Hz. Muhammed’in (s.a.v.) örnekliğini anlamak – Fahri SAĞLIK
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) örnekliğini anlamak - Fahri SAĞLIK
- Peygamberlerin gönderiliş amacı, rayından çıkmış, fıtratından uzaklaşmış, inanç ve ahlaki değerler konularında buhranlara düşmüş insanlığı tekrar rayına oturtmak, fıtrata davet etmektir. Peygamberler yüce Allah’tan aldıkları vahiyleri insanlığa tebliğ etmiş, bu çerçevede bir hayat inşa ederek insanlığa örnek olmuşlardır.
Hz. Muhammed’e (s.a.v.) itaat etmenin, inananlar için bağlayıcılığı Kur’an-ı Kerim’de şöyle zikredilmektedir: “Kim peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik.” (Nisa 4/80).
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) son peygamber olduğuna ve O’ndan sonra herhangi bir peygamberin gelmeyeceğine inandığımıza göre, bizlere miras olarak bıraktığı Kuran’ı Kerim ve O’nun örnek hayat tarzını yansıtan sünnetini iyi anlamalıyız. Hz. Muhammed’in örnekliğini Kuran bizlere bildirmektedir: “Andolsun, Allah'ın Resülünde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab 33/21). Örnek gösteren yüce Allah’tır. Yüce Allah’ın rızasına nail olmak, Hz. Peygambere (s.a.v.) tabi olmaktan geçiyor: Kur’an-ı Kerim’de Hz. Muhammed’in ümmetine şöyle demesi emrediliyor; “De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir” (Ali İmran 3/31).
Hz. Peygamberin örnekliğini ve sünnete tâbi olmanın anlamını doğru tespit edebilmek için öncelikle Nübüvvet ve Risâlet müessesesini, Hz. Peygamberin gönderiliş gayesini, tebliğ etmekle mükellef olduğu bilgilerin alanını ve deruhte ettiği vazifeleri çok iyi bilmek gerekir. Hz. Muhammed bize matematik, tıp, ziraat, fizik, kimya, öğretmeye gelmemiştir. Hz. Peygamberin büyüklüğü bir hadiste ifade edildiği gibi sineğin kanadında tespit ettiği anti mikropta değil, kızgın çölün çorak topraklarında meydana getirdiği toplumun dinamiklerinde ve o toplumu her türlü manevî mikroptan nasıl arındırdığında aranmalıdır. Onun örnekliği ve rehberliği “acve” hurmasının hangi hastalıklara şifa olduğunu tespitte değil, hastalıklı kalpleri nasıl tedavi ettiğinde aranmalı ve onun bedenleri tedavi eden bir tıp doktoru olmayıp, ruhları ve kalpleri tedavi eden bir kalp doktoru (tabibu’l-kulûb) olduğu göz ardı edilmemelidir. O’nun örnekliği ve rehberliği doğru anlaşıldığında büyüklüğü, Burak ile semaya nasıl yükseldiğinde, yedi kat gökte nasıl dolaştığında değil, aşağıların aşağısına yuvarlanmış insanlığı yüksek değerlere nasıl kavuşturduğunda veya getirdiği değerlerin, insanlığın süflî bir hayattan ulvî bir hayata yükselişi için nasıl miraç vazifesi gördüğünde aranmalıdır.
Hz. Muhammed bir peygamberdir ama, aynı zamanda da bir beşerdir. Bütün insanların yaratıldığı asıldan, özden yaratılmıştır. Bütün insanlar için geçerli ortak nitelikleri vardır. Acıkır, susar, bazı yiyecek ve içecekleri sever, bazılarını sevmez, hastalanır, tedavi görür, acı çeker, korkar, sevinir, eşi, çoluk çocuğu olur, beşeri konularda kendi düşüncesi ile hareket eder. Bu noktada önemli olan “örnek alma” kavramının nasıl anlaşılacağıdır. Örnek almakla taklit etmek aynı şey midir? Örnek almak, bilinçli bir faaliyettir. Örnek alan kişi, örnek aldığı objeyi (kişi veya davranış) niçin örnek alması gerektiği bilinciyle hareket eder. Onda örnek alınması gerekli olan nitelikler bulunduğunu ve bunları benimsemesi halinde kendisi için faydalı olacağını düşünür. Taklit ise genellikle bilinçsiz bir davranıştır. Kişi çoğu kez taklit ettiği şeyi ya da kimseyi niçin taklit ettiğinin farkında olmaz. Örnek almada, örnek alınan davranışı benimsemek ve içselleştirmek amaçlanırken, taklit etmede böyle bir amaç yoktur. Kur’an-ı Kerim bizden Hz. Muhammed’i taklit etmemizi değil, örnek almamızı istemektedir. Hz. Muhammed’in insan olması hasebiyle bir beşeri yönü, Peygamber olması yönü ile de bir nebevi yönü vardır. Emredilen örnek alma kavramı nebevi yönü ile ilgilidir. Hz. Peygamber; "Benim namaz kılışımı gördüğünüz gibi namaz kılınız" dediği halde, "benim gibi giyinin", "benim gibi yiyin-için", "benim gibi yatın-kalkın" dememiş, kısaca kendi kişisel tercihlerini başkalarına dikte etmemiştir. Örneğin kendisine ikram edilen keler, yani bir nevi iguana etini, alışkın olmadığı için yememiş fakat yanındakilerin yemesine de engel olmamıştır.
