Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

10Kas/230

DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE DIŞ BORÇLAR SORUNU – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sDEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE DIŞ BORÇLAR SORUNU - Ruhittin SÖNMEZ
Demokrat Parti (DP) halkın oylarıyla iktidara gelmiş ilk partidir. Bu sebeple tek parti
döneminde gündemde olmayan “seçim kazanmak” ve bunun için “halkın desteğini
sağlamak” gibi bir zaruret ortaya çıkmıştır.
Celal Bayar’ın ifadesiyle “iktidarda kalmak için halkın günlük yaşantısında kolaylıklar
sağlanması gerekmektedir.”
“Kolaylığı” sağlamanın en kestirme yolu “dış borçlanmaya gitmek” ve “yabancı
sermayeyi ülkeye davet etmek” olarak görüldü.
Bunun için DP ilk olarak NATO’ya girmek konusunda çok istekli oldu. Bir yandan
SSCB’nin tehdidine karşı Batı’yı yanına almak ve diğer taraftan dış borç bulabilmek
için 1950’de patlak veren Kore Savaşı’nı değerlendirdi.

****

KORE SAVAŞI’NDA NE VERDİK NE ALDIK?
25 Temmuz 1950’de, DP hükümeti G. Kore’yi destekleyen ABD askerlerinin yanında
Kore’ye asker gönderme kararını aldı. Kore savaşında en ağır kaybı Türk birlikleri verdi.
Gönderilen 6 bin askerimizden 721’i şehit oldu. 175’i kayboldu, 2 bin 147’si yaralandı.
1951 Eylül ayında Türkiye NATO’ya kabul edildi. 18 Şubat 1952’de TBMM, NATO
anlaşmasını onayladı ve resmen NATO üyesi olduk. Bu durumu DP ileri gelenlerinden
Samet Ağaoğlu “Kore’de bir avuç kan verdik ama büyük devletler arasına da
katıldık” diye tarif etmişti.
Böylece NATO, SSCB’nin güney kanadını Türkiye ve Yunanistan’la güçlendirmiş oldu.
Türkiye’nin dış politikası ağırlıklı bir şekilde ABD’ye bağımlı hale geldi.

***********************************

ÖNCE BOLLUK YILLARI
Türkiye 1950- 1953 arasında Dünya Bankası, IMF ve uluslararası bazı kurumlardan
borçlar almaya başladı. Ayrıca ABD’den askeri yardım ve bağış paketleri de devreye
girdi. Böylece açılan dış borç imkanları ve Kore Savaşı sırasında ihraç ettiğimiz malların
fiyatlarının yükselmesiyle 1950-1953 arası ekonomi açısından parlak bir dönem
geçirdik. Milli gelir artışı yıllık yüzde 13’e yükseldi. (10 yıl ortalaması yüzde 6 oldu.)
DP iktidarı bu bolluk döneminde bir yandan yol, su, elektrik gibi altyapı yatırımları
yaparken bir yandan tarımsal krediler vererek “köylünün cebinin para görmesini”
sağladı.
Dış borçlar ve enflasyon sermayedar sınıfı da geliştirdi. Devlet bankaları özel
teşebbüse verdiği kredi miktarını on yılda 25 katına çıkardı. Ekonomik faaliyet geçmişle
kıyaslanamayacak kadar hızlandı.
1953 yılından sonra özel teşebbüsün ve ticari bankaların bulduğu kredilerin ödenmesini
devlet taahhüt etmeye başladı. Kredi ödenmezse tüm sorumluluk TCMB’na ait oluyordu.

****

Ancak işler hep böyle iyi gitmedi. Dış ticarette serbestleşmeye gidilmesiyle birlikte dış
ticaret açığı sorunu baş gösterdi. Denetimsiz bir şekilde uzun vadeli dış borca ve
yabancı sermaye yatırımlarına açılması Türk ekonomisinde bir tıkanmaya doğru gidişe
yol açtı.
DP iktidarının ikinci yarısında dış ticaret verileri kötüleşti. Dış ticaret hacmi 1954
yılından itibaren gittikçe azalarak 5 yıl içinde yüzde 39,4 oranında geriledi. Dış ticaret
açığı sorunu da büyüdü.
DP iktidarının ikinci yarısı ilk yarıya göre ekonomik açıdan çok başarısızdı. Üretimin
azaldığı, ihracatın düştüğü ithalat yapmanın güçleştiği, yüksek enflasyonun yerleştiği bir
dönem yaşandı.
Dış borçlar 1954 yılından sonra hızla arttı. Çünkü dış ticaret açığı büyüyordu. Bu açık
uzun vadeli dış borçlar ile kapatılmaya çalışılıyordu.
4 Aralık 1957’de okunan V. Menderes hükümetinin programında “DP iktidarının yabancı
sermaye ile iş birliği yönünde attığı adımların zaman içinde daha da olumlu sonuç
vereceğine olan inanç” vurgulanıyor. ABD’den alınmakta olan ekonomik yardımlar
şükranla anılıyordu.
DP döneminde yabancı sermaye çekmek için mevzuat son derece liberal düzenlenmişti.
İlginç olan şudur ki, yabancı sermaye için bir cennete dönüştürülmüş olmasına
rağmen, yabancı sermaye yatırımları DP iktidarının istediği seviyeye gelmedi.
Yapılan borçlanma da ülke kalkınmasında bir araç olarak kullanılamadı.
(Daha geniş bilgi için, 1958 Moratoryumunun sebep ve sonuçlarının kapsamlı bir şekilde
incelemiş olan, İ.Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü yayını olarak çıkan, L. Hilal
Akgül’ün çalışmasını meraklısına tavsiye ediyorum.)

***********************************

SONRA MORATORYUM VEYA İFLAS
“Türkiye Cumhuriyeti (Adnan Menderes’in Demokrat Parti hükümeti) 4 Ağustos 1958
tarihinde ülkenin içinde bulunduğu mali güçlükler ve borçların ödenemeyecek hale
gelmesi nedeniyle moratoryum ilân etti. Bu bir çeşit iflastı. Bu tarih aynı zamanda
Türkiye’nin IMF ile ilk kez bir düzenleme içine girdiği tarihtir.
Bir yandan yapılan devalüasyonla 1 ABD Doları 2,80 TL’den 9 TL’ye eşit hale getirildi.
(TL yüzde 322 değer kaybetti.) Öte yandan da alacaklılarla anlaşmaya varılarak
mevcut borçların 1971 yılına kadar taksitlendirilmesi sağlandı.
Bu moratoryum ve yarattığı sonuçlardan daha ilginç olanı o tarihte mevcut olan dış borç
miktarının bilinmemesidir. Türkiye’nin ne kadar ve kimlere dış borcu olduğunu alacaklı
ülke hükümetleri bildirmiştir. Yapılan anlaşma, anlaşmanın imzalandığı tarihe kadar
vadesi gelen toplam 422 milyon dolarlık borçları kapsıyordu.” (Mahfi Eğilmez)
Bu moratoryumdan yaklaşık 2 sene sonra, 27 Mayıs 1960’ta, DP iktidarı askeri bir
darbeye muhatap oldu. Ordu yönetime el koydu.

09 Kasım 2023

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.