HERKES BİLİYOR KAPTANIN YALAN SÖYLEDİĞİNİ – Ruhittin SÖNMEZ
HERKES BİLİYOR KAPTANIN YALAN SÖYLEDİĞİNİ - Ruhittin SÖNMEZ
Türkiye’nin kaderi için çok önemli bir seçimin arifesindeyiz.
Hala hepimizin kafasındaki en önemli soru, demokrasimiz açısından en temel sorun olan “seçim güvenliği.”
Muhalefet sandıklara sahip çıkabilecek mi? Sandık ve seçim kurullarının içine yerleştirilmiş görevlilerin oyların sayımında, sayım tutanaklarının tutulmasında ve sonuçların dijital ortama geçirilmesinde (bilgisayara yüklenmesi aşamasında) hile yapmasına engel olabilecek mi?
Hadi muhalefet bu aşamada başarılı oldu. Ya oy çuvalları taşınırken veya YSK’nın seçim programına müdahale ile sonuçlar değiştirilebilecek mi? “AA ile koordinasyonlu ve sistematik şekilde manipule edilerek oy kaydırma işlemi” yapılabilecek mi?
Bunlar demokratik bir ülkede konuşulacak konular mı?
Bu konuları tartışanları duydukça utanıyorum. Biz demokrasisi eksik de olsa doğru, dürüst ve güvenilir seçim yapan ülkelerden biri idik. Ne oldu da bu güveni kaybettik?
Seçimin güvenli bir şekilde yapılması ve sandıktan çıkan oylara göre milli iradenin tam olarak tecelli etmesi öncelikle devletin ve iktidar partisinin görevi değil mi?
Niye bunlardan bir ses çıkıp da “merak etmeyin ey halkım! Siz kimi tercih ettiyseniz O kazanacak” demiyor.
Niye devleti yönetenler, on yıllardır başarılı bir şekilde en kıdemli hâkimin seçim kurulu başkanı olması kuralını değiştirdi?
Anadolu Ajansı’nın YSK’dan veri almadığını öğrendik. Ama kimden aldığı açıklanmadı. Neden bu ajansın haberleri ile seçimin manipüle edildiği kanaati yerleşti?
****************************
ADALET İSTEMEYEN “DİNİDARLAR”
Niye iktidar kanadı her seçim öncesi Seçim Kanunu’nu değiştirip tam bir mühendislik çalışmasıyla kendi partilerini avantajlı kılacak değişiklikler yapıyor?
İktidara oy veren seçmenler, seçim kampanyasında devletin her türlü imkanını, parti yararı için kullanan liderlerinden adil olmasını istemezler? Neden milletvekili adayı olduğu halde devlet imkanlarıyla seçim kampanyası yürüten Bakanlardan istifa etmelerini, rakipleriyle eşit şartlarda yarışmasını talep etmezler?
Müslüman ve mütedeyyin seçmenler hemen her seçimde “hiçbir şey olmadıysa bile mutlaka bir şeyler olduğunu” çok iyi bilirler. Trafolara giren kedilerin, saat 20’de Anadolu Ajansı bilgi akışının kesilmesinin ve aynı anda CHP ve diğer partilerin YSK Seçim Programına bağlantısında kesinti yaşanmasının anlamını da bilirler. Ama “Atı alanın Üsküdar’ı geçmesinden” sadece mutlu olurlar?
Çünkü AKP’nin fetvacı başı olan Hayrettin Karaman’ın "İktidara zarar verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikayetle doğruları söylemek caiz değildir” anlayışını benimserler.
****************************
KUL HAKKI VE HALKA YALAN SÖYLEMEK
Kul Hakkı’nın İslam dininin en temel kavramlarından biri olduğunu bilen mütedeyyin insanlar milletin varlığını “yandaşlara” peşkeş çekildiğini gördüğünde neden tepki göstermez?
Sınav sorularını çalanlara, devlet kademelerine sözde mülakatlarla liyakatli olanlar yerine partilileri alanlara neden destek verirler?