O’nun örnekliği beşerî hayatı ve tercihleri ile değil, dini anlayış, tebliğ ve yaşamada sergilediği tutum ve davranışları ile ilgilidir. Bir mümin, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) beşerî olarak sevmediği bir yemeği, rengi, kokuyu sevse O’nun örnekliğinden ayrılmış olmaz, ama dini bir konuda O’nun yapmadığını yapsa, yaptığını yapmasa örnekliğini terk etmiş, yolundan ayrılmış olur.
Oryantalist söylemin Kur’an ve Sünneti birbirinden ayırarak sünneti dışlayıp Hz. Muhammed’in örnekliğini gizleyebilmek için asırlarca planlı bir şekilde yürüttüğü sinsi çalışmalar başarılı olmamıştır. Tarih boyunca Müslümanların, sünnetin İslam’ın delillerinden biri olduğu, Hz. Muhammed’in Müslümanlar için üsve-i hasene ( en güzel örnek )olduğu ile ilgili herhangi bir kuşkularıda olmamıştır. Müslümanlar Peygamber Efendimizin sünnetinin İslam’ın ikinci kaynağı ve delili, Müslümanların kültür ve medeniyetini inşa ettiği temel değerlerden birisi, Kur’an-ı yaşam tarzına dönüştüren bir rehber olduğuna hiç tereddüt etmeden inanmışlardır.
Kültür emperyalizmin etkisi ile yaşadığımız zamanın popüler kültürün kıskacından sıyrılıp bizlere miras olarak bırakılan Kuran-ı Kerim ve sahih sünnet ile yolumuzu aydınlatmalı, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sünnetine uyarak O’na olan bağlılığımızı ve itaatimizi göstermeliyiz. Hiç unutmamalıyız ki; Hz. Muhammed’e olan itaatimiz bizleri Allah’ın sevgisine ulaştıracaktır. Yüce Allah’a layık kul, Resulüne layık bir Müslüman olabilmek, Hz. Muhammed’in sîret ve sünnetini okuyup, doğru anlayıp, uygulamakla mümkündür.
Kur’an-ı Kerim ile Hz. Peygamberin (s.a.v.) rahmet yüklü mesajları ve hikmet yüklü örnekliği, dün olduğu gibi bugün de bütün insanlık için umut kaynağı olmaya devam etmektedir. Bu kaynaklık ve örneklik kıyamete kadar kesilmeksizin devam edecektir. Yüce Allah’ın son peygamberini çok sevdiğini iddia etmek pek tabiidir ki sadece onun varlığından ve doğumundan haberdar olmakla sınırlı değildir. O’na tabi olmak, hemen her vesileyle kendimizi O’nun sünnetine uydurmak, O’nun çizdiği yol haritasına bağlı kalarak hayatımızı inşa etmek demektir. Hz. Muhammed’in yolunu takip etmek ve O’nu örnek almak, O’nun sağlığında ilahi vahyin gözetiminde ashabına takdim ettiği değer ve ölçüleri zaman ve mekân sınırlarının ötesine taşıyarak kendi dünyamıza aktarmak ve O’nun rehberliğine sımsıkı sarılmak demektir.
Hz. Peygamber’in örnekliğini günümüzde işlevsel kılabilmek ve sonraki nesillere de canlı bir şekilde aktarabilmek için, O’nun söz ve davranışlarının arkasında yatan amaçları iyi tespit etmeli ve O’nu niçin örnek aldığımızın bilincinde olmalıyız.
İnsanlığa rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’e salat ve selam olsun...
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.