Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

28Tem/230

LOZAN’I BEĞENMEYENLER! – Prof. Dr. Süleyman ÇELİK

ZA1-97

LOZAN’I BEĞENMEYENLER! - Prof. Dr. Süleyman ÇELİK (scelik44@gmail.com)

Lozan antlaşmasını kimler beğenmedi?..

En başta Amerika beğenmedi ve antlaşmayı imzalamadı. Amerika’nın antlaşma hakkındaki tepkisini, Senatör W. Upshaw ifade etmiştir:

"Lozan antlaşması, Timurlenk kadar hunhar, Korkunç İvan kadar sefih ve kafatasları piramidi üzerine oturan Cengiz Han kadar kepaze olan bir diktatörün, zekice yürüttüğü politikasının bir toplamıdır. Bu canavar savaştan bıkmış bir dünyaya, tüm uygar uluslara onursuzluk getiren bir antlaşmayı kabul ettirmiştir. Buna her yerde Türk zaferi dediler!..”

Senatör’ün sözleri, antlaşmaya tepkinin yanında Batılı emperyalistlerin, hayallerini kursaklarında bırakan Atatürk’e karşı duydukları ve günümüzde hala süren kini ve öfkesini de ifade etmektedir…

Aslında antlaşmayı imzalayan Batılı ülkeler de Lozan’ı içlerine sindirememişti. Çünkü onların da amacı aynıydı, fakat taktik nedenlerle imza atmışlardı. Bunu İngiliz delegesi Lord Curzon İsmet Paşa’ya doğrudan söyledi: “bak Genç General! Ne istediysek reddettiniz. Ama bunların hepsini cebime koydum. Ülkeniz çok yoksul; yakılmış, yıkılmış bir harabe durumunda. Halkınız hastalıktan kırılıyor. Kalkınmayı bırakın yaşamınızı sürdürmek için bile paraya gereksiniminiz var. Para da (yanında bulunan Amerikan delegesini göstererek) <I>ikimizde var. Yarın gelip diz çökerek borç dileneceksiniz. O zaman cebimdekileri çıkarıp önünüze koyacağım ve hepsini alacağım…”

Amaçlarının ne olduğunu da Birinci Dünya Savaşı başlarken yayımladıkları ortak bildiride açıklamışlardı: “Uygar dünya bilmelidir ki, müttefiklerin savaş amaçları, öncelikle Türklerin kanlı yönetimi altına girmiş ulusların kurtarılması ve Avrupa uygarlığına kesinlikle yabancı olan Türklerin geldikleri yere gönderilmesidir.”

Bu, bin yıldır Türkleri Anadolu’dan atmaya çalışan Haçlı emperyalistlerin amaçıydı. Lozan Antlaşmasıyla gene amaçlarına erişememişlerdi.Ancak emperyalistler yenilgiyi hiçbir zaman kabul etmezler. Bunu da Senatör, konuşmasının sonunda ifade etmişti: “Biz büyük devletiz. Projelerimiz uzun erimlidir ve eninde sonunda gerçekleştiririz…”

2000’li yıllara geldiğimizde, “bu bir Haçlı Seferidir” diyerek BOP’u başlatan Bush, amaçlarından vaz geçmediklerini ve projelerinin devam ettiğini itiraf etmiştir!..

***

Yalnız düşmanlarımız değil, içimizde de Lozan’ı beğenmeyenler vardı!..

Bunlar kim olabilirdi?

Elbette işgal yıllarında, İngiltere’nin himayesinde 3 dernekte toplanmış olan işbirlikçi hainler; yani İngiliz Muhipleri(hayranları), İslam Teali(yükseltme) ve Kürt Teali(yükseltme) derneklerinin üyeleri!..

Lozan’da İngiltere, Türkiye’den bunların cezalandırılmamasını istedi. İsmet Paşa, “vatana ihanetin tüm dünyada suç olduğunu, bu konuda kararı bağımsız yargının vereceğini” söyledi. Fakat diğerleri de İngiltere’yi destekleyerek işbirlikçilerine af istediler. Uzun tartışmalar sonunda, hainlerin önde gelenlerinden 150 kişi hariç, diğerlerinin yargılanmamasını Türkiye kabul etti. 150’likler de yurt dışına kaçtı…

Emperyalistler kullandıkları insanları, işleri bitince çiğnenmiş sakız gibi atar ve bir daha yüzlerine bakmazlar. Hal böyle iken bunları savunmaları ilginçti. Mesele sonra anlaşıldı. Meğer bunlarla ilişkilerini kesmemişler ve kullanmaya devam edeceklermiş!..

