Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

21Kas/230

YARGI ÇATIŞMASI DEĞİL YENİ DEVLET İNŞA ETME ÇABASI — Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sYARGI ÇATIŞMASI DEĞİL YENİ DEVLET İNŞA ETME ÇABASI -- Ruhittin SÖNMEZ
Bilindiği gibi, Anayasa Mahkemesi milletvekili seçilen Can Atalay davasında “hak ihlali
kararı” verdi. Ağır Ceza Mahkemesi tahliye kararı vermesi gerekirken kararı uygulamadı
topu Yargıtay’a attı.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi de kararı uygulamadığı gibi AYM’nin “yetki aşımı yaptığını”
öne sürerek, ihlal kararı veren üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.
Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza
Dairesi’nin tavrı, iktidarın söylediği gibi, “yargı organları arasında ortaya çıkan içtihat
farkı” değildir. Devletin temellerini sarsacak bir eylemdir.

”AYM hak ihlalleri konusunda yetkili makamdır. Ortada bir hak ihlali varsa burada son sözü söyleyecek olan AYM”dir.” Anayasanın 153. maddesine göre, “Anayasa
Mahkemesi”nin kararına herkes uymak zorundadır.”
Karar eleştirilebilir, doğru bulunmayabilir fakat herkes uymak zorundadır.
Böyle bir yetki tartışması hukuki olmadığı gibi, yetkiye dair uyuşmazlığı çözmek
konusunda “hukuki bir boşluk olduğu” iddiası da doğru değil.
Anayasamızın 158. Maddesi çok açık ve net bir şekilde bu türlü sorunların nasıl
çözümleneceğini göstermektedir: “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki
görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.”
Önce Adalet Bakanı sonra Cumhurbaşkanı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin hukuka aykırı
kararını eleştireceği yerde bu kararı destekledi.
Erdoğan “İki yüksek yargı organımız arasındaki içtihat farklarının kalıcı bir şekilde
giderilmesi için gayret göstereceğiz. Sorunun acil çözümü anayasal ve yasal
değişikliklerin süratle yapılmasından; kalıcı çözümü yeni ve sivil anayasadan
geçmektedir” dedi.
Erdoğan’ın “devlet başkanı sıfatıyla, biz bu tartışmada taraf değil hakem konumundayız”
demesi de ayrı bir tartışma konusudur. Cumhurbaşkanının hele hele partili bir
Cumhurbaşkanının hakemlik yetkisi yoktur. Olsa bile zaten tarafsız olmayacağı
açıklamalarından belli olmuştur.
Bu gelişmeler, bu akla ziyan krizin “yeni anayasa” yapmak için bahane olarak
kullanılacağını gösteriyor.
Hatta “acaba böyle bir bahane üretmek için kurgulanmış bir kriz mi üretildi?”
kuşkusuna yol açıyor.

*********************************

AKP’NİN YENİ DEVLET YAPILANMASI PLANI
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yeni anayasa” talebinin arka planında gelecek seçimde
tekrar aday olmasını engelleyen iki dönem kuralı ile ittifaklara mahkûm eden %50+1
kuralını kaldırmak olduğunu düşünüyoruz.
Fakat Arslan Bulut, Yeniçağ’daki köşe yazısında, bunun dışında ve daha da önemli bir
hedefi olduğunu iddia ediyor:

“AKP’nin amacı, rejimi değiştirmektir. İktidarın rejime aykırı icraatları, Anayasa suçu
işlediğini gösterir, yoksa Anayasal rejim ve cumhuriyetin kuruluş felsefesi, bütün
darbelere rağmen hukuken ayaktadır.”
“AKP iktidarı, ‘Yeni Anayasa projesi’ ile hâlen ayakta olan rejimi yıkmaya ve yeni
bir devlet kurmaya çalışıyor. Özlemi içinde oldukları devlet, Türk devleti değil, Türk-
Arap- Kürt koalisyonundan oluşan bir federasyondur.”

