Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

2Eki/220

Bir kez daha Olcay Ilıcalı – Mevlüt SOYSAL

11788965131612002746

Bir kez daha Olcay Ilıcalı - Mevlüt SOYSAL

BİR sürü kelimeyi ardı ardına dizdim;

Yazıma baktım.

Dedim ki:

“O yazı gibi olmadı.”

O zaman, aynı yazıyı tekrar sunmanın ne zararı var ki…

Ben de şimdi bunu yapıyorum;

Hem belki anlaşılmak için tekrara ihtiyaç vardır…

İşte o yazı:

***

Üstadım Erkan Nigiz, “Mevlüt” diye bağırınca yanında biter, dumanlar arasında onun mavi gözlerini görmeye çalışırdım. Gülümsedikten sonra kısacık, yarım yamalak bir cümle kurardı:

“Olcay Hanım aradı, saat birde…”

“Bir de ne?”

“Şey…”

Saati hatırlardı fakat o saatte ne olacağını bilmezdi.

Saatime bakıp gazeteden çıkar, üst geçitten karşıya geçip otobüs durağına gider otobüs beklerdim.

O zamanlar genç muhabirlerin bırakın araba görmeyi, arabanın önünde fotoğraf dahi çektiremediği zamanlardı.

On beş yirmi dakikalık bir yolun ardından Huzurevi’ne gider, hızlıca kapısından girerdim.

Olcay Hanım, nezaketi, kibarlığı, şıklığı ve güzelliği ile “Bugünkü ziyaretçilerimiz şunlar şunlar” derdi; ziyaretçiler Huzurevi’nde kalanlarla sohbet eder, onlara hediyeler verir; bazen de müzik çalar hep birlikte oynarlardı.

Ben de bol bol fotoğraf çekerdim.

Gazeteme gider, “Huzurevi şunları şunları ağırladı” diye haber yazardım.

***

Kimi isimler çok büyüktü.

Olcay Ilıcalı mı?

Yalnızca Huzurevi’nde kalanlar için bir gönüllü asker değil; sadece Huzurevi derneğinin kurucusu değil…

Aslı önemlisi şuydu:

O, bu kentle Huzurevi’nde kalanlar arasındaki en sağlam, yıkılmaz bir köprüydü.

Onları iyileştiren bir doktor;

Onları güldüren bir sanatçı;

Onları kalabalıklaştıran bir kentti…

Olcay Ilıcalı, dört duvar arasında kalmış yaşlıların özgürlüğe, mutluluğa, huzura açılan kapısıydı…

Olcay Ilıcalı, onlar için “yaşam”dı…

Ben gördüm ve bildim…

Ben her şeye anbean tanık oldum…

***

İsimler, mekanlarla yaşamaz elbette…

Bir bina değildir onların varlığı…

Onlar yaptıkları ile vardırlar…

Bıraktıkları izlerle…

Hafızalardaki yerleriyle…

Yaşamlara attıkları imzalarla…

Yeni Huzurevi’ne Olcay Ilıcalı isminin konmaması, Olcay Ilıcalı’ndan hiçbir şey götürmez…

Peki, konulması…

O Huzurevi’ nin Olcay Ilıcalı Huzurevi olması, bir kentin kendi değerine duyduğu saygıyı, o kentin kendi değerine verdiği önemi ortaya koyar…

Bu sebeple;

O Huzurevi’ne başka isim aramaktır asıl yanlış olan…

Bu kentin bir çağrısı var:

Yeni Huzurevi’nin ismi, Olcay Ilıcalı Huzurevi olsun!

Duyun!

https://demokratkocaeli.com/makale/12293997/mevlut-soysal/bir-kez-daha-olcay-ilicali?fbclid=IwAR2QkNGCLovx2tbE-G5bYrcSoVhXjmAnvon4iGPISELsWNcmq79KU2chvBw

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.