Nitekim bunların güdümünde olan “Mütareke Basını” denilen İstanbul gazeteleri, yeni kurulan Cumhuriyet’e karşı saldırılara başladı. Bunlar aracılığı ile birçok isyan örgütlendi. Emperyalistlerin, Genç Devlet’in fazla uzun ömürlü olmayacağını düşünerek, elçiliklerini Ankara’ya taşımamaları, hainleri cesaretlendiriyordu. Fakat Lord Curzon’un beklediği gibi önlerine gidip diz çökerek borç dilenen olmayınca, özellikle Atatürk’e karşı düzenledikleri İzmir suikastının başarısızlıkla sonuçlanması ve büyük umut bağladıkları Şeyh Sait isyanının da kısa sürede bastırılması üzerine, elçilikler 1927’de Ankara’ya taşındı.İşbirlikçi hainler de yer altına girip seslerini kestiler.

Ne yazık ki Atatürk’ten sonra Devlet’in başına geçenler emperyalistlere teslim olunca, daha da acısı diz çöküp borç dilenince, Haçlılar ceplerine koyduklarını çıkarıp almaya; özellikle NATO’ya girdikten sonra sayıları çok çok artan işbirlikçilerin ardılları da Sevr güzellemesi yapıp akla, hayale gelmeyen/ akla, mantığa aykırı yalanlar uydurup Lozan karşıtlığı yapmaya başladılar…

***

Kürt Tealiciler gibi, günümüzde bunların devamı olan PKK/HDP/ Yeşil Solcular v.b. açıkça Sevr’i savunmaktadırlar…

“Yunan Ordusu Halife’nin Ordusudur” diyen İslam Tealicilerin “keşke Yunan kazansaydı” diyen günümüzdeki ardılları, “Lozan zafer mi, hezimet mi?” ya da “Sevr’i gösterip Lozan’a razı ettiler” diyerek,aslında zafer değil hezimet olduğunu öne sürmektedirler…

İngiliz Muhiplerinin günümüzdeki ardılları olan İkinci Cumhuriyetçi AB-D Hayranları,en etkinleridir. Çünkü arkalarında, göbek bağı ile küresel emperyalistlere bağlı olan komprador büyük sermaye bulunmaktadır. Bunlar ihanet grubunun burjuvaları olup diğerleri ile dirsek teması içinde çalışmalarını sürdürmekte; emperyalistlerin Türkiye üzerindeki emellerine yönelik projelerini, planlarını ve çalışmalarını açıklayarak halkı uyarmaya çalışan yurtseverleri, “Sevr paranoyası” içinde olmakla suçlamaktadırlar. Bunlar medya, yayın ve sanat dünyasına egemendirler. Bunlara biat eden gazeteci, yazar, sanatçı, akademisyen ve benzerleri AB-D vakıfları tarafından bol bol fonlanmakta, mesleklerinde hızla yükselmekte, kendilerine burslar ve ödüller verilmekte, eserleri kötü de olsa yayımlanmakta ve kısa sürede en çok satanlar listesine girmektedir. Biat etmeyen yurtsever yazarlar ise gazeteler ve tv’lerden kovulmakta, sanatçılar konser verecek ya da filmlerini oynatacak salon bulamamakta v.s. Türkiye’nin kalemi en kıvrak ve en çok okunan köşe yazarı, esprileri ile en çok izlenen tv konuşmacısı olan Yılmaz Özdil ve diğer yurtseverlerin yazacak gazete bulamaması bunun kanıtıdır.

***

Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, amacı devleti yıkmak olan hainlerin özgürce çalışmasına izin verilmez. Özellikle siyasal parti kurmaları, seçimlere katılıp yasama meclisinde söz sahibi olmaları görülmüş şey değildir. İngiltere, Fransa ve İspanya örnekleri ortada. Çünkü, tersi “devletin intiharı” demektir. Bu bakımdan, buna izin veren Meclis’teki diğer siyasal partilerin de yurtseverlikleri sorgulanmalıdır!..

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.