****
Bu tespitleri inandırıcı kılan birkaç olayı hatırlayalım:
Cumhurbaşkanı Askeri Başdanışmanı sıfatı taşıyan emekli Tuğgeneral Adnan
Tanrıverdi’yi hatırlarsınız. Tanrıverdi, CHP E. Genel Başkanı K. Kılıçdaroğlu’nun
“paramiliter kuruluş” dediği, SADAT’ın kurucusudur.
Adnan Tanrıverdi’nin düzenlediği uluslararası toplantıda açıklanan “İslam Ülkeleri
Konfederasyonu Anayasası” ile yeni bir devlet oluşturma hedefi ortaya kondu. Bu
devletin resmi dili Arapça, bayrağı kırmızı-yeşil zemin üzerine beyaz ay ve milli devlet
sayısı kadar yıldız, başkenti İstanbul ve para birimi “Asrika Dinarı” olacaktı. Bu
devletin temel amacı; “İslam şeriat ve akidesini hâkim kılmak” idi.
“3. Asrika Kongresi’nde” konuşan Cumhurbaşkanı Askeri Danışmanı E. Tuğgeneral
Adnan Tanrıverdi, “Mehdi’nin geleceği gün için hazırlık yapıyoruz” ifadelerini
kullanmıştı.

****

ABD yönetimlerinde çok etkili olan Evangelistler de “İsa Mesih’in geleceğine
inanıyorlar ve hatta bir an evvel gelmesi için “Tanrı’yı kıyamete zorlamak” çabası
içindeler.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) bu inancın da motive ettiği bir proje.
BOP ilk defa 2003 yılında ABD Dışişleri Bakanı sıfatıyla Condoleezza Rice’ın 22 ülkede
“yeniden şekillendirme” yapılacağına dair makalesi ile duyurulmuştu.
Elbette bu projenin kısa ve orta vadeli gerçek hedefleri şunlardır: • ABD’ye rakip
olabilecek muhtemel gücün oluşmasını engellemek. • İsrail’i emniyet altına almak. •
Petrol, doğalgaz, bor ve toryum gibi değerli kaynaklar üzerinde denetimi sağlamak. • AB,
Çin, Rusya ve Japonya gibi ülkeleri bu kaynaklardan uzak tutmak.”
Ancak Evangelistler için bu hedeflerin nihai amacı “İsa Mesih’in geleceği güne
hazırlıktır.”
Siyonist Yahudilerin, Türkiye’nin bir kısmını da içine alan, “Vaat edilmiş toprakları” ele
geçirme ve “Büyük İsrail Devleti’ni” kurma ülküleri de benzer inançlarla motive
edilmektedir.
Bu noktada Ramazan Kurtoğlu’nun şu tespiti önemli: “Tarihte ilk kez farklı inanç ve
hesaplarla; Kral Davud soyundan gelen Yahudilerin beklediği ‘Mesih’, Evangelist
Hristiyanların beklediği ‘İsa Mesih’, Şii Müslümanların beklediği ‘kayıp 12. İmam olan Mehdi’, Bazı Sünni Müslüman cemaatlerin beklediği ‘Mehdi’ şaşılacak derecede
örtüşüyor.”

*********************************

BOP’UN YENİDEN ŞEKİLLENDİRME PLANI
2004 yılında “ABD Başkanı George W. Bush, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip
Erdoğan’a Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanlığı görevini vermişti.”
Zaten Erdoğan’ın o yıllarda “BOP’un eş başkanlarından biri olduğunu” gururla
söylediği videolar hala internette mevcut. Nisan 2023 ayında SP Genel Başkanı Temel
Karamollaoğlu “Tayyip Bey BOP’un hâlâ eş başkanı” dedi.
Büyük Ortadoğu Projesinin “yeniden şekillendirmek” istediği devletlerden birisi
hatta en önemlisi Türkiye’dir.
Bu bilgilerin ışığında Arslan Bulut’un şu değerlendirmesini dikkatlerinize sunmak isterim:
“İsrail’in güvenliği için;
 Irak, Suriye ve Libya’nın çökertilmesi gerekiyordu. Bu işler için AKP iktidarı
kullanıldı.
 Suriyelileri, Afganları, kısaca milyonlarca insanı Türkiye’ye kabul etmelerinin yani
nüfus yapısını değiştirmelerinin asıl sebebi ise Türkiye’de Türkleri etnik
unsurlardan biri derecesine düşürmektir.
 Ülke ekonomisi de akıl dışı kararlarla çökertiliyor ki, kimsenin direnecek mecali
kalmasın!
Bütün bunlar, ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi adına yapılmaktadır.”
“Yeni Anayasa” talebinin arka planını doğru anlamak lazım.

20 Kasım 2023

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.