organize suç örgütü lideri olduğu öne sürülen kişilerle bayrağımız önünde fotoğraflar çektirirse hangi polis, hangi jandarma onların üzerine gitme cesareti gösterebilir?”

Türkiye’nin gri listeye girmesi, dışarıdan yatırımcı gelmemesi ve dünyanın en yüksek faizleriyle sadece sıcak para girişi olmasında da bu alandaki yanlışlıklar ve eksikliklerimizin eseri idi. İçişleri Bakanlığı’na atanan Ali Yerlikaya’nın, organize suç örgütleri ve uyuşturucu kaçakçılarıyla başlattığı mücadele ve alınan bu tür önlemler sayesinde gri listeden çıkarıldık.

Peki, şimdiye kadar bu temel görevler neden yapılmadı, bu önlemler neden alınmadı?

****************************

VERGİ ÖDEMEYEN ZENGİNLER

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Aylık harcamaları 5 milyon TL'nin üzerinde olup hiç gelir beyan etmeyen kişileri gerçek kazançlarını vergilendirmek üzere denetim kapsamına alıyoruz." dedi.

Aylık kazanç olarak 5 milyon TL ve üzeri (yani 152 bin dolar) dünyanın her yerinde çok yüksek bir gelirdir. Aklı başında devletler böyle kazançların vergisini çatır çatır alır.

Bakan Şimşek’in bu beyanı aslında bir İTİRAF. Bundan önce böyle kazançların denetlenmediği/ vergilendirilmediği anlamına geliyor.

"Vergide adaletin sağlanamadığı ve kayıt dışılığın azaltılamadığı”, “Vergi kayıp ve kaçağına sebebiyet vererek haksız kazanç sağlayanların ve haksız rekabet oluşturanların takipçisi” olunmadığı itiraf ediliyor.

Mesela Kamu- Özel İşbirliği (KÖİ) ile devlete milyarlık işler yapan 44 şirketten 37’si 2023’te matrah beyan etmemiş yani zarar gösterip vergi vermemiş.

Ayrıca, CHP Genel Başkanı Özgür Özel açıkladı: “2023 yılında yandaş müteahhitlerin 660 Milyar TL kesinleşmiş vergi borcu silindi.

Hemen hatırlatalım geçen ay çıkarılan ve dar gelirli vatandaşın ümüğünü sıkan vergi paketinden beklenen gelir 226 Milyar TL olarak açıklandı.

Devlet “vergide adaleti sağlamak ve kayıt dışılığı azaltmak” görevini yapmadığı için ne oldu?

2016’da “yeter ki para gelsin, kaynağını sormayacağız” diye “varlık barışı” yasası çıkardılar. Bu işlemi 5 defa daha yaptılar. Vergisiz ve kara parayı teşvik eden bu düzenlemeler gri listeye girmemizde etkili oldu.

Vergi yükü, doğrudan ve dolaylı vergilerle, vatandaşın omzuna yüklendi.

En tepedeki çok zengin kesim servetlerine servet katarken, orta tabaka eridi ve en düşük gelirli kesimle birlikte derin yoksullaşmanın kucağına düştü.

Bu kadar ağır sonuçları olacağını bilmemeleri mümkün değildi.

Peki şimdiye kadar bu görev neden yapılmadı, bu önlemler neden alınmadı?

****************************

BELEDİYELERİN BORCU

Belediyelerimiz ve bir çok resmi kurum SGK primi, vergi gibi devlete olan borçlarını ödemez. Çünkü bu paraları kullanarak, yapacağı yatırım ve hizmetleri çoğaltmak ve başarılı görünmek isterler.

Bu yüzden 2013’te “VATANDAŞ BELEDİYENİN BORÇLUSUNU SEVER” başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazımdan kısa bir alıntı yapalım:

Belediyenin kamuya borçlu olması iki anlama gelir. Eğer bu borç iktidarda olan partiye mensup bir belediyede ise; gün gelir borcun önemli bir kısmı veya faizleri silinir. Bu şekilde o ilin/ ilçenin belediyesince yapılan harcamalar Türkiye vatandaşları üzerine dağıtılır. Yani ülkenin bütün vatandaşları o belediye için çalışmış olur. Diğer illerin hakkı alınmış olur. Borç silinemiyor ise tahsili konusunda Belediye sıkıştırılmaz. Borçlar birikerek ötelenir.

Belediye iktidar partisinden değilse; Böyle büyük borçlanmaya izin verilmez, önceki dönemlerden gelen borçların bile tahsili için merkezi yönetim belediyeyi sıkıştırır. Belediyenin hizmet imkânları sınırlanır.

İktidar partisi belediyeleri büyük bütçeler ile gösterişli yatırımlar yaparken, muhalefet partilerinden seçilmiş belediye başkanları geçmiş borçları ödemek ve daraltılmış bütçeleri ile hizmet götürmek için adeta cambazlık yaparlar.

Böylece muhalefet partilerinin seçildiği belediye sınırlarında yaşayan halkın hakkı, iktidar partisinden seçilen belediyelere aktarılmaktadır.

Bu şüphesiz adaletsizliktir. Ahlaka ve hakkaniyete aykırıdır.

****

22 yıldır AKP hükümetlerinin “belediye borçları” konusunda politikası böyle idi. Ama şimdi AKP Genel Başkanı ve CB Erdoğan “Belediyelerin borçlarıyla ilgili Hazine ve Maliye Bakanlığımız kaynağında bu borçların tahsiline başlayacaktır. Öyle 25 kuruşa simit yok" dedi.

Yani borçlu belediyelerin adaletsiz, ahlaka ve hakkaniyete aykırı bir avantaj elde etmesini durduracaklarını söylemiş oldu. Tabii AKP’li belediyelerin de borçları tahsil edilecekse…

Peki, şimdiye kadar bu adaletsizliğe neden göz yumuldu ve bu önlemler neden alınmadı?

Belediyelerin çoğunluğu CHP’ye geçmeseydi “borcunuzu ödeyin” denecek miydi? “25 kuruşa simit olmadığı” yeni mi öğrenildi?

Üstelik de muhalefete geçen belediyelerde borçların çoğunun önceki AKP’li Belediye Başkanlarının eseri olduğu biliniyorken, “bu yapılan ahlaka ve hakkaniyete uygundur” denebilir mi?

25 Temmuz 2024

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Üzgünüz, yorum formu şu anda kapalı.

Geri izleme yok.