Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

14Mar/230

ADAYLAR TELEVİZYONDA TARTIŞSIN – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sADAYLAR TELEVİZYONDA TARTIŞSIN - Ruhittin SÖNMEZ

Deprem sebebiyle, 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde müzikli, gürültülü bir kampanya yürütülmeyeceği anlaşılıyor. Ben zaten gürültülü ve kirlilik yaratan seçim çalışmaları ile başka illerden taşımalarla doldurulan meydanlarda büyük mitingler yapılmasını hep anlamsız buldum.Bu faaliyetlerden etkilenerek oy verme kararını değiştiren bir seçmen olduğunu sanmıyorum.

Bildiğim kadarıyla gelişmiş ülkelerde bizdeki gibi seçim kampanyası yok. ABD’de Başkan adaylarının az sayıda açık hava mitingi yaptığını, genellikle sadece partiye bağış yapanların girebildiği kapalı salonlarda toplantıların yapıldığını öğrendiğimde çok şaşırmıştım.

Bir defasında, bir seçim sürecinde ABD’de idim. Bir seçimin olacağına dair şehirlerde bir görsel emare görmedim. Oy verme günü, üzerinde VOTE yazılı, oy sandıklarına yönlendiren küçük işaret levhaları olmasa, seçimin yapıldığını da fark etmeyecektim.

Elbette dünyada mükemmel bir sistem yok. Ancak gelişmiş ülkelerle seçim kampanyalarımızı kıyasladığımızda oldukça ilkel bir görüntü verdiğimizi kabul etmek zorundayız.

Bu bakımdan gürültülü ve çevre kirliliği yaratan parti propaganda yöntemlerinin kalıcı olarak terk edilmesini diliyorum.

Az masraflı ve halkı bilgilendirici propaganda yöntemlerini denemeliyiz.

Bu kapsamda gereken ilk şey, Cumhurbaşkanı adaylarının tartıştığı televizyon programları yapılmasıdır. Böylece yapılacak medeni tartışmalar ile vatandaşlara adaylar arasında mukayeseye imkânı verilmiş olur.

AKP öncesi Türkiye’de bu yapılabiliyordu. 21 senede daha geri gittik. Bu durumu düzeltmemiz lazım.

Adaylar bir arada tartıştığında sadece kendilerine yakın kanalları izleyenler de rakip adayın da çapını görmüş olurlar. Ve daha sağlıklı karar verebilirler.

Aynı uygulamayı yerel ölçekte de yapabiliriz. Yerel veya ulusal TV kanallarında milletvekili adaylarının tartıştığı programlar düzenlenmelidir.

************************

ABD SEÇİMLERİ VE TV’DE BAŞKANLIK TARTIŞMALARI

ABD Başkan seçimlerinde en belirleyici etkinlik, aday olan iki liderin TV canlı yayınında tartışmaları oluyor.

TV’de ilk başkanlık tartışması 1960’da Nixon ile Kennedy arasında yapıldı. Adaylar 3 defa TV’de tartıştılar. Bu programlar daha az tanınan Kennedy'nin seçimi kazanmasında önemli bir faktör oldu. Bu yöntem sonraki seçimlerin tümünde tekrarlandı ve Amerikan seçimleri ve demokrasisinin temel unsurlarından biri haline geldi.

ABD’de, 3 defa Başkan adayları ve 1 defa Başkan Yardımcısı adaylarının yaptığı“Başkanlık Tartışmalarında” seçmenler adayları mukayese edebiliyor. Adayların yeni dönemde başkanlığa ne kadar hazır olduğunu, yeteneklerini ve ülkeye hizmet konusunda neler yapabileceğine dair kanaat ediniyor. Seçimi belirleyici olan ortadaki veya kararsız seçmen için bu tartışmalar çok önemli.

Başkanlık Tartışmaları üç ayrı formatta yapılıyor:

“Panel Formatında” adaylar sunucular, muhabirler gibi haber profesyonellerinden oluşan bir grubun sorularını cevaplamaya çalışıyor.

“Konu Başlığı Formatında” adaylar belirli konu başlıklarındaki görüşlerini paylaşıyor. Aynı zamanda karşılıklı soru ve cevaplarla birbirlerini sorguladıkları bir tartışma formatı bu.