Neden mütedeyyin insanlarımız kanun ve kurallara aykırı binalar yaparlar? Neden imar aflarını çıkaranı alkışlarlar? Bu alkışladıkları kişiyi, imar aflarının depremin felakete dönüşmesindeki etkisini gördükten, on binlerce insanımızın ölümüne ve milyarlarca liralık milli servetin yok olmasına sebep olduktan sonra “artık imar affı yok” demesini de alkışlarlar?
2010 yılında ve sonraki seçimlerde “yerli uçak göklerde”, “yerli traktör tarlalarda” gibi sloganlarla dolu afişleri bilenler benzeri yeni sloganları neden sorgulamazlar?
İktidar İzmir’de 2020’de yaşanan deprem sonrası başlanan 5 bin konut vaadini de yerine getirememiş, iki yılın sonunda ancak 2 bin 245 konut teslim edebilmiş. Halkımız bu iktidarın, bir yılda 700 bin konut yapacağına nasıl inanır? “Finans bulunabilir mi? Dövizimiz var mı? 700 bin konut için 750 bin usta işçi demir, çimento vd malzemeler var mı” diye sormazlar?
TÜİK’in verdiği gerçeği yansıtmayan enflasyon rakamlarına göre maaşlara zam yapıyorlar. İşgücünün Milli gelirden aldıkları payı 5 senede %45’den %25’e düşürdüler. Bu payı da sermaye sahiplerine aktardılar. Dar gelirli kesim kendi tencerelerinden çalınan aşının, çocuğunun eğitim hakkının elinden alınmasına neden tepki göstermez?
“Dünya lideri” diye övdükleri zatın diğer aday veya liderlerle birlikte TV’de birlikte tartışma yapmaktan kaçınmasını neden sorgulamazlar?
On sene önce 2023 için konulan ekonomik hedeflerin yarısına bile ulaşılamamış. “Hedefimiz 2023 yılında 2 Trilyon dolar milli gelire ulaşmak” dediler. 2023 yılında Türkiye’nin yaklaşık 942 milyar dolarlık bir GSYH’ye ulaşması bekleniyor.
“2023 hedefi olarak dünyanın ilk 10 büyük ekonomisinden biri olmayı” vaat ettiler. Türkiye 17. Sıradan 21. Sıraya düştü. Şimdi hala “ilk on ekonomi olmamıza az kaldı” diyebiliyorlar.
Sahi “dinin en büyük günah saydığı eylemlerden biri yalan söylemek” değil miydi? Mütedeyyin insanlar alnı secdeli yöneticilere “halka yalan söylemenin günah olduğunu” neden hatırlatmazlar?
****************************
AHLAKSIZ DİN ALGISI
Şair, yazar ve müzisyen Leonard Cohen’in şiirinde söylediği gibiyiz.
“Herkes biliyor, geminin su aldığını / Herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini…
Herkes biliyor, başının belada olduğunu… / Herkes biliyor, neler yaşadığını…”
“Herkes biliyor, zarların hileli olduğunu / Herkes biliyor, dövüşün hileli olduğunu…
Aydını, yazarı, gazetecisi, siyasetçisi, işçisi, işvereni, köylüsü, şehirlisi herkes biliyor.
Fakat çok azı bildiği gerçeği konuşabiliyor, yazabiliyor. Çünkü herkes haklıdan ve mazlumdan yana değil, güçlüden yana olmayı seçiyor.
Çünkü dinin gayesinin “güzel ahlak” olduğunu bilmiyorlar veya işlerine gelmiyor. Ahlaksız bir dindarlık olmayacağını ancak ahlaksız bir “dinidarlık” olabileceğini bilmiyorlar.
Çünkü çok azı dışında, inandıkları gibi yaşamıyorlar. Bu yüzden yaşadıkları gibi inanmayı tercih ediyorlar.
17 Nisan 2023
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.