“Kasaba Meclisi Formatında” ise adaylar küçük bir kasaba meclisindeki gibi bir moderatörün yönlendirmesiyle toplumun farklı kesimlerinden seçmenlerin sorularını cevaplıyor.

Bu yöntem, benzer formatlarla, Türkiye’de de uygulanırsa seçimlerde seçmen iradesinin daha doğru ortaya çıkmasında çok faydalı ve etkili olur.

Partilerin oy oranlarına göre verilen ve adaletsizliği daha da artıran siyasi partilere devlet yardımları üzerindeki tartışmayı da azaltır.

************************

ERDOĞAN TV TARTIŞMALARINDAN KAÇI(NI)YOR

2002 seçimi öncesinde, Tayyip Erdoğan’ın Deniz Baykal ile TV tartışmasında başarılı olması Ak Parti’nin iktidara gelmesinde çok etkili olmuştu.

Ama o zamandan sonra, 21 yıldır, Tayyip Erdoğan muhalefet partileri liderleriyle veya yandaş olmayan gazetecilerle TV’de bir tartışma programı yapmadı/ yapamadı.

Sadece kendisi değil, partilerinin yöneticileri ve milletvekillerinin, muhalefet partilerinin yönetici ve milletvekilleri ile birlikte açık oturum veya tartışma programlarına katılmalarını da yasakladı.

Bu tür programlarda muhalefet parti yetkililerinin karşısına “iliştirilmiş gazeteciler” veya “yandaş uzmanlar” AKP’yi savunmak üzere çıkarılmakta. Böylece gazeteci ve uzman kılıklı AKP savunucuları başarılı olurlarsa AKP de başarılı oluyor. Fakat bunlar başarısız olursa sözde “AKP’yi temsil etmedikleri” için AKP zarar görmüyor. Tam bir şark kurnazlığı bu.

Dünyada emsali görülmeyen bu uygulama demokrasimiz açısından utanç verici.

************************

DEVLETİN BÜYÜKLÜĞÜ KURUMLAR VE KURALLARA BAĞLIDIR

ABD Anayasası gereği, genel ve ara seçimler Kasım ayının ilk Pazartesi gününü izleyen Salı günü yapılır.

Yani bizdeki gibi “erken seçim”, “baskın seçim” gibi şeyler söz konusu olmuyor. Seçimlerin ne zaman yapılacağının sadece iki ay önce belli olması gibi bir garabet yaşanmıyor.

Çünkü orada kurumlar görevini yapar ve kurallar uygulanmak için vardır. Ve ayrıca yaşatılacak bir belirsizliğin finans piyasasında ve devlet işleyişinde yaratacağı türbülans göze alınamaz.

ABD’de, bizim Anayasamızda da belirlendiği gibi, Başkan en fazla ikinci dönemde de aday olabilir. Seçilirse 2. dönemini tamamladıktan sonra asla 3. defa aday olamaz.

Galiba orada üçe kadar saymasını bilmeyen “hukukçular” yok.

Ayrıca orada devlet başkanının 2. defa aday olması halinde kendi seçim kampanyasında devlet imkanlarını kullanması düşünülemez bile. Zira partinin gelir ve giderleri son derece şeffaf olmak zorundadır ve hem bağımsız yargı ve hem de bağımsız ve güçlü medya tarafından çok sıkı denetlenir. En küçük bir hukuka ve etik kurallara aykırılık Başkanın seçilmesini imkânsız hale getirir.

Watergate Skandalı denilen olayı hatırlayınız. Cumhuriyetçi Partiden seçilmiş olan Başkan Nixon’un talimatıyla, hırsız görünümlü görevlilerin rakip Demokrat Parti’nin merkez ofisine dinleme cihazları yerleştirmek istediği ortaya çıktı.

Başkan Nixon’un atadığı Adalet Bakanı, Adalet Bakanı’nın görevlendirdiği özel savcı ve bağımsız Yüksek Mahkeme,Nixon’un bütün engellemelerine rağmen, görevlerini yaptı. Nixon istifa etmek zorunda kaldı.

Bizde ise Erdoğan’ın devlet aygıtının tamamının güç ve imkanlarını kullanması tartışılmaz bile. Çünkü kurumlarımız çalışmıyor, kurallar herkes için geçerli değil.

13 Mart 2023